"İdeal Proje Diye Bir Şey Yoktur"

mimarizm.com / 10 Aralık 2007

 

25 Eylül 1928'de Brezilya'nın Esp'rito Santo eyaletinde doğan Rocha, 30'lı yıllarda ailesiyle birlikte Sao Paulo'ya taşındı. Mazkenzie Mimarlık Okulu'ndan 1954 yılında mezun oldu. Sao Paulo atletizm kulübünün spor alanı inşasına ilişkin açılan ulusal yarışmadan aldığı birincilik ödülü Mendes Da Rocha'nın ülke çapında tanınmasına yol açtı.

1969 yılında Japonya - Osaka'daki  Expo'70 için Brezilya pavyonunu tasarladı. 1971 yılında Centre George Pompidou için açılan yarışmada finalistler arasında onun da ismi vardı.

60'lı yıllar boyunca Sao Paulo Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışan Mendes da Rocha, 1969 yılında Brezilya askeri diktatörlüğünün baskıları yüzünden işinden ayrılmak zorunda kaldı. 1980 yılında affa uğrayarak okula geri döndü, 1989 yılında emekli oluncaya kadar ilk günkü heyecanını kaybetmeden öğretmenlik görevini sürdürdü.

 

Cagliari University

En önemli eserleri arasında Sao Paulo'da kısmen toprağa gömülü olarak tasarlanmış olan aykırı bir yapı olan Brezilya Heykel Müzesi, mimariye yaklaşımının simgesi olarak nitelendirilen Forma Mobilya Galerisi, Sao Paulo'nun en eski müzesi olan Güzel Sanatlar Müzesi Renovasyonu ve yine Sao Paulo'nun merkezinde bulunan "Patriarch Plaza" adlı meydan yenilemesi sayılabilir. 2000 yılında Venedik Bienali'ndeki Brezilya pavyonunu tasarlayan Mendes de Rocha; Lizbon Profesyonel Mimarlar Derneği Onur Ödülü, Mies van der rohe Ödülü gibi ödüllerin yanısıra 2006 yılında da Pritzker Ödülü'ne layık görüldü.

 

Conhecimento School Park, 2006, Santo Andre, Brezilya

Son olarak İspanya'nın Vigo Üniversitesi için Teknoloji Kenti ve İtalya Cagliari Üniversitesi öğrenci yurtlarını tasarlayan 79 yaşındaki usta mimarla, designboom internet sitesinin yaptığı söyleşiyi yayınlıyoruz.


Sizin için günün en güzel anı hangisi?

Sonu.

Ne tür müzik dinlersiniz?

Farklı olan herşeyi, ama özellikle caz dinliyorum.  Miles Davis ve Thelonious Monk'a tutkuyla bağlıyım.  Giacomo Puccini'nin Suor Angelica operası için sahne tasarlamıştım. Ve tabii ki, her Brezilyalının günlük yaşantısının parçası olan Brezilya müziğini de dinliyorum.

Başucu kitaplarınız neler?

Birsürü kitabım var, biraz orada biraz burada, her yerde kitap okuyabilirim. En zevk alarak okuduğum şey ise klasik felsefe.

Radyo dinler misiniz?

Bazen.

Mimarlık dergilerini takip eder misiniz?

Etmem.

 

Vigo Üniversitesi Teknokent, 2004, İspanya

Haberleri nereden alıyorsunuz?

Haberler peşimi bırakmıyor ki!  Altı çocuğum var ve her gün taze haberler veriyorlar. Politika genelde korkunç bir şey olduğu için yakından ilgilenmemeye çalışıyorum. Ama yine de geleceğe umutla bakıyorum çünkü bence insanların genel amacı dünyada barışı sağlamak. Fransa'daki son siyasi durumun ve özellikle Fransız Adalet Bakanı Rachida Dati'nin de içinde bulunduğu yeni hükümetin destekçisiyim. Dati, Fransız hükümetinde bu kadar yüksek bir makama getirilmiş ilk kadın ve Müslüman siyasetçi ve bu hareketin Fransız kolonyalizmine karşı eleştirel bir revizyon anlamı taşıdığını düşünüyorum.

Modayla aranız nasıl?

Modayı takip edecek kadar vaktim yok ama sokakta kadınların nasıl giyindiklerini görebiliyorum. Yazları, çiçekli elbiseler giyen kadınlar hoşuma gidiyor. İnsanlar artık ne isterlerse onu giyebiliyorlar, bu bence çok güzel. Ben klasik giyinmeyi tercih ediyorum, mesela spor pantalonlar giymem.

 

Sao Paulo Müzesi, 1993, Brezilya

Çocukken de mimar olmak mı istiyordunuz?

Hayır, hatta hiç düşünmemiştim bile. Gençken gönlümü eğlendirmekle meşguldüm, vaktimi plajlarda geçiriyordum.

İşiniz hakkında diğer mimarlarla tartışır mısınız?

Ben herkesle, her zaman tartışırım ama doğrudan öteki mimarlarla tartışmaktan pek hoşlanmıyorum. Sao Paulo'da haftada birkaç defa gittiğim bir bar var, oralara mimar olmayan normal insanlarla gidiyorum ve bunu daha çok seviyorum.

İyi bir arkadaşınız, stilinizi nasıl tanımlardı?

Mimarlık bir bilgi birikimidir. Ben insanların arzuladıklarını düşündüğüm şeyleri projelendiririm. Olabilecek şeyler hakkında geniş bir hayalgücüm vardır. Kendim için tasarlamam, ya da bir şey yaparken kendi ihtiyaçlarımı öne çıkarmam.

İlk projenizden bugüne, yaptıklarınızda nasıl bir evrim oldu?

Mimarlık için bir evrimden söz edemem çünkü mimarlık her zaman yeni olandır. İdeal projeyi gerçekleştirmek de imkansızdır, mimarlık aynı düşüncenin size sürekli zulmetmesidir. İdeal proje diye bir şey yoktur, her seferinde biraz daha iyiye gitme şansınız vardır sadece.

Sizi etkileyen mimarlar oldu mu?

Tüm farklı mimari maceralardan etkilendiğimi söyleyebilirim. Mesela Stonehenge'i ya da Kahire Piramitleri'ni yapan mimarları seviyorum. Palladio da hoşuma gidiyor, ayrıca büyük saygı duyduğum Luigi Snozzi'nin yakın arkadaşıyım.

Sizi en çok tatmin eden projeniz neydi?

Proje geliştirirken çok sıkıntı çekerim, o yüzden de tatmin olma duygum yok, hayatım böyle geçiyor. Bir proje üzerinde çalışırken büyük bir sıkıntı ve gerginlik hissederim, dolayısıyla tatmin olma duygusu nasıl bir şeydir bilmiyorum.

Kim için bir şey tasarlamak isterdiniz?

Benim, bir şeye başlarken orada ne yapılacağını düşünmeye cesaretim yoktur.  Mesela Calgiari'de ne yapabileceğim konusunda hiç düşünmedim. Proje, mekanla insanlar arasındaki talepten doğdu, yani orada mimarlık halk tarafından yapıldı. Ya da şu anda içinde bulunduğumuz yer eski bir tütün fabrikasıyken şimdi entelektüel sempozyumlar düzenleniyor.  İnsanlar bir mekanı kullanış biçimlerine göre mimarlık yapıyorlar.

Patriarch Plaza & Viaduct do cha, 1992, Sau Paolo, Brezilya
Calgiari'de yaptığınız öğrenci yurdunun yanısıra, yurdun lokasyonu konusunda da fikir verdiniz. Her zaman bu şekilde mi çalışırsınız?

Her zaman, tasarımın bir şeyleri çözme süreci olduğunu düşünürüm, o çözüldükten sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz ama asla da sonu gelmez. Hep, insanların arzuladıkların şeylerin gerçek olduğunu düşünürüm. Projeler de arzulardır aslında, hayata erotik bir açıdan bakıyorum ben de.

Gençlere vereceğiniz tavsiyeler var mı?

Kendimi tavsiye verebilecek kapasitede görmüyorum.

Geleceğin sizi korkutan bir tarafı var mı?

Kendimizi değiştirmeliyiz bence, mesela kadınla erkek arasındaki ilişkiyi düşünürsek bugün kadınların erkeklere oranla nüfusca çok daha fazla olması yüzünden bir devrim yaşanıyor. Toplumun da kadın-erkek ilişkisini yeniden tanımlaması gerekiyor. Geleceğin neler getireceğini kim bilebilir? Ama bence, bu soruyu kendine sormak bile yeterince iyidir. 



 



 


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :