Endüstri mirası kapsamındaki yapıların mimari özellikleri

03 Nisan 2008

İstanbul'daki endüstri tesislerinde ne gibi mimari özelliklere rastlıyoruz?

Bu konu çok önemli bir konu ve bir bütün üzerinden bakmak anlamında çok çalışılmış bir konu değil. Endüstri tesislerinin mimari özellikleri üretim ile doğrudan ilişkili olduğu için yapılar da çok çeşitli özellikler gösteriyor. Kargir yapı sisteminden çelik konstrüksiyona kadar pek çok yapım sistemi var . Tersanedeki kuru havuzlar gibi tamamen o işleve yönelik yapılar da mevcut. Fakat ağırlıklı olarak geniş iç hacimli, kalın duvarlı kargir yapıları görüyoruz. Bu noktada bir tek Silahtarağa Elektrik Fabrikası ayrılıyor, Silahtarağa çelik konstrüksiyon arası dolgu duvar. Donanımı da büyük ve ağır olduğu için, ayrıca yapıya titreşim ile zarar vermemesi amacıyla ayrı bir taşıyıcı strüktüre sahip.

Çok katlı tesisler için un fabrikalarını örnek verebiliriz. Bunlarda da yine kargir yapım konstrüksiyon sistemi mevcut. Buğdayın öğütülmesi ve unun elde edilmesi sürecine bağlı olarak yukarıdan aşağıya doğru mekanizmalar için ara katlar var, yani sanayi yapısı rasyonelliği içinde yine işlev ile doğrudan ilişkili bir tasarım yaklaşımı.

Özetle işlev ve üretim şeması aslında yapıyı da tarifliyor.

Endüstri yapılarında, işleve yönelik sade yapılar olsalar da bir yanıyla mimari kaygıların da güdülmüş olduğunu görüyoruz. İstanbul'da estetik kaygılara yönelik böyle örneklere rastlıyor muyuz?

"Sanayi estetiği" denen bir akım var ve özellikle Avrupa'da kaba, çirkin olarak görülen yapıları bezemeye girişiyorlar. Bizde, mesela tersanenin içinde bezemeleriyle, mimarisiyle anıtsal bir girişe sahip olan bir yapı var. Ama yapı, daha sonra genişletildiği için aslında bir dış duvar iken iç duvar haline gelmiş. Şu anda önüne de makineler yığılmış olduğu için o bezemeler görünmüyor. Likör fabrikası modern mimariye girdiği için diğerlerinden farklılaşıyor, Silahtarağa'daki Seyfi Arkan'ın betonarme konstrüksiyon yapısı, aynı yerleşke içindeki diğer çelik konstürüksiyonlu üretim yapılarından farklılaşıyor. Beykoz Deri Fabrikası'nın cephelerine tuğlayla bezeme yapılmış. O da bu yanıyla biraz farklılaşıyor. Ya da Bomonti Bira Fabrikası'nın cephesi de farklı, ancak o da Almanya'daki bira fabrikaları ile ciddi benzerlikte.

Ama çok bezemeli, çok süslü örnekler İstanbul'da, hatta Türkiye'de benim bildiğim kadarıyla yok.

Bizdeki endüstri yapılarının işlevlerini yitirmesini, sadece teknolojinin gelişimine bağlamak mümkün mü?

Bizde yapıların işlevlerini yitirme nedenleri de Avrupa'dan farklı. Örneğin, Beykoz Deri Kundura Fabrikası'nın işlevini kaybetme sebebini öğrenince açıkçası çok şaşırmıştım. Tesis, özellikle işlevini yitirsin diye uğraşmışlar sanki; ham deri üreten birim kapatılmış! Bu durumda tesis tabi ki ölür, iş yapamaz. Ya da köprü açılmadığı için tersane çalışamıyor. Çünkü yapılan gemiler dışarı çıkamıyor. Böyle bir gerekçe kabul edilebilir mi? Bu tip tesisler tamamen politik, uluslararası baskılar ya da ilişkiler çerçevesinde işlevini yitirebiliyor bizde.

Gemiyi dışarıdan alacak kadar zengin bir ülke değiliz ki biz. Sümerbank ya da SEKA tesislerinde üretimin yapılmaması ne derece doğru? SEKA'nın İzmit'i kirlettiğini söylüyorlardı, peki neden Ford yeni bir tesis açtı kente o zaman? Tersanelerin Haliç'i kirletmediği raporlarla açıklandığı halde, hâlâ tersanelerin Karamürsel-Yalova arasına taşınması için ısrar ediyorlar. Yalova-Karamürsel arası fay hattı üstünde ve dolgu alan. Depremde buranın yıkılacağı açık. Ayrıca burada ekolojik tarım yapılıyor. Ekolojik tarımla uğraşan insanlar, kendi bölgelerine tersanelerin gelmesini istemedikleri için "birileri" tarafından alenen fiziki baskı görüyorlar. İş bu boyutlara geldiyse, Başbakan da çıkıp "Haliç'e yedi yıldızlı otel yapacağım" diyorsa, işin içinde başka bir şeylerin olduğu açık.


Gül Köksal ile Osmanlı'dan bugüne endüstriyel mirasın izleri
İstanbul'dan yeniden kullanım örnekleri
Doğan Tekeli'den endüstri yapılarının mimarisi
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :