SALT'ın üyesi bulunduğu Avrupa Müzeler Konfederasyonu L'Internationale "Sağlıklı bir topluma doğru" başlığıyla ortak bir deklarasyon yayımladı.
Bakım: “İnsanlar ve insan olmayanların hayatı idame ettiren karmaşık ağlarda mümkün mertebe var olabilmesi için dünyanın sürekliliğini sağlayan ve onaran ilişkiler.”
– María Puig de la Bellacasa, 2017
"L’Internationale üyesi müze ve kültür kurumları olarak, Kovid-19 salgını nedeniyle uygulanan tecrit sürecinde önceliğimiz, serbest çalışan ve gelirini veya sağlık hizmetlerine erişimini kaybeden meslektaşlarımızla dayanışmanın yollarını aramak oldu. Yakın gelecek için bakım, destek ve birlikte düşünmeye dayalı bir yol izlemeye; toplumsal ve bireysel refahı da kapsayacak şekilde daha geniş anlamıyla sağlık konusuna odaklanmaya karar verdik. Bugün kurumların, sınırlı kaynaklarının izin verdiği ölçüde sanat ortamını desteklemesi ve kendi alanlarında bağımsız üretim yapanlarla iş birlikçilerine gelecekte ortak çalışma ve çeşitli burs imkânları sunması gerektiğine inanıyoruz. Müzelerin bahsi geçen bütün taraflara yönelik yeterli kaynağı tedarik etmesi mümkün olmadığı için Avrupa’daki merkezî ve yerel yönetimlerden sanatçılar ve kültür çalışanlarına, serbest meslek sahipleriyle sivil toplum kuruluşlarına yaşadığımız olağandışı dönemi atlatabilmeleri için mali katkıda bulunmalarını talep ediyoruz. Süregelen kriz, kültür girişimlerinin çoğunluğunun faaliyet gösterdiği alan olan sivil toplumu en sert şekilde vuracak. Bu çok yönlü taban örgütlenmelerinin zengin dünyasını ayakta tutmak, küresel kültürümüzün geleceği için temel gerekliliklerden biri olacak kuşkusuz.
Mevcut aciliyet hâlinin ötesinde, yarından sonraki gün olarak adlandırabileceğimiz, sanat dünyasıyla dayanışma mesajlarının artık yeterli olmadığı bir zamanın geleceğinin de farkındayız. Dikkatli ve sabırlı bir şekilde yapılarımızı tekrar halkın kullanımına açtığımızda, sağlıklı bir sivil toplumun kendine olan güvenini kamusal düzlemde yeniden inşa edebileceği yerler olmak için yeni bir farkındalıkla çalışmalıyız. Kültür alanındaki kamu kurumları, sanat ve sanatçıların dünyayı başka türlü hayal etme, imkânsızı gerçekleştirmek için zihinsel ve duygusal alanlar yaratma gücünden temel alan büyük bir sorumluluk taşıyor. Dolayısıyla hükûmetlerin; özgürleştirici doğasının yanı sıra karmaşa, belirsizlik ve şüphe içerisinde parçalanmadan yaşamaya katkısından ötürü kültürü, virüs kaynaklı felaketin ortasında bir sığınak olarak görmeye başlaması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu doğrultuda, hükûmetler kadar özel işletmeler ve bireylerden sanat ve kültüre bağlılıklarını tazelemelerini istiyoruz. L’Internationale üyesi ve ortağı kurumlar olarak İstanbul’dan Dublin’e, Madrid’den Varşova’ya, Ljubljana’dan Göteborg’a, Avrupa’nın dört yanında olanların bilincindeyiz. Toparlanmak zaman alacak; geçmişteki normallere olduğu gibi bir geri dönüş mümkün değil elbette. Çoğu temel koşulun artık eskisi gibi işlemeyecek olması, çeşitli riskleri ve şüphesiz birtakım fırsatları beraberinde getiriyor. Bulunduğumuz ülkelerin etkin kültür kurumları olarak, program ve faaliyetlerimizi sivil toplumun talep ettiği ve karşılayabildiği şekilde yeniden düzenleme gereksinimini kabul ediyoruz; ancak, ekonomi, politika ve kültür arasındaki dinamik etkileşimin yeni bir dengeye ihtiyaç duyduğu görüşünde ısrarcıyız. Kâr odaklılık, eşitsizliğe gösterilen kayıtsızlık, gezegenimiz ve yaşam formlarının yok oluşu eskisi gibi süremez. Bir toplum olarak bölünme, kemer sıkma, yabancı düşmanlığı ve çatışma seslerini kendimizden uzak tutmayı seçmeliyiz. Müzelerin bunlar yerine birbiriyle ilişkili, meraklı ve çoğul bir kültürün faydalarını sunması; beden, zihin ve ruh bakımından sağlıklı bir toplumun oluşumuna katkıda bulunması gerekliliğinin altını çiziyoruz.
L’Internationale, modern sanatın sömürgecilikten gelen temelleri ve evrenselci hırslarını eleştirirken bir yandan da özgürleştirici geleneklerine bağlı olan kurumlardan oluşuyor. Şu günlerde foyası iyice belli olan, kendine fazla güvenli ve hâlinden memnun bir küresel ekonomik düzenin bastırdığı sesleri dinlemek ve onlarla diyaloğa girmek istiyoruz. Bu zamanı, kurumlarımızı meydana getiren tarihî ve jeopolitik varsayımları yeniden yorumlamak ve 1989 çevresindeki dönüşümlerden bu yana öğrendiklerimizden yeni olasılıkların ortaya çıkmasına vesile olmak için kullanma niyetindeyiz. Her şeyden de önemlisi, karşılıklı güven ve ilişkiye dayalı bir toplum için gerekli “hayatı idame ettiren karmaşık ağlar” oluşturmada sanatın ve kültür kurumlarının olumlu bir rol oynadığı, sürdürülebilir ve demokratik nitelikte ortak bir geleceği şekillendirme uğraşısının parçası olma amacımızı ısrarla yineliyoruz."