TMMOB Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası, Peyzaj Mimarları Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 6 Şubat deprem felaketinin birinci yılında basın açıklaması yayınladılar.
6 Şubat deprem felaketinin birinci yılında; TMMOB Mimarlar Odası, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası ve Peyzaj Mimarları Odası tarafından yayınlanan basın açıklamaları:
TMMOB Şehir Plancıları Odası: "Bir yılda yıkım yaşanan kentlerin yeniden inşa edileceği vadediliyordu; peki 1 yılda neler oldu?"
1- 11 ilimizi etkileyen, on binlerce yurttaşımızı kaybettiğimiz depremlerin üzerinden tam bir yıl geçti. Depremin ardından, yıkım yaşanan kentlerin bir yılda ihya edilerek yeniden ayağa kaldırılacağına dair popülist söylemler, yaklaşan seçimlerin gölgesinde Cumhurbaşkanı ve dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanı gibi en yetkili kişiler tarafından dile getiriliyordu.
2- TMMOB Şehir Plancıları Odası olarak bir yılda kentleri yeniden inşa etmeyi vaat etmek yerine bölgesel ölçekten mahalle birimlerine kadar planlı, şehircilik ilke ve esaslarına uygun bir sürecin izlenmesi gerektiğini sıklıkla belirttik. İlk aşamada, tüm yurttaşlarımız için insan onuruna yaraşır, nitelikli geçici barınma koşullarının sağlanmasının, güvenli ve sağlıklı barınma ihtiyacının kapsamlı bir sosyal konut atılımı ile birlikte düşünülmesinin, tüm sektörleriyle birlikte bütüncül bir yeniden inşa sürecinin organize edilmesinin önemi üzerinde durduk.
3- Fakat benzer yıkımların yaşanmaması ve dirençli kentlerin inşası adına en önemli aracımız şehir planlama süreçlerinin sağlıklı işlemesi iken, daha depremin üzerinden 18 gün geçmişken planlama meslek alanı bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tamamen devre dışı bırakıldı.
4- Acele yer seçim kararlarıyla kimi bölgelerde kalıcı konut inşaatlarına başlandı. Bütünleşik riskler gözetilmeden yer seçimleri yapıldığı için yangın, sel gibi farklı doğa olaylarına karşı kırılgan alanlarda ya da sadece zemini sağlam yerlere kentleşme süreçleri ve bağlantıları düşünülmeden binalar yapılmaya başlandı.
5- Deprem bölgesi ilçe ilçe, yaklaşık inşaat maliyetlerinin oldukça üstünde bedellerle müteahhit gruplara paylaştırıldı. Kentlerin önemli mekanları planlamanın temel ilkeleri düşünülmeden parsellenerek "star mimarlara" sunuldu. Bütüncül planlama yaklaşımı yerine rezerv alan ve riskli yapı ilanı gibi idari işlemlerle yıkıma uğrayan alanlarda yapılaşma kararları verildi. Tüm bunlar hızlı bir performans görüntüsü sunmak için yapıldı.
6- Bugün ise görüyoruz ki karar alma süreçlerine halk katılımını engelleyen, plan hazırlama, askı ve itiraz süreçlerini devre dışı bırakarak planlamayı bir zaman kaybı olarak gören, vaziyet planı ile gelişigüzel yer seçimi yapan, bütünleşik afet risklerini göz ardı eden bu aceleci yaklaşım vadettiği hedeflere ulaşamadı.
7- Depremde resmi rakamlara göre yaklaşık 680 bin konut, 170 bin iş yeri; toplam 850 bin bağımsız birim kullanılamaz hale geldi. 2 Şubat 2024 tarihinde resmi makamlarca yapılan açıklamalarda ise 75.000 afet konutunun Mart sonuna kadar depremzedelere teslim edileceği açıklandı. Dolayısıyla, geçen bir yılın ardından kentlerimizde sadece kullanılamaz hale gelen bağımsız birimlerin yaklaşık %10`u oranında konutun inşa edilebildiği anlaşılmaktadır.
8- Bu durum, şaşırtıcı değildir. TOKİ`nin 2003-2022 yılları arasındaki yıllık ortalama 58.500 adet konut üretim performansı, tüm çabalara rağmen yaklaşık %30 oranında artırılabilmiş ve bir yılda 75.000 konut inşa edilmiştir. Bu sürede tarihsel birikimle oluşmuş temel ilkeleri, imar mevzuatının doğruları terk edildiği için plansız, saçaklanmış, kimliksiz yaşam alanları üretilmiştir. Son açıklamalara göre söz verilen tüm kalıcı konutların ve iş yerlerinin inşasının ise en erken dört yıl içerisinde bitirilebileceği anlamına gelmektedir.
9- Deprem öncesini ve deprem anını iyi yönetemeyen ilgili kurumlar, deprem sonrasındaki ilk bir yılı da iyi yönetememişlerdir. Yurttaşlarımızın bir an evvel memleketlerinde nitelikli barınma koşullarına erişmesi herkesin en önemli beklentisidir. Fakat, belki de yüzlerce yıl yaşayacağımız mekanların inşasının aceleye getirilecek, popülist söylemlerle şekillendirilecek bir konu değildir. Bu yüzden, tüm yetkilileri daha fazla telafisi mümkün olmayacak yanlışa mahal vermeden; bir taraftan sağlıklı, güvenli geçici barınma alanlarını tamamlamaya, diğer taraftan planlı, programlı, katılımcı, kamu yararına uygun, şehircilik ilkeleri doğrultusunda şeffaf ve bütünlüklü bir yeniden inşa yaklaşımını hayata geçirmeye davet ediyoruz."
*
TMMOB Mimarlar Odası: "Depremlerin Birinci Yılında Hatay'da Afet Koşulları Devam Etmektedir"
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından 20 Şubat 2023 tarihinde Hatay’da yıkıcı bir deprem daha meydana gelmiştir. Depremler geniş bir alanda çok sayıda kenti etkilemesine karşın; en çok Hatay hasar görmüş, yaşanan yıkım ve kayıpların oranı daha yüksek olmuştur.
Hatay’da afet sonrası kritik günlerde; yaşanan yıkımın büyüklüğü, koordinasyon ve planlama eksikliği; görevli kurumlar arası yetki, görev ve sorumluluk karmaşası nedenleriyle acil müdahale ve arama kurtarma çalışmaları yapılamamış, can kayıpları artmıştır.
Karayolu ve havayolu tesisleri zarar gören; elektrik ve içme suyu tesisleri, altyapısı çalışmaz hale gelen; hastane, itfaiye gibi afetlerde görevli kamu yapıları yıkılan; ilkyardım ve kurtarmada görevli çalışanları afetten etkilenen ve hayatını kaybeden; bölgeye giden yardım ekiplerinin temel ihtiyaçlarının karşılanamadığı Hatay’da barınmadan beslenmeye, temizliğe, sağlık hizmetlerine tüm afet sonrası müdahale ve iyileştirme süreçleri aksamıştır.
Bu süreçte iktidar Hatay’ın da içinde bulunduğu bölgede; idarenin ve yürütmenin yetkilerini genişleten ve mülkiyet hakkına ilişkin kararnamelerle düzenleme yapma yetkisi veren Olağanüstü Hal ilan etmiştir.
İlk olarak deprem bölgesinde tüm alanları denetimsiz biçimde yapılaşmaya açan 126 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlanmıştır. Ardından ise 7033 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Hatay Antakya’da 307 hektarlık, tarihi kent merkezini ve Kurtuluş Caddesini de içeren alan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alan ilan edilmiş, koruma süreçleri devre dışı bırakılmıştır.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunda getirilen değişiklikler ve yeni kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığı eliyle tüm ülke genelinde rant odaklı dönüşüm ve mülksüzleştirme süreci başlatılmıştır.
Barınma ve mülkiyet hakkını rant aracı halinde getiren torba yasanın ilk uygulama alanı olarak Hatay seçilmiştir. Önce Antakya ve Defne İlçelerinde pek çok mahalle “Rezerv Yapı Alanı” olarak belirlenmiş; daha sonra Samandağ İlçesinde bir mahallede rezerv yapı alanı ilan edilerek yurttaşların taşınmazları Hazineye devredilmiştir.
Arkeolojik ve Kentsel Sit Alanı olan ve pek çok kültür varlığını barındıran Antakya’da; depremlerde yaşanan yıkım gerekçe gösterilerek Riskli Alan ilanıyla başlayan rant amaçlı dönüşüm uygulamaları Rezerv Yapı Alanı ilanıyla sürdürülmektedir.
Bu kararlar yaşam alanlarının o bölgede yaşayan yurttaşların elinden alınması, Antakya’nın geleneksel dokusu ve mimari mirasının yok olması anlamına gelmektedir.
Kent merkezi kamusal alan olmaktan çıkarken; konut alanlarının boşaltılmasına, ticaret ve finans merkezi olarak kurgulanmasına yönelik yapılaşma programları nedeniyle yerinde iskânı sağlanamayan yurttaşlar kentin çeperlerine göç etmek zorunda kalacaktır.
Bakanlık ve TOKİ tarafından iktidara yakın belirli gruplara hazırlatılan planlar ve kamu ihale mevzuatından muaf kılınan ihaleler yoluyla; Anayasa ile koruma altına alınmış olan mülkiyet ve konut hakkı yok sayılmaktadır.
Rant amaçlı proje ve uygulamalar, riskli alan, acele kamulaştırma ve rezerv yapı alanı kararlarıyla yaşam alanlarının o bölgede yaşayan yurttaşların elinden alınması sadece mülksüzleştirme değil, Hatay’ın ve Antakya’nın geleneksel dokusu ve mimari mirasının yok olması anlamına gelmektedir.
Arkeolojik ve Kentsel Sit Alanı olan ve pek çok anıtsal yapının yanı sıra bir kısmı tescilli olmak üzere bölgeye özgü pek çok sivil mimari yapı örneklerini, tescilli taşınmaz kültür varlıklarını barındıran Antakya kent merkezi ve çevresi; tarihi, kültürel ve mimari birikimiyle evrensel bir öneme sahiptir. Bu alanın riskli-rezerv alan uygulamalarına konu edilmek yerine, korunması gerekmektedir.
Binlerce yıllık tarihiyle bir bütün olan yerleşim dokusuyla koruma altındaki kent merkezinde depremler nedeniyle ortaya çıkan tahribatın incelenmesi, kentsel sit alanındaki yıkım ve sonrasındaki imar faaliyetlerinin izlenmesi; koruma, bakım, onarım ve restorasyon faaliyetleriyle bölgenin kültürel değerlerinin korunması için üniversitelerin, meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının gerekirse uluslararası koruma kuruluşları ile birlikte mesleki ve bilimsel çalışmalar yürütülmesi gerekmektedir.
Mimarlar Odası olarak; her koşulda tüm kurumsal varlığımız, sahip olduğumuz mesleki uzmanlık, deneyim ve birikim kapsamında toplumla dayanışma içinde olacağımızı ve çalışmalarımızı sürdüreceğimizi vurguluyoruz."
*
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası - 6 Şubat 2024
6 Şubat 2023 günü Kahramanmaraş ili, Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen iki büyük deprem, 20 Şubat 2023 günü Hatay`da meydana gelen depremler ve artçılarının meydana getirdiği hasar sonucu 11 ilimizi içine alan bir coğrafya içerisinde yaşanan büyük yıkımın üzerinden 1 sene geçti. Resmi verilere göre 50 binden fazla canımızı yitirdiğimiz, 50 bine yakın binanın yıkıldığı ve 200 binden fazla binanın ise ağır hasarlı olarak yıkılmak zorunda olduğu afetin üzerinden geçen 1 yılın sonrasında acımız hala ilk günkü gibi tazedir.
Bir deprem ülkesi olmamız gerçeğiyle her seferinde acı bir tecrübeyle yüzleşmemiz, deprem öncesi, sırası ve sonrasında uygulanması gereken afet planlarının yetersiz olması hepimizde üzüntüyle birlikte hayal kırıklığı ve öfkeye sebep olmaktadır. Depremin hemen ardından yapılan ilk müdahale ve kurtarma çalışmaları, toplanma alanlarına erişim ve yeterliliği, geçici barınma alanlarının tesisi, sahra hastanesi, aşevi vb hizmetlerin sunulabilmesi için gerekli alan ve düzenlemeler, plan ve programların hala yetersiz olması düşündürücüdür.
Bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini kabul ederek atılması gereken imar adımları, ne yazık ki her afet sonrası en çok ihtiyaç duyulan toplanma alanları, geniş açık ve yeşil alanlar göz ardı edilerek atılmaktadır. Risk ve afet yönetimi yapılarak şeffaf ve katılımcı bir şekilde sürdürülmesi gereken yeniden inşa ve yaraların onarılması çalışmalarının ne yazık ki hiçbir ders alınmadan yine bir oldu bittiyle halledilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Tüm bu veriler ışığında yitirdiğimiz tüm canlara rahmet, tüm halkımıza da başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi iletirken TMMOB Peyzaj Mimarları odası olarak Şubat ayında yaşadığımız depremlerin coğrafyamızda yaşayacağımız son büyük deprem olmayacağının; ancak alınacak önlemler, afet ve risk yönetimleriyle depremlerin afetlere dönüşmesinin önlenebileceğinin bilincinde olduğumuzu yinelemek isteriz. Bu sebeple tüm paydaşlarımız ile birlikte toplum yararı, sağlığı ve güvenliğini sağlamak amacıyla her türlü afete karşı risk ve afet yönetiminin oluşturulma aşamasında yaşadığımız acıları yeniden yaşamamamız için elimizi taşın altına koymaktan hiçbir zaman çekinmeyeceğimizi, peyzaj tabanlı şehircilik anlayışının benimsenmesi için üzerimize düşen tüm sorumluluğu yerine getireceğimizi kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz."
*
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi: "Unutmadık, Affetmedik! Depremi afete dönüştürenlere karşı her yerde mücadeleye devam edeceğiz."
Kahramanmaraş merkezli 11 ilde yaşanan, resmi verilere göre 53 bin vatandaşımızın hayatını kaybettiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden tam bir yıl geçti. Acılarımız hala taze, ülkemiz halen enkaz altında. Kaybettiğimiz yurttaşlarımızı saygıyla anıyor, fiziken ve ruhen yaralanan vatandaşlarımızın acısını yürekten paylaşıyoruz.
Öfkemiz dinmiyor
Mimarlar Odası heyeti ile depremin yıldönümünde yaptığımız tespitlerde, yıkımın en derinden etkilediği Hatay'da afet koşullarının halen devam ettiğine tanıklık ettik. Depremin hemen ardından yaptıkları ihalelerle o gün herkese bir yıl içinde yüz binlerce konut vaat eden iktidar, bugün deprem bölgesinde geçici barınma alanlarında altyapı hizmetlerini dahi sağlayabilmiş değil. Depremzedeler hala barınma olanaklarından mahrum, konteyner kentlerde sağlıklı yaşam koşulları sağlanamadığı gibi halen çadırda yaşayan binlerce insanımız bulunuyor.
Deprem ülkesi olan ülkemizi enkaz haline getiren depremlerin ardından hala yaşanabilecek depremlere karşı hazırlıklı hale gelinememişken, kurumların koordinasyonsuzluğu sürmektedir. Liyakatsiz koşulları gidermek yerine depremzede vatandaşlar seçim ve oy hesapları ile tehdit edilmeye devam edilmektedir.
Afeti nimete çeviren politikalarla Afet Yasası değiştirilerek "Kentsel Dönüşüm Kanunu" yayınlanmış, hemen ardından deprem bölgelerindeki alanların birçoğu rezerv yapı alanı olarak ilan edilmiştir. Tüm yetkiler Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’na verilerek yine plansız, şehircilik ilkelerine ve bilime aykırı uygulamaların hayata geçirilmesi için adımlar atılmış, yalnız deprem bölgesinde değil tüm ülkemizde toplum görülmemiş bir mülksüzleştirme yasası ile karşı karşıyadır.
Bilim ve tekniği dışlayan kentleşme politikaları ve İmar aflarıyla kentleri mezarlığa dönüştürenler hesap vermiş değil. Halkı ölüme terk edenler, ülkemizi koca bir enkaz alanına dönüştürenler halen sorumluluk almadan koltuğu bırakmamak için çabalıyor. Tüm bunlara rağmen halkın dayanışması ve sessiz öfkesi giderek büyüyor ve güçleniyor.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak bilim ve tekniğin ışığında bu öfkeyi halkın yararına dönüştürebilmek için tüm gücümüzle mücadeleye devam edecek, depremi ve diğer doğa olaylarını afete dönüştürenlerin peşini bırakmayacağız.
Kaybettiğimiz tüm yurttaşlarımızın anısına saygıyla..."