Barselona'nın sokakları ve kamusal hayatı belki bizden çok farklı ama insani yanlarımız birbirine çok benziyor. Pek çok turistin merakla aradığı bir “Vicky Christina Barselona” yok orada. O sokaklarda halis muhlis bir “Biutiful” yatıyor.
Başta isminin ahengiyle, devamında denizine, sokaklarına, duvarlarına sinmiş davetkar işaretleri ile misafirlerini buyur eden, Akdeniz ikliminin etkisi ile hayatın sokakta devam ettiği, sıcacık bir şehir Barselona.
Yaz mevsimi, Barselona için rengarenk kostümlerden oluşan bir açık hava defilesi gibi geçiyor. Yaz başında, hatta baharda başlayan büyük ölçekli sokak festivalleri, eylül ayı sonunda yapılan ve festivallerin en görkemlisi olan La Merce festivali ile son buluyor. Her festival ile kentin sokakları farklı bir kimliğe bürünüyor, başka başka misafirler ağırlıyor. Günler öncesinden başlayan hazırlıklar, el birliği ile tamamlanıyor. Gösteri ekipleri gösterilerini hazırlıyor, sokaklara kolay bulunan, ucuz malzemeler ile dekorlar kuruluyor, rengarenk süslemeler yapılıyor. Birkaç günde sokağınızın, mahallenizin çehresi değişiyor, üstelik bu leziz çorbada herkesin tuzu oluyor.
Festivalin yapıldığı semte göre, semt sakinleri kimi zaman bulundukları bölgeye masalar kurup hep beraber tombala oynuyor, kimi zaman da sabah saatlerine dek dans ediyor. Semtin her sokağında farklı bir konserle, dans gösterisiyle veya oyun atölyesi ile karşılaşmak mümkün. Üstelik ne kadar kalabalık olursa olsun kimse kimseye sıkıntı vermiyor, mutlu ve/veya farklı insanları kimse yargılamıyor. Barselona'nın cazibesi de sakinlerinin özgür zihinleri ve tahammül sınırlarından doğuyor.
Barselona'yı cazip kılan unsurlardan başka biri de kentsel planlama ve yenileme çalışmalarının araçlar için olduğu kadar yayalar için de yapılmış olması. Bisiklet ile veya yürüyerek şehrin her bölgesine rahatlıkla ulaşmak mümkün. Sokaklar, bisikletliler ve yayalar için oldukça güvenli ve rahat. Bisiklet, kent sakinleri için en rahat ve en çok kullanılan ulaşım yollarından biri. Kent bütününde Bici isminde bir bisiklet sistemi kullanılıyor. Sistem, kırmızı ve beyaz renklerde bisikletler ve kent bütününe yaygın bir biçimde dağılmış bisiklet istasyonlarından oluşuyor. Cüzi bir ücret karşılığında bu sisteme abone olan herkes, kendi özel kartı ile belirli saatler içinde istediği istasyondan bir bisiklet alıp, başka bir istasyona kullandığı bisikleti park edebiliyor.
Kentin kamusal alanları aktif biçimde kullanılıyor. Parklar, kumsallar, sokaklar, meydanlar şehir mobilyaları ile süslenmiş. Şehrin en meşhur caddesi olan La Rambla da ismini caddenin formundan alıyor. İki şerit arasında kafeler, mağazalar, banklar, çeşmeler barındıran ramblalar, birçok semtte semtin adi ile anılıyor.
Çoğu kentin aksine Barselona'nın kıyı şeridinde genellikle ekonomik gücü düşük aileler yaşıyor. Ekonomik gücü yüksek aileler ise daha yükseklerde, Barselona'nın iki tepesinden biri olan Tibidabo tepesine yakın yerleşimlerde yaşamayı tercih ediyor. Ciddi bir göçmen sorununa sahip olan Barselona'da, özellikle kıyı bölgelerinde, istila edilmiş, tüm sakinleri tarafından el birliği ile idame ettirilen, ocupa olarak adlandırılan binalar mevcut. Ocupalar, göçmenler için olduğu kadar, politik tavrı yüzünden bu mülkleri tercih eden Katalanlar için de popüler yerleşimler.
Çok güçlü bir mimari mirasa sahip olan şehirde mimarlık mesleği de çok yaygın. Ekonomik krizden oldukça etkilenmiş olan ülkede mimarların çalışma şartları Türkiye şartları ortalamasına oldukça yakın. Kafelerde, galerilerde çalışan elemanların büyük bir çoğunluğunun mimar olması da dikkat çekici. Yabancı mimarların arasında Türkiyeli olmak ise bir avantaj sayılabilir. Baca Architects isimli bir mimari ofisin iki ortağından biri olan Josep Ballestero, Türkiyeli ve Portekizli mimarlar ile çalışmayı kuzey Avrupalı mimarlarla çalışmaya tercih ettiklerini söylüyor. Sebebini de "Türkiyeliler sahada emprovizasyon nedir biliyorlar", şeklinde açıklıyor.
Zaten Akdeniz kültürünün getirdiği benzerlikler, iki ülke insanı arasında sayısız köprü kuruyor. Bana öyle geliyor ki Josep Ballestero, Türkiyeli mimarları sadece beraber çalışmak için değil, sohbet etmek, dertleşmek, gülmek, eğlenmek, yemek içmek, kısacası arkadaşlık etmek için de tercih ediyor.
Barselona'nın sokakları ve kamusal hayatı belki bizden çok farklı ama insani yanlarımız birbirine çok benziyor. Pek çok turistin merakla aradığı bir "Vicky Christina Barselona" yok orada. O sokaklarda halis muhlis bir "Biutiful" yatıyor.