Fransa'nın başkentinde, daha önce görülmemiş büyüklükte bir hırsla işe koyulunuyor. Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin yürüttüğü bir projeyle, Paris'in dev bir şantiyeye dönüşmesi, an meselesi gibi gözüküyor. Paris'te "Londra ve Şangay gibi diğer dünya şehirlerinde olan dinamizmi" yaratmak ve kent merkezi ile kent periferileri arasındaki fiziksel bağlantıları güçlendirmek için ardı ardına açıklanan projelerle kent, mimarların gözde oyun alanları arasında zirveye tırmanmaya kararlı. Bu noktada şöyle bir soru sormak anlamlı olabilirdi: Kent mi mimara hizmet ediyor, yoksa mimarlık mı kente? Parisli'lerin, ‘Daha fazla Londra', ‘Daha Mükemmel Londra' feryatlarıyla bitmek tükenmek bilmeyen Londra dönüşümünün gölgesinde kalmayı kendilerine yedirememeleri, ancak "ikisi de!" gibi bir cevabı mümkün kılıyor. Zaten dünyanın en prestijli mimarlık büroları ve en ünlü isimleri, ancak böylesi bir ‘fırsatlar anı' için aynı anda kolları sıvayabilirlerdi.
Hareket, Paris'te muhtemel bir ‘Mimarlık Rönesansı (!)' olacağını gösteriyor. Zaha Hadid, Richard Rogers, Norman Foster, Jean Nouvel ve Jacques Herzog'un da aralarında bulunduğu 14 meşhur ismi, Eylül'de bir araya getiren Sarkozy ve heyeti, Paris için "insancıl, duyarlı ve yaratıcı mimarlık" çağrısında bulunmuştu. Komisyonun hedefi ise oldukça basit: Paris'in önümüzdeki 20 yıl içinde geçireceği değişimin bir anlamda kontrollü ve planlı gerçekleşmesi Bunun içindir ki ihtiyaçları öngörmek ve vakit bolken kaliteli işlere yer açmak isteniyor. Ve belli ki Paris, Tokyo, Şangay, New York gibi diğer dünya başkentlerindeki dinamizme bakarak burnunun sızlamasından şikayetçi…
Komisyondan Lennart Grut şunları söylüyor: "Metropolitan Paris'in ne denli büyük bir coğrafi bölge tanımladığına inanmak zor. Ve Londra'dan daha geniş olmasına rağmen, her şeyin merkezinde konumlanmıyor ve banliyölerdeki sorunlara değmiyor. Hem o denli önemli bir finans merkezi değil, hem de kentin tarihi merkezinin tüm güzelliğiyle, dikkatle korunmasına rağmen belli bir dinamizm sıkıntısı çekiyor."
Paris doğumlu, SOM'un eski direktörlerinden ve komisyon üyelerinden Mossessian ise, Sarkozy'nin girişimini destekleyenlerden. "Bu proje, mimarları çok disiplinli takımlar halinde çalışmaya zorlayarak doğru stratejiyi kullanıyor. İkonlardan, kulelerden konuşmuyor." Paris, öyle gözüküyor ki, gerçekten de ikonlarından konuşmuyor ; ya da daha iyi bir deyişle, bizim sandığımız şekilde onları ele almıyor.
Örneğin, Paris'in, hatta belki de dünyanın, ‘ikon'lardan bahsetmeye başladığımızda ıskalayamayacağımız figürü Eiffel Kulesi, 120. yaş yılında gerçek bir estetik operasyon geçirecek. Paris merkezli tasarım, mimarlık ve araştırma grubu Serero Architects, vazgeçilmez landmarka geçici bir üçüncü kat eklentisi ‘konduracak'.
Yüksek dayanımlı karbon alaşımı Kevlar'dan imal edilecek bu ‘çanak benzeri' strüktür, Eiffel Kulesi'nin tepesini sarmalıyor. Şehri izlemek için kulenin farklı kotlarında mola veren ziyaretçilerin sayısı, yılda 6,5 milyonu buluyor ve bu denli yüklü miktarda kişinin aynı anda ağırlanması mümkün olmadığı için hemen her ziyaretçi, ortalama 35 dakika asansör beklemek zorunda kalıyor. İşte bu problemin çözümü olarak düşünülen Serero Architects'in önerisi, kulenin en dar noktası olan tepesinde daha fazla insanı ağırlayabilecek.
Eiffel'e bile, 100 yıl aralıkla da olsa, nefretle yaklaşmış Parislilerin, henüz ‘yeni yeni' alıştıkları bu radyo kulesine bir de ek gelmesine nasıl bir tepki koyacakları, elbette merak konusu . Serero ise tasarımın gerekli olmanın ötesinde anlamlı da olduğunu savunuyor. "Yapının kilitlenen çelik elemanları, hafif bir yay çizerek dışa doğru sehim yapan ayakları, tepesinde ağırlık taşıyabilmesi için -anten, bilimsel, meteorolojik araştırmalar için strüktürler- düşünülmüş tasarımsal kararlar. Örneğin kule, tüm II.Dünya Savaşı boyunca radyo iletişimi için bir anten taşıdı. Dolayısıyla böyle bir eklentiyi yapıya taşıtmak son derece anlamlı gözüküyor."
Paris'in etkinlikleri ise, Eiffel dolaylarından ibaret elbette değil. Bir diğer ‘Parizyen' sembolik yapısı olan La Defense Meydanı da, benzer bir hummalı çalışmanın odak noktasında duruyor. Açılan uluslar arası davetli yarışma ile seçilen ‘Phare', ya da ‘Beacon Kulesi', Morphosis imzası taşıyacak .
Grande Arche ile 1958 tarihli sergi sarayı CNIT arasındaki ‘Tour Signal' olarak da bilinen alanda konumlanacak organik tasarımlı yapı, 68 katta pek çok işlevi barındıracak. Morphosis'in beyni Thom Mayne, bir parçası dışarı doğru ötelenerek ofis katlarını dışarı açan cam giydirme cephesine istinaden yapıyı, ‘düşey bir piazza ' olarak tanımlıyor. Tasarım ekoloji dostu özellikler de barındırıyor.
La Defense'da Morphosis binasına komşu gelecek yapının tasarımcısı ise henüz kesinleşmedi. Davetli yarışmada son beşe kalan tasarımlar, uluslararası MIPIM fuarında açıklandı. Finalistler arasında bulunan Jean Nouvel, Foster&Partners, Wilmotte et Associés SA, Jacques Ferrier Architectures ve Daniel Libeskind'in proje önerileri, 50 bin metrekarelik ofis alanıyla Tour Signal'e eklemleniyor. Dedikodular, Foster'ın bu yarışı da önde bitireceği yönünde de olsa, Defense çevresinin yeni silüeti , Nisan'a dek kesinlik kazanamayacak.
Fransız Kültür Bakanlığı'na yakın bir isim, tüm bu ‘mimarlık velvelesi' hakkında şu açıklamayı yapıyor: "Yürütülen bu tür projeler sayesinde mimarlar, mimarlık bağlamları dışında düşünmeye zorlanıyorlar. Tasarımlar uygulandıktan sonra, Paris'in görüntüsü stratejik bir çekicilik kazanacak; mimarlar kent hafızasında yer edecek, tarihsel ve ikonografik anlamda zorlu bu görevi yerine getirmek için sosyologlar, coğrafyacılarla çalışmak suretiyle başkalarının gözlükleriyle kenti deneyimleme olanağı bulacaklar."
Söz konusu kente yeni bir kimlik kazandırmak olunca tutuculuğu elinden bırakmayanlarla, tüm bu prosedürlerin inceliklerini araştırmadan ve sivil toplumla paylaşmadan ‘oldu bitti'ye getirenlere bir inceleme örneği olarak, ‘doğru' ve ‘yanlış'larıyla ‘süreçteki Paris' önerilir .