Sürdürülebilir bir dünya için teknoloji ve mimarlık ekseninde gündelik yaşamı kolaylaştırmayı hedefleyen ve bu vizyon ile akıllı, nitelikli mekanlar yaratmak üzere çalışan ABB’nin İFA 2019 Berlin’deki akıllı ev sistemleri ile ilgili basın konferasına dair izlenimlerini Y. Mimar Nurullah Kaya yazdı.
Bir süredir birlikte çalışma fırsatı yakaladığım ABB Türkiye’nin daveti ile 59 yıldır Berlin’de düzenlenen ve dünyanın en önemli teknoloji fuarlarından olan İFA 2019’u geçen ay ziyaret ettik. Fuar açılışı öncesinde yapılan basın toplantısında bilişim teknolojileri ile mimarlık ilişkisini farklı yönlerden dinleme ve öğrenme şansını yakaladım.
Etkinlik İzlenimlerinden Önce Kısaca ABB
130 yılı aşkın süredir inovasyon geleneğini sürdüren ve globalde 136.000 çalışanı olan ABB; elektrifikasyon ürünleri, robotik ve hareket, endüstriyel otomasyon ve güç şebekeleri alanlarında elektrik üretim ve dağıtımı, sanayi, ulaşım, bina ve altyapı sektörlerinde global çapta hizmet veren İsviçre merkezli öncü bir teknoloji endüstrisidir. Yapılarda temel elektrik sistemlerinin yanısıra iç mekan tasarımının önemli öğelerinden olan anahtar/priz ve otomasyon sistemleri geliştiren ve üreten ABB, yaklaşık 20 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Şirketin Türkiye’de 7 fabrika ve 7 servis merkezi bulunuyor.
Mimarlık ofislerine yaptığımız ziyaretlerde deneyimleme fırsatı bulduğum ABB anahtar/priz sistemleri, ülkemizde gördüğümüz birçok nitelikli yapıda teknik ve tasarımsal niteliği nedeniyle tercih edilerek uygulanmış ve uygulanıyor.
İnovasyonun kalbi olarak nitelendirilebilecek ve bu alanda çalışan firmaların gelecek vizyonlarının sergilendiği İFA’nın 1930 yılında Albert Einstein tarafından yapılmış olması önemine dair fikir veriyor. Bu sene yaklaşık 2.000 uluslararası katılımcı ve 245.000 ziyaretçiyi ağırlayan İFA’da elektronik ev aletleri özelinde; ses, yapay zeka ve yüksek hızlı bağlanabilirlik (connectivity) gibi üç önemli konunun ele alındı. Bu güncel teknolojik yaklaşımlar bağlamında ABB’nin gelecek vizyonunu ve ürünlerini gezi süresince dünyanın farklı bölgelerinden birçok basın mensubu ile deneyimledik. Davetlilerin bu deneyimi çok yönlü yaşamaları için etkinliğin özellikle tasarımcılar için her yönüyle kapsayıcı ve öğretici olduğu düşüncesindeyim.
Berlin’in merkezinde kendine yetebilen bir kampüs: EUREF
Berlin’in Schöneberg bölgesinde bulunan Gazometre, başkentteki en etkileyici noktalardan biri. 80 metre yüksekliğindeki bu endüstriyel anıt, 1913'te düşük basınçlı bir gaz mahfazası olarak faaliyete geçmiş, 1994 yılında kültür varlığı olarak tescillenmiş, sonrasında etkinlik alanı ve televizyon stüdyosu olarak kullanılmış. Bugün, dikkat çekici noktaların etrafındaki alan EUREF Kampüs adıyla mobilite, enerji ve sürdürülebilirlik üzerine çalışan firmalara ev sahipliği yapıyor. Federal hükümet fonlarıyla projelendirilen ve tüm yeni yapıların sürdürülebilir binalardan oluştuğu EUREF Kampüs, farklı yenilenebilir enerji kaynaklarını birbirine entegre ederek enerjisini kendi kendine üreten bir sistem olmayı büyük oranda başarmış, Alman hükümetinin 2050 hedeflerini bugün karşılayabilir nitelikte. Etkinlik alanına dönüştürülen gazölçer kulesinin yapısal malzemeleri ve endüstriyel estetiği nedeniyle sürdürülebilir olmasının yanında, mekansal deneyiminin en nefes kesici lokasyonlarından biri olduğunu söylemek mümkün.
Foto: Karl-Ludwig Lange
image@Innoz
Akıllı Ev Kullanıcılarının Sayısı Artıyor
Bu ilham verici mekanın atmosferinde konferans yeryüzünde yenilenebilir enerji potansiyelleri ve bu potansiyelleri değerlendirmenin teknoloji ile mümkün olduğunu gösteren bir video gösterimi ile başladı ve ABB Akıllı Binalar Genel Müdürü Oliver Iltisberger’in bir konut iç mekanı olarak kurgulanmış sahnede yapay zeka ürünü olan akıllı ev asistanı Abby ile diyalog halinde 2024 vizyonunu aktarması ile devam etti.
Iltisberger, bugün %5 olarak tahmin edilen akıllı ev kullanıcı oranının 2024 yılında %35 oranına yükseleceğinin öngörüldüğünü vurgularken, evlerde bulunan tüm sistemler ve elektronik aletlerin birbiri ile iletişimde olduğu, yapay zeka teknolojileri ile kullanıcıların ihtiyaçlarını öğrenen, farklı ihtiyaçlara göre esneklik sunabilen ve böylelikle enerji optimizasyonu sağlayan holistik akıllı ev projeksiyonlarından ve hedeflerinden bahsetti. ABB’nin yıllardır akıllı ev teknolojisindeki ilerlemenin hızlanmasında ön planda yer aldığını belirten Iltisberger şöyle devam etti: “İnsanların kendilerini evinde hissetmesi söz konusu olduğunda, güvenlik ve konforun en önemli etkenlerden ikisi olduğunun farkındayız. Bu nedenle akıllı ev yaşamını bir sonraki seviyeye taşımak amacıyla yeni ve geliştirilmiş çözümler ürettiğimiz için müşterilerimiz güvenli, akıllı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı konusunda ABB teknolojisine güveniyorlar.”
Iltirsberger’in sunumun ardından, Busch Jaeger Global Pazarlama Direktörü Adalbert Neumann ve Busch Jaeger Global Pazarlama İletişimi Direktörü Alexander Grams 2024 gelecek vizyonu doğrultusunda ABB’nin ürün ve çözüm yeniliklerini aktardı. Sunumda öne çıkan özellikler arasında yeni ABB-free@home® Alarm-Stick ve ABB i-bus® KNX ile Sonos'un onaylı entegrasyonu yer aldı. Ayrıca, yüzlerce üçüncü taraf uygulamaları ve çözümlerinin ABB’nin teknolojisi ile entegre edilmesine imkân sağlayan yeni açık API platformu da yenilikler arasında.
Konferansın bundan sonraki bölümü, tüm bu sistemlerin mekan kurgusuna ve özellikle yaşlı bireylerin gündelik yaşama nasıl katkıları olabileceği yönünde yoğunlaştı. Dünyada ileri yaş nüfusunun hızla arttığı gerçeğinden yola çıkarak akıllı ev sistemleri entegre edilmiş bina üretimi üzerine Ar-Ge çalışmaları yapan İsviçreli yatırımcı ve akademisyenlerin sunumları mimarlık-teknoloji ilişkisinin boyutlarının anlaşılmasını sağladı.
Bu bağlamda ilk olarak sunum yapan İsviçre merkezli Bonainvest firmasından Ivo Bracher, yaşlı bireyler için akıllı ev sistemleri ile donatılmış konutları içeren projelerini aktardı. bonacasa, Malters, Oensingen ve Utzenstorf'ta yer alan yaklaşık 8.000 konut ve ofis birimini içeren öncü bir konut konsepti. Her daire, entegre bir akıllı teknoloji ortamında çağdaş mimari ile birlikte sunduğu kişiselleştirilmiş hizmetle, aktif aileler, emekli olanlar veya bakıma ihtiyaç duyan bağımsız olarak yaşamak isteyenler için daha güvenli ve uygun bir yaşam tarzı sağlıyor. Bracher; uygun lokasyon, sürdürülebilir mimarlık, yaşam servisleri ve bağlanabilirlik (connectivity) temel ilkeleriyle oluşturulan bonacasa konseptinin aynı zamanda ileri yaştaki bireylerin gündelik yaşamını kolaylaştırmak üzere sadece teknolojik donatıların değil aynı zamanda eşik yüksekliği, ulaşılabilirlik konularında yeni standartlar önerdiklerini de belirtti.
Bracher’den sonraki konuşmacı Lucerne Uygulamalı Bilimler ve Sanatlar Üniversitesi’nden araştırmacı Edith Birrer oldu ve ABB’nin ileri yaştaki insanların yaşam kalitesini artırmak için kişiselleştirilmiş bir sanal asistana öncülük etmek üzere Lucerne Uygulamalı Bilimler ve Sanatlar Üniversitesi'ne ait iHomeLab ile ortak çalışmalarından bahsetti.
“My Life, My Way” (Benim Hayatım, Benim Yolum) projesi, yaşam ortamlarında sosyal ve klinik bakım hizmetlerinin temel unsurlarına alternatif bir bütünsel bakım ve sanal destek sağlamak üzere, ABB’nin yeni açık API platformunu kullanan türünün ilk proje örneği. Bakıma ihtiyaç duyan bireylerin daha uzun süre bağımsız yaşamasına yardımcı olmak amacıyla tasarlanan proje, birkaç uluslararası ortakla birlikte iHomeLab ve bonacasa Smart Living tarafından hayata geçirilmiş. Projede, İsviçre'deki bonacasa dairelerindedestekli yaşamı destekleyen ABB-free@home® sistemi tarafından hayata geçirilen bir sanal asistan kullanıyor. Anne isimli sanal asistan, ses kontrolü veya tablet aracılığıyla insanlarla etkileşime giriyor.
İsviçre'deki Bonacasa Smart Living sakinleri ile yapılan denemenin temel amacı, teknolojinin kullanımında gelişim sağlayamamış insanlar tarafından sanal asistanın kabullenebilirliğini kontrol etmek. Detaylı bir şekilde kullanıcı davranışı analiz edilirken projenin daha da geliştirilmesi için önemli olan sonuçlara ulaşılmış. Deney ayrıca, insanların rahat yaşamlarını ve günlük rutinlerini sağlıklı ve destekleyici bir şekilde sürdürmelerinde sanal asistanın gerçekten yardımcı olabileceğini kanıtlamayı hedefliyor.
iHomeLab'dan Dr. Andrew Paice; “Bu deneyin amacı, ileri yaştaki insanlara insanlar ve teknolojiyi harmanlayarak bağımsız ve tatmin edici bir hayat sürmeleri için yardımcı olmaktı. Arka plandaki teknoloji oldukça karmaşık haldeyken, sanal asistan son kullanıcılar için bilgisayar, TV, tablet veya akıllı telefonlarının ekranında görülen sıcakkanlı, insan görünümlü bir avatardır. İnsanlar, kendi ana dillerini kullanarak sanal asistanla konuşabilirler. Sizi çok iyi tanıyan, sizin için en iyisini isteyen ve ihtiyaç duyduğunuz şekilde ve zamanda arka planda ya da yüz yüze size hizmet veren birine yani bir bakıma hizmetlinin modern bir versiyonuna benziyor” şeklinde yorumlarda bulundu.
Konferasın kullanıcı deneyimlerine yer verilen bölümünün son konuşmacısı ABB’nin, ABB-free@home® ile entegrasyon sayesinde kişiselleştirilmiş bir otel odası hizmeti uygulaması geliştirmek için otelcilik sektöründe ortaklık kurduğu Betterspace’den Susanne Bathon oldu. Bathon, Betterspace projesinin konaklama sektöründe 360° otel bulutu olarak adlandırılan lobiden otel odasına kadar dijital çözümler sunduğunu ve misafirlerin, ABB-free@home® sistemi verilerinin ve otel odasında yer alan diğer uygulamaların kişiselleştirilmiş bir tablet arayüzüne entegre edilmesiyle, aydınlatmadan kahve makinesine veya oda servisine kadar otele ait tüm imkânları tek bir basit cihazdan kolayca kontrol edebildiğini belirtti.
Konferans, tüm konuşmacıların yer aldığı aldığı bir panel ile sona erdi.
İFA 2019’da ABB ile 360° Ev deneyimi
Gezinin ikinci gününde ABB-Busch Jaeger’in İFA 2019’da yer alan standını Olaf Stutzenberger rehberliğinde gezerek, akıllı ev sistemleri ile donatılmış bir ev olarak tasarlanan standda ABB ürün gamını birebir deneyimleme fırsatı yakaladık. Kullanıcı davranışlarını öğrenerek kendini geliştiren“daha akıllı” ev sistemleri düşünülerek geliştirilmişteknolojik altyapının, mekan tasarımını tamamlayan ve kullanıcı ile ev arasında arayüz oluşturan anahtar/priz sistemlerinde, açma-kapama işlevinin ötesinde pek çok fonksiyonla tasarlandığını ve geliştirildiğini, aynı zamanda farklı tasarım üsluplarıyla uyumlu bir ürün gamına sahip olduğunu gördüm.
Deneyimlediğim geniş ürün gamında bir tasarımcı olarak dikkatimi çeken seriler; farklı renklerde porselen malzemeden üretilen rüstik Decento, zemine paralel dokunuş mekanizmalı göbek anahtarı ile elektrik akımı sağlayan Impluse serisi oldu.
Decento
Impulse
Sürdürülebilir bir dünya için teknoloji ve mimarlık ekseninde gündelik yaşamı kolaylaştırmayı hedefleyen, bu vizyon ile akıllı ve nitelikli mekanlar yaratmak üzere çalışan ABB’ye ve ABB Türkiye’ye bu ufuk açan organizasyon için teşekkür ederim.
ABB ürün ve sistemleri ile ilgili detaylı bilgilere linkten ve https://new.abb.com/tradresinden ulaşabilirsiniz.