İstanbul Modern'in, Renzo Piano imzalı, Karaköy'deki yeni müze binası ziyarete açıldı.
Fotoğraf: Cemal Emden
Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi olarak kurulan İstanbul Modern, Boğaz kenarına inşa edilen 4 no’lu Antrepo binasında 2004 yılında kapılarını açtı. Eski yapıyla aynı konumda olan yeni müze binası Renzo Piano Building Workshop imzasını taşıyor.
İstanbul Modern’in yeni binasının önünde yer alan ve eskiden kamuya kapalı gezinti alanı, ziyaretçilerin Anadolu yakası, Adalar ve Tarihi Yarımada’yı gözlemlemesine olanak tanıyor. Hemen yanındaki Boğaziçi’nin ışıltılı sularından ve ışık yansımalarından ilhamla tasarlanan müze binası, şeffaf zemin kat tasarımıyla, bu kendine özgü alanın niteliklerinden yola çıkarak deniz kıyısıyla Tophane Parkı arasındaki ilişkiyi güçlendiriyor.
Zemin katta yer alan dairesel kesitli kolonlar ve mekanik bacalar bir tür mimari manzara yaratıyor. Tüm bu yapı bileşenlerinin dairesel kesitli olması, ışık ve gölge arasındaki geçişleri yumuşatıyor. Aynı zamanda, açık ve koyu alanlar arasındaki farklılıkların keskin olmaması, aydınlık ve güvenli bir atmosfer yaratmaya katkı sağlıyor.
Zemin kattaki kafe, mağaza, kütüphane, bilgilendirme noktaları ve eğitim atölyeleri için tasarlanan mekânlar, bu kattaki ana lobiyi çevreliyor. Binanın ana kütlesinin altındaki şeffaf cam çit, heykellerin dış mekânda sergileneceği alanların yanında çocuk atölyelerinin kurgulanacağı eğitim atölyeleri için de korunaklı hacimler sağlıyor.
Lobinin merkezindeki büyük açıklıkta yer alan ana merdiven, müzenin kamuya açık alanlarını birbirine bağlıyor. Merdiven, giriş kat lobisinden alt kattaki mezaninde yer alan 156 kişilik oditoryuma ulaşım sağlıyor. Fotoğraf galerisi, kısa süreli sergi salonu ve çalışanların ofisleri ile eğitim ve etkinlik odaları ise birinci katta yer alıyor. Güney cephesinde yer alan restoran, sahip olduğu terasla deniz manzarasına açılıyor.
Üst katlarda yer alan fuaye alanları ziyaretçilere park ve deniz manzarasını bir arada sunuyor. Binanın çevresiyle sürekli görsel etkileşim kurmasını sağlayan pencere açıklıkları, ziyaretçilerin yapıda hareket ederken içerideki konumlarını anlamalarını kolaylaştırıyor.
Koleksiyon ve süreli sergi salonlarını barındıran ikinci kataki fuaye alanından yükselen merdivenin ulaştığı cam hacim, seyir terasına açılıyor. Yapının üstünü tamamen kaplayan sığ su katmanı üzerindeki bu alan, suyun üstündeki kent yansımasıyla yapının hemen yanındaki denizin bütünleşerek bir araya geldiği bir deneyim sunuyor.
İstanbul Modern’in yeni binası, müzenin kurucu sponsoru Eczacıbaşı Topluluğu ve ana sponsoru Doğuş Grubu-Bilgili Holding’in ortak katkısıyla inşa edildi.