Benim hikayem Erasmus’lu arkadaşlarla karşılaştırınca biraz uzun aslında…İç mimarlık okumak hep aklımdaydı ve İtalya’nın bunun için iyi bir başlangıç olacağını düşünerek o doğrultuda plan yapmaya başladım...
Benim hikayem biraz uzun aslında Erasmus'lu arkadaşlarla karşılaştırınca… Eyüboğlu Eğitim Kurumu'ndan 2007 yılında, uluslararası bakalorya programını (International Baccalaureate Program - IB) tamamlayarak mezun oldum. Ortaokul yıllarımdan beri yurtdışında okuma hayallerim vardı. Bu durum, doğduğumdan bu yana gerçekleşen yurtiçi ve yurtdışı taşınmalarımız ile seyahatlerimiz ya da yabancılarla rahat iletişim kurmamdan kaynaklanıyor olabilir. Sonuç olarak ben bu yola ta 13 yaşındayken baş koydum denebilir!
İç mimarlık okumak uzun süredir aklımdaydı ve İtalya'nın bunun için iyi bir başlangıç olacağını düşünerek o doğrultuda plan yapmaya başladım. Başvurduğum üniversitelerden kabul almıştım ancak tek sorun yaşımdı! İtalya'da 18 yaş altı, yabancı, özellikle de Avrupa Birliği ülkelerinden olmayan öğrencilere çok problem çıkartıyorlar. Bu problemler vize alımından üniversite girişlerine kadar uzuyor. Reşit olmadan üniversiteye girişimin mümkün olamayacağını kabullendikten sonra (inanın, kolay olmadı!), üniversitenin anlaşmalı olduğu hazırlık yerine geçen dil kursuna gitmeye karar verdim. Böylelikle korkusuzca, sıfır İtalyanca bilgimle, tek başıma, 17 yaşında Floransa'ya taşındım.
Floransa
Reşit olmadığımdan, bir süre İtalyan bir ailenin yanında kaldım; onlar benim ‘sözde' sorumluluğumu aldılar. Kaldığım evde birçok başka ülkeden öğrenci vardı, dolayısıyla çok iyi bir kültür paylaşımı sağlanmıştı. İtalyan ailenin İngilizce bilmemesi ve arkadaşlarımın tamamen İtalyan olması sayesinde çok kısa bir sürede İtalyanca'yı sökmüştüm. Daha sonra yaşımı doldurduğumda kendi evime geçtim ve direkt Floransa'nın yerlileriyle konuşup öğrendiğim İtalyanca, bürokratik işlemlerde bana çok yardımcı oldu.
Floransa
Linguaviva dil okulunda gördüğüm 8 aylık İtalyanca eğitimden sonra üniversiteye hazırdım fakat Floransa, üniversite eğitimi için seçenek azlığından ötürü uygun bir şehir değildi. Dolayısıyla rotayı Milano'ya çevirdim ve Istituto Europeo di Design'da iç mimarlık eğitimime başladım. Uluslararası bakalorya diploma programında yüksek düzeyde sanat dersi aldığımdan (High Level in Visual Arts), girişte ekstra bir sınava girmek zorunda kalmadım. Tasarımla ilgilenen herkesi okumaya teşvik ediyor okul; sıfır bilgiyle gidip her şeyi öğrenebilirsiniz. Fakat ilk dönemden itibaren öğrenciler elenmeye başlıyor ve belli bir not ortalaması altında olanlara farklı okullar önerilmeye başlanıyor.
Milano
Floransa gibi yasaması rahat, her yere yürünebilen, ufacık bir şehirden Milano'ya taşınmak hafif bir şok yarattı üstümde tabii. Her ne kadar İstanbullular olarak kaosun içinde büyümüş olsak da yabancı bir ülkede bunun üzerimizdeki etkisi çok daha farklı olabiliyor.
İtalya'nın kuzeyi, ya da özelleştirirsek Milano için söylenen birçok söz vardır. Bunlardan biri de, "İnsanları hiç arkadaş canlısı değil"... Bu tamamen yanlış bir tutum bana kalırsa. İnsanların davranışları aradaki sinerjiyle değişebilir. Nitekim benim tanıştığım tüm İtalyanlar, gerek kuzeyde gerekse güneyde, gayet arkadaş canlısı ve yardımsever insanlardı.
Milano
Istituto Europeo di Design hakkında birçok iyi şey duymuştum. Bu sebepten ötürü de orada okumayı tercih ettim fakat Milano'daki merkez oldukça dağınıktı ve profesörlerin yabancı öğrencilere tutumu zaman zaman rahatsız edici olabiliyordu. Okul hayatı boyunca hiçbir problem yaşamayan ben, bir anda inanılmaz hayal kırıklığına uğramıştım.
Anlayacağınız, okulun yönetmeliği, şehrin karanlığı derken kendimi transfer ofisinde buldum. Gitmek istediğim şehir; Barselona! Okul aynı okul, ama bir umut vardı içimde, "Barselona çok güzel olur" dedim. Başvuruyu yaptım, ama dedim bir de gidip görmek lazım şu Barselona'yı! Daha transfer onayım gelmeden gittim gördüm şehri ve resmen aşık oldum. Hem okulda görüştüğüm kişiler, hem şehir, hem havası, hem suyu… Transfer onayım geldiğinde eşyalarım kutulara konmaya hazırdı!
Barselona
Milano IED'de aldığım kredileri Barselona'da saydırabildim. Barselona'ya okulla görüşmeye gittiğimde ders programlarının farklı olduğunu ve yönetimle öğrenci arasında çok daha sıkı bir bağ olduğunu fark ettim. Okulda sorulan hiçbir soru cevapsız kalmıyor, yerleşme sürecinde yabancı öğrencilere her konuda bilgi veriliyor, yardımcı olunuyor. Bunun dışında okulda farklı bölümlerden ve kültürlerden öğrencilerin tanışması ve kariyer seçimlerini belirlemesi üzerine birçok aktivite yapılıyor. Ünlü tasarımcılarla yapılan bir haftalık workshop'lar ve konferanslar da bunun örneklerinden…
Şu an Barselona IED'deki son dönemim, tez projem üstünde çalışıyorum. Taşınma, yeni dil öğrenme derken 5 koca sene nasıl geçti bilmiyorum. Buradaki üniversitelerde çalışma imkanı genelde tez aşamasındayken oluyor. Belli bir marka veya firma için hazırlanan tez projesi, başarılı şekilde sonuçlandığında öğrenci o şirkette çalışmaya başlıyor.
Yurtdışında okumak inanılmaz bir fırsat. İnsana, yaşadığı özleme rağmen çok fazla olanak sağlayan, eşsiz bir deneyim. Henüz yurtdışında çalışma fırsatım olmadı fakat üniversitede iş bulma ofisi olduğundan, bunun da zor olacağını zannetmiyorum. (İspanya'daki krizi gözardı edersek!)