İsveç Borås Belediyesi Erişilebilirlik Danışmanı Lena Mellblad ve Engelli Danışmanı Hera Nowak ile herkesin kullanımına ve katılımına açık, engelli kişiler tarafından da cesaretle deneyimlenebilecek erişilebilir bir şehir yaratmanın incelikleri üzerine konuştuk.
soldan sağa; Hera Nowak ve Lena Mellblad
İsveç Borås Belediyesi Erişilebilirlik Danışmanı Lena Mellblad ve Engelli Danışmanı Hera Nowak, Curious Community etkinliği kapsamında 28 Şubat’ta Atölye’de gerçekleştirilen “Erişilebilir Şehir” temalı konferans için İstanbul’daydılar. Konferans öncesinde danışmanlarla bir araya gelerek erişilebilir şehir kavramını masaya yatırdık.
Öncelikle “erişilebilir bir şehir” derken tam olarak nasıl bir şehirden bahsediyoruz?
Lena Mellblad: “Erişilebilir şehir”, en temel anlamıyla kent sakinlerinin, kentte yaşayanların bir yerden diğerine rahatlıkla ulaşabilmesi, erişebilmesi demek. Erişilebilir şehir dendiğinde kütüphanelerin, park alanlarının, hastanelerin kısaca şehirde bulunan kamusal alan ve yapıların herkesin kullanımına uygun olarak tasarlandığı bir kentten bahsediyoruz. Burada söz konusu olan şehri; genciyle, yaşlısıyla, engellisiyle hemen herkesin kullanımına açık hale dönüştürmek. Bu noktada şehre “katılım” bizim için kilit kelime. Amaç, şehri öncelikle herkesin katılımına açmak ve onu engeli olan kişiler tarafından da cesaretle deneyimlenebilecek bir alana dönüştürmek.
Peki erişilebilir bir şehir yaratmak için atılması gereken ilk adımlar neler? Nereden başlanmalı?
LM: Bu ilk adımın öncelikle politikacılar tarafından atılması gerekiyor. Erişilebilir bir şehre sahip olmak isteyip istememekle ilgili bir durum bu. Eğer erişilebilir bir şehir yaratmak istiyorsanız bunun için politik bir karar almalısınız. Ancak sonrasında adım atılabilir. En azından Borås Belediyesi olarak biz ilk adımı bu şekilde attık. Bir de hukuki gereklilikleri yerine getirmelisiniz.
2015 yılında Borås, Avrupa Komisyonu tarafından “en iyi erişilebilir şehir” olarak ilan edildi. Bu ödülü size neden verdiklerini düşünüyorsunuz? Borås Belediyesi bu konuda neler yaptı?
LM: Ödülün, fiziksel erişilebilirlik konusunda yapılan çalışmaların ötesine geçebilmekle ilgisi olduğunu düşünüyorum. Politikacıların konuya dukdukları hassasiyet, STK’larla yaptığımız çalışmalar, fiziksel erişilebilirlik konusunda izlediğimiz politika, tüm bunlar Avrupa Komisyonu’nu etkilemiş olmalı. Ancak bana kalırsa yaptıklarımız arasında en önemlisi, insanların düşünme şeklini değiştirebilmiş olmaktı. Konuya duyulan hassasiyeti arttırabilmek bir rampa yapmaktan ya da bir kapı tasarlamaktan daha önemli bir iş bana kalırsa. Farklı bir çalışma biçimi oluşturma, farklı bir düşünüş şekli yaratma, şehre ve içinde yaşayanlara farklı bir perspektif kazandırmakla ilgiliydi. Ödülün anlamı buydu bence.
Gerçekten bunu nasıl başardığınızı öğrenmek istiyorum.
LM: Çok uzun yıllar üzerinde çalıştığımızı söylemeliyim. Politikacıların 2006 yılında erişilebilirlik konusunun Borås için önemli bir mesele olduğunu kabul etmeleriyle başladı her şey. Bu karar sonucunda belediye, bize belli bir bütçe ayırmak zorunda kaldı. Çok büyük bir değişim yaşandığını söylemeliyim. Projelerin onaylanıp onaylanmaması konusunda bana tam yetki verilmesi de erişilebilirlik konusuna ivme kazandırdı, diyebilirim. Evet, konuyla ilgili daha önceden oluşturulmuş yasalar ve düzenlemeler her zaman vardı, bunların proje geliştiricileri tarafından zaten uygulanması gerekiyordu ama bir denetim söz konusu değildi. Yani projeleri denetleyen, sadece bu işle görevlendirilmiş bir kişi, size neyi eksik ya da yanlış yaptığınızı söyleyecek bir danışman yoktu. Konunun politikacılar tarafından ele alınması ve öneminin anlaşılması, bizim şehrin fiziksel erişilebilirliğini daha ileri bir noktaya taşımamızı sağladı. Kısaca erişilebilir bir şehir yaratmak için öncelikle bu konunun çözülmesi gerektiğine inanan politikacılara, sonrasında yasa ve düzenlemelere, ve son olarak da konu hakkında bilgi ve donanıma sahip kişilere ihtiyaç var.
Farklı aktörlerle ortaklaşa çalışmanın önemine de değinmek istiyorum. Bu konuda sizinle iş birliği yapmak isteyen farklı aktörleri işin içine dahil etmedikçe politik bir karar almış olmanız da işe yaramayacaktır.
Hera Nowak: Evet, gerçekten de işin en önemli noktalarından biri, şehrin önde gelen aktörleriyle iş birliği yapmaya çalışmak. Örneğin, engellilerin haklarını savunan sivil toplum örgütleriyle iletişime geçerek bir diyalog başlatılmalı. Nasıl bir şehirde yaşamak istedikleri, önceliklerinin ne olduğu onlara sorulmalı. Yaşadıkları zorlukları öğrenmek ve öncelikle bu sorunları çözüme kavuşturmaya çalışmak çok önemli.
YEM’de düzenlediğimiz #bencemimarlık konferansında mikrofonu engelli derneklerinin yetkililerine uzatmıştık. Erişilebilirlik konusunun rampa yapmaktan öte bir şey olduğunu ve öncelikle bu konudaki farkındalığın arttırılması gerektiğini dile getirmişlerdi.
HN: Evet belki de bu durumda, İstanbul’un erişilebilir bir şehre dönüştürülmesi için öncelikle ‘farkındalık arttırma’ çalışması yapılabilir. Örneğin, belediye tarafından çeşitli etkinliklerin düzenleneceği bir engelliler haftası yaratılabilir.
Erişilebilirlik konusunda referans alınabilecek herhangi bir uluslararası dökümandan söz edilebilir mi? Uluslararası bir standart var mıdır izlenebilecek?
LM: İsveç’te ülke genelinde takip edilen bir yasa mevcut. Biz aslında bu yasa dışında, Borås’ta farklı bir yönergenin izlenmesini talep ediyoruz. Bu yönergede yasalardan çok daha katı kurallar var. Örneğin, yasanın öngördüğü ölçülerden çok daha geniş metrekareli asansörlerin yapılması zorunlu kılınıyor. Kısaca, bu şekilde yasanın mecbur kıldığından biraz daha fazlasını yapıyoruz Borås’ta.
Aynı zamanda mimarlarla da birebir çalışıyoruz. Daha tasarım aşamasındayken projeye müdahale etme yetkisine sahibiz. Tüm mimarlar bizim kullandığımız yönetmeliği izlemek zorundalar. Projenin çizim aşamasından inşaatın tamamlanmasına, bina yönetimi de dahil olmak üzere tüm süreçleri takip ediyoruz. Binanın inşaatı tamamlanmadan önce, benim üç aşamada binanın inşaatını kontrol etmem ve bu kontrolleri raporlamam gerekiyor. Binanın yapım aşamasında, mimarlarla bir araya gelip tartışıyoruz. Her zaman kolay geçmiyor bu toplantılar. Ama sonunda bir orta yol buluyoruz.
"Kısaca erişilebilir bir şehir yaratmak için öncelikle bu konunun çözülmesi gerektiğine inanan politikacılara, sonrasında yasa ve düzenlemelere, ve son olarak da konu hakkında bilgi ve donanıma sahip kişilere ihtiyaç var."
Mimarlar ne yapmalı daha erişilebilir bir şehir yaratmak adına? Bir öneriniz var mı?
LM: En önemlisi, küçük bir adım atmayı denemek. Erişilebilirlik konusuna hangi noktadan yaklaşmak istediğinize karar verin öncelikle. Her şeyi mükemmel bir şekilde yapmaya çalışmaktan çok daha önemli bu. Küçük bir adım atın, küçük bir detayla başlayın, her şey bu küçük adımı atmakla başlıyor zaten.
HN: Mimarların özellikle işin başında duyarlı davranmaları çok önemli. Çünkü çeşitli çözümleri üretebilecekleri bir güç var ellerinde. Mimarların bugün artık erişilebilirliği bir düşünce biçimi olarak kavramaları ve bunu pratiklerine entegre etmeleri gerekiyor. Projenin başlangıç aşamasında çözüm üretmek çok önemli bizim için. Eğer binanın kapıları baştan küçük olarak tasarlanmışsa sonradan bizim bu soruna bir çözüm üretmemiz mümkün değil. Bitmiş bir mekanı erişebilir kılmak çok zor; olaya erişebilirlik perspektifinden yaklaşarak işin en başında bunu çözmelisiniz. Örneğin, asansörü normal bir tekerlekli sandalye ölçüsüne göre tasarladınız. Peki, tasarladığınız bu asansör elektrikli bir sandalyenin ölçüsüne uygun mu? Bu tip detayların mimarlar tarafından bilinmesi şart. Sonrasında bu sorunu düzeltmek neredeyse imkansız olabilir. Sonuç olarak mimarın sorumluluğunda her şey aslında. Onlara çok iş düşüyor.
LM: Daha önceleri mimarlar bu konuda ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlardı. Yeni yönetmelik sayesinde her şey biraz daha netliğe kavuşmuş oldu. Bazı noktalarda da zaten ben devreye girip neyin nasıl yapılması gerektiği konusunda onlara danışmanlık veriyorum. Bunu birlikte başardık ve Borås’ın bugün eskisine oranla çok daha iyi yapılara sahip olduğunu söyleyebilirim.
HN: Şunu belirtmek isterim ki, her ülkenin kendine özgü dinamikleri var. Bizim Borås’ta yapmaya çalıştıklarımızdan örnek alınabilir ancak her ülke, aynı süreci kendi ülkesindeki dinamiklere göre şekillendirmeli. Bir tek, erişilebilirlik konusu politik olarak önceliklendirilmediği sürece sonuç almanın münkün olmadığını biliyoruz.
Türkiye’yi özellikle İstanbul’u erişilebilir şehir perspektifinden inceleme şansınız oldu mu? Nasıl buldunuz şehrimizi? Kısa bir değerlendirme yapmanızı istesem…
HN: Aslında bir değerlendirme yapacak kadar uzun bir süre geçirmedik maalesef İstanbul’da. Ama en azından birkaç rampanın gözümüze iliştiğini söyleyebiliriz. Bu da gerçekten erişilebilirlik konusunda adım atıldığının ve bir şeyler yapılmaya çalışıldığının bir göstergesi.
LM: Açıkça söylemek gerekirse gördüğüm kadarıyla İstanbul caddelerinde yürümek çok kolay değil. Örneğin, bugün otelden çıkıp buraya gelene kadar yolda yürümekte biraz zorlandığımı itiraf etmeliyim. Gözümüze çarpan bir diğer şey, restoranların masa ve sandalyelerini sokağa taşımış olmalarıydı. Dolayısıyla sokaklarda yürümek için çok sınırlı bir alan kalıyor geriye. Bu erişilebilirlik anlamında çözülmesi gereken önemli bir mesele.
HN: Bu gerçekten de çözülmesi gereken bir sorun olabilir çünkü dar kaldırımlarla restoranlardan sokağa taşan masa ve sandalyeler, engellilerin cesaretlerini kırabilir ve onları dışarı çıkmaktan alıkoyabilir. Onları cesaretlendirecek, yaşama katılmalarını sağlayacak bir şehir yaratmalıyız.
LM: Borås Belediyesi olarak öncelikle fiziksel engellilerin sorunlarını çözmeye yönelik işler yapmaya çalıştık. Fiziksel engeli olan kişilerin rahatlıkla erişebileceği, kullanabileceği yan yollar yaptık örneğin. Onların şehirdeki yaşamlarını kolaylaştırmaya çalışmakla başladık. Bu ilk önemli adımdı diyebilirim. Görme engellilerin parkuru takip edebilmeleri için yan yollara dokunsal işaretler yerleştirdik. Borås sakinleri, önceleri bu tip küçük detayların ne işe yaradığını anlamakta güçlük çekiyorlardı. Ancak bir süre sonra erişilebilirlik konusundaki farkındalığın artmasıyla kent sakinleri ilgi ve beğeniyle karşılamaya başladı yapılan çalışmaları.
Bu konudaki farkındalığı arttırmak için neler yaptığınızı merak ediyorum. Borås sakinleriyle nasıl iletişime geçtiniz? Bu çalışmaları onlara nasıl aktardınız?
LM: Bunun için elbette basını kullandık. Basında sıkça yer almaya çalıştık. Zaten onlar da ilgi gösteriyor ve birçok soru soruyorlardı yapılanlar hakkında. “Bu çalışmaları nasıl ve neden yürütüyorsunuz?” gibi sorular geliyordu. Bir de en önemlisi yapılan işlerin maliyetini öğrenmek istiyorlardı.
Önceleri, diğer belediye çalışanları da yaptığımız işe tam olarak bir anlam veremiyorlardı. Bir direnç vardı. Ama sonradan, işin içine girdikçe, yapmaya çalıştıklarımızın önemini kavradılar ve bunun bir parçası oldukları için gurur duymaya başladılar. Ve sonuçta, bu ödülü kazanmamızla birlikte, içinde yaşadıkları şehir için kayda değer bir şeyler yaptığımızın farkına vardılar.
Bir de farkındalığı arttırmak adına şehir için çalışan insanlara erişilebilirlikle ilgili eğitimler vermeye çalışıyoruz. Bu eğitimler için bazı fırsatları kollamaya çalışıyoruz. Örneğin, bir keresinde engelliler için bir konferans düzenlemek istemiş ve büyük bir alan kiralamıştık. Sonrasında orada çalışan insanlara bu konuyla ilgili bir eğitim almak isteyip istemediklerini sorduk. Olumlu yanıt aldık. Yani bu şekilde, yaptığımız işi anlatmak ve farkındalığı arttırmak için küçük fırsatlar kovalıyoruz.
Peki iş ortaklıkları hakkında verebileceğiniz herhangi bir öneri var mı? Özel ile kamu arasında ya da sivil toplum ile özel arasında ne gibi iş ortaklıkları kurulabilir?
LM: Aslına bakarsanız bizim departmanımız bu tip konularla ilgilenmiyor. Belediye bünyesinde, doğrudan özel sektörle ilişki kuran başka departmanlar var. Ancak özel sektörle çeşitli toplantılar düzenleyip onlara yaptığımız işin önemini kanıtlamaya çalıştığımız zamanlar da oluyor. Bu, çok kolay bir iş değil. Onlar erişilebilirlik konusunda bizim önerdiğimiz yönetmeliği uygulamak yerine devletin koymuş olduğu, daha ucuza mal edilebilen kanunları izlemeyi tercih ediyorlar.
Ama bugün artık, özel mülkü olan birçok kişi beni arayıp “evimde, otelimde ya da dükkânımda erişilebilirlik kurallarını nasıl uygulayabilirim” diye sorabiliyor. Bu, müthiş sevindirici bir ilerleme gerçekten de. Borås’ta yaşayan halk da aldığımız ödülden çok etkilendi sanırım ve artık herkes konuyla ilgili çok daha duyarlı davranıyor bu nedenle.