100. Yıl Çarşısı ve Yakın Çevresi Fikir Projesi Yarışması'nda Eşdeğer Ödül sahibi iki ekip, Ulus Meydanı ve 100. Yıl Çarşısı ile ilgili son gelişmeleri değerlendirdiler.
100. Yıl Çarşısı, Fotoğraf: Mimarlar Odası
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen, 100. Yıl Çarşısı ve Yakın Çevresi Fikir Projesi Yarışması'nda Eşdeğer Ödül Sahibi Murat Sönmez (17 Sıra Numaralı Proje Ekip Temsilcisi) ve Ilgın Şenses, Aynur Uzdu, Nur Dilan Özdemir, İlkyaz Sarımehmetoğlu, Kaan Özdemir (16 Sıra Numaralı Proje Ekibi); Ulus Meydanı ve 100. Yıl Çarşısı ile ilgili yaşanan son gelişmeleri, yarışma süreci ve duyurusu yapılan halk oylaması çerçevesinde değerlendirdiler:
100. Yıl Çarşısı ve Yakın Çevresi Fikir Projesi Yarışması Eşdeğer Ödül Sahibi 17 Sıra Numaralı Proje Ekip Temsilcisi: Murat Sönmez, Doç Dr., TOBB-ETÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü Bölüm Başkanı
100. Yıl Çarşısı Yarışması'nda eşdeğer ödül alan projeleri
"Mesele Öncelikle “Bina Yıkılsın mı, Yıkılmasın mı?” Tartışması Değil, Olmamalı"
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yeni yönetimiyle beraber, ilgili projelerin tasarımının ve uygulanmasının, profesyonel yarışmalar aracılığıyla belirlenmesi süreci, kensel ve mimari olarak büyük övgüleri hak ediyor. Bu konuda birçok farklı kişi ve kurumun büyük emek ve gayreti var. Süreci başlatan, ilerleten ve şimdiye kadar Ankara için önemli birçok farklı tasarım konusunun yarışma ile elde edilmesinde emeği geçen herkese öncelikle teşekkür etmek gerekiyor.
Ulusal yarışmalarla Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti’ne proje üretmek ve bir söz söylemenin, tüm tasarımcılar için ayrı bir önemi ve değeri var. Mevcut ülke şartlarında mesleki etkinliklerini sürdürmek ve nitelik üretmek için özveri ile çalışan mimarlık ofisleri ve diğer profesyonel katılımcıların, ülkenin başkentinde, kentlilerin aktif kullanımı için mesleki yetkinliklerini kullanarak kentsel-mekansal öneriler geliştirmeleri, tüm tasarım ortamları için eşsiz bir deneyim. Kentin ve mekanlarının tek bir kişi veya tek bir kurumun eylem alanı olmadığının, fikirlerin özgürce ortaya koyulduğu, müzakere edildiği, üzerinde tartışıldığı ve tüm eleştirel düşünce ve görüşlere rağmen ortak fikir veya fikirlerin oluşturulduğu, özgür ve demoktarik süreçler sonunda mekanların üretilmesi ve buna yönelik ortamların kurulması, hepimiz için umut verici. Bu noktada, yarışma ile mimari tasarımları elde etmenin önemi yanında, elde edilen önerilerin ne ifade ettiğinin tartışılması ve sonuçta da hayata geçirilmesi, işleyen demokratik, çok katılımlı sürecin değerini koruması ve artırılması bakımından, bir o kadar önemli. Biz, 100. Yıl Çarşısı ve Yakın Çevresi Ulusal Mimari Projesi’ne ve sonrasında yaşanan sürece, bu kapsamda bakmaya ve yarışma süreci sonrasında yaşananları bu çerçevede değerlendirmeye çalışıyoruz.
Bu kapsamda, bugünlerde oluşan kamuoyu yoklaması sürecini, bu önemli ve değerli yarışma ortamının ne söylediği üzerine derinlemesine bakılarak aşılacağını biliyoruz. Tam bu noktada yarışma sürecinin sonuçta ne söylediğinin tartışılması gerekliliği ortaya çıkmakta. Bu, tartışmanın dereceye girenler kadar girmeyenlerin de bu tasarım problemi üzerinde ne söylediğinin iyi analiz edilmesi ile gerçekleşebilir. Mesele öncelikle “Bina yıkılsın mı, yıkılmasın mı?” tartışması değil, olmamalı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu Meclisin, mimari değeri yüksek birçok farklı yapının ve Ankara’nın kentsel hayatının en önemli yerlerinden birinden söz edildiği, kentin tarihinin, anılarının ve hafızasının odak alanında bahsedildiği noktada, halkın olduğu kadar uzmanların ne söylediğine bakılması büyük bir önem taşıyor. Yıkılsın mı, yıkılmasın mı?, gibi güncelik ve içeriği pek de bilinmeyen basit bir eylem üzerinden, Ankara’nın; tarihine, anılarına, duyarlılıklarına, gelecek öngörülerine, ortak uzlaşılarına, ortak umutlarına ne kadar objektif bakabiliriz veya sonuçlar üretebiliriz? Entellektüel derinliklere ulaşmak bu yarışmanın sonuçlarının “Ne dediğinin?” iyi analizi ile mümkün.
Biz ekipçe, kendimizce, sürece ve sonuçlara dönüp baktığımızda -ki bunu hep birlikte yapmalı ve idarenin organizasyonlarında hep birlikte tartışmalıydık- 100. Yıl Çarşısı’nın kentin gündelik hayatında önemli olduğunu, çarşı mekanının ve yakın çevresinin dönüştürülerek kente katılması gerektiğini kavradık. Bu kavrayışı, uzun tarih okumalarına, Ulus ve çevre ile ilgili yıllardır yürüttüğümüz, özellikle son bir yıldır yoğunlaştırdığımız mimari tasarım stüdyosu süreçlerine ve alan ile ilgili çok okuyup yazmış diğer akademisyenlerin görüşlerine dayanarak oluşturduk. Kavrayışımızın yanlış olmadığını da büyük bir özgüvenle söylüyoruz ve iddia ediyoruz. Bu çerçevede bizlerin iddialarımızı ortaya koyacak ortamlara ihtiyacımız olduğunun altını çizmek isteriz.
Elbette kentliler, Ulus 100. Yıl Çarşısı ve yakın çevresinin geleceği, kentlerinin geleceği için oy kullanmalılar. Fakat bu noktada kentin geleceği için çalışan/çalışmış tüm tasarım ekiplerinin, Ankara ve Ulus özelinde çalışmalar yapmış, kentin tarihini ve alanın önemini bilen akademisyenlerin, uzmanların görüşlerini dile getirecekleri süreçleri de organize etmekte yarar var. Bu görüşlerin sonuca etki etmesine olanak tanımak veya fırsat vermek lazım. Bizler için en üzücü olan, sonuç her ne olursa olsun kamuoyu yoklamaları ile hareket edilmesi olur. Sürecin güncelik eylemlerden uzakta kalınmasını gerektirdiği; şimdiye kadar entellektüel alanlarda/ortamlarda yapılan üretim ve tartışmaların iyi anlaşılması ve analiz edilmesi gerektiğinin herkes tarafından yeniden hatırlanmasını umalım."
ABB'nin halk oylaması duyurusu
100. Yıl Çarşısı ve Yakın Çevresi Fikir Projesi Yarışması Eşdeğer Ödül Sahibi 16 Sıra Numaralı Proje Ekibi: Ilgın Şenses, Aynur Uzdu, Nur Dilan Özdemir, İlkyaz Sarımehmetoğlu ve Kaan Özdemir
100. Yıl Çarşısı Yarışması'nda eşdeğer ödül alan projeleri
"100. Yıl Çarşısı’nın yıkılması veya korunmasının, avantajları ve dezavantajları şeffaf bir şekilde ortaya dökülmeli, kente etkileri -sadece bir anketle değil- göz önüne alınarak konuşulmalı, sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalıdır."
"Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Mansur Yavaş’ın Ulus 100. Yıl Çarşısı ve Ulus Meydanı’nın kaderini belirleyecek anket duyurusunu sosyal medya üzerinden öğrendik. Bu ankette “Ulus 100. Yıl Çarşısı yerine yeni bir meydan mı yapılsın yoksa yapı korunarak yeniden mi işlevlendirilsin?” diye sorulmaktadır. “Korunsun” seçeneğinin altında da üç eşdeğer ödül sahibinin tasarımına ait, birer görsel bulunmaktadır. Bunun dışında ankette ya da sosyal medyada -gördüğümüz kadarıyla- ‘100. Yıl Çarşısı ve Yakın Çevresi Fikir Yarışması’na veya ödül grubunun projelerine dair herhangi bir atıfta bulunulmamaktadır.
İlk olarak ‘Ulus 100. Yıl Çarşısı ve Çevresi Fikir Projesi Yarışması’nın kolokyumundan ve katılan 64 projenin 54’ünün yapının korunması gerektiği yönündeki mesajından bahsedebiliriz. 4 Haziran 2022’de gerçekleşen yarışma kolokyumundaki tartışma ortamı gösterdi ki söz konusu yapı ve yakın çevresindeki yıkılma ihtimali üzerine konuşulan diğer yapılar hâlâ ekonomik, mimari, sosyal ve kullanım değerini sürdürebilecek potansiyele sahiptir. Bu potansiyel de basit ve toparlayıcı dokunuşlarla kentin gündelik hayatına ve çağdaş toplum ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde yeniden düzenlenebilir. Bu durumu en iyi şekilde açıklayan ve kanıtlayan şey ise jüri tarafından seçilen üç eşdeğer ödül ve beş mansiyon sahibi projenin, birbirinden habersiz biçimde, aynı ortak mesajı vermesidir: Ulus 100. Yıl Çarşısı’nın yıkılmaması ve kente yeniden kazandırılması.
Yapının kaderinin anketle belirlenecek olmasına tepkimiz; durumun aslında çelişkili bir hal almış olmasıdır. Yapı ve yakın çevresi özelinde bir mimari fikir yarışması düzenleyip, her biri kendi alanında uzman jüri üyelerini bir araya getiren Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kendisidir. ABB’nin yapıya dair tahayyüllerini istediği katılımcıların projeleri bu jüri tarafından incelenmiş ve yarışma sonuçlanmıştır. Bu sonuçlara ve kolokyumdaki tartışma ortamına bakıldığında yapının yıkılmaması yönündeki görüşler ağır basmaktadır. Çelişkili olan; şimdi ABB tarafından tekrar, “Yapı yıkılsın mı?” sorusunun gündeme getirilmesidir; çünkü kendi düzenlediği bir yarışmanın sonucunu, ürünleri, fikirleri ve bunların gündeme getirdiği tartışma konusunu görmezden gelmektedir. Halbuki mimari ve kentsel tasarım yarışmaları ve onların yarattığı tartışma ortamı, toplumun kente dair bakışını güncelleme ve geliştirme olanağını sunmalıdır.
Cumhuriyet’in 100. yılına doğru ilerlerken, aynı hızda yine Cumhuriyet dönemine ait birçok yapıyı yıkarak, değersizleştirerek ortadan kaldırıyoruz. Daha önceki yerel yönetim döneminde yıkımın mantığı ve gerekliliği hakkında ikna edici herhangi bir açıklama yapılmadan, bazen sadece keyfi nedenlerle birçok tarihi katman zedelendi, yapılar yıkıldı. Yıktıktan sonra yerine konulan şeyin ise ekonomik, sosyal veya kültürel değeri üzerine konuşabildik mi?
100. Yıl Çarşısı’nın ve yakın çevresinin kentsel bellekteki yeri, yapının mimari değeri gibi tek başına korunması için yeterli gerekçeyi ortaya koyan hususları bir kenara bırakırsak, bu açmaza, çözüm olarak önerimiz şudur: 100. Yıl Çarşısı’nın yıkılması veya korunması durumunda her iki olasılığın da ekonomik, sosyal, teknik ve kültürel avantajları veya dezavantajları şeffaf bir şekilde ortaya dökülmelidir. Her iki olasılığın kente etkileri tüm bu parametreler -yani sadece bir anketle değil- göz önüne alınarak konuşulmalı ve sonuçları da kamuoyuyla paylaşılmalıdır."