Kentin Tozu yazarlarımızdan A. Birgül Yılmaz'ın çağdaş mimarlığın müzesi niteliğindeki kentlerden Berlin ve New York'ta gezintisi ikinci bölümüyle devam ediyor.
Fotoğraflar: A. Birgül Yılmaz
O kadar çok çağdaş mimarın, o kadar çok yapısı var ki, bu iki kentte, ben de onları "Çağdaş Mimarlığın Müzesi" olarak tanımladım; Berlin ve New York’tan söz ediyorum. Öyle ki, tek bir yazıda bitiremedim yapıları, ikinci bir yazı ile devam etmek istedim. Tabi bazı mimarlardan bahsetmişken, onların diğer kentlerdeki yapılarını da gitmeden edemedim.
Renzo Piano (PBDW Architects) ile, yazının bu bölümüne ve New Yorka’a bir başlangıç yapayım. New York Times ve 565 Broome Soho yapılarının da mimarı Renzo Piano, ama New York’taki müze yapılarına değineyim istedim bu kez, Whitney Museum ve Morgan Library. Whitney Museum, kısaca ‘The Whitney’ 4.500 metrekare alana sahip bir müze, 1 Mayıs 2015’te açıldı. Orijinal müze ise 1930’da Gertrude Vanderbilt Whitney tarafından kurulan bir vakıf için, 1966’da açılmıştı.
The Whitney, PBDW Arch, NY
Little Island’dan bakış, The Whitney, WTC, NY
Marcel Breuer-Hamilton P.Smith tasarımı yapıda, 1966’dan 2014’e kadar pek çok eser sergilendi. Bulunduğu bölgeye uyum sağlayacak şekilde, 1880 yapımı 6 adet evin yerine inşa edilen bu yapı modernist ve brütalist olarak tanımlanabilir. 2016’da Metropolitan Museum of Art’a kiralanan yapı Met Breuer olarak anıldı. 2021’den 2024’e kadar Frick Madison adını alan müze, Frick Collection’a ev sahipliği yaptı. 2023’te Sotheby’s Müzayede Evi tarafından satın alınan yapının renovasyonu için, Herzog & de Meuron ve PBDW Architects ile anlaşmaya varıldı. Son halini gelecek yazılarımda paylaşmayı umuyorum.
M. Breuer, H. P. Smith, NY
Morgan Library & Museum (The Morgan)’a gelince, orijinal adı Pierpoint Morgan Library, 1906’da banker J. P. Morgan’ın özel kütüphanesi olarak açılan yapı, Renzo Piano (PBDW Architects) tarafından restore edildi ve bazı eklentiler yapıldı. 2006’da açılan müze, yılda 223.000 kişi tarafından ziyaret edilmekte, oditoryumu da konserlere de ev sahipliği yapmakta.
Morgan Library, PBD Arch. NY
Berlin’e gitmeden önce, Paris’e uğramaya ne dersiniz? Centre Georges Pompidou’yu atlamak istemedim. Yapımı 1977’de tamamlanan, 103.305 metrekarelik bir alana sahip olan yapının mimarları Renzo Piano-Richard Rogers ve Gianfranco Franchini. Postmodern olarak tanımlanan yapının en büyük özelliği ‘inside-out building’ oluşu, yani diğer yapılarda gizlenen tüm tesisatların yapının dışında, farklı renklerde konumlandırılmış olması... 2000’de renovasyonu da yapılmış olan yapıyı 2022’de 3,1 milyon kişi ziyaret etmiş.
Centre G. Pompideu, R. Piano, Paris
Berlin’deyiz, PottsdamerPlatz’a bir bakalım. İkinci Dünya Savaşı öncesi yalnız Berlin’in değil Avrupa’nın en canlı meydanlarından biriyken, savaş sonunda en büyük hasarı gören noktalardan birisi olmuş. Berlin Duvarı da ortasından geçince, batıda Kurfürstendamm (Ku’damm), doğuda da Alexanderplatz olarak bölünmüş. Hatta Alexanderplatz’ta yapımı 1969’da biten, Hermann Henselmann’ın tasarımı 368 metre yükseklikteki Fernsehturm Televizyon Kulesi’nin, Doğu Almanya’nın gücünü de yansıtan sembol bir yapı olması hedeflenmişti.
Fernsehturm, H. Henselmann, Berlin
Fernsehturm’dan Berlin
Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra, meydanın eski görkemli haline dönmesi amacıyla 1992’de açılan yarışmayı kazanan Renzo Piano (PBDW Architects) meydanın master planını hazırlamış. 68.000 metrekarelik bir alanda, ofisler, apartman, sinema, kazino, restoran, tiyatro gibi yapıların yanı sıra, yollar, yan yollar, yeşil alanlar yer almakta. Renzo Piano, buradaki sekiz binanın tasarımını da yapmış.
Pottsdamerplatz, PBDW Arch., Berlin
Pottsdamerplatz, PBDW Arch., Berlin
Meydan da yer alan Sony Centre, Helmuth Jahn tasarımı (2009).
Sony Centre, Helmuth Jahn, Berlin
Residential Building, Richard Rogers tasarımı (2009).
Residential Building, R. Rogers, Berlin
Meydanın batısında ise, ‘Kulturforum’ yer almakta ki, geçen bölümde bahsettiğin New York Lincoln Center benzeri bir sanat merkezi. 1950-1960 arası Batı Berlin’de yapılmış pek çok yapıdan oluşmakta.
Kulturfoum, Staatsbibliothek, Gemaeldegalerie girişi, Berlin
‘Berlin Philarmonie’, mimarı Hans Scharoun, mimarın diğer bir yapısı da, ‘Staatsbibliothek zu Berlin’. ‘Berlin Gemaeldegalerie’nin hikayesine gelince, 1830’da Karl Friedrich Schinkel tarafından yapılmış olan yapı 'Altes Museum’ olarak adlandırılmış, 1871’de Berlin başkent olduğunda, Avrupa’nın bir numaralı müzesi haline gelmiş. Daha sonra Kaiser Friedrich Museum’a taşınan müze, İkinci Dünya Savaşı'nda büyük zarar da görse, eserlerin büyük bir bölümü saklanmış. Ancak kayıp eserler de var elbette, zaman içinde bazıları bulunmuş olsa da...
Berlin Philarmonie, H. Scharoun
Kunstbewerbe Museum, Musikinstrumenten Museum yanı sıra, kompleksin bir parçası olan ‘Neue National Galerie’ ve Mies van der Rohe’ye tekrar bir dönelim, bu kez yapıya daha yakından göz atalım. Önündeki heykel Alexander Calder’e ait, Tetes de Queue. 2016’da açılan, aralarında Zaha Hadid’in de bulunduğu 42 ünlü, çağdaş mimarın katıldığı bir yarışmayı, Herzog & de Meuron kazanmış. 2027’de bitecek olan bu proje, Berlin’in tüm bu sanat yapılarını yer altından birbirine bağlanmasını sağlamakta, Almanya’nın da en pahalı sanat projesi olma özelliğini taşımakta.
Neue National Galerie, M. van der Rohe, A. Calder, Berlin
Renzo Piano (PBDW Architects) ve müze yapılarına bu denli yoğunlaşmışken, İstanbul Modern’i atlamayalım derim. 2023’te açılan yapı, 5 katlı olup, 10.500 metrekare alana sahip. Mimarına Pritzker Prize kazandırmış olan müze, başka ödüller kazandırmaya da devam ediyor.
Istanbul Modern, PBDW Arch.
(solda) İstanbul Modern, PBDW Arch.
(sağda) İstanbul Modern, geçici sergilerden, Chiharu Shiot, Dünyalar arasında.
New York ve IAC Building ile devam edelim, Frank Gehry’nin Spruce 8’den önceki ilk New York tasarımı. 2007’de biten yapı 44 metre yüksekliğe sahip, 10 katlı.
IAC Building, Frank Gehry, NY
New York’a, 2007’de biten bir diğer yapı, yine bir müze ile devam edelim; Sanaa Museum ya da New Museum. Tasarımı, Tokyo kökenli bir firmaya ait, Sejima + Nishizawa. 7 katlı, 5450 metrekare alana sahip olan müzenin dış görünüşü üst üste konmuş beyaz kutulara benzetilmiş, bir çağdaş sanatlar müzesi Sanaa. Fleksibl mekanlarıyla da çağdaş sanatların sergilenmesine uygun olarak tasarlanmış.
Sanaa, Sejima+Nishizawa, NY
MoMA, Museum of Modern Art... Tasarımı, genişleme çalışmaları Diller Scofidio+Renfro ve Gensler 2017’de tamamlanmış olan yapı, 4.600 metrekare alan sahip, 2022’de dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi olmuş. Kökeni 1929’lara, Abby Aldrich Rockefeller’e kadar uzanan bir oluşum...
Moma, DS+R, Gensler, NY
New York’taki turumuza en yeni yapılaşmalardan biri ile devam edelim, Hudson Yards. State of New York, City of New York ve Metropolitan Transport Authority (MTA) ortak organizasyonu olarak New York’u geliştirme kapsamında 11 hektarlık bir alanda, inşaatı 2012’de başlayan proje 2024’te bitti. Tasarımcısı İngiliz bir grup, Thomas Heatherwick. 16 gökdelen ve farklı pek çok yapıyı içeren alanda Skidmore, Owings, Merrill’den (SOM) Thomas Heatherwick’e, Diller Scofidio+Renfro’dan (DS+R) Roche Dinkeloo’a pek çok mimarlık grubunun yapısı bulunmakta. Meydanın simgesi haline gelmiş olan ‘Vessel’, bir Thomas Heatherwick tasarımı, 2019 açılan yapı, 46 metre yüksekliğe sahip, 16 katlı.
Vessel, T. Heatherwick, NY
Ancak pek çok intihara sahne olunca, 2021 yılı itibarıyla girişe kapanmış. Diller Scofidio+Renfro (DS+R) tasarımı ,‘15 Hudson Yards‘a da değinmek istedim. Gökdelenin altında yer alan sergi salonu ‘The Shed’ de oldukça ilginç. İçinde Griffin Theather ve Tish Skylight’ı barındıran iki katlı, bu çok amaçlı yapı, sergilere, gösterilere, eventlere ev sahipliği yapmakta. Ama yapıyı ilginç kılan üzerindeki hareketli kabuk. Dev tekerlekleriyle hareket edebilen bir kabuk bu.
15 Hudsonyards, DS+R, NY
The Shed, DS+R, NY
Müze kentimiz Berlin ile noktalayacağım bu yazıyı, ama önce, yine Paris’e bir uğrayalım dedim, beni çok etkileyen bir yapıya, Grande Arche, La Grande Arche de la Défense. 1982’deki bir yarışma, 1989’da biten bu yapı ile devam etmek istedim. 110 metre yüksekliğe sahip yapının tasarımı Danimarkalı mimar Johan Otto von Spreckelsen’e statiği ise Erik Reizel’e ait ki, ne yazık ki, artık aramızda değiller.
Grande Arche, J.O. von Speckelsen, Paris
Berlin’e gelince, dedim ya, o kadar çok çağdaş mimarın eseri var ki... Berlin Duvarı yıkılınca, yepyeni bir kimlik kazanmış kent, duvarın parçaları bile başlı başına bir müze. 1961’den 1989’a dek Batı -Doğu Almanya arasında sınır oluşturan duvar, bazen bir bütün olarak bazen de tek bir parça olarak, kentin pek çok yerinde rastlayacağınız bir açık hava müzesi niteliğinde.
Berlin Duvarı
Kentteki diğer bazı yapılarla devam edelim. 2008’den 2018’e kadar farklı bölümleri kullanıma açılan Neck Architekten’in tasarımı ‘Das Ehrenmal der Bundeswehr’ 32 metre uzunluğa, 8 metre genişliğe sahip, yüksekliği ise 10 metreyi bulmakta. Cella (sessizlik) odasında 3.200 askerin adı yer almakta, video enstelasyonları ile diğer anma yapılarından farklılaşmakta.
Das Ehrenmal der Bundeswehr, Neck Arch., Berlin
Eski kongre merkezinin yerine 1956-1957 yıllarında yapılan, ABD'li mimar Hugh Stubbins’in yapısı adeta kentin simgesi gibi olmuş. Renovasyonu 1984-1987’de arasında gerçekleşmiş olan, ‘Haus der Kulturen der Welt’ (HKW) bugün çağdaş sanatçılar için sergi salonları sunmakta, kongre ve forumlara da ev sahipliği yapmakta. Yapı 1963’te John F. Kennedy ve 1978’de Jimmy Carter’ın konuşmalarına da ev sahipliği yapmış.
HKW, H. Stubbins, Berlin
Bundeskanzleramt, ile devam edersek, 1997-2001 arası yapılan bu yapı, 36 metre yüksekliğe sahip 19.000 metrekare bir alan sahip. Almanya’nın başkenti, Bonn’dan Berlin’e taşınınca, yönetim de bu kente ve bu yapıya taşındı. Axel Schulters ve Charlotte Frank tasarımı olan, postmodern olarak tanımlayabileceğimiz bu yapı 2001 yılında Gerhard Schröder tarafından açıldı.
Bundeskanzlaramt, A. Schulters, C. Frank, Berlin
6000 mimarın katıldığı, 2002’deki UIA Kongresi’ne gelince. Yine Gerhard Schröder’in açılışını yaptığı ‘The International Union of Architects’e Türkiye’de katıldı, World Congress of Architects, Berlin. Türkiye’nin katılımı, sevgili Hocamız Prof. Doğan Kuban’ın (1926-2021) önerisiyle, Anadolu evlerini tanıtan bir sergi ile sağlandı. İlki 1948’de Lousanne’da yapılmış olan kongre, 2005’de Istanbul’da da düzenlendi. Berlin’deki UIA Kongre yapısının tasarımı Resource Architecture’a ait. Gelecek UIA Kongresi 2026’da Barselona’da düzenlenecek bilgisini de vereyim istedim.
UIA, Resorce Arch., Berlin
Berlin deyince, kentin simgesi olan, akla ilk gelen yapı ile veda edelim müze kentimize, çağdaş bir mimarın eseri olmasa da kentin simgesi ‘Brandenburg’ kapısı ile. Yapım tarihi 1788-1791, mimarı Karl Gotthard Langhans, üzerindeki heykel ise Johann Gotfried Schadow’a ait.
Brandenburg, G. Langhans, Berlin