"Çok Sesli: Türkiye'de Görsel Sanatlar ve Müzik"
İstanbul Modern, kuruluşunun 10. yılında Türkiye'de görsel ve işitsel sanatlar arasındaki çok katmanlı bağın izlerini "Çok Sesli" başlıklı sergiyle gündeme getiriyor.
Osmanlı'nın son döneminden günümüze dek süregelen Türkiye'de görsel sanatlar, müzik ve ses arasındaki ilişkiyi araştırmayı ve bu alandaki güncel üretimlerden bir seçki sunmayı hedefleyen serginin küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu ve Çelenk Bafra üstleniyor.
İstanbul Modern Süreli Sergiler Salonu'nda 27 Haziran - 27 Kasım 2014 tarihleri arasında ziyarete açık olan "Çok Sesli" sergisi; Nevin Aladağ, Fikret Atay, Semiha Berksoy, Hüseyin Çağlayan, Ergin Çavuşoğlu, Burhan Doğançay, Cevdet Erek, Borga Kantürk, Servet Koçyiğit, Füsun Onur, Ferhat Özgür, Sarkis, Erinç Seymen, Merve Şendil, Hale Tenger, Vahit Tuna ve :mentalKLINIK'in çalışmalarından oluşuyor.
Geçmişten bugüne görsel sanatların ses ve müzik ile kurduğu yakın bağı, her iki sanat dalı arasındaki etkileşimleri araştıran sanatçıların kişisel ve toplumsal süreçlerde müziğe duydukları özel ilgiyi aktaran sergi, bu birikimi ortak bir zeminde buluşturuyor.
Türkiye'nin sosyal ve kültürel gelişim süreçlerini, görsel sanatlar ve müzik alanındaki yansımalarıyla araştıran, dönemlerarası ve disiplinlerarası gelişen bu zeminde sergiye özel "Repertuar" adlı bir araştırma da sunuluyor. İstanbul Modern'den Birnur Temel ve Yasemin Ülgen Saray ile Alper Maral başta olmak üzere pek çok müzik uzmanının danışmanlığı ve katkısıyla ortaya koyduğu çalışma, Türkiye'de 300 yıla yayılan bir dönemde görsel sanatlarda ve müzik alanında üretimde bulunan sanatçıların birikimini aktarıyor.
"Çok Sesli" sergisinin girişindeki bölüm, Osmanlı'da Batılılaşma döneminin ilk evrelerinden Cumhuriyet sonrası gelişen; 1950'li yıllardaki soyut sanat arayışları içindeki müzikal tonlardan 1980'li yıllarda popülerleşen içeriklere uzanan, kopuş ve süreklilikler göstererek günümüz sanat üretimlerine yansıyan süreçleri görünür kılan bir araştırmanın ürünü. Dolayısıyla, sergideki güncel sanat yapıtlarının dayandığı tarihsel arka planı da vurguluyor.
Sergi alanında ise Türkiye'de görsel sanatlarla müzik ve ses ilişkisini ele alan farklı kuşaklardan sanatçıların son dönemde ürettikleri resim, heykel, video ve yerleştirmelerinden bir seçki sunuluyor. Sergide, işitsel ve görsel olanı bir arada irdeleyen ve her iki disiplinden de beslenerek sanatsal pratiklerini zenginleştiren sanatçılar var. Sergi, ses ve müziği konu ya da metafor olarak kullanan veya bir esin kaynağı, form ve kavram olarak ele alan güncel sanat çalışmalarından oluşuyor.
"Çok Sesli" için Türkçe-İngilizce basılan 185 sayfalık katalogda kültür kuramcısı Nermin Saybaşılı 'nın sergiye özel hazırladığı ses ve imge politikalarını ele alan makalesinin yanı sıra Levent Çalıkoğlu'ndan sergi konsepti metni, Çelenk Bafra'dan sanatçı ve yapıt metinleri ile Birnur Temel'in "Repertuar"ın içerik ve oluşum sürecini açıklayan yazısı yer alıyor. Sergilenen çalışmaların ve ''Repertuar" araştırmasının açıklama ve görselleri de katalogda bulunuyor.
Farklı kuşaklardan, çok yönlü 17 sanatçı
2012 yılında gerçekleştirdiğimiz Kent Duvarlarının Yarım Yüzyılı: Burhan Doğançay Retrospektifi'nde yer alan "Mavi Senfoni" için İstanbul Modern bir müzik eseri sipariş etmişti. Böylece ülkemizde ilk kez, bir resimden esinlenerek müzik bestesi yaratıldı.
Sergi salonunun ilk bölümünde tamamen sessiz yapıtlar var. Sarkis, Edvard Munch'un dünya sanat tarihinin en ikonik imgelerinden "Çığlık" adlı yapıtından esinlenerek oluşturduğu seriyi; "sessiz seslerin birlikteliğini" bir araya getiriyor.
:mentalKLINIK'ten "True Blue (Left)" duvara dokunan bir elin ses çıkarabilme ihtimalini duyumsatan bir video. Füsun Onur'un "Prelüd" adlı yerleştirmesi ise farklı renk ve dokuların adeta sese dönüştüğü ve belirli biçimi olmayan "sessiz" bir müzik parçası.
Serginin finalinde yer alan Servet Koçyiğit'e ait "To Die For" (Uğruna Ölmek) adlı video ile popüler bir müzik parçası "You'll Never Walk Alone" ile farklı kişi, kültür ve topluluklar arasında müzik aracılığıyla evrensel bir duygu bütünlüğü yaratılabileceği vurgulanıyor.
- Kamran İnce'nin bestelediği eserin prömiyeri, piyanist Hüseyin Sermet'in yorumuyla İstanbul Modern'de yapıldı. Resimsel öğeleri müzikal bir araç olarak kullanan Burhan Doğançay'ın "Mavi Senfoni"si sergide bu icranın kaydıyla bir arada deneyimlenecek.
- Nevin Aladağ'ın 2013 yılında Sharjah Bienali'nin davetiyle ürettiği, kent ve çevresinin, vurmalı çalgılarla karşılıklı etkileşimini ele aldığı video yerleştirmesi "Session" (Üçlü Taksim),
- Hale Tenger'in gerçek ile yanılsama arasında sıkışıp kalan bireyin ikilemlerini görüntü ve müzisyen Serdar Ateşer'in bestelediği sesleri kullanarak vurguladığı "Deniz Üzerinde Balonlar",
- Ergin Çavuşoğlu'nun Bulgar film yönetmeni Konstantin Bojanov işbirliğiyle yaptığı ve beş Roman müzisyenin klarnet ustası Selim Sesler yönetiminde icra ettikleri müziklerle kimlik, kültür ve sınırlar gibi kavramları tartışmaya açtığı "Quintet Without Borders" (Sınır Tanımayan Beşli) adlı video yerleştirmesi,
- Erinç Seymen'in Slovenyalı sanatçı ikilisi Son:DA ile üç ayrı ülkede, yaptığı ve ses ile görüntü manipülasyonuyla baskı, sansür ve aşırı milliyetçilik gibi konuları irdeleyen performansların kaydından oluşan "Bir Şiir İçin Performans" üçlemesi
- :mentalKLINIK'in birbirine kenetlenmiş iki Fransız kornosundan yaptığı ve kişiler arası iletişim ve etkileşimin süreçlerini işaret eden "FrenchKiss" adlı heykel, bu sergiyle ülkemizde ilk kez gösterilecek çalışmalar arasında yer alıyor.
- Vahit Tuna'nın "Sunshine" başlıklı çalışması, ses ve müziğin baskı ve iktidar aygıtı olarak kullanımına dikkat çekiyor.
- Borga Kantürk, "Sahibinin Sesi" adlı sesli yerleştirmesinde, klasik sanat müziğinin usta isimlerinin yorumlarıyla belleğimizde yer edinen "Unutturamaz Seni Hiçbir Şey" başlıklı parçayla toplumsal tarih ve hafızayı yeniden üretiyor.
- Hüseyin Çağlayan, Sertab Erener'in klasik Türk müziğinin önemli örneklerinden birini orkestra eşliğinde yorumladığı "Üzgünüm Leyla" ile kültür ve kimlik kavramlarını irdeliyor.
- "Arzunun Yakınlığı" adlı sesli yerleştirmesinde ise İstanbul'un belirli dönemlerde değişen isimlerinin kentin simgesi mart sesleriyle birlikte belirdiği bilgi panosuyla, İstanbul'u ses aracılığıyla kültürlerarası ve tarih ötesi bir bağlama oturtuyor.
- Ferhat Özgür, "I Can Sing" (Şarkı Söyleyebilirim) ile bir müzik parçası üzerinden modernleşmeyle geleneksel yaşam arasında kalan bireyin yüzleşmesini aktarıyor.
- Fikret Atay, yakın zamanda İstanbul Modern koleksiyonuna katılan "Tinica" adlı videosuyla sanatın hayatı değiştirme ihtimalini ve gücünü vurguluyor.
- Cevdet Erek, Komşular sergisi için özel olarak kurguladığı "Akla Kara" adlı yapıtını bu kez Çok Sesli sergisinin bağlamı ve mekanı için ses ve müzik ile görsellik ilişkisi üzerinden yeniden yorumlayıp "Sahil Sahnesi Sesi" adlı yapıtını ekleyerek genişletiyor.
- Merve Şendil, amatör müzik gruplarının kaydını tuttuğu ve "Underscene Project" adı altında ortaya çıkardığı yerleştirme ve açık arşiv projesiyle güncel müziğin ritminin peşinde Türkiye için bir alternatif müzik saha araştırması yapıyor; projesine kattığı katılımcılarla birlikte müzik paylaşımı ve sunumu için yeni olanaklar öneriyor.
- Semiha Berksoy'un "Çok Sesli" sergisiyle örtüşen çok yönlü kişiliği ve özgün sanat anlayışı, sergide sanatçıya ayrılan odada , hayatından kesitlere bakarak, kendi sesinden bir arya dinleyerek ses ve müzik üzerine yaptığı resimlere bakarak deneyimlenebiliyor.
Repertuar
"Repertuar"; resim, eskiz, baskı, fotoğraf, 8 mm'lik film gibi görsel üretimlerin yanı sıra nota, süreli yayın, mektup, senaryo çalışmaları, plak kapakları ve hikaye bantları gibi belge niteliğindeki malzemeler ile dinlenebilecek bestelere, şiir okumalarına ve sözlü anlatımlara yer veriyor.
Osmanlı dönemi hattatlarından Ahmet Karahisari'nin karalama çalışmasıyla açılan "Repertuar", Batılılışma sürecine tekabül eden Naum Tiyatrosu ve Mızıka-i Hümayun gibi kültürel değişim ve dönüşümleri inceliyor. Öbür yandan ilk kadın bestekarlardan Leyla (Saz) Hanım'ın sergide yer alan 1870'li yıllara ait armonyumuyla dönemin müzik pratiklerinin icrasını etüt ediyor.
Ardından Halil Paşa, Hoca Ali Rıza, Osman Hamdi Bey, Abdülmecid Efendi, İbrahim Çallı, Müfide Kadri, İbrahim Safi, Refik Epikman, Hamit Görele ve Aliye Berger gibi isimlerin çalışmalarıyla, müzik ve görsel sanatların Osmanlı'nın son evrelerinde ve Cumhuriyet'in yeni sosyo-kültürel düzeninde edindiği yeri araştırıyor.
"Repertuar", Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde Türkiye'deki yapılanmanın kültür sanat sahnesine yansımalarıyla devam ediyor. Değişim ve dönüşüm sürecini müzik alanında örnekleyen Ahmed Adnan Saygun ve Cemal Reşit Rey'in çalışmalarına görsel sanatlarda karşılık getirmiş isimlere yer vererek ilerliyor.
Cihat Burak, Maide Arel, Mahmut Cüda, Nuri İyem, Cemal Tollu, Cevat Dereli, Burhan Uygur, Fikret Mualla, Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Avni Arbaş, Nejad Melih Devrim, Erol Akyavaş, Yüksel Arslan, Ara Güler ve Turhan Selçuk'a, Aşık Veysel, Aşık İhsani ve Neyzen Tevfik ile olan düşünsel ve üretimsel yakınlığı üzerinden bakarken, onların şiirlerini ve müziklerini de paylaşıyor. Yunus Emre gibi görsel ve duyusal üretim alanlarında sıklıkla konu edinmiş bir ismi de merkez alıyor.
1950'lerde çok partili dönemdeki sergi projelerini ve toplu girişimleri araştırarak kapsamını genişleten araştırmada kültürel çeşitlilik sunan proje ve girişimler, Helikon Derneği, Maya Sanat ve Çekirdek Sanatevi gibi örneklerle gösteriliyor.
Bülent Arel ve İlhan Mimaroğlu'nun elektronik müzik üzerine yaptıkları araştırmalara yer verirken, resimsel kompozisyonlardaki ritim ve ölçü kullanımı Abidin Elderoğlu, Sabri Berkel ve Zeki Faik İzer'in çalışmalarıyla anlatılıyor. İlhan Usmanbaş'ın notalarıyla Adnan Çoker'in ritim ve ölçü temalı eskizlerinin benzerliği, Barış Manço'nun illüstrasyonlarıyla devam ediyor.
Zeki Müren'in Güzel Sanatlar Akademisi'nde geçen hayatından geriye kalan eskiz ve fotoğraflar sanatçının bilinmeyen bir yönünü gösteriyor. 1980'lerin sosyo-politik dinamiklerinin sanat alanındaki yansımalarıysa, Gülsün Karamustafa ve Mehmet Sönmez'in kentleşme ve göç bilincini örnekleyen çalışmalarıyla sunuluyor.
Cengiz Çekil'in 1995 tarihli "Sağır Çığlık"ın görselleriyle sona eren "Repertuar", incelediği dönemi takip eden yepyeni bir sürecin repertuarını serginin girişindeki Sarkis'in "Başlangıçta, Çığlık" adlı yapıtıyla ana sergiye devrediyor.
Paralel etkinlikler
• "Çok Sesli" sergisi süresince çok farklı müzik türlerine yönelik, sergi sanatçıları ve müzik uzmanlarının katılımıyla dinletiler, performans, panel ve söyleşiler gerçekleşecek.
• İstanbul Modern Eğitim ve Sosyal Projeler Bölümü'nün sergide yer alan sanatçıların çalışmalarından yola çıkarak hazırladığı "Sesli Resimler" , hafta içi eğitim kurumlarına yönelik uygulanacak, hafta sonu ise farklı yaş gruplarındaki çocuklar ve aileleri için yine sergiye paralel çeşitli atölye çalışmalarından oluşan bir etkinlik programı düzenlenecek.
• İstanbul Modern Kütüphane 'de, "Çok Sesli" sergisinde yer alan sanatçılarla ilgili kitaplar ve kataloglar bulunacak. Bunun yanında, "Repertuar"ın kapsadığı geniş zaman dilimi de, özellikle müzik alanında yapılan yayınlar yardımıyla bir araya getirildi. Bu yayınlar, hem "Repertuar"ın işaret ettiği müzikçilerin açıklayıcı metinlerini oluşturdu hem de İstanbul Modern Kütüphane'ye de kazandırıldı. Böylece İstanbul Modern Kütüphane'de, "Repertuar"ın incelediği sanatçı ve dönemler özelinde geliştirilen, müzik alanına ait kapsamlı bir dağarcık yer alıyor. İstanbul Modern Kütüphane, güncellenen arşiviyle Türkiye'de görsel ve duysal üretim alanları arasındaki etkileşimleri incelemek ve bu alandaki üretimleri araştırmak isteyen öğrenci ve ziyaretçilerin kullanımına açık.
• İstanbul Mağaza'da serginin katalogunun yanı sıra sergi temasına yönelik özel olarak hazırlanan tasarım seçkisi yer alacak. Seçki, Ya Da Tasarım' ın plaklarla hazırladığı el yapımı defter, çanta ve kişisel aksesuarların yanı sıra müzikten ilham olan objeleri, küçük vurmalı çalgılar ve çocuklara yönelik eğlenceli perküsyon enstrümanları içeriyor.