İstanbul Sözleşmesi’nden Çıkmanın Olası Sonuçları

Simlâ Sunay, Mimar, Yazar / 07 Ağustos 2020
Simlâ Sunay, "İstanbul Sözleşmesi’nden Çıkmanın Olası Sonuçları" başlıklı yazısıyla, "İstanbul Sözleşmesi'nin tartışılamaz" olduğuna dikkat çekiyor. 

Çalışma yaşamınızda cinsiyet kimliğinizden / kadın olmanızdan kaynaklı ayrımcılığa uğradığınızı düşünüyor musunuz? Bu soru, Mart 2020’de TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadın Çalışma Grubu’nun (1) kolektif üretimle hazırladığı ve 1.011 mimar kadının yanıtladığı anketteki (2) sorulardan biri. Anketin raporu Eylül ayında açıklanacak ve bu yazı ankete dair değil ancak binden fazla kadının yanıtı söze giriş için çok çarpıcı. Ankete katılan kadınların %68’i bu soruya EVET yanıtını verdi. Bu yanıt bir sonuç değil bir başlangıçtır.

Çarpıcı veriye bizi ulaştıran unsurlardan biri de İstanbul Sözleşmesi’dir, nasıl mı? Kadına yönelik şiddet özelindeki sözleşme, şiddetin cinsiyet ayrımcılığının bir sonucu olduğunu söyler ve sadece hukuki değil toplumsal dönüşümü, sadece korumayı değil önlemeyi de hedefler. Eşitlikçi ve özgürlükçü bir felsefe ve politika içerir ve taraf devletleri STK’lar ile işbirliğine çağırır. Sözleşme sadece kadın cinayetlerini önleme amacında değildir, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığının şiddete dönüşmeden kesilmesi için yeni sosyal araçlar üretilmesi konusunda sivil oluşumların ve devlet mekanizmalarının işletilmesini amaçlar, kılavuzluk eder. Sözleşmeden sonra üniversitelerde kadın araştırma merkezleri açılır, meslek örgütlerinde kadın çalışma grupları ve komisyonları artar, toplumsal cinsiyet eğitimleri başlar. 90’lar ve 2000’ler Türkiye kadın hareketinin mücadele emeğinin de ürünü olan sözleşme 2014’ten bu yana pek çok toplumsal kazanım sağlamıştır. 90’lardan günümüze gelen sürece TMMOB Kadın Çalışmaları’nın katkısı büyüktür (3). 2018’de yeniden hayata geçen TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadın Çalışma Grubu’nunsa 2020’de yaptığı anket ve elde ettiği bu çarpıcı sonuç bize TMMOB Kadın Çalışmaları birikimlerinin (4) ve İstanbul Sözleşmesi’nin toplumsal dönüşüme katkısının ne denli uzun soluklu, süreç-emek ilişkisinde olduğunu da gösterir. 20-25 yıllık bir zaman dilimi… Biz mimar kadınları anca ve anca bir başlangıca taşımışlardır. 

Peki, siz hâlâ mimarlar arasında eşitsizlik mevzu bahis değildir diyenlerden misiniz?

İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilme Hamlesi

Sözleşmenin din, örf, adet ve geleneklere ters olduğu iddiasıyla iktidar partisi ve bazı muhafazakârlar çekilmek için önce çeşitli gündemler yarattılar şimdi de hukuken çıkmak üzere harekete geçtiler. 5 Ağustos’ta sözleşmenin de görüşüleceğini bildiğimiz MYK toplantısı şimdilik 13 Ağustos’a ertelendi. Sözleşmenin eşcinselliği özendirdiği, LBGTİ+ lobisinin ürünü olduğu, aileyi dağıttığı, toplumu cinsiyetsizleştirdiği, cinsiyeti bozduğu, milli olmadığı, ithal ve emperyalist olduğu iddialarıyla ekranlara, kürsülere, sosyal medyaya çıktılar. Sözleşmenin kadın cinayetlerini ve aile içi şiddeti artırdığını söylemeye cüret ettiler. Tüm manipülatif iddialara çok çeşitli yanıtlar geldi, burada tekrar etmeye gerek yok. Ancak 2011 yılında kendi imzaladıkları, hazırlanmasında bizzat bulundukları sözleşmeyi öyle bir karaladılar ki bu hamleleri bize meselenin sadece eşitlik istemeyen ideolojileri temelli olmadığını da gösterdi. Siyasi bir yöntem olarak “gerçeğin reddi” ve tutarsızlık tam da karşımızda durmakta. Sözleşmeden çekilme hamlesi aynı zamanda iktidar partisinin ülke ve parti içi iç hesaplaşmasının da bir sonucudur, ülkenin içinde bulunduğu sorunlardan bağımsız değildir. İktidar partisi 2014’ten bu yana ciddi siyasi geri manevra ve değişim içerisindedir, yoksa kendi imzaladığı sözleşmeden çıkmak istemesi nasıl açıklanabilir? Bu “yapboz” politika sadece sözleşme özelinde değil ülke içi genel anti demokratik ve anti laik politikalarında da apaçık görülmektedir. AKP radikalleşiyor, farkında mıyız? 

2014’te yürürlüğe giren sözleşme tüm ayaklarıyla tam uygulanmadığı için güçlenme aşamasındaki kadın da, sözgelimi çalışmak istediği, boşanmak istediği, baskıya karşı geldiği için öldürülüyor. Haklarını bilen, kendini savunmaya kalkışan kadınlar da hakları uygulanmadığı için öldürülüyor. Bu ülkede haklarını bilmese de kadınlar öldürülüyor... Kadın cinayetlerini ve şiddeti artıran sözleşme değil devletin, faili “erkek” ve “aile reisi” olduğu için hoş gören ve cezasız bırakan fiili uygulamalarıdır. Bu nedenle de mesele politiktir. Hatırlayalım: AİHM tarihinde ilk defa ev içi şiddete uğrayan tarafın kadın olması sebebiyle ayrımcılığa uğradığı gerekçesiyle bir devleti 2012’de mahkûm etti. Bu devlet Türkiye idi ve dava “Nahide Opuz Davası”ydı (5).  

Dün “eşcinsel hakları güvenceye alınmalı” diyenler bugün onlara üçüncü tür, ahlaksız ve sapkın diyor. Dün üçüncü köprü cinayettir diyenler bugün köprüyü ve Kanal İstanbul’u yapıyor. Dün Ayasofya’yı cami yapmanın oyun olduğunu dile getirenler bugün müzeyi camiye çeviriyor. Dün İstanbul’daki camilerde paravanları kaldıran, kadın mahfillerini iyileştirenler bugün paravanları geri koyuyor. Dün İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayanlar bugün sözleşmenin ahlaksızlığa teşvik ettiğini söyleyerek çekilmek istiyor. Gerçeğin reddi ve tutarsız siyaset budur. Sözleşme bundan azade kalamamıştır. Sözleşmeden çekilmeyi engellemek aynı zamanda bu tutarsız “yürütme”ye de dur demektir!

Şunu da söylemek gerekir, Cumhurbaşkanı’nın, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'yle bağını TBMM’nin onayı olmaksızın tek yanlı işlemiyle, kolayca sonlandırması mümkün değildir. Çok taraflı bir uluslararası anlaşma iç hukukta nasıl yürürlüğe girdiyse buna uygun bir usulle geri çekilebilir. Uluslararası hukuk bakımından öngörülen geri çekilme usulleri İstanbul Sözleşmesi’nin 80. Maddesi’nde olduğu gibi tamamlanmalıdır. Anayasa’nın 90. Maddesi gereği TBMM tarafından onaylanması bir kanun ile uygun bulunan İstanbul Sözleşmesi yine bir kanunla geri alınmalıdır. 

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve cinsiyet ayrımcılığı temelli olduğunu reddetmek yani tanımlanmış toplumsal suçun tanımını lav etmek ve bunu dünyaya ilan etmek demektir. Bugüne kadar söke söke alınmış kadın hakları mücadelesinin kazanımlarını ciddi oranda kaybetmek ve sözleşmenin ardından yürürlüğe giren, pek çok kadını koruyan/koruyacak (eksikleri de bulunan) 6284 nolu yasa tehlike altındadır demektir. Türkiye’nin kadın erkek eşitliğini kabul etmediğinin ulusal ve uluslararası kamuoyuna resmi teşhiri demektir. 

Sonucunda uluslararası politik yaptırımlar doğacak ve bunlar sosyal ve ekonomik sonuçlar doğuracaktır. Ne ki, iktidarın sürekli örnek gösterdiği Polonya, Fransa’dan ve Avrupa Birliği’nden sert uyarı almıştır. Sözleşmeden çıkmak, erkek şiddetinin politik oluşunun ve çözümün toplumsal olması gerektiğinin devlet tarafından kabul edilmemesi nedeniyle devlet mekanizmalarının ve sosyal ve ekonomik olanaklarının sorunun çözümünden çekileceği anlamına gelir. Bu hem hukuki hem de toplumsal kazanım kaybıdır. 

Önümüzde duran diğer bir sorun da TMMOB yasasındaki değişiklik talebidir. Tüm bunlar meslek birliği üyesi kadınların örgütlülüğünü olumsuz etkileyecektir. 

İstanbul Sözleşmesi’nden Çıkılmasına Karşıt Kampanyalar

İçinde mimar kadınların da olduğu kadın hareketi bir aydır “İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula” kampanyasını yürütmektedir. Sokak ve sosyal medya eylemleri, forumlar ve serbest kürsülerle ilerleyen ve devam edecek olan kampanyaya meslek örgütlerinden de yoğun destek geldi. Bunların bir kısmı kadın birimlerinin bir kısmı da şubelerin kendiliklerinden yaptığı desteklerdi. Mimarlar Odası İstanbul Şube’de bu kampanyaya katıldı. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadın Çalışma Grubu bir bildiri yayımladı (6). TMMOB’li Kadınlar eylemlere destek verdi (7).

Bununla beraber, kadınlar 26 Temmuz 2020’de Abbasağa Parkı’nda düzenlemek istedikleri forumu polis ablukası nedeniyle parkta yapamadı. Park o gün ayrıca hukuksuz olarak halka da kapatıldı, içerideki insanlar dışarı çıkarıldı. Forum daha sonra Barbaros Meydanı’nda yapılabildi. Ancak forumdan bir saat kadar sonra yolda yürüyen veya kafede oturan 6 kadına gösteri ve yürüyüş yasasına muhalefetten ve hıfzıssıhhadan haksız ve keyfi gözaltı işlemi ve para cezası uygulandı.

Buna rağmen 5 Ağustos’ta beş bine yakın kadın Kadıköy’de buluştu ve serbest kürsüde süreci tartıştı ve taleplerini iletti (8). Bu taleplerden mekânsal olduğu için bizi ilgilendiren ikisi şöyleydi: 

• Her mahallede kolay ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli ve 24 saat hizmet verebilecek kreşler açılsın.

• Kadınların rahatça 7/24 ulaşabileceği kadın danışma merkezleri ve yeterli sayıda sığınak açılsın.

Kadın hareketinin sosyal medya eyleminden dikkat çeken tespitlerse şöyleydi: “Nüfusu 100.000'in üzerinde olan en az 237 belediyenin sığınak açma zorunluluğu varken sığınağı olan belediye sayısı 32. Tüm belediyeleri sığınak açarak İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamaya çağırıyoruz.” “Türkiye’de kadın sığınaklarının mevcut yatak kapasitesi 3.482. İstanbul Sözleşmesi’ne göre olması gereken 8.315." Bu arada 5 Ağustos’ta İzmir’de 16 kadın zorla gözaltına alındı, şiddet gördü, gece serbest bırakıldı. Kadınlar haklarından ve hayatlarından vazgeçmiyor ve vazgeçmeyecek. İstanbul Sözleşmesi tartışılamazdır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak kadınları korunmasız bırakır, eşitlik mücadelesini geriletir ve bu mesele biz örgütlü veya bağımsız mimar kadınların en önemli gündemidir. 

Notlar
1. İletişim için: istmimkadincalisma@gmail.com
2. Mimar / mimar adayı kadınların sorunlarını tespit etmek ve kadın çalışmalarına yönelik görüş ve önerilerini almak üzere TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadın Çalışma Grubu'nun hazırladığı 1 Mart 2020-15 Nisan 2020 arası kadın üyelere açık olan, 1.011 kadının katıldığı ankettir. Şu anda sosyologlarca raporu hazırlanmakta, Eylül ayında rapor açıklanacaktır. 
3https://www.tmmob.org.tr/sayfa/tmmobde-ilk-kadin-calismalari
4. En güncel birikim için bakınız: “Mühendis, Mimar, Şehir Plancı Kadınların Gözünden Pandemi Süreci: Neler Yaşadık? Neler Yaşıyoruz?” http://tmmobistanbul.org/haber-detay/260
5. http://www.5harfliler.com/meral-danis-bestas-yapabilecegimiz-cok-is-var-neticede-biz-bu-ulkenin-yarisiyiz/
6http://www.mimarizm.com/haberler/gundem/istanbul-sozlesmesi-nden-vazgecmiyoruz_131515
7. https://www.facebook.com/tmmoblikadinlar
8https://www.facebook.com/KadinlarBirlikteGuclu


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
  • Aysel Durgun 4 yıl önce Çok doğru ve güncel bir değerlendirme. Tacizden de ayırımcılıktan da kurtulmanın yolu örgütlü mücadeleden geçer
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :