Saat kuleleri, Avrupa kentlerinde 14. yüzyıldan itibaren görülmeye başlarken, tam manasıyla yayılması 19. yüzyılı bulur. Söz konusu yüzyılda devletin güç ve otorite kaybı bu yayılmanın önemli nedenlerinden biridir.
Saat kuleleri, Avrupa kentlerinde 14. yüzyıldan itibaren görülmeye başlarken, tam manasıyla yayılması 19. yüzyılı bulur. Söz konusu yüzyılda devletin güç ve otorite kaybı bu yayılmanın önemli nedenlerinden biridir.
Bilindiği gibi kule tipi yapılar, tarih boyunca gücün ve otoritenin simgesi olmuştur. Osmanlı bu fırsatı kaçırmaz ve pek çok kentte saat kulesi inşa eder. Böylece devlet, halka hizmet etmenin yanında gücünü gösterebileceği bir şans yakalamış olur. O dönemin şairlerinden Fani Efendi bir şiirinde bu durumu çok güzel anlatır:
"Bir muazzam eserdir ki, misli yok, naziri yok
Zahiren saat çalar, manen hükümet seslenir"
Batıda gelişen siyasi ve toplumsal değişimlere ayak uyduramayan Osmanlı İmparatorluğu, merkezi olma özelliğini giderek kaybetmeye başlar. Tam da bu noktada devlet yeni bir kimlikle birlikte yeni bir simge yapı arayışına girer. Yeni kimliğini Tanzimat'la bulan Osmanlı, yapı arayışını da saat kuleleriyle mutlu sona ulaştırır.
19. yüzyıl aynı zamanda Batılılaşma yıllarıdır. Batılılaşma, aynı zamanda kapitalizmin ayak seslerinin, ülkemiz topraklarında duyulmaya başladığı dönemdir. O güne kadar namaz saatleriyle şekillenen günlük yaşam artık değişmektedir. Zaman, batıya uyum zamanıdır. Devlet meydan saatlerini yaygınlaştırarak, günlük yaşam akışını batıya uydurmaya çalışmaktadır
Saat kulelerinin özellikle 19. yüzyılda hızla yayılmasının bir başka nedeni de II. Abdülhamid 'in bu konudaki öncülüğü olmuştur. Usta bir marangoz olduğu kadar, saatlere olan merakıyla da tanınan II. Abdülhamid, Osmanlı tahtına çıkışının 25. yıldönümünde bu konuda yoğun bir program başlatır. Valilere gönderdiği bir fermanla Anadolu kentlerinde saat kulesi yapımını teşvik eder.
Batılılaşma, devlet otoritesi, II. Abdülhamid fermanı derken, o yıllara kadar lüks bir eşya olarak algılanan saatler halka ulaşır. Sosyal anlamda bir hizmeti yerine getiren saat kulelerinin yapımına genellikle yerel yöneticiler öncülük eder. Tasarlanmasında ise Osmanlı mimarlığının tutucu olmayan özelliği devreye girer. Kimi yerde kentin en önemli meydanına inşa edilen saat kuleleri, kim yerde ise oldukça ilginç sentezler ortaya çıkarır. Örneğin bugün ayakta olmayan Edirne Saat Kulesi antik dönemden kalma bir burç üzerine inşa edilirken, Ayvalık'ta bu işlev eski bir kilisenin çan kulesine verilmiştir.