Çalışmalarını son dönem Osmanlı mimarisi ve sanatı üzerine yoğunlaştıran Yrd. Doç. Dr. Selman Can, doktora tezi ve arşiv belgelerine dayanarak Balyanlar ile ilgili mevcut bilgilerin eksik ve çelişkili tarafları üzerinde durduğu bir konferans verdi. ‘Bilinen ve Bilinmeyenleriyle Balyanlar' adıyla Pera Müzesi'nde gerçekleştirilen konferansta, "Gerçekten son dönem Osmanlı yapılarının büyük çoğunluğu Balyan ailesinden mimarlar tarafından mı yapılmıştır?" sorusundan hareket eden Can, Balyanlar'ın üstlendikleri görevlerin niteliğini, mimari birikimlerini ve kendilerine atfedilen yapılardaki gerçek konumlarını ele aldı.
Osmanlı arşivlerinde sürdürülen hummalı bir çalışma sonucunda hazırlanan sunum, 19.yy Osmanlı'sında baş mimar olarak görev aldığı bilinen Krikor Balyan ve sonraki nesiller olarak bu görevi sürdüren Garabet ve Sarkis Balyan'ın mimari faaliyetlerini sorgulayan bir güzergahta gerçekleşti.
Mevcut bilgilerin eksik ve çelişkili tarafları üzerinde duran Can, 1831'de Hassa Mimarlar Ocağı'nın kaldırılmasıyla ortadan kalkan ‘sermimar' tanımının, bu dönemde yaşayan ve mimarlık yaptığı kabul edilen Kirkor Balyan'ın bı sıfatla anılmasındaki yanlışlığa dikkat çekti. Osmanlı teşkilat yapılanmasında Ebniye Müdürlüğü'nün açılmasıyla gündeme gelen değişiklikler üzerinden hareket eden Can, aynı zamanda, arşivlerden yararlanarak oluşturulabilecek Osmanlı baş mimar listelerinde Balyan ailesinden fertlerin bulunmadığını vurguladı.
Balyan ailesinin bugünkü müteahhitlik işleriyle uğraştığı ve hatta dönemin en büyük üstlenici firması olarak yurtdışında fotoğraflar aracılığıyla reklamını yaptığını belirten Can, Sarkis Balyan'ın vakfiyelerde ‘sermimar-ı devlet' olarak nitelendirilmesine de ilginç bir açıklama getirdi.
Çırağan Sarayı, Gümüşsuyu kışlası ve Yıldız Sarayı gibi pek çok klasik dönem Osmanlı mimarlık eserine imza attığı düşünülen Sarkis Balyan'ın, yoğun inşai faaliyetleri ve yurtdışına açılmak adına bir fahri ünvana ihtiyaç duyduğunu dile getiren Can, padişah tarafından bir tür jest ve paye olarak ‘sermimar-ı devlet', yani baş mimar ünvanını elde ettiğini belirtti.
Selman Can'ın tezlerinden bir diğeri ise, Kirkor Balyan'ın Kırımlı Mahmut Efendi'ye kurmuş olabileceği bir komplo üzerine. Can, iyi geçinemeyen üstlenici ve mimarın ilişkilerini, Abdülhamit'in ahırı inşaası sırasında Kirkor Balyan'ın kötü ahşap lata kullanması ve yıkılan çatının faturasının Mahmut Efendi'ye kesilmesi üzerinden anlatıyor.
Belgelerde yer alan ‘mimar kalfa' ve ‘mimar ağa' tanımlarının, belgelerin toplam içerikleri üzerinden yeniden değerlendirilmesi gerektiğinden söz eden Selman Can, Fossati ve D'aronco gibi yabancı mimarların da benzer inşai faaliyetler sonucu bu şekilde adlandırıldıklarına işaret etti. Serasker Yangın Kulesi, Rami Kışlası, Beyazıd Kulesi, Sultan II. Mahmut Türbesi ve Dolmabahçe Sarayı'nın vakfiyelerinden yola çıkarak tezlerini kanıtlamaya çalışan Can, bu belgelerde yer alan ifadelerin şaşırtmalı olduğunu vurguladı. Tenakkuzları, Said Abdulhalim Efendi ile aynı dönemde yaşamış ve mühendishanede yetişmiş bir başka mimar Abdulhalim Efendi'nin varlığına bağlayan Can, Beşiktaş Sahil Sarayı'nın inşaatı sırasında, padişah tarafından Abdülhalim Efendi'ye hibe edilen Maçka'daki arsaya ait kayıtların bu çelişkiyi ortadan kaldıracağını savundu.