Rüya Gibi Bir Deneyim: Olimpos Sergileri II: Peyzaj

mimarizm.com / 07 Haziran 2021
Taner Ceylan'ın, "Yapıtların içinden çıkıp mekana taşan, sonra da bedenler üzerinden ruhlara işleyen bir deneyim" olarak tanımladığı "Olimpos Sergileri II: Peyzaj"ı, Küratörü Taner Ceylan ve tasarımını üstlenen FIELDS'ten dinledik.

© FIELDS

Taner Ceylan küratörlüğünde gerçekleşen Olimpos Sergileri'nin ikincisi, "Peyzaj" temasıyla Zülfaris Kraköy'de ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. Binanın inşaasından beri onunla birlikteymiş gibi bir bütünlük havasındaki serginin tasarımı FIELDS'e ait. Mevce ve Eren Çıracı tasarım sürecini, Taner Ceylan ise sergi hakkındaki ayrıntıları paylaştı.

Olimpos Sergileri II: Peyzaj, 11 Haziran Cuma gününe kadar gezilebilir.

© Reha Arcan

Bir İç Mekan Peyzajı
(FIELDS, Mevce-Eren Çıracı)

Taner Ceylan ile serginin tasarımı ile ilgili konuşmaya başladığımızda bize serginin, mekan ve sanat eserleriyle birlikte konunun ruhuna uygun bir atmosfer yaratmasını istediğini söyledi. Mekanın ve tasarımın kendini geri çektiği, dört beyaz duvardan ibaret geleneksel bir sergi yapmayacaktık. Mekan olarak eski bir sinagog olan Zülfaris Karaköyü seçerek kendisi ilk adımı atmıştı zaten.

© FIELDS

Serginin konusu peyzaj resimle ilgili olduğu kadar özellikle 18. yüzyıldan itibaren bahçecilik ve mimarlıkla yakından ilgili olmuş bir kavram. Peyzaj bir kelime olarak doğal bir manzaranın resmini anlatırken uzun doğa yürüyüşlerinin moda olduğu 18. yüzyılda doğal manzara, sürekli mekansal bir deneyimden çok resim sanatına ait bir kompozisyon, adeta bir dizi çerçevelenmiş an olarak anlaşılıyordu. Bu bağlamda peyzaj kavramı resim ve mekan arasında tarihsel bir ilişkiyi barındırıyor.

© FIELDS

"Peyzaj kavramı resim ve mekan arasında tarihsel bir ilişkiyi barındırıyor."

Lorrainin 17. yüzyılda yaptığı manzara resimlerine yerleştirdiği küçük mabedler, antik harabeler, 18. yüzyıl peyzaj mimarlığının da bir parçası olmuştu. Türkçeye "ahmaklık" olarak çevrilebilecek, ingilizcede folly” olarak adlandırılan, kimi zaman bitmiş kimi zaman harabe gibi yarım kalmış bırakılan bu küçük yapılar özellikle İngiliz bahçelerinde topoğrafyaya serpiştiriliyordu. Belirli bir işlevi olmayan ve ufak antik mabedleri çağrıştıran bu yapılar Olimpos Sergileri 2nin de ilham kaynağı oldular.

© FIELDS

Serginin keskin çizgileri olmayan rotasını Zülfaris Sinagogu içinde bir gezinti, sergi ünitelerini ise bu gezinti içerisinde sanat eserleriyle birlikte deneyimlenecek pavyonlar, bir iç mekan peyzajının follyleri olarak düşündük. Bu pavyonlar kimi zaman gezintiye çıkmış olanları bir resimle başbaşa bırakıyor, kimi zaman serginin diğer anlarını, binayı ve eserleri manzaraya açılan bir pencere gibi çerçeveliyorlar.

© FIELDS

Pencere ve çerçeve bu küçük pavyonların tasarımında özellikle öne çıkan iki kavram oldu. Pencere; manzaraya, yani dış dünyaya açılan bir geçit olduğu kadar bir iç dünyanın da var olduğunun ifadesidir aynı zamanda. 19. yüzyıl sembolist resminin de konularından biri olan bu durum, yüzeylerin bir araya gelmesinden oluşan sergi pavyonlarının içi ve dışıyla ilgili bir deneyime dönüşüyor. Pavyonları sergi rotası içerisinde yoğunlaşma anları olarak da düşünebiliriz. Bu yoğunlaşma sözkonusu mekanların içinde sanat eserlerinin deneyimlenmesiyle ilgili olduğu kadar kişinin kendisiyle başbaşa kalmasıyla da ilgili. Bu bağlamda bu pavyonlar ilham aldıkları 18. yüzyıl follyleri gibi tam bir tarifi olmayan, kişinin hayalgücüne bırakılmış yerler.

© FIELDS

© FIELDS

Bazı sergi üniteleri ise iki ya da üç boyutlu çizgisel çerçevelerden ibaret. Bu çerçeveler sinagogun boşluklarını, duvar bezemelerini çerçeveleyerek mekanın kendisini aktive ediyorlar. Bu ünitelere ince çelik tellerle sabitlenen eserler adeta ünitelerden bağımsız, mekanın boşluğunda, duvarların önünde havada asılı kalıyorlar. Eserler duvarın patinası üzerinde yeni bir katmana dönüşüyorlar. Patinanın katmaları gibi sergi de sanat eserlerinin, sergi ünitlerinin ve mekanın kendisinin oluşturduğu çok katmanlı bir deneyime dönüşüyor.

© FIELDS

"Pekâlâ ruhların ve ruh hâllerinin de birer peyzajı söz konusu olabilir.

Güzelliğin olduğu kadar çirkinliğin, nefretin olduğu kadar sevginin ve aşkın peyzajından söz edilebilir. Sanırım belli bir mesafeden bakınca her şey bir manzaraya dönüşüyor: Mesele mesafeyi koyabilmek. Maldivler'de bir kumsalı da seyrediyor olabilir insan, bir yanardağ patlamasını ya da yanan ormanların alevlerini de...

                         İlk ama ilk aşkını hisseden bir ergenin kalbinin manzarasını, ya da gerçekten ruh eşini kaybetmiş yas tutan bir kalbin mazarasını hayal etmek  mümkün."

Taner Ceylan, Olimpos Sergileri II: Peyzaj sergisine eşlik eden kitabın önsözünden...

Taner Ceylan; birincisini "Portre", ikincisini ise "Peyzaj" temasıyla gerçekleştiridiği Peyzaj Sergileri'nin tema ve sanatçılarının belirlenmesi ile başlıyor, sergiye ait ayrıntıları anlatmaya:

Olimpos Sergileri sanat tarihinin temel konuları etrafında şekillenen bir proje. Portre ile başladık, Peyzaj ile devam ediyoruz. Sonraki dudaklarımız Enterior (iç mekan), Natürmort ve Figür olacak.

Sanatçı seçimlerimin bir yöntemi yok. Çok farklı yollarla karşılaştığımız sanatçılar; kimileri sanat fuarlarından, kimileri öneri üzerinden veya bana dosyasını ulaştıran arkadaşlarım oluyor. Sonra bir yıllık bir süreç başlıyor belirlenen konu etrafına çalışmalarını şekillendiriyoruz. Belli bir sanat eğitimi kriterim yok. Sahicilik, samimiyet ve emek en dikkat ettiğim etkenler.

© Reha Arcan

© FIELDS

Sergi mekanları olarak tarihi yapılar kullanılıyor. İlk sergide Cihangir'deki Sadık Paşa Konağı, Olimpos Sergileri II: Peyzaj'da Zülfiras Karaköy tercih edilmiş.

Mekan seçimleri benim son 30 yıldır deneyimlediğim beyaz küp/white cube', galeri etkisinden kurtulmaya çalışmak aslında. Tarihi mekanlarla işlerin oluşturduğu sinerji galerinin tersine yeni bir dilin ortaya çıkmasına neden oluyor. Tabii en büyük handikapı; mekana çivi dahi çakamıyorsunuz. Bu nedenle mimarlarla çalışıyoruz.

FIELDS ile uzun bir süreç atlattık. Serginin genel atmosferi, teması ve ruhu üzerine ciddi bir çalışma yürüttüler. Hem tapınak duygusunu artıran ögeler hem de klasik peyzaj resimlerinde ve bahçelerinde kullanılan ögeler yarattılar. Ve bunları fonksiyonel hale getirip işleri sergileme birimleri haline getirdiler. Birlikte keyifle çalıştık, katkıları çok kıymetli.

© Reha Arcan

Taner Ceylan; her detayıyla özenle ilgilendiği, her metrekarede göze çarpan sergisi hakkındaki sözlerini şu şekilde tamamlıyor:

Rüya gibi bir deneyim alanı yaratmak istiyorum. Yapıtların içinden çıkıp mekana taşan, sonra da bedenler üzerinden ruhlara işleyen bir deneyim. Koku, ışık, renk... Tüm duyuları harekete geçiren... Bunu da belli bir sıra ve adapla yapmaya gayret ediyorum.

Her sergide; hem yayına, hem mekan tasarımına, yarattığı atmosferin her detayına özenle çalışıyor, izleyiciye hissedeceği bir deneyim yaşatmayı arzuluyorum.

© Reha Arcan


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :