Nöromimari Serisi, Vadi Yayınları’ndan Çıktı

mimarizm.com / 09 Mayıs 2023
Elif Sözer'in Nöromimari Serisi Vadi Yayınları’ndan yayımlandı.

Yüksek İç Mimar Elif Sözer; mimarlık ve sinirbilim disiplinlerini multidisipliner bir anlayışla ele aldığı, mekânı kurgularken insan öznesinin mekânla ya da mimari yapıyla olan interaktif etkileşimini çözümlemeye çalışan Nöromimari paradigması üzerine kaleme aldığı kitaplarını anlatıyor:

Nöromimari Paradigması, mekânı kurgularken insan öznesinin mekânla ya da mimari yapıyla olan interaktif etkileşimini çözümlemeye çalışır. Öyleyse mimari mekân kavramını ele alırken aynı zamanda “İnsan nedir?” sorusunun cevabını irdelemek gerekmektedir. Bildiğimiz gibi felsefeden, teolojiye, sanattan sosyal bilimlere, edebiyattan davranış bilimlerine, sinirbilimden teknolojiye kadar insanın var olduğu her alan esasında birbiriyle ilişkilidir. Dış dünyayı tasarlayan mimar, iç dünyasından haberdar olmalıdır. Ayrıca disiplinler arası sınırların kalktığı bu çağda multidisipliner bakış açısının geniş çerçevesi büyük resmi görebilmeyi ve yeni metodojiler üretebilmeyi olanaklı kılar. İlaveten felsefesi, şiiri, sanatı, edebiyatı kısacası ruhu olmayan bir disiplinin, hayatın içine katılmayan bilimsel bilginin, -teknik ya da mekanik değer taşısa da- yaşama katkısı sınırlıdır. Bundan mütevellit insanı mekân bağlamının içinde biyolojik, bilişsel, sosyal ve tinsel bir varlık olarak ele almak bir gerekliliktir.

Daha açık ifadesi ile insan beyninin yapısal ve kavramsal muhteviyatının çevresel faktörlerle etkileşim halinde oluşu mimarlık ve sinirbilim disiplinlerini holistik anlamda ele almamızı zorunlu kılar. Şöyle ki; binalar insan beyninin ürünüdür. Beyin ve bedenler, binalarda günlerinin ortalama %87'sini harcarlar. Bu süre zarfında mekânla insan arasında interaktif bir iletişim gerçekleşir. Birey, iletişimi bilinç düzeyinde monolog olarak değerlendirse de esasen bilinçdışı düzeyde bu iletişim tam anlamıyla diyalogdur ve mekân ciddi anlamda bireyi yönlendirir. Başka bir ifade ile mimarlık disiplini bütün yönleriyle yapıları tasarlar ve inşa ederken aynı zamanda insanın yaşamına ait tüm fenomenleri de yeniden tasarlar ve şekillendirir.

Mimarların mesleki öndeyileri ve sinirbilimcilerin kanıta dayalı verilerinin ortak muhteviyatta değerlendirilerek bu doğrultuda tasarım kriterlerine uygun alanların oluşturulması insan ve mekân arasındaki iletişim dilini doğru biçimde kurgular. Nöromimari paradigması; inşa etme sanatının renk, doku, biçim, ses, ışık gibi araçlarla tetiklenen ruhsal-davranışsal etkilerini araştırmayı ve bu doğrultuda tasarımlar yapmayı hedefler. İşte bu noktada; sinirbilim araştırmaları sonucu elde edilen veriler mimarlar tarafından kullanılarak arkitektonik fenomenlere yansıtılacaktır. Sinirbilim ve nöropazarlama verilerinden yola çıkarak; beynin duyu, algı, bilinçdışı sistemlerini, duygusal ve davranışsal dışavurum biçimlerini, karar verme süreçlerini öğrenmek; sosyo-kültürel alt yapı, inanç gibi değerleri dikkate almak, yapay çevreyi kurgularken doğal çevreye saygı duymak, sürdürülebilir mimarlık anlayışına sadık kalarak ve doğa-insan arasındaki bağı koparmadan yeni teknolojilerden de faydalanarak tasarım konseptini oluşturmak, Nöromimari Paradigması’nın temel felsefesini oluşturmaktadır.

Bu bağlamda Nöromimari serisinin ilk kitabı olan Algı Oyunları’nda Duyu-Algı-Mekân ilişkisini, duyuların fizyolojisini ve algıya dönüşme süreçlerini ele alırken aynı zamanda paradigmanın fenomenolojik alt yapısını ve temel diyalektiğini oluşturmaya çalıştım. Felsefe, psikoloji ve sinirbilime ait verileri, mimari mekân kavramı ile harmanlarken insanın ontolojik ve ontik bütünlüğünü de göz önünde bulundurdum. Özellikle bireysel fenomenlerin algı üzerindeki etkisi, bireyin öznelliği söz konusu olduğunda indirgemeci yaklaşımların ya da genellemelerin veya cookie cutter tasarım anlayışının ne denli yanıltıcı olabileceğini vurguladım. Mekân algısı ve mimari mekân kavramlarına değinerek bir mekânda kullanılan renk, doku, form, ışık, müzik gibi öğelerin insanın ruhsal ve davranışsal dışavurumlarına etkisine giriş yaptım.

Üçlemenin ikinci kitabı olan Beyin Sohbetleri’nde sinirbilim ve nöropazarlama araştırmaları ışığında yapısal ve kavramsal beyni ele aldım. Felsefeden modern sinirbilime, sosyal bilimlerden davranış bilimlerine, bilinçdışı, hormonlar, somatik imleç, epigenetik faktörler, anılar, travmalar, inanç, kültür gibi insana ait tüm fenomenlerin insanın duygusal ve davranışsal dışavurumdaki etkilerine, karar verme süreçlerine dair verileri mimarlık fenomenolojisi bağlamında irdelediğim bu kitapta konuları mizahi ve kendi deneyimlerimden oluşturduğum pasajlarla pekiştirdim.

Nöromimari serisinin son kitabı olan Metamorfoz’da sinirbilim ve mimarlık disiplininin holistik anlamda ele alınmasının gerekliliğini, nöromimarinin tarihçesini, dünyada yapılan uygulamaları ele aldım. Bu bölümde sosyal içerikli ve farklı disiplinlerce ele alınan konuları bağlantılandırarak tüm bunları nöromimari paradigmasına entegre ettim.

“Mimari mekân, hastalıkların iyileşme süreçlerine katkı sağlayabilir mi?”, “Nosebo Hastaneler”, “Hortikültürel terapi”, “Zenginleştirilmiş çevre”, “Biyofilik-biyomimetik tasarım” gibi konularla sosyal alanlar ve özellikle sağlık sektörü için yönlendirici nitelikteki araştırmaları ve mesleki deneyimlerimi paylaştım.

Ayrıca bu kitapta multidisipliner bakış açısının yansıması olarak geliştirdiğim Nöromimari Paradigması’nın terminolojisini açıklayan pasajlara yer verdim. Örneğin “Plasebo- Nosebo Mekân” kavramları beklentinin gücünün mekândaki yansımasıdır. “Giydirilmiş Biliş, Teyit Önyargısı veya Halo Etkisi” mekânda insanların duygu ya da davranışlarını yönlendirebilir. “Otistik Mekân”, dijital çağda gelişen Sosyal Otizmi ve şiddeti tetiklerken, “Empatik Mekân ve Terapötik Mekân” ise insanın duygusal ihtiyaçlarını dikkate alarak ruhsal problemlerini mekânsal unsurlar kullanarak sağlayabilir. “Mekânın Ostensif Anahtarları” mekânsal fenomenlerin prozodal etkisini kullanarak göndermelerin ve çağrışımların gücünü arttırabilir.

“Mimarlar ve sinirbilimciler neden birlikte çalışmalıdır?” sorusunun cevabını verdikten, mimarinin retoriğini irdeledikten ve “Nöromimari tasarım yöntem önerisini” sunduktan sonra nöromimarinin ülkemizde neden elzem olduğunu anlattım.

Kitaplarda farklı disiplinlere ait tüm bilgileri, mimarlık disiplinine entegre ederek ele aldım. “Mimari yapı, beynin otomatik pilottaki davranışlarını değiştirebilir ve insanları daha sağlıklı davranmaya teşvik edebilir mi? Mekânlar, öğrenmeyi, iş bölümünü teşvik edebilir mi? Mekânsal fenomenler insanı gençleştirebilir mi?” Mekânsal öğeler bilinçdışı davranışları tetikler mi? Mimarlar sosyalleşmeyi ve mutluluğu artıran mekânlar ve şehirler yaratabilir mi? Tasarım öğeleri suçluluk düzeylerini düşebilir mi? Mimari yapı beynin yapısını değiştirebilir mi? Mimari mekân iyileşme süreçlerine katkı sağlayabilir mi?” gibi soruların cevapları araştırdım.

Dış dünyanın tasarımı ve inşası, insanın iç dünyasını inşa eden duygu, değer, imgelem ve düşünsel varoluşunun yansımasıdır. Nöromimari paradigması kapsamında sunduğum varoluşçu mimari anlayışı, “öz yolcusunun” tinsel, bilişsel ve nesnel etkileşimini irdeler. Bundan mütevellit kitaplarda diyalektiğin yanı sıra yer yer içsel yolcuğuma ait pasajlara da yer verdim. Varoluş anlamımı ararken farkındalıklarımın okuyucumda aksedebilmesini diledim.

Öte yandan dünyada Nöromimari araştırmaları hız kazanırken ülkemizde de bu alana çok büyük ihtiyaç duyulmaktadır. Nöromimari kitap serisi bu alanda araştırma yapmak isteyen mimarlık ve iç mimarlık öğrencilerinin kaynak ve yöntem eksikliğini gidermek ve paradigmanın temel felsefesini oluşturmak üzere kurgulanmıştır.

Türk Mimarlık literatüründe tarafımdan ilk kez kullanılan Nöromimari Paradigması; sadece mimarlık, iç mimarlık fakültelerinde değil, sinirbilim, sosyoloji, psikoloji, felsefe alanlarına da katkı sağlayacak, teorik bilgiler ışığında pratikte de uygulanabilir bulguları içermektedir.

 

*

Elif Sözer Hakkında

1975 yılında Rize’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Rize’de tamamladıktan sonra 1993 yılında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümüne başladı. 2000 yılında Bilkent Üniversitesinden mezun oldu. Mezuniyetinden sonra iki yıl kadar özel bir okulda öğretmenlik yaptı. Daha sonraki yıllarda çeşitli firmalarda iç mimar olarak görev aldı. 2015 yılında ise Karabük Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans eğitimine başladı. 2020 yılında “Nöromimari Yaklaşımı ve Hastane Yapılarındaki Mekânsal Ögelerin Kullanıcılar Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi” tezini tamamladıktan sonra Yüksek İç Mimar olarak mezun oldu. 2010 yılından bugüne kadar serbest zamanlı iç mimar olarak mesleğini sürdürürken, aynı zamanda Nöromimari araştırmalarına devam etmektedir.


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :