Cennet imgesi sadece temsil sistemleri aracılığıyla vardır. Gücünü öncelikle dini anlatılardan almış olmakla beraber, varlığı dini sistemlerin dışında da çokça yayılmış, hayali ama gerçek bir imgedir.
Temsil sistemlerinin çöküşünden temsil üretim süreçlerinin yükselişine...
Yüzyıllardır bitmeyen savaş ve çekişmelerle birbirlerinin ezeli düşmanı olan dinlerin, tariflenmesi zor, hayali, tasviri bir mekanın varlığında hemfikir olmaları hep ilginç gelmiştir. Bir yandan da bu hemfikirliği çok da anlaşılır kılan başka türlü kitlesel etkilerin, niyetlerin varlığı da anlaşılır; iyi insan olma motivasyonun sürekliliği sağlamak, mükafatın ikna ediciliği, dünyadaki var oluşun geçiciliği ve önemsizliğine karşıtlık denge oluşturmak... Cennet imgesinin yaratmak istediği kitlesel etki ve işlev, temsil sistemlerinin toplum üzerindeki gücüne bağlı olarak oldukça etkili olagelmiştir. Temsilin inandırıcılığının en güçlü olduğu dönemlerden günümüze kadar gelen süreçlerde bu etkiler değişerek varlığını sürdürmüştür.
İlk başlarda cennet tasvirleri kutsal metinler aracılığıyla yapılmaktaydı. Kutsal kitaplar, mitler ve dini anlatılarla, imgesel üretim en azda tutularak oluşabilecek çelişkiler mümkün olduğunca aza indirgenmiş, modelin yansımaları kişinin kendi zihinsel zenginliğine bırakılmıştı. Bunda elbette imgesel üretim araçlarının kısıtlı ve kullanımının dar olmasının da etkisi olduğu düşünülebilir.
İlerleyen süreçlerde üretim araçlarının çeşitlenmesi ve yaygınlaşmasıyla bu araçlar imgelerin işlevlerinin güçlendirilmesi için kullanılmaya başlanmıştır. Bilinen ilk ve en etkili tasvirler İtalyan din adamı ve yazar Dante'nin 1300 yılının 7 Nisan gecesi başlayarak bir haftada yazdığı, cehennem, araf ve cennet'e yaptığı hayali bir seyahatin öyküsünü anlatan İlahi Komedya'dır. İlahi komedya matbaacılığın icadından önce 600 nüsha el ile yazılarak etrafa yayılmış ve 300den fazla dile tercüme edilmişti. Bu kitaptaki mekansal örüntüleri tasvir eden çokça imge üretilmiş, şemalar, diyagramlar çizilmiş, resimler, freskler yapılmıştı. Bugün birçok filmdeki cennet cehennem görüntüleri bu kitaptan esinlenerek oluşturulmuştur. Bu imgesel üretimin mekansal karşılıkları kiliselerde, kütleler, mimari elemanlar ve ışık oyunlarıyla aranmıştır. İslamiyetteki imge yasağı ise bu üretimleri kısıtlamakta, dolayısıyla üretimler metinsel anlatıların yorumları ve zihinsel yansımalardaki çeşitlenmelerle sınırlı kalmıştır.
Zaman içinde dünya genelinde meydana gelen değişimler sonucunda temsiliyet sistemlerinin eski inandırıcılığını kaybetmeye başlaması, üretim biçimlerinin zenginleştiği, imgelerin bozulabilirliğinin ve erişilebilirliğin keşfedildiği döneme çok da tesadüfi olmayarak denk gelir. Teknolojik gelişmeler, sanat ve bilim alanındaki çözülmeler, bilginin erişilebilirliği gibi uzun uzun sayılabilecek birçok gelişmeyle beraber tabu olarak kabul edilen bir çok imge, model, kavram yerinden oynatılmıştır.
Bu çalışmanın kurgusu tam da bu bahsedilen "yerinden oynama" nın gerçekleştiği, özellikle de bir coğrafya etrafında yoğunlaşan, üstelik de bir ağır bir "tabu"nun yerinden oynatılmasının nasıl çeşitlenebileceği üzerine kurulmuştur.
Tabu: "Cennet", Coğrafya: "Türkiye ve etkileşimleri"
Temsil sistemlerinin çöküşünden temsil üretimlerinin yükselişine geçiş yaparken soyut "Cennet" imgesinin Türkiye ve etkileşimli olduğu coğrafyalarda, gündelik hayat, dil, görsel işitsel mecralar, üretim sektörleri, pazarlama stratejileri, kitlesel iletişim araçları, basın, sanal ortam gibi bir çok ortamdaki üretimlerinden rastgele bir seçkiyi ele alacağım.
Cennet Bahçesi
"Kitabı mukaddesin Tekvin kitabı şöyle der; ‘Ve Rab Allah Şark'a doğru Aden'de bir bahçe dikti' (Tekvin 2:8). Bu tarifin güney Irak'ta eskiden Sümer ve Akadlar Ülkesi denilen yer olduğu anlamı çıkarılmaktadır. Yüzyıllar boyunca pek çok insan bu efsanevi İrem bahçelerini aramışsa da bulamamıştır.
İbrani hikayesinde yer alan günah ve cezalandırma anlamından yoksun olmalarına rağmen benzer efsaneler Sümerler zamanında da bilinmekteydi. Aziz Paulus'tan sonraki ihtiyatçılar Cenneti bir yeryüzü cennetinden çok tanrısal bir ödül yeri olarak düşünmüşlerdir.(Korintoslulara Mektup 12:3)
İranlılar, ‘park' anlamına gelen bir kelimeden dünyaya Cennet (Paradise) fikrini vermişlerdir. Babil'in asma bahçeleri eski çağlarda bile keyif bahçeleri olarak ün salmıştı. Dünyanın yedi harikasından biri olan bu bahçe, efsaneye göre Babil kralı Nabukadnezar ( MÖ604-562) tarafından yurdunun ormanlık alanlarını özleyen Med prensesi karısı Amitis için yaptırılmıştır."
Cennet bahçesi fikri yakın doğuda binlerce yıldır çok değerli bir olgudur. İngilizcedeki ‘Eden'(cennet) adı, Akadça'da "ova" anlamına gelen "Edinu" ya da "Zevk" anlamına gelen İbranice kökten gelmektedir ve ilk çağlardan beri cennet fikriyle ilişkilendirilmiştir. İngilizcedeki "Paradise" sözcüğü önce eski Farsçadaki "apiri-daeza" dan (park) gelmiştir. Bu kelime İbranicede "pardes" ve sonra Yunancada "paradeisos" olmuştur. Cennet bahçesi fikrinin o bölgelerde kök salmış olmasının, insanların yaşadıkları ekili alanları çevreleyen büyük çöller arasındaki muhteşem bereketli bahçenin, en az gökyüzündeki cennet kadar erişilmesi zor olmasından ileri geldiği düşünülebilir.Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'. (Rum Suresi, 15)
Cennet mekan
Mimari bir mekan olarak cennet'i meydana getiren mimari ögeler ve dil ile ilgili fikir sahibi olmak için toplanan imgelerin ortak özelliklerine; mimari özellikleri, renk kullanımları ve donatıları açısından çeşitlemelere bakmak mümkün; gökyüzünde bir yerde, bulutların üzerinde konumlanan, kanatlanıp uçmak suretiyle ya da bir merdivenle ulaşılabilen, çok katmanlı, aydınlık, parlak, kutsanmış, hijyenik ama canlı, beyaz renklerin hakim olduğu, yeşil doğa, renkli çiçekler, mavi ırmaklar veya altın objelerle bezenmiş, güzel kokular ve sınırsız kaynağın olduğu, zamansız ve sonsuz bir mekan.
(devam edecek...)