Geçtiğimiz mart ayında Şişli’deki Mongeri Binası’nı faaliyete açan Bozlu Art Project’in hikayesini, Galeriler ve Enstitü Yöneticisi Özlem İnay Erten’den dinledik. Nişantaşı’ndaki galeri ile eşgüdümlü işleyen Şişli’deki ‘sanat araştırma merkezi’, aynı zamanda mimar Guilio Mongeri hakkında kapsamlı bir yayının hayat bulmasına da aracı oldu...
* * *
"Sanatın kendi çarkları içinde dönen bir sistem yaratmayı amaçladık"
Bozlu Art Project'in Nişantaşı ve Şişli galerileri arasında nasıl bir etkileşim var?
ÖİE: Bu mekânlar arasında organik bir bağ var. Nişantaşı'ndaki galeri, sanatçılarımızın sergilerini düzenlediğimiz, daha çok kişiye sesimizi duyurduğumuz, belirli bir takipçi kitlesine sahip bir mekân. Sergiler için hazırladığımız kataloglar, belgeseller ve sanatçı konuşmaları ile Bozlu Art Project’in vizyonunu sanatseverlerle paylaşmak istiyoruz.
Her iki mekân da birbirinden besleniyor aslında. Arşiv, dokümantasyon, yayın faaliyetleri bizim için son derece önemli; yaratıcı fikirlere değer veriyoruz. Modern ve çağdaş sanatın önemli isimlerine yer verdiğimiz sergilerde Türk sanatını geniş bir tarihsel perspektifte sunmaya çalışıyor, böylece farklı jenerasyonlardan izleyici ve sanatçıları aynı mekânda bir araya getiriyoruz. Nişantaşı galerimizde yapılan satışlar, yayın faaliyetleri ve kütüphaneye kitap alımı gibi ihtiyaçlar için kaynak sağlıyor. Holdinge bağlı kalmayıp, sanatın kendi çarkları içinde dönen bir sistem yaratmayı amaçladık.
Sanatçı Konuşması, Özdemir Altan, 2015
Ağırlıklı olarak sağlık ve teknoloji alanında faaliyet gösteren Bozlu Holding’in yirmiye yakın şirketi var. Bozlu Art Project sayesinde sanatçılarımızı bu şirketler ile buluşturabiliyoruz. Örneğin Tülay İçöz'ün ödüllü bir heykel projesinin hayata geçirilerek, Neolife Romanya Tıp Merkezi’nin bahçesine yerleştirilmesini sağladık.
Globus mimarlık firmasının Samsun'daki rezidans projesinde bahçeye ve binanın içine Evren Erol, İlker Yardımcı, Semih Zeki gibi sanatçılarımızın yapıtlarını yerleştirdik.
Kazım Karakaya, Bursa’daki Solentek metal işleme fabrikasında Nişantaşı galerimizdeki sergisi için heykeller üretti. Kendisine malzeme ve teknik destek sağladık. Atık malzeme ile üretilen heykellerin yer aldığı sergiye Kafka’dan ilham alarak “Dönüşüm” ismini verdik.
Kazım Karakaya, "Dönüşüm" Sergisi, Bursa Solentek Fabrikası, 2014
Bu tür projelerle, birlikte çalıştığımız sanatçılara farklı şehir ve ülkelerde, kendi şirketlerimiz aracılığıyla görünürlüklerini ve bilinirliklerini artırma imkânı tanıyor; sanatın sadece belirli bir zümre ile sınırlı kalmayıp daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyoruz. Ayrıca holding şirketlerimiz dışındaki kurumlara da sanat danışmanlığı hizmeti veriyoruz.
Son olarak Ataşehir’de inşa edilen Allianz Tower binasında Server Demirtaş, Ali Alışır, Çağatay Odabaş, Evren Erol gibi sanatçılarımızın yapıtlarının yer almasını sağladık, bazı sanatçılarımız binaya özel yapıtlar üretti. Allianz çalışanlarının sanat eserleri ile dolu bir binada çalışmaktan son derece memnun olduğuna tanık olduk. Yapıtların fotoğraflarını çekip sosyal medyada paylaşıyorlar. Herkesin görebileceği bir yerde eserinin olması, sanatçı için de çok güzel bir duygu.
Evren Erol, "Uçarı Düşler", Allianz Tower, 2015
"Farklı jenerasyonları ve kitleleri bir araya getiriyoruz"
Galerilerinizde yer alacak sanatçıları ve sergileri nasıl belirliyorsunuz?
ÖİE: Modern ve çağdaş sanatın önemli isimlerine yer veriyoruz. Belli bir kuşağa bağlı kalmayıp, yaş aralığını geniş tutmaya çalışıyoruz. Türkiye'de sanat alanında yapılan faaliyetlere baktığımızda, bir dönem sanki yokmuş gibi farz ediliyor. Mongeri Binası’nda yaptığımız kütüphane ve arşiv çalışmaları kendi geçmişimizi ortaya koymaya yönelik. O nedenle de galerilerimizdeki sergilerde önceki kuşağı dışlamadan, farklı jenerasyonlara eşit oranda yer vermeye çalışıyoruz. Günümüz sanatının yetenek vadeden gençlerinin temsiliyetini de sağlayarak, sergilerimizi daha geniş bir perspektiften ele alıyoruz. Belli bir kuşağı sürekli takip eden izleyiciler var. Onlar gençleri çok tanımayabiliyor. Aynı durum, genç sanat izleyicileri ile eski kuşak sanatçılar için de geçerli. Bu bakış açısıyla farklı kitleleri bir araya getirmiş oluyoruz.
Düzenlediğimiz kişisel ve karma sergilerde Fahrelnissa Zeid, Ferruh Başağa, Nejad Melih Devrim, Mübin Orhon, Abdurrahman Öztoprak gibi şu an hayatta olmayan pek çok önemli ismin ve Adnan Çoker, Özdemir Altan, Ali Teoman Germaner, Mehmet Güleryüz, Komet, Utku Varlık, Nur Koçak, Bedri Baykam, Balkan Naci İslimyeli, Halil Akdeniz, Mehmet Aksoy, Rahmi Aksungur, Koray Ariş, Osman Dinç, Candeğer Furtun, Meriç Hızal, Seyhun Topuz, Server Demirtaş gibi Türk sanatının birçok önemli isminin yapıtlarını galerimizde sergiledik. Ayrıca daha genç kuşaklardan Semih Zeki, Evren Erol, Ali Alışır, Çağatay Odabaş, Aydın Büyüktaş gibi sanatçıların kişisel sergilerini düzenledik. Bozlu Art Project’in bir sonraki sergisi ne olacak diye merak edip takip eden bir izleyici kitlemiz oluştu. Nişantaşı'ndaki sergilerimiz için hazırlanan belgeselleri izlemek ve sanatçı konuşmalarını takip etmek izleyicilere keyifli geliyor. Çok da merkezi bir mekân. O nedenle ziyaretçi sayımız günden güne artıyor.
Balkan Naci İslimyeli Sergisi, 2014
OE: Sergilerimizle ilgili olarak şunu eklemek istiyorum; Türkiye’de galeriler genellikle heykel sergilemekten kaçınıyor. Malzeme maliyetinin ve nakliye zorluğunun yanında, heykel koleksiyonu yapan da çok az çünkü mekânlar sınırlı. Resmi depolamak istediğinde yan yana koyabiliyor, fakat heykel öyle değil. Düzenlediğimiz sergilerle, Mongeri Binası’nın bahçesinde heykellere yer vererek veya daha önce bahsettiğimiz çeşitli projelerle heykelin daha fazla görünürlük kazanması ve heykeltıraşların emeklerinin karşılığını alması için çalışmalar yapıyoruz. Bütün projelerimiz farklı bakış açıları kazandırmak üzerine kurulu aslında...
ÖİE: Mongeri Binası’nın güzel bir yanı da Nişantaşı'nda temsil ettiğimiz sanatçıların bu mekânda da sergilenmesi. Holdingin iş toplantıları için yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda konuk geliyor. Yoğun bir şekilde iş hayatında olan bu kişilerin belki Nişantaşı'ndaki sergileri gezmeye vakitleri olmayacak ama Şişli'ye geldiklerinde bildikleri veya yeni tanıdıkları birçok sanatçının yapıtlarını görebiliyorlar.
Sanatçıların gizli dünyasına açılan oda!
Sanırım Mongeri Binası'nın en ilginç bölümü Sanatçı Atölyeleri. Bu özel mekanla ilgili daha detaylı bilgi alabilir miyiz?
OE: Bozlu Art Project Nişantaşı'nın açılış sergisi bu koleksiyonla oldu. Fahrelnissa Zeid’den Mübin Orhon'a, Mehmet Güleryüz'den Balkan Naci İslimyeli'ye kadar 17 farklı sanatçının paletleri, fırçaları, resim yaparken kullandıkları malzemeleri bu sanatçıların eserleri ile yan yana sergiledik. “Bağlantı” isimli bu ilk sergimizde sanatçı atölyelerine ait koleksiyonumuzun büyük bir bölümünü izleyicilerimizle paylaşmıştık. Daha sonra yeni alımlarla koleksiyon giderek genişledi. Şu anda bunları Mongeri Binası’nda sergiliyoruz.
Bozlu Art Project Nişantaşı'nın açılış sergisi "Bağlantı", 2013
Mongeri Binası'ndaki "Sanatçı Atölyeleri" koleksiyonu
ÖİE: Amacımız, galeriye gelen izleyiciye biraz işin mutfağını hatırlatmaktı. O eserlerin nasıl bir ortamda, hangi duygularla yapıldığını bilmiyoruz. Ayrıca koleksiyon fikri ve mantığına da yeni bir bakış kazandırmak istedik; çünkü paranın satın alamayacağı bazı şeyler var. Fahrelnissa Zeid’in bir resmine sahip olabilirsiniz ama bir paletine ömür boyu bekleseniz de ulaşamayabilirsiniz. Koleksiyonun sabır ve emeğe dayanan çok yönlü yapısını da ortaya koymak istedik.
Komet'e paletlik yapan masa ve tencere kapağ
Şevket Dağ'ın paleti
Gerçekten büyüleyici bir duygu bu eşyaları görmek...
OE: Bizim için de çok keyifli bir süreç. Sonuçta atölye dediğimiz yer sanatçının gizli dünyası, eserlerini ürettiği mekân. Herkesin girebileceği bir yer değil. Bir şekilde o sınırları aşarak, sabrederek, biraz da peşinden koşarak her birini koleksiyona katmayı başardık. Bazılarının gömlekleri, bazılarının önlükleri, fırçaları, paletleri... Zaman geçtikçe sanatçılar fırçadan ve paletten uzaklaşıp, airbrush, konserve kutusu, tepsi, tencere gibi malzemeler kullanmış. Burada zaman içindeki değişimi de görüyorsunuz. Bu yüzden o odaya giren herkesin heyecana kapılmasını doğal karşılıyorum. Ben de her seferinde aynı şekilde heyecanlanıyorum. Koleksiyonu zaman içerisinde daha da genişletmek istiyoruz.
“Bağlantı” sergisini yapmamızın sebebi, hem sanatçıların atölyelerinde kullandıkları farklı malzemeleri hem de koleksiyonerlere resim haricinde farklı şeylerin toplanabileceğini göstermekti. Koleksiyon yapmak bir başkasının al dediğini almak yerine, kendi dünyanızda bunu aramak, bulmak ve heyecan duymak üzere gelişen bir süreç. Bu koleksiyonun hemen hemen herkese heyecan veriyor olmasının sebeplerinden biri de o. Bildiğimiz kadarıyla bu tarz başka bir koleksiyon yok. Bu bir merak koleksiyonu aslında. Bizim nadire kabinemiz de bu oldu. Zihnimizde belli bir hedefe ulaştıktan sonra bu koleksiyonu da bir yayına dönüştüreceğiz.
Koleksiyonerlik yalnızca parasını verip alınan eserler üzerinden olmuyor. Bu aynı zamanda iyi bir fikrin peşinden koşacağınız bir sabır süreci. Koleksiyonerlik sahip olma zamanı değil, sahip olma yolunda yaşadığınız güzel duygular bana göre. Andy Warhol'un "Resim yapanın değil, bakanındır" diye bir sözü vardır. Gözünüzü kapattığınızda zihninize o resim geliyorsa, ona sahip olmuşsunuzdur. Alma süreci ise daha farklı bir eylem. O resimden haz alanlar olabilir, ona sahip olmak isteyenler olabilir ama sanattan bahsediyorsak, asıl haz zihinsel hazdır, fikirdir...
ÖİE: John Fowles "Koleksiyoncu" isimli kitabında koleksiyon yapmakla öldürmenin ilişkisine dikkat çeker. Örneğin koleksiyonunu yaptığınız şey kelebek gibi bir canlıysa onu öldürmeden koleksiyonunu yapamazsınız. Evlerin depolarında saklanan resimler, müzelerin depolarında kilitli duran heykeller de bu anlamda ölmüştür. Bir koleksiyonerin koleksiyonunu sergileyerek toplumla paylaşması bu yapıtların yaşamasını sağlıyor bence. Proje bu yanıyla da bize çok heyecan veriyor.
Mongeri Binası’ndaki diğer odaları neye göre düzenlediniz?
ÖİE: Belli konseptler halinde düzenledik. İçeriye girdiğinizde sizi Server Demirtaş'ın nefes alan heykeli karşılıyor. Antik bir heykel görünümünde ama yerdeki pedala bastığınızda nefes alıp vermeye başladığını görüyorsunuz. Antik görünümlü bu çağdaş heykelin bu tarihi bina ve burada oluşturduğumuz kontrastlıkla çok uyumlu olduğunu düşündük.
Binanın girişinde Cumhuriyet dönemine ait duvar resimleri var. Barbizon Okulu tarzındaki bu manzara resimleri sipariş verenin ve dönemin beğenisini de yansıtıyor. Hemen onun karşısına Ali Alışır’ın “Sanal Manzaralar” serisine ait bir resmini koyduk. Yani geçmişin manzarasıyla günümüzün manzarasını karşı karşıya yerleştirdik. Yine girişte, kapının iki yanında Mongeri'nin 1941 yılında İstanbul’dan ayrılıp Venedik’teki Lido Adası’na yerleştiği zaman yaptığı, yakın tarihte müzayedelerden aldığımız iki resmi yer alıyor. Bu resimler dönemin mimarlarının resim yeteneğini de gözler önüne seriyor.
Mimar Guilio Mongeri imzalı yağlıboya resim
Odalar da farklı konseptlerde düzenlendi. Sanatçıların kullandıkları malzemelerin yer aldığı sanatçı atölyeleri, onun yanında kütüphane, girişte yine ayrı bir odada çağdaş sanat yapıtları var. Üst katta 1950 sonrası soyut sanatın önemli temsilcilerinden Adnan Çoker, Abdurrahman Öztoprak, Özdemir Altan, Güngör Taner gibi isimlerin yapıtlarının yer aldığı bir oda bulunuyor. Bu odanın hemen yanında, tercihini figürden yana koyan bir sonraki kuşaktan Mehmet Güleryüz, Komet, Utku Varlık, Neş’e Erdok, Nur Koçak gibi 1968 Kuşağı sanatçılarının yapıtları var. Başka bir odada ise sadece video art çalışmalarını sergiliyoruz.
Plazalar arasında bir sanat vahası...
Özetle, Bozlu Art Project’in Mongeri Binası’na gelenler hangi hizmetlerden faydalanabilecek?
OE: Koleksiyon belirli gün ve saatlerde ziyarete açık. Kütüphanemiz de randevulu olarak kullanılıyor, ayrıca web sitemiz üzerinden online erişime açık. Açık raf sistemiyle hizmet veren kütüphanede araştırmacılar fotokopi hizmetinden de faydalanabiliyor. Yurtdışından, önemli müze ve galerilerin kullandığı bir envanter programı satın aldık. Kendi koleksiyonumuzun kayıtları yapılıyor. Sanat tarihinde bir araştırma yaptığınızda o eser hakkında nerede ne yayımlandığı çok önemlidir. Ama bu tür kaynaklar çok az. Bu envanter ile Türkiye'de provenans sistemini yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Yani o resim hangi koleksiyonlardan kimlere geçmiş, hangi sergilerde yer almış, hangi kitaplarda yayımlanmış, kimler hakkında ne yazmış, bu bilgilere de ulaşılabilmesini istiyoruz ki bir koleksiyonda asıl yapılması gereken şeyler bunlar. Amacımız bu mekânın yaşayan bir yer haline gelmesi...
Taksim ve Nişantaşı'nda daha çok galeriye rastlıyoruz. Şişli'de böyle bir sanat mekânı olması çevresine de dinamizm katacaktır.
ÖİE: Evet, mesela yakın dönemde MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Bomonti'ye taşındı. Oradaki tarihi bira fabrikası, içinde sanat mekânlarını da barındıran Bomontiada'ya dönüştü. Aslında burası çok göz alıcı bir bina ama sokak arasında kaldığı için herkes bilmiyor. Şişli Etfal Hastanesi hemen yan sokağımızda. Gelmek istediğinizde metroyla vs. çok kolay ulaşılabilen, merkezi bir yer. Şişli'de plaza ve yüksek katlı apartmanların arasında adeta bir vaha. Böyle tarihi bir yapı ile karşılaşmak insanı çok ferahlatıyor.