Teması "Kriz" olarak belirlenen 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü 44. Kolokyumu'na bildiri özeti gönderme için son tarih 21 Ağustos 2020.
Kolokyum Çağrı Metni
Mevcut kapitalist birikim stratejisi yeryüzünün birçok farklı bölgesinde yıkım, yoksulluk, tahribat ve eşitsizlikler yaratmaya; var olanları ise derinleştirmeye devam etmektedir. Günümüzde ekonomik krizin vardığı boyutlar öylesine derinleşmiştir ki ekonominin çöküşünü ifade eden göstergeler Büyük Buhran veya II. Dünya Savaşı dönemindeki verilerle kıyaslanabilir hale gelmiştir. Ekonomik anlamda çöküşü kaçınılmaz olarak yaratan ekonomik paradigma, ekolojik anlamda da dünyamızı yıkımın eşiğine sürüklemiş durumdadır. Küresel ısınma, çevre kirliliği gibi olgular artık tek tek ülkelerden öte tüm dünyanın ortak ve acil çözülmesi gereken sorunları haline gelmiştir.
Kapitalizmin, doğanın/mekânın üretimi ve yeniden üretimindeki rolü düşünüldüğünde mekânsal pratiği belirgin halde görülmektedir. Emeğin ve sermayenin yeniden üretimi kadar mekânın yeniden üretimi de kapitalist birikim için elzemdir. Günümüz kapitalist kentleşme politikaları kentleri; üretimden nispeten daha kopuk, büyük oranda inşaata ve tüketime dayalı bir ekonomik düzenin içerisinde konumlandırırken bu durum eşitsizlikleri derinleştirip, kırsal alanların tahribatını da arttırmaktadır. İnşaat odaklı kentleşme kurgusu, kırsal alanları tüketip üretim potansiyelini zayıflatırken, gıda krizi her geçen gün boyutu artan ve yaşamı tehdit eden bir soruna dönüşmektedir.
Bu krizler her ne kadar birbirinden bağımsız gibi görünse de kapitalizmin içsel çelişkilerinden beslenen, birbirleri ile doğrudan ilişkili sorun alanlarıdır. Gündelik yaşamımızı ve yaşam alanlarımızı saran bu sürekli kriz halinin en son halkası pandemi süreci ile kendini göstermiştir. Pandemi süreciyle birlikte birçok boyutta halihazırda var olan krizler, daha da belirgin hale gelmiştir. Ancak pandemi süreci tüm dünyada ve özellikle ülkemizde adeta bir milat biçiminde gündeme getirilmekte; yeni normal, Covid19 sonrası süreç gibi adlandırmalarla şu an ve öncesinde yaşanan süreçlere dair tarihsel sebep sonuç ilişkisi bilinçli şekilde koparılmak istenmektedir. Ekolojik alanların tahribatı ve emeğin sömürüsü başta olmak üzere, yoksulluk, göç meselesi ve göçmenlerin yaşam koşulları, kutuplaşma, toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi sorun alanları pandemi sürecinde daha da yakıcı konular haline gelmiştir.
Kamusal hizmet sunumunda ve kamu mülkiyetindeki üretim alan ve arsalarındaki özelleştirme politikaları, tüketime dayalı gündelik hayat pratikleri, kent içerisindeki kamusal alanların yapılaşmaya açılması, yapılaşma süreçlerinde afet risklerinin göz ardı edilmesi gibi önemli sorunların perdelenmesinde pandemi sürecinin bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığına tanık olmaktayız. Yaşam alanlarımıza dair değişim değeri odaklı kentleşme politikalarına ek olarak pandemi, toplumsal politikaların bir kenara bırakılarak, bulaşının önlenmesi ve/ya salgın nedeniyle (yeni-gelecek) kapatılma süreçlerinin olağanlaştırılması bağlamında bir meşrulaştırma süreci yaratılması yoluyla kentsel, kırsal ve kamusal alanların biçimleri ve kullanımları yeniden değiştirilerek yapılı çevre üretimi üzerinden sermaye birikimi hareketlendirilmeye çalışılmaktadır.
Tam da bu noktada, pandeminin küresel ölçekte ve ülkemizde izlenen hatalı politikaların ve plansızlığın bir sonucu olarak geç kalınmış kararlarla kitlesel ölümlere yol açan bir afet haline geldiği; iklim krizi, ekonomik krizi, kamusal hizmet krizi vb. diğer krizlerle sıkı bir nedensellik bağı içeren kaçınılmaz bir sonuç olduğu söylenebilir. Pandemi sürecinden sonra, uzun yıllardır uygulanan hatalı politikaların radikal bir biçimde değişebilmesi için, yaşanan çoklu ve sürekli kriz halleri bir bütün olarak ele alınmalı ve çözüm arayışlarına gidilmelidir. Yeni bir sürecin başlangıcı ancak bu şekilde mümkün olabilir.
Yaşadığımız sorunlar, esasen birbirini sürekli takip eden ve besleyerek büyüten krizlere dayanmaktadır. Bu gerçeğin altını çizerek, kentlerimizi ve gündelik yaşamımızı sağlıklı, güvenli, müreffeh ve eşitlikçi biçimde planlama hedefinin önemini ve tüm bu krizlerin yoğunlaşarak çoğalmasına olanak veren mekanın, aynı zamanda da bu sorunları çözmek adına en önemli araçlardan biri olduğunu bir kez daha hatırlatmak gerekmektedir.
Bu noktada, geçmişten bugüne birikerek aktarılan ve pandemi süreciyle birlikte üzeri örtülmeye çalışılsa da daha da belirginleşen çok boyutlu sorun alanlarını geniş ve kapsayıcı bir biçimde tartışmak üzere 44. Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu'nun teması KRİZ olarak belirlenmiştir. Kriz anlarının devrimci dönüşümler açısından elverişli bir ortam sunduğu bilinciyle, yaşanan sorunların tespiti ve çözüm önerileri doğrultusunda yapılacak tartışmaların son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bu çerçevede tüm ilgili kesimleri aşağıda belirlenen konu başlıklarında sunulacak bildirilerle Dünya Şehircilik Günü 44. Kolokyumu'na destek vermeye ve zenginleştirmeye davet ediyoruz.
- Kentleşmenin ve Planlamanın Krizi
- Büyüme Odaklı Kalkınma Paradigmasının Krizi
- Kırsal Alanların Krizi
- Gıda ve Gıdaya Erişimin Krizi
- Ekolojik Kriz
- Afetler
- Koru(yama)ma Krizi
- Yönetim ve Meşruiyet Krizi
- Merkezi ve Yerel Yönetim İlişkilerinin Krizi
- Kamusal Hizmet Sunumunun Krizi
- Ulaşım İlişkileri, Hareketlilik ve Pandemi
- Pandemi Sürecinde Kentsel Yaşam (sağlık, psikoloji, vb.)
- Pandemide Emek Süreçleri ve Mekan
Kolokyumda sunulacak bildiri özetleri, özgün çalışmanın bileşenlerini içerecek uzunluk ve kurumsal derinlikte olmalı (700-1000 sözcük), yazara/yazarlara ilişkin kimlik tanımlayıcı bilgi içermemelidir. Kolokyumda farklı alanlarda ve sektörlerde çalışan meslek mensuplarının bildiri sunması ve katılım göstermesi beklenmektedir.
Bildiri özetleri; Bilim Kurulu tarafından kolokyum temasına uygunluk, bildirinin amaç, kapsam ve yönteminin açıklanması, çalışmanın özgünlük ve güncelliği ile bildirinin bilimsel içeriği kriterleri üzerinden değerlendirilecektir. Bildiri özetleri kolokyum@spo.org.tr adresine 21 Ağustos 2020 tarihine kadar gönderilebilecektir.
Kolokyum Takvimi
Kolokyuma bildiri özeti gönderme için son tarih: 21 Ağustos 2020
Kolokyum bildirilerinin değerlendirilmesi ve kabul bildirimi: 18 Eylül 2020
Kolokyum online ortamda gerçekleştirilecektir. Kolokyum takviminde olası tarih değişikliklerini ve kolokyuma ait gelişmeleri Oda'nın web sayfasından takip edilebilir.
Ayrıntılı bilgi için tıklayın