'El' mi Yaman, 'Boy' mu Yaman?

Amber EROYAN / 08 Aralık 2010

Witold Rybczynski'nin geçtiğimiz günlerde slate.com internet sitesinde yayımlanan "Tall Buildings, Short Architects" (Yüksek Yapılar, Kısa Mimarlar) başlıklı makalesi, kısa boylu mimar ile yüksek bina bağıntısını bir kez daha gündeme taşıdı. Başarılı mimarların genellikle uzun boylu olmadığına dikkat çeken Rybczynski, bu savını ünlü mimarlara ait anekdotlar üzerinden doğrulamaya çalışıyor.

Anekdotlardan ilki 1960'ların başında, Louis Kahn ile San Francisco Chronicle'ın o dönemki mimarlık eleştirmeni Allan Temko arasında yaşanıyor. Temko, Berkeley'de düzenlenen bir partinin ardından, kente ziyarete gelen Kahn'a, Bay Area bölgesinin en önemli yapılarından biri olan Bernard Maybeck'in "First Church of Christ, Scientist"ini gezmeyi önerir. Kiliseye vardıklarında Kahn ellerini, portikonun ayışığında parlamakta olan pürüzsüz beton duvarında gezdirerek eleştirmene, "O da kısa bir adamdı, değil mi Allan?" sorusunu yöneltir.

Maybeck'in boyu hakkında kesin bir bilgi olmasa da, Kahn'ın Pensilvanya Üniversitesi arşivindeki pasaportundan, 169 cm boyunda olduğunu biliyoruz. Ve yukarıda yer alan yorumundan anlaşılacağı üzere boy konusunda oldukça hassas olmalı.

Gelelim 1920'lerin New York'unu "yükselten" ünlü mimarlara... Raymond Hood, Ely Jacques Kahn ve Ralph Walker, yüksek katlı yapı mimarisinin başat isimleri olarak öne çıkan isimler. Hood "30 Rock"a; Kahn "2 Park Avenue"ye; Walker ise art deco tarzındaki "1 Wall Street" kulesine imza atmıştı. Ancak yapıları New York semalarına ulaşsa da, kendi boyları pek de uzun olmadığından o yıllarda halk arasında "Mimarlığın Üç Küçük Napolyonu" (Three Little Napoleons of Architecture) olarak anılmaktaydılar (Napolyon'un boyunun 160 cm civarında olduğu söyleniyor).

Frank Lloyd Wright'ın boyunun ise 173 cm olduğu rivayet ediliyor ancak kendisi bu konuda çok da güvenilir bir örnek değil, zira yaptığı evlerin tavanları oldukça alçak.

Günümüz mimarlarından I.M. Pei, Robert A.M. Stern, Daniel Libeskind (163 cm) de kısa mimarlar listesine dahil olan isimler. Star mimarlar listesinin en gözde isimleri Norman Foster ve Frank Gehry ise, çağdaş mimarlık sahnesinin dev figürleri olmalarına rağmen, fiziksel anlamda aynı endama sahip değiller. Hatta Gehry, toplu fotoğraflarda genellikle en kısa figür olarak karşımıza çıkıyor.


Habere eşlik eden grafik de oldukça eğlenceli. Yarışma terimi "short list" (finalistlerin yer aldığı "kısa liste"), kelimenin ilk anlamına göndermede  bulunuyor.

Gelmiş geçmiş ünlü mimarların "boyunun ölçüsünü veren" Rybczynski, daha sonra şu soruyu yöneltiyor: "Nasıl ki devlet başkanları için uzun boy artı bir nitelikse, mimarlar için de kısa boyun mesleki bir nitelik olduğu söylenebilir mi?"

Kendi sorusuna; toplam 44 ABD başkanından 39'unun ortalamanın üzerinde bir boya sahip olduğu yanıtını veren yazar, ücretlilere ilişkin bir araştırmanın, tüm koşullar eşit olduğu takdirde uzun olmanın ekstra ödeme sağladığını (cm başına yılda ortalama 600-700 TL) doğruladığını ekliyor. Araştırmalar ayrıca, ergenlik döneminde uzun boya sahip olmanın spor gibi yan aktivitelere katılımı teşvik ettiğini, böylelikle de kişinin kendine olan güvenini ve liderlik yeteneğini pekiştirdiğine işaret ediyor.

Mimar <- Boy -> İktidar

Rybczynski'nin saptamalarıyla devam edecek olursak; şimdiye dek tanıdığı başarılı mimarların hiçbirinin ne uzun ne zengin olduğunu ama özgüven konusunda, oldukça büyük bir egoya sahip olduklarını, bunun da karşı tarafta güven eksikliği yarattığını söylüyor. Liderlik mevzusuna gelince; çoğu zaman eskiz yapmakla ve hayal kurmakla meşgul olan mimarların daha ziyade içedönük bir yapıda olduğunu, bunun da liderlik vasfını pek de beslemediğini savunuyor Witold Rybczynski. Mimarların siyasete meylettiği durumlarda ise sudan çıkmış balığa döndüklerini ekliyor. Bu duruma da Le Corbusier, Mies van der Rohe ve Philip Johnson'ı örnek gösteriyor.

Ünlü mimarlık eleştirmeni Dejan Sudjic, iktidar ve mimarlık arasındaki ilişkiyi dedikoducu bir dille aktardığı "The Edifice Complex" (Yapı Kompleksi) adlı kitabında, Mies ve Johnson'ın Nazilerle olan flörtünün yanı sıra; Benito Mussolini, Saddam Hussein ve Michael Eisner gibi işverenlerden de bahsediyor.

ABD başkanlık kütüphanelerine özel bir bölüm ayıran Sudjic, bu bölümde; (kısa) mimar James Stewart Polshek ile (uzun) başkan Bill Clinton'ın, Little Rock'ta yapılacak olan Clinton Kütüphanesi'nin tasarımını tartışmak üzere gerçekleştirdikleri ilk görüşmeyi aktarıyor. Başkan'ın, "Siz mimarların yaptığı şu peçete eskizlerinden de yapacak mısınız?" sorusuna maruz kalan Polshek, projeden elini çekiyor. Ancak ofisi onun yerine görevi devralarak, Clinton'a üç alternatif projeye ilişkin çizimler ve maketler sunuyor. Clinton'un seçimi, Arkansas Nehri üzerine konsol çıkan en çarpıcı öneriden yana oluyor.

Sudjic'in bu anekdotlara yer vermesinin asıl sebebi ise kitabının alt başlığında gizli. "Zengin ve güçlü insanlar dünyayı nasıl şekillendiriyor" (How the rich and powerful shape the world) başlığı mimarlardan çok işverenleri referans alıyor.

Tabi "yüksek" (ya da Polshek örneğindeki gibi "uzun") yapı inşa eden "kısa" mimar durumunun ardındaki psikolojik dürtü gözardı edilemez. Diğer yandan, Rybczynski'nin "tanıdığım en uzun boylu mimar" olarak nitelediği Boston'lı mimar Bill Rawn (200 cm) da ısrarlı bir şekilde alçak yapılar üretiyor.

Yakın bir dönemde ABD'nin en iyi mimarlık pratiği ünvanını elde eden Rawn'un yazılı medyada ilk "boy gösterişi" ise, yazar Tracy Kidder'ın "House" romanında bir karakter olarak yer almasıyla oluyor. Edebiyattaki en ünlü mimar ise hiç kuşkusuz Ayn Rand'ın başyapıtı "The Fountainhead"deki Howard Roark. Eserin sinema uyarlamasında Roark'ı, efsanevi aktör Gary Cooper (190 cm) canlandırıyor. Ancak bu idealize edilmiş bir görüntü olacak ki Rybczynski, Roark'u 1.63'lük Alan Ladd'in canlandırmasının daha gerçekçi olacağını not düşmeden edemiyor.

Buradan çıkacak sonuç ne derseniz, verilen örnekleri temel aldığımızda, mimarlık pratiğinin dünyaca ünlü isimleri "kısa"lardan (gerçi bu yabancı makalede verilen mimarlar Türkiye standartlarına göre pek de "kısa" olarak nitelenemez ama...) oluşurken, "endamlı" mimarlara edebiyat ve beyaz perdede "boy" göstermek kalıyor. 

Bu haber, slate.com'dan derlenmiştir.


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :