Siyasi parti temsilcilerinin konuşmalarının ardından söz alan Prof. Dr. Zekai Görgülü, yapılan konuşmaların partilerin seçim beyannameleri ve koruma konusunda vaat ettikleri genel politikalar yerine, konuşmacılar özelinde kaldığı eleştirisini dile getirdi.
"Bilim insanları olarak korumaya insan odaklı yaklaşıyoruz"
"Buradaki değerlendirmemizi partilere eşit mesafede bilim insanları olarak yapacağız, konuşmacılarımız öncelikle bunu bilmelidirler. Konuşmacılarımız kentsel gelişme ve kültürel miras bağlamında bütünsel bir planlama ve koruma anlayışından, planlı ekonomi ve planlı kalkınmadan bahsetmediler" diyen Görgülü, planlama ve mimarlık disiplinlerinin ilgilendikleri konular bağlamında siyasetin içinde bulunduğunu fakat kendilerinin uzman ve bilim insanı sıfatıyla konuya insan odaklı bakmak durumunda olduklarının altını çizdi.
Görgülü, konuşmacıların sözlerinden yola çıkarak bulunduğu tespitte, özellikle iktidar partisinin bir popülizm baskısı altında olunduğunu, diğer partilerin de kendilerini bu baskının içinde bulma tehlikelerinin bulunduğunu vurguladı.
Bu olgunun 1980'lerden bu yana görüldüğünü ve planlamanın, bütünlükten yoksun ve isteğe göre biçimlenen bir projeci yaklaşıma kayma durumunun bugün en üst düzeye ulaştığını belirten Görgülü, bir kenti toprak rantıyla büyütmenin ve geliştirmenin kesinlikle başarı olmadığını, bu tür bir gelişmenin tıkanmaya mahkum olduğunun artık herkesçe anlaşılması gerektiğini savundu.
"Kültürel mirası koruma iradesi partileden önce halka bağlıdır"
Görgülü'nün ardından, panelin son konuşmacısı olarak söz alan Doğan Kuban, meslektaşının görüşlerine katıldığını belirterek, konuşmaların geneline ilişkin kısa bir değerlendirme yaptı.
"Bu toplantıyı düzenleyen Europa Nostra ne yapar, herhalde buraya gelen politikacılar bunu hiç düşünmemiş. Europa Nostra, Avrupa'yı tanımlayan mirası koruma konusundaki çabalara yer verir. Bunların başında da fiziksel miras gelir..." sözleriyle konuşmasına başlayan Kuban, Avusturya (Salzburg) ve Fransa (Paris) örneklerinden yola çıkarak, Türkiye'den daha zengin olan bu ülkelerdeki kentlerin tarihi dokularının aynen korunduğuna dikkat çekti.
İstanbul'dan geriye ise bugün çok az şey kaldığını çünkü parti fark etmeksizin tüm politikacıların koruma konusuna duyarsız olduğunu ve halkın da gerekli iradeye bir türlü sahip olamadığını belirtti.
Kuban ayrıca, panele katılan siyasetçilerle mevcut durumun nasıl düzeltileceği ve gelecekte nasıl bir politika anlayışı izleneceği konusunun tartışılamadığından dem vurdu.
Kültürel mirası korumaya yönelik iradenin partilere değil halka bağlı olduğunu özellikle vurgulayan Kuban; "Halk kültürü yok saydı, bu da partilere aynen yansıdı. Demek ki asıl sorun kendimizden başlıyor. Öncelikle politik iradenin kültürel iradeye dönüşmesi gerekiyor" sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.