Delta Mutfak Mobilyası ile Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması'nda birinciliğe değer görülen iç mimar Mert Taş, "engelsiz tasarım" üretmede karşılaşılan en temel sorunlardan birinin, usta-tasarımcı-üretici arasındaki fikir alışverişinde yaşanan engeller ve ortak paydada buluşamama olduğuna dikkat çekiyor.
11. Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması'nın “Engelliler İçin Ev Mobilyası” kategorisinde, Delta Mutfak Mobilyası ile birinciliğe değer görülen Mert Taş ile, engelsiz tasarımlar üretmek üzerine konuştuk. Yürüme engelli bireylerin günlük yiyecek ihtiyaçlarını karşılarken yaşadığı sorunlara çözüm sunan Delta engelsiz mutfak, hem tasarım hem de sosyal sorumluluk bağlamında özgün bir proje... İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin iç mimarlık bölümünden mezun olduktan sonra çift anadal programı kapsamında aynı okulda mimarlık eğitimine devam eden Mert Taş söyleşide ayrıca, çokdisiplinli eğitim hayatının kariyerini nasıl şekillendirdiğini de aktardı.
MOSDER tarafından düzenlenen "Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması" altı farklı kategoriyi içeriyor. Yarışmaya "Engelliler İçin Ev Mobilyası" kategorisinde katılmanızın temel nedeni neydi? Konu/alan olarak neden mutfağı seçtiğinizi de öğrenebilir miyiz?
Engelli bireyler için ev mobilyası üretmenin diğer kategorilere oranla daha büyük bir misyonu olduğunu düşündüğümüz için takım arkadaşım Ayda M. Yedekçioğlu ile seçimimizi bu yönde gerçekleştirdik. Projemizi hayata geçirirken, konuya sosyal sorumluluk bağlamında yaklaştık. Tasarlayacağımız ürünle engelli bireylerin günlük yaşamın içine daha çok girmelerini ve hayatı onlar için kolaylaştırmayı amaçladık. Seçim işlemimiz burada bitmedi çünkü farklı engellere sahip insanlar var. Biz bu engellerin hangisi üzerine çalışacak ve hayatın hangi noktasında hayatlarına kolaylık sağlayacaktık? Bu soruları yanıtlamamız, toplam tasarım süreci olan iki aylık zaman diliminin neredeyse bir ayını aldı. Sonuçta, yürüme engelli bireylerin günlük yiyecek ihtiyaçlarını karşılarken yaşadığı sorunlara çözüm olabilecek bir mutfak mobilyası tasarladık.
"Projenin içimize sinmesinde, tekerlekli sandalyeyi deneyimlemiş olmamız önemliydi"
Türkiye’de yaklaşık 9 milyon engelli bulunmasına rağmen, bu konuda somut proje üreten firma/kurum sayısı oldukça sınırlı. Projenizi hazırlarken hangi kaynaklardan faydalandınız? Referans aldığınız tasarımlar oldu mu? Bu süreçte ne gibi deneyimler kazandınız?
Dokuz milyon engelli bireyin olduğu ülkemizde maalesef yeterli miktarda çözüm odaklı çalışma yapılmadığını görüyorum. Konuyu ele alırken, ülkemizde özellikle engelli kadınların küçük mutfaklarda gündelik işlerini nasıl zorlukla yaptıklarını irdeleyerek işe başladık. Maalesef ülkemizde engelsiz mutfak adına üretilen kaynaklar veya referans alınacak örnekler yok denecek kadar az. Bu yüzden daha çok yabancı kaynak ve referanslardan yararlandık. Uluslararası ölçüler ve normlar konusunda Neufert gibi bir klasiği kullandık. Referans veya örnek üretim anlamında karşımıza hep büyük yabancı firmalar çıkıyor. Bu örneklerde de maalesef farklı özellikler ayrı ayrı kullanılmış ve tasarım kararlarından çok, seri üretimde nasıl kolaylık sağlanacağı düşünülmüş. Bu projenin içimize sinmesinin en önemli nedeni, Ayda ile tekerlekli sandalyeyi deneyimlememiz oldu. Yaşadığımız deneyimler ışığında bu mobilyayı tasarlamamız, hareket kısıtlamalarını anlamamızı ve ölçüler/oranlar konusunda deneyimden doğan fikirlere sahip olmamızı sağladı.
"Engelli bireyin ihtiyaçlarını tek bir ürünle karşılamaya çalıştık"
Delta Mutfak Mobilyası'nı standart bir mutfaktan ayıran özellikler neler? Engellilerin hayatını hangi noktalarda kolaylaştırıyor?
Delta Mutfak Mobilyası’nın en önemli özelliklerinden biri, formunun işlevlerden ortaya çıkmış olması. Engelli bireyin mutfaktaki ihtiyaçlarının tek bir ürünle karşılanması isteğine yanıt vermeye çalıştık. Genel formun tekerlekli sandalye için rahat hareket alanı sağlamasının yanında, özgün bir görüntüye de sahip olmasını istedik. En önemli tasarım kriterlerimizden biri engelli bireyin, tekerlekli sandalyeyi olabildiğince az hareket ettirmesiydi. Bunu kayar kesme tahtaları, süzgeç, rende vb. elemanlarla sağlamaya çalıştık. Aynı şekilde priz, kontrol paneli gibi işlevleri rahat ulaşılabilinen alanlara yerleştirdik. Üst dolapların raylı sistemle çalışmasıyla dikeydeki hareket zorluğunu olabildiğince azaltmaya çalıştık. Bu özelliklerin tümü Delta Mutfak Mobilyası’nın küçük alanlarda da kullanılmasını sağlıyor.
"Üretim konusunda yaşanan sıkıntılardan biri de tasarımcının her şeyin çok kolay üretilebileceğini sanması"
"Engelliler İçin Ev Mobilyası" özel bir yarışma konusu, ancak Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması'nın diğer kategorilerinde olduğu gibi prototip üretimi yapılmıyor. Tasarım süreci bağlamında bunu bir eksiklik olarak görüyor musunuz? Yarışma sonrasında projeyi hayata geçirmek için sizinle iletişime geçen firmalar oldu mu?
Yarışma için tasarladığımız mobilya; alışılagelmiş bir formdan uzak, farklı/yeni üretim teknik ve teknolojileriyle üretilebilecek bir ürün. Bu sebeple maliyet artıyor ve teknik becerilerin üst seviyede olması gerekiyor. Engelli bireylerin azınlık olarak görülüp bu maliyetlerden kaçınılması, maddi beklentiler içine girilip seri üretimden kâr edilemeyeceğinin düşünülmesi, firmaların engelli mobilyası üretmemesinin ardındaki sebeplerden birkaçı. Dokuz milyon engelliye sahip bir ülkede bu tarz projeleri devletin veya sosyal sorumluluk projesi esasında büyük şirketlerin desteklemesi gerek. Üretim konusunda yaşanan sıkıntılardan biri de, tasarımcının üretim yöntemlerini bilmemesi ve tasarladığı her şeyin çok kolay üretilebileceğini sanması. Bu çok rastlanan bir sorun. Çözümün ise, okullarda üretim aşamalarıyla ilgili bilgilerin verilmesinden ve üretim atölyelerinin kurulmasından geçtiğini düşünüyorum.
Diğer bir sorun, üreticinin sınırlarını zorlamaması. Üreticiler, maliyet ve teknoloji eksikliği gibi nedenlerle üretim yapamıyorlar. Bunun yanında ustaların tasarımcılarla çalışmayı reddetmesi de büyük bir sorun. Ortak bir paydada karşılıklı fikir alışverişiyle üretilebilecek nice tasarımın iletişimsizlik nedeniyle üretilmediğini düşünüyorum. Engelsiz mutfak projesi için biz de benzer sebeplerden ötürü üretim yapamadık. Biz bu projeyi bir sosyal sorumluluk projesi olarak görüyoruz ve bunu bu şekilde hayata geçirmek isteyen herkese kapımız açık. Üretilmesi ve geliştirilmesi için her türlü desteğe hazır olduğumuzu söylemek isteriz.
Yeni projeler üzerine çalışırken bu konuda edindiğiniz bilgilerden faydalanıyor musunuz?
Gerçekçiliğinden ve önemli bir ihtiyaca çözüm sunmasından dolayı Engelsiz Mutfak'ın portfolyomdaki yeri ayrı. Bunun en önemli nedeni, üretimi gerçekleştirmeye çok yakın olması ve bunu sosyal sorumluluk çerçevesinde görüyor olmam. Bu projeyi yaptıktan sonra engelli bireyleri daha çok düşünüyor ve engelli dostu yapılar yapmaya çalışıyorum.
"Üretmek kelimesinin tasarım adına çok önemli olduğunu düşünüyorum"
İç mimarlık eğitiminin ardından mesleki kariyerinizi mimarlık eğitimi ile sürdürüyorsunuz. Bu iki disipline ilişkin görüşleriniz neler? Öğrencilere bu konuda ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Öncelikle sevdiğiniz işi yapmak ve eğitimini almak çok keyifli. İç mimarlık ölçeği her zaman daha çok sevdiğim ve daha çok üretimde bulunmak istediğim bir alan oldu. Fakat tasarım genel başlığı altında yer alan endüstri ürünleri tasarımı, iç mimarlık, mimarlık ve kentsel tasarım iç içe geçen disiplinler. Bu disiplinlerden birbirinden bağımsız olarak söz etmemiz zor. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde aldığım tasarım eğitimi de temel tasarım kriterleri üzerinden çokdisiplinli bir şekilde ilerledi. Farklı ölçeklerde kazandığım bilgi birikimini yine aynı şekillerde üretmeye çalışarak kendimi geliştirdim. Yalnızca tasarım dalları değil, mühendislik, sosyoloji gibi dallarda da bilgi birikimine sahip olmanız gerekiyor. Üretmek kelimesinin tasarım adına çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ürettikçe yanlışları daha net görebiliyor, detayları düşünmeyi akıl edebiliyorsunuz. Aynı şekilde üretim yöntemlerini de ürettikçe öğrenip geliştiriyorsunuz. Bu söylediklerim sadece prototip için geçerli değil; çizim-maket gibi tasarım elemanlarını, makaleleri ve eleştiri yazılarını da üretim olarak görüyorum. Bununla birlikte üretim yöntemlerini, teknolojileri takip etmek, yeni akımları ve düşünceleri harmanlamak gerekiyor. Çok hızlı şekilde tükettiğimiz şu dönemde, kalıcı eserler vermek için günümüzün araçlarıyla geçmişin tecrübelerinden yararlanarak üretmek gerektiğini düşünüyorum. Genel olarak sadece aklımda bir fikir var demek yerine, onu nasıl gerçeğe geçiririm diye düşünmek, denemek de bu disiplinlerin bir zorunluluğu. Bir şeyler ürettiğinizde aldığınız keyif de bu işin en değerli kısmı.