1800’lerin başında küçük bir balıkçı köyüyken, şimdi Asya’nın en önemli finans ve ticaret merkezlerinden biri olan;
57. katındaki panoramik havuzuyla gemiye benzetilen bir otelin şehrin sembolü olduğu; ekvatoral tropik iklimin ve bu iklimin fışkırttığı yeşilin başınızı döndürdüğü nemli ve sıcak havaya dayanabilmek için istisnasız her kapalı mekanda klimaların tam kapasite çalıştığı;
200 yıl önce varolan mevcut bitki örtüsünün yüzde 85’inin yok edildiği, kalan yüzde 15’lik kısmın bile ağzınızı açık bırakmaya yettiği;
yeşilden boşalan yere, ölçek bakımından ezici gökdelenlerin, konutların, dünyanın en büyük kapalı botanik bahçelerinin geldiği; yağmur ormanlarının simüle ve aynı zamanda ‘inşa’ edildiği; bunların ışıklarının gece vakti sizi gerçeklik sorgulamasına götürdüğü ve bilim-kurgu filmindeymiş gibi hissettirdiği; geçmişte sömürge olma durumunun yansıması olarak herkesin İngilizce konuştuğu;
Çinli, Hintli, Malezyalıların yanı sıra, hatrı sayılır miktarda ‘expat’ların yaşadığı; bir zamanlar esen kolonyal havanın yerini, pahalı yaşam koşullarında bile herkesin konut, iş, sağlık ve ulaşım hizmetlerinden eşit şekilde faydalanabildiği; refah düzeyi yüksek, fütüristik bir ülke-şehir-devlet; coğrafi olarak ise bir küçük ada Singapur…