Yazarımız Saro Dadyan, Kuruçeşme Adası'nın Osmanlı döneminden bugüne tanık olduğu değişim ve dönüşümleri Mimarizm için derledi.
On dokuzuncu yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu için değişimlerin yüzyılı oldu. Fazlasıyla sancılı, bir o kadar da renkli geçen yüzyıl boyunca Osmanlılar, asırlardan beri devam eden birçok geleneği terk edip daha Avrupai bir yaşam tarzını benimsediler. Osmanlılar bu yüzyılda, kıyafetlerinden yeme içme tarzlarına, okudukları kitaplardan dinledikleri müziklere, en önemli devlet merasimlerden evlerinde kullandıkları mobilyalara kadar tüm sosyal hayatlarını yeniden düzenlediler. Bu değişim akımından en çok etkilenen ise mimari oldu ve İstanbul’da bu değişim yüzyılının taşlaşmış onlarca abidesi, devrin sarayları, köşkleri, yalıları günümüze değin ulaştı.
Osmanlı’nın son devrinde beğeniler ve istekler sürekli değişiyor, dolayısıyla mimarlar da sürekli devrin modasını takip etmek zorunda kalıyordu. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın Fransız saraylarını örnek alarak yaptırdığı muazzam Kağıthane Sarayı’nı Sultan Mahmud, “Bu saray artık zevki okşamıyor” diyerek yıktırtıp yeni bir saray yaptırıyor ama birkaç sene sonra bu yeni sarayın da modası geçiyordu.
Saray mimarı Sarkis Balyan
Bu değişim yüzyılında sivrilen birçok mimar ailesinin başında Balyanlar geliyordu. Eski kışlaların yerine bugün de varlıklarını devam ettiren görkemli kışla binalarını inşa eden Balyanlar, şehrin dört bir yanını birbirinden zarif saraylarla, cami ve kiliselerle, kasırlarla ve konaklarla donattılar. Ailenin en ön plana çıkan isimlerinden birisi ise Sarkis Balyan oldu. 17 Şubat 1831’de dünyaya gelen Sarkis Balyan, saray mimarı Garabed Balyan’ın oğluydu. On iki yaşına kadar evinde özel eğitimler aldıktan sonra Paris’e gönderildi, Saint Barba Koleji, Ecole Centralena ve Ecole des Beaux Art gibi Fransa’nın en prestijli okullarında mimarlık ve kimya eğitimi aldı. 1855’te İstanbul’a dönen Sarkis Balyan, 1861 - 1876 yılları arasında geçen Sultan Abdülaziz’in saltanat döneminde parlayarak sarayın en çok çalıştığı mimarlardan bir tanesi oldu ve bu dönemde Osmanlı sarayı için birçok bina inşa etti.
Sarkis Bey Balyan
Borç kapatan ada...
Fakat Sultan Abdülaziz’in saltanatının son yılı olan 1876’da devlet artık borçlarının fazini dahi ödeyemeyecek hale gelmiş ve resmi iflasını açıklamıştı. Osmanlı İmparatorluğu’nun içeride ve dışarıda toplam 252 milyon altın borcu vardı. İnşa ettiği birçok bina nedeniyle Osmanlı Sarayı’ndan alacaklı olan isimlerden bir tanesi de Sarkis Balyan’dı. Devletin resmi iflasını açıklamasından kısa bir süre sonra Sultan Abdülaziz tahttan indirildi. Yerine V. Murad padişah oldu. Fakat sağlık durmunun el vermemesi dolayısıyla Sultan Murad da tahttan indirilerek yerine kardeşi Sultan II. Abdülhamid geçti. Sultan Abdülhamid padişah olduğunda yerli ve yabancı tüm alacaklılara borçlarının ödeneceğine dair teminat vererek herkesin alacağını taksitler halinde aydan aya ödemeye başladı. Sarkis Balyan da birkaç ay boyunca üç bin liralık ve beş bin liralık ödemeler aldı. Fakat bir süre sonra bu ödemeler kesildi, Sultan Abdülhamid, Boğaz'ın tek adacığı olan Kuruçeşme Adacığı'nı Sarkis Balyan’a vererek karşılığında saraydan bütün alacaklarını sildi.
Sarkis Bey Adası
Fabrika projesine ret
İki kayalıktan ibaret olan bu adacık Sultan Abdülmecid vakfına aitti. Sarkis Balyan adaya ilk sahip olduğunda Boğaz'ın ortasındaki bu iki kayalık ile ne yapacağını bilemedi. O tarihlerde Sarkis Balyan’ın Şirket-i Nafia-i Osmani isimli bir inşaat şirketi ve bu şirkete bağlı bir çok deposu vardı. Sarkis Balyan bu kayalıkları da birbirleriyle birleştirerek burayı kömür ve taş deposu olarak kullanmak veya bir fabrika inşa etmek üzere saraydan müsaade istedi. Fakat adanın sahile yakın olması ve denizlerin kirleneceği düşüncesiyle Balyan’ın bu isteği kabul edilmedi.
Sarkis Balyan'ın adada inşa etmek istediği fabrika projesinin çizimi
Bunun üzerine Sarkis Balyan, başka bir yol düşünerek bu adayı kendisine ev yapmaya karar verdi. Sarkis Balyan, Sultan Abdülhamid döneminin de önde gelen mimarlarındandı hatta 1878 senesinde padişah tarafından kendisine Ser Mimar-ı Devlet yani İmparatorluk Başmimarı unvanı verilmişti. Sarkis Balyan, Makruhi Dadyan isminde çok aşık olduğu bir hanım ile evliydi. Makruhi Hanım ile beraber besteledikleri bir çok opera vardı. Eşini genç yaşta veremden kaybettikten sonra bir daha hiç evlenmeyen Sarkis Balyan, gözlerden uzak kapalı bir hayat yaşamaya yönelmişti. Bu açıdan Kuruçeşme Adası’na inşa edeceği deniz ortasındaki evi onun için biçilmiş kaftandı.
Kuruçeşme Adacığı ve Sarkis Balyan'ın konağı
Hem inziva, hem bilim ve sanat dünyasının buluşma yeri
1881’de denizin ortasındaki bu iki kayalığı birleştirerek etrafını setle çeviren Sarkis Balyan, geniş bir bahçenin uç noktasına iki katlı büyük bir konak inşa etti, adanın diğer ucuna ise hizmetlilerin konaklaması için bir müştemilat binası inşa etti. Kimya ve mekaniğe ilgi duyan ve Fransa’da kimya eğitimi alan Balyan, konağın zemin katında ise bu merakı için özel bir kimya laboratuvarı yaptırdı. Fakat yeni inşa ettiği bu özel konakta uzun süre oturamadı. 1882’de adı bir yolsuzluk olayına karışınca İstanbul’u terk etmek zorunda kaldı ve altı sene kadar Paris’te yaşadı. 1888’de affedilip İstanbul’a döndüğünde ise neredeyse her şeyden elini eteğini çekerek Kuruçeşme’deki adasında kapalı bir hayat sürdü. Bu dönemde Kuruçeşme Adası, İstanbul’un önde gelen alimlerinin, yazarlarının ve sanatçılarının önemli bir buluşma noktasına döndü. Hatta dünyaca ünlü ressam Ayvazovski de İstanbul ziyaretlerinde Kuruçeşme’deki Sarkis Bey Adası’nda kaldı.
Balyan'dan sonra sürekli el değiştirdi
1889'daki vefatına kadar ömrünün son günlerini Kuruçeşme’deki adacığında sürdüren, edebiyat ve sanat sohbetleri ile müzik dinletileri düzenleyen Sarkis Balyan’ın vefatından sonra ada, varisleri tarafından kullanılmadı. 1902 yılında ise boş olduğu ve vergi borçlarının ödenmediği gerekçesiyle Kuruçeşme’deki adacığa devlet tarafından el konuldu. Uzun yıllar boş kalan ve bakımsızlıktan harabe haline dönen Sarkis Bey Adası’nda 1909 yılında bir deniz karakolu ve saat kulesi inşa edilmesi düşünülerek çeşitli projeler hazırlandı. Fakat daha sonra bu projeden vazgeçilerek Bahriye Nezareti’ne yani bugünkü Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredildi. 1914 yılında ise Şirket-i Hayriye’ye yani bugünkü Şehir Hatları’na kiralanan adacık, cumhuriyet yıllarında dahi bir kömür deposu ve Boğaz vapurlarının yakıt ihtiyaçlarını karşıladığı bir merkeze dönüştü.
1940’lı yılların başında Sarkis Balyan’ın varisleri Kuruçeşme’deki adacığı geri alabilmek için davalar açtı. Nihayetinde de davaları kazanarak adanın mülkiyetini geri alabildiler. 1957 yılında Galatasaray Spor Kulubü’nün Bebek’teki Denizcilik Lokali istimlak edilerek yıkılmıştı. Dolayısıyla kulüp, kendisine yeni bir merkez arıyordu ve Sarkis Bey Adacığı kulüp için en uygun mekanlardan bir tanesiydi. Sarkis Balyan’ın varisleri ile iletişime geçen Galatasaray Kulubü Başkanı Sadık Giz, 150 bin lira ödeyerek adacığı satın aldı.
Genişletilerek yeniden düzenlenen ada, restoranı, gazinosu, kayıkhanesi ve havuzu ile spor klubünün sosyal tesisi haline dönüştürüldü. O tarihten sonra da Galatasaray Adası olarak anılmaya başlandı. 2006 yılında Galatasaray Kulübü tarafından Mehmet Koçarslan’a kiralanan ada bugün de olimpik havuzu, restoranları ve eğlence mekanları ile Suada ismi altında İstanbullulara hizmet vermeye ve şehrin en çok tercih edilen eğlence mekanlarından birisi olmaya devam ediyor.