Başımıza gelen hemen her şeyin bizim ‘büyük talihsizliğimiz'in sonucu olduğuna, dünyada yalnızca bizim benzer dertlerimiz olduğuna inanmak, sanırım genel bir yapısal sorunumuz. UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde İstanbul'un yerini kaybetmesine ilişkin tartışmalar, Four Seasons inşaatının başlatılması ve devam ettirilmesini takiben yankı bulan ‘koruma' münazaraları ve bundan önce yaşanmış ve yaşanmaya devam edecek her türlü kentsel-tarihsel alan tartışmasında rastladığımız bu tavır, konuşmaları bir noktaya götürür ve tıkar: Biz tarihimize sahip çıkmıyoruz, ama yabancılar öyle mi?! Ne var ki, açığa çıkması, ciddiye alınması ve tartışılması gereken tarihsel kent mekanı-çağdaş tasarım tartışmaları hiçbir zaman bizim tekelimizde değildi. Tarihi eser koruma ve restorasyon, doğruları, yanlışları keskince yazılabilecek bir bilgi alanı olmadığı sürece de olmayacak. Tüm bunlar, İstanbul'un Dünya Mirası listesinden çıkarılmasına neden olan süreçleri haklı çıkarmaz. Yalnızca, formülize edilemez bir pratik ve bilgi alanı olarak korumanın beraberinde gelen sorunları olağanlığı çerçevesinde eleştirmemizi sağlar. İşte size bir örnek :
Hong Kong bir tür gökdelenler ormanı, dolayısıyla mimar ve korumacıların, Hong Kong'da yapılacak yüksek bir yapıya karşı çıkmaları şaşkınlıkla karşılanabilir. Fakat yerli, kar amacı gütmeyen bir organizasyon tarafından ‘tutulan' İsviçreli firma Herzog & de Meuron'un, kent merkezindeki eski Merkez Karakolu Dönüşüm Projesi böyle bir zorlukla karşı karşıya. Mimarlık bürosu tarafından bir sanat ve kültür kompleksine dönüştürülmek üzere renovasyonu ve restorasyonu tasarlanan yapının şeması, uyanan tepki üzerine rafa kaldırıldı. Olaya müdahale eden AIA (Amerikan Mimarlar Derneği) Hong Kong şubesi , önümüzdeki hafta tartışmalı proje konusu üzerine bir charette açarak muhtemel proje alternatiflerini sunacak.
Hikaye ise şu: Şehrin merkez finans bölgesinde yer alan 3.6 hektarlık Emniyet Müdürlüğü arazisinde yer alan duruşma yapısı, nezarethaneler ve hücre blokları 2006 yılında boşaltılmıştı. Hong Kong Jokey Kulübü Bağış Vakfı ise Hong Kong belediyesiyle kıran kırana bir pazarlık içinde. 1.8 milyon dolara belediyeden satın aldığı yapı bloğu alanı için ‘adapte edilmiş yeniden işlevlendirme' başlığı altında bir proje hazırlatan kurum, yenilenen bölgeye kültürel ve ticari işlevler yükleyeceği gibi, koruma amacı da güdülüyor.
Kulübün başkanı William Y Yiu , böylesi bir projenin amacının, bölgenin tarihsel değerini arttırmak olduğu üzerinde duruyor. "Tarihsel değeri korumak fiziksel varlığını genişletmekle mümkün olabiliyor. Bölgenin kültürel önemini de dikkate alarak bu kültür varlığının değerini yenileyerek, restore ve rehabilite ederek ve en önemlisi şehre entegre ederek koruyacağız."
Bu noktada iş Herzog & de Meuron 'a düşüyor ve kompleksteki yapıların neredeyse hepsini koruyarak binaları birleştirecek ve hatta çevresiyle bağlantılandıracak yeni strüktürler için kollar sıvanıyor.
Bu eski ‘yasak bölge'nin yeniden hayata geçirilmesi aşamasında, mimarın hayalgücü devreye girdi ve programda yer alan 500 kişilik oditoryum, resital salonu, tiyatrolar, iki sinema, galeri, çok amaçlı bir sergi salonu ve gözlem kulesi gibi işlevleri de kapsayacak yeni bir strüktür önerildi: Yapılaşma bölgesini saracak bir tür iskelet kulesi. Kulenin, doğru bir manzara konumlanmasına sahip olabilmesi için, en yakın komşusu olan 38 katlı bir ofis binasının üstünden yükselmesine karar verildi.
Yapının ağırlığı, dantelvari strüktür sayesinde, yüksekliğine oranla son derece az olacak. Jacques Herzog, "Bu kültürel alanların dışarıdan algılanabilmesi ve artık davetkar mekanlar olduklarının anlaşılabilmesi için, onu çevreleyecek yeni yapının tamamen şeffaf olmasını istedik" diyor. Eski Merkez Karakolu'nun yalnızca küçük bir bölümünün olduğu gibi korunacağını dile getiren Herzog, bu kısımların yapı kompleksinin tarihini anlatan işlevlendirmelere tabi tutulacağını, geri kalan yapıların ise halkın eğlence ve rekreasyon amaçlı yararlanabileceği yerler olması gerektiğini vurguluyor. "Eğer tüm bölgeyi olduğu gibi bırakacak olsaydık, Hong Kong'un tamamını bir müzeye çevirebilirdik. " Mimar, bu transparan yüksek katlı yapının, dikenli teller ve taş duvarlarla bezeli içeriğiyle dinamik bir kontrast yaratacağını belirtirken, bu elemanların yeni projenin peyzaj şeması için korunacağını sözlerine ekliyor.
Pierre De Meuron, ‘yaşam sevincinin manifestosu ' olarak nitelendirdikleri projenin ele alınışında, dört yaklaşım üzerinde durduklarını belirtiyor:
1. Tüm tarihsel yapıları 'müdahale etmeden koruma' programının, yapı kompleksinin yeniden canlandırılmasına hizmet etmeyeceği için en kötü tercih olacağına karar verildi.
2. Tüm zemin katı yeni planlama ve işlevlendirme için en verimli şekilde kullanmak; fakat böyle bir konseptin de, yapı yüksekliğini düşürecek olmasına rağmen, rekreasyon alanlarını ortadan kaldıracağı düşünüldü.
3. Yeni mekanları toprak altı kotlarına taşımak; toplamda çok daha pahalıya mal olacağı ve tarihi yapı bölgesinde binaların temellerine zarar verme riski bulunduğu için bu seçenek de elendi.
4. 160 metre yüksekliğinde bir yapı inşa etmek; mimarlar için zemin kattaki mekanları koruma imkanı verdiği için en mantıklı çözüm olarak bellendi.
Fakat maalesef yapının 130 ila 160 metreye çıkan yüksekliğini, tüm şeffaflık adına yapılan tatavalar ve süreç açıklamaları kurtaramadı. Mimarlık ve kent eleştirmenleri, böylesi yüksek bir eklentinin uygunsuz kaçacağı görüşündeler. Heritage Hong Kong başkanı Margaret Brooke, kulenin tarihi mirası yok edeceği görüşünde. "Biz, yapının daha önce asla olmadığı bir şeye dönüştürülmesi fikrine baştan beri karşıyız. Burası, denizler aşırı mimarların gövde gösterisi yapacağı yer değil " diyerek tepkisini veriyor.
Bu argümanın gerçek hedefleriyle hiç ilgisi olmadığını söyleyerek cevap veren De Meuron ise, "Mimarın bunu ‘yalnızca kendisi' için yaptığına inanmak saçmalık! Bir projenin kabul edilmemesinden kötü ne olabilir?" diyor ve ekliyor: "Normalde düşey büyüklükler daima ‘başkaları' veya ‘bir takım' için düşünülür ve gerçekleştirilir. Biz bu projede yüksekleri herkese açmayı hedefledik; insanları düşeyde hareket etmeye, ‘yukarı çıkmaya' teşvik etmek istedik."
Projenin fikir sahibi olan Jokey Kulübü ise, niyetleri ve fikirleri konusunda son derece açık. Mevcut suçlama ve engelleme girişimlerine anlam veremediklerini belirten yetkililer (sanırım bu açıklama özellikle bize hiç yabancı gelmeyecektir), böylesi bir yeniden geliştirme projesinin başarılı bir şekilde toplumun değerli mirasını çağdaş mimarlıkla bir potada eriteceğini ve böylelikle Hong Kong için hem toplumsal bir etkileşim alanı hem de yeni bir kentsel ikon yaratılacağını söylüyorlar. Korumacılara karşı sundukları savunma ise şöyle: "Viyana Dünya Mirası ve Çağdaş Mimarlık Bildirisi açıkça belirtmektedir ki, tarihsel bölgelerde gerçekleşen çağdaş mimarlık karşılaşmaları, kentsel gelişim dinamiklerine bir cevap niteliği taşıdığı gibi, sosyo-ekonomik değişimleri ve büyümeyi, kalıtsal kent peyzajına olağan bir şekilde saygı göstererek dönüştürmek için gereklidir. "
Aslen kulübün niyetlerinin son derece iyi olduğu ve bu projenin gerçek bir sivil girişim ruhu taşımasını istediklerine inanmak mümkün. Kulübün Aralık ayı boyunca söz konusu eski Emniyet Müdürlüğü'nü yenileme projesine ilişkin olarak düzenlediği sayısız atölye, sempozyum ve sergi, gerçekleştirilecek mimarlık ürünün kamusallaşmasının önünün açıldığına işaret ediyor. Kurumun bu yündeki çabaları gerçekten de takdire şayan. 2006 yılının ortalarında, henüz projelendirme aşamasına geçilmeden önce, yalnızca konsepti oluşturulmuş proje hakkında bir anket düzenleniyor . Yeni Emniyet Müdürlüğü bölgesini nasıl görmek istedikleri sorulan Hong Kongluların çoğunluğu bölgenin, bir ailenin tüm gününü geçirebilmesi için yeterli çeşitlilikte işlev ve potansiyel barındırması gerektiğini söylüyor. Ankete katılanların %90'ı, yeni projede yeterli miktarda yeme-içme fasilitesi bulunmasını beklediklerini, yine %90'ı ‘yasak bölge'nin bir kültür kompleksine çevrilmesi fikrine sıcak baktıklarını ve %76'sı bu kompleksin Hong Kong'un landmarkı haline gelmesi gerektiğini belirtiyor.
Fakat kamusal destek tek başına projenin küçük çaplı bir kıyamet koparmasına elbette engel olamıyor.
Jokey Kulübünün önümüzdeki Nisan ayına kadar kamu görüşlerini toplamak ve yapının son tasarımını belirleyerek kamuoyuna açıklamak zorunluluğu mevcut. Sonrasında proje, yerel yönetime giderek onay için masaya yatırılacak. Organizasyon, projeye 230 milyon dolar harcamaya hazırlanıyor. Fakat kulübün yöneticileri şimdiden, H&dM kulesinin reddi durumunda projeyi olduğu gibi iptal edeceklerinin sinyallerini veriyorlar. Bu arada AIA Hong Kong , projenin akıbetine etki edebilecek bir charette düzenleyerek, yapının tarihsel içeriğini daha fazla dikkate alan alternatifler çoğaltmaya çalışıyor.
Polis Merkezi'nin uzun bir geçmişi var. 1860'larla 1900'ler arasına tarihlenen duruşma salonları ve nezarethaneleri iyi korunuş durumda ve pek çok Antik Yunan ve Klasik etkileşimli Neo-klasik mimari öge içeriyorlar. Hücre blokları ise modern Çin'in kurucusu Sun Yat-sen gibi ünlü politik aktivistlerin yargılanma süreçlerinin tanığı olarak ayakta duruyorlar.
Yerli mimar ve korumacılar, yapı bütününün canlandırma projesinin mümkün olduğunca az müdahale içermesi gerektiğine inanıyorlar. Fakat meselenin bir de şu cilvesi var: Ocak ayında Birleşmiş Milletler Kültürel ve Bilimsel Eğitim Organizasyonu, projeye göz kırpan Hong Kong belediyesini, ‘çağdaş mimarlığın tarihsel söylev ile karşılıklı birlikteliği' için Mükemmellik Ödülü 'ne layık görmüştü. Kurumlar arası ağız ve fikir birliği beklentisi, Hong Kong semalarında da boşa çıkıyor.