Gülnar Ocakdan hobiden başarılı bir ticari girişime dönüşen Save the Flowers markasının hikayesini Mimarizm'e anlattı. İç mekan bitkilerine yeni bir yaklaşım getiren Ocakdan, bir yandan anı değerine sahip çiçekleri ölümsüz kılarken, diğer yandan mimari bir dille yeni denemelere imza atıyor.
İş Dışı konumuza geçmeden önce mimarlık eğitiminiz ve pratiğiniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Yıldız Teknik Üniversitesi 2007 mezunuyum. Mezun olduktan sonra yüksek lisans için yurtdışına gittim ve bu vesileyle Stuttgart'taki ASP Arkitekten’de 3 yıl çalıştım. Bu deneyimden sonra İstanbul’a dönerek bir süre B-design bünyesinde görev aldım. Özyeğin Üniversitesi kampüsü başta olmak üzere farklı ölçek ve konulardaki projelerin tasarım ve uygulama süreçlerinde proje koordinatörlüğü yaptım. Edinmiş olduğum bu güzel tecrübelerin ardından, 2013 yılında GOA’yı kurdum ve meslek pratiğimi bu çatı altında devam ettirmekteyim. Ağırlıklı olarak endüstri yapıları ve ofis yapıları gibi mimari projelerin yanı sıra iç mimari projeler de üretmekteyiz. Ayrıca Özyeğin Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde yarı zamanlı öğretim görevlisiyim ve stüdyo dersleri veriyorum.
Gülnar Ocakdan
İç mekan bitkilerine yeni bir bakış açısı
Peki Save the Flowers ne zaman kuruldu? Markanın kurumsal kimliğini oluştururken nasıl bir yol izlediniz?
Save the Flowers bundan 2 yıl kadar önce amatör bir girişimci ruhuyla kuruldu. Herhangi bir ticari kaygı gütmeden, tamamen hobi olarak, zaman içerisinde kurutmuş olduğum çiçeklerden çerçeve içinde aranjmanlar yapıyordum. Amacım bende hatırası olan çiçekleri uzun yıllar şık bir şekilde saklayabilmekti. Sonra bu çerçeveler çoğalmaya başlayınca yakın çevreme de hediye ettim. Aldığım güzel yorumlar itici bir güç yarattı ve tasarlamış olduğum birbirinden farklı, sınırlı sayıda tablo ile Design Week’e katıldım. Orada edinmiş olduğum tanışıklıklar ve olumlu geri dönüşler sayesinde bu markanın ilk adımları atıldı ve bazı online tasarım dükkanları ile iş birliktelikleri geliştirdik. Akabinde kendi online satış sitemizi kurduk. Bugün geldiğimiz noktada satışlarımızı www.savetheflowers.com adlı web sitemizden ve kardeş tasarım dükkanlarından yurtiçinde ve yurtdışında her yere ulaştırabiliyoruz.
Square koleksiyonu
Save the Flowers ile iç mekanlarda kullanılan bitki algısına yeni bir bakış açısı getirmek istedik. Doğadan bir parçayı yaşadığımız mekanlara taşımak, bunu evde bir canlı beslemekten çok çerçeve içerisinde ikonik bir tasarım öğesine dönüştürmek istedik. Save the Flowers ismi de ilk başta belirttiğim gibi, bu çiçekleri bir hatıraya dönüştürebilmek, saklamak, korumak düşüncesiyle ortaya çıktı ve marka kimliği ile de çok örtüştü.
Şimdiye kadar ürettiğiniz koleksiyonlardan ve çalışma rutininizden bahsedebilir misiniz?
Bizim Glass, Gold ve Square olarak adlandırdığımız 3 farklı serimiz var. Bunlar ebatlarına ve tasarım tekniklerine göre farklı seriler. Square serimiz 25x25 cm ebatlarında olup, içinde kendi hacmini koruyan bitkilerden oluşuyor. Glass serimiz preslenmiş bitkilerden oluşuyor. İki tarafı da camla kaplı olduğu için arkasındaki duvarı da gösteren bir tablo modeli. Bu sebeple bitkiler sanki havada asılıymış hissi veriyor. Bunlar, 50x50 cm ebatlarında daha büyük tablolar. Gold serisi ise boyut olarak diğer ikisinin ortasında, 30x40 cm ölçülere sahip. Çerçeve modelinden dolayı bu isimle adlandırıyoruz. Preslenmiş bitkiler kullandığımız bu seride de aranjmanlar çerçeve modeline ve rengine göre uyarlanıyor.
Glass koleksiyonu
Gold koleksiyonu
"Yerel bitkilerle denemeler yapmayı seviyorum"
Tasarıma başlamadan önce nelerden ilham alırsınız?
İlhamım mimari ve doğanın birleşiminden doğuyor. Özellikle gezdiğim yerlerde yerel bitkiler toplayıp onlardan denemeler yapmayı çok seviyorum. Sarıkamış’ın dağlarından, Ordu’nun yaylalarından, Seddülbahir’in tepelerinden vs. ot dahil pek çok bitki topladım, topluyorum. Sonbaharda düşen yaprakları bile topluyorum. O yapraklardaki renk geçişleri, doğanın döngüsü, coğrafyanın kendine has bitki örtüsü, bitkileri tanıma merakı, hangi bitkinin hangisi ile daha uyumlu bir araya geleceği, bunların nasıl mekanlara, nasıl karakterlere hitap edeceğini hayal etmek, bir üründen önceki kuluçka sürecini oluşturuyor.
Mimari bir refleks olan eskiz çizimi bu çalışmalarınıza da altlık oluşturuyor mu?
Eskizden ziyade temel tasar ödevleri gibi uygulamalı deneme yanılmalar ile altlıkları oluşturuyorum. Mimaride öğrendiğimiz ritim, denge, oran-orantı gibi ilkeler tasarım sürecinde çok etkili oluyor.
Genelde hangi bitkileri kullanıyorsunuz? En çok tercih edilenler ve sizin çalışmaktan en çok keyif aldığınız, size en çok ilham veren bitkiler hangileri?
Egzotik büyük yaprakları çok seviyorum. Mekanlarda çok çarpıcı etkileri olabiliyor. İnsanlar genelde belli bir anlamı olan ya da tanıdıkları bitkileri çok seviyor; mesela buğday bereket getiriyor, lavantanın kokusunu çerçevenin dışından bile duyabiliyorsunuz, papirus bitkisini ise antik çağlarda kağıt yapımında kullanılıdığı için ayrıca enteresan buluyorum.
Square koleksiyonu
Tablolarınızda kullandığınız malzemelerden ve üretim sürecinden de kısaca bahsedebilir misiniz?
Tablolarımızın içi gibi dışı da tamamen doğal malzemelerden oluşuyor. Bazı çerçeveleri hazır alıyoruz bazılarını ise masif ceviz ağacı, masif meşe ağacı ve mdf üzeri lake olarak özel ürettiriyoruz. Kullandığımız bitkilerin bir kısmı kurutulmuş, bir kısmı ise şoklanmış bitkiler. Şoklanmış bitkileri yurtdışından getiren tedarikçilerden alıyoruz. Çünkü her bitkiyi her mevsim bulma şansımız yok ve kurutma çok zahmetli ve zaman alan bir işlem. Çerçevelerimizin hepsinde cam kullanıyoruz ve bunları hasarsız bir şekilde yurtiçinde ve yurtdışında her yere ulaştırabiliyoruz.
"İkebana'nın mimari bir dili olduğunu düşünüyorum"
Bu yeni girişimin ardından, bir mimar olarak botanik (bitkibilim) bilginizi de geliştirdiğinizi tahmin ediyorum. Bu konuda takip ettiğiniz yayınlar, etkinlikler var mı?
Floralfest'ler çok yaygınlaşmaya başladı. Bu tür etkinlikleri ve oluşumları takip ediyor ve içinde yer alıyoruz. Her ne kadar yaptığımız şeyden tamamıyla farklı olsa da Japonlar'ın ikebana tasarım tekniklerini takip ediyorum. Mimari bir dili olduğunu düşünüyorum ve bana ilham veriyor.
Japanese Garden
"Her bitkinin mutlaka bir anlamı ve iyi geldiği bir sağlık sorunu var"
Bitkilerin görsel boyutunun yanında simgesel anlamlarıyla, verdikleri mesajlarla da ilgileniyor musunuz?
Tabii ki, hiç tanımadığımı düşündüğüm bir bitkinin tanıdık çıkması çok geç kalınmış bir tanışma gibi oluyor. Bitkilerin Latince isimlerini bile öğrenmeye başladım. Müşterilerimizle aldıkları tablolarda kullandığımız bitkilerin isimlerini de mutlaka paylaşıyoruz. Aslında her bitkinin mutlaka bir anlamı ve iyi geldiği bir sağlık sorunu var. Biz daha çok tasarım olarak bir araya gelişleri odağımıza alsak da bereket ve enerji getirdiğine inandığımız bitkileri de kullanıyoruz.
Mekana özel tablolar tasarlıyor musunuz?
Bazı müşterilerimiz kendi kuruttukları çiçeklerden kişiye özel tablolar yapmamızı isteyebiliyor veya mimarlar projeleri için özel tasarımlar istiyorlar. Bu taleplere de seve seve karşılık veriyoruz.
Save the Flowers tabloları şimdiye kadar hangi projelerde kullanıldı?
SeaPearl satış ofisi örnek daireleri, Yalı Ataköy satış ofisi örnek daireleri, Kekik Restaurant ve Maslak bölgesindeki bazı ofis projelerinde kullanıldı. Yakında İstanbul Modern’de de satışa sunulması söz konusu.
Yeni koleksiyon: Sınırlı üretim gelincik tabloları
Tablo formatının dışına çıkmayı hiç düşündünüz mü? Gündeminizde yeni bir koleksiyon ya da proje var mı?
Evet, yeni bir seri hazırlıyoruz. Özellikle bu sene çok kısıtlı sayıda gelinciklerden oluşan tablolarımız var. Gelincikleri toplamak zahmetli olduğu kadar narin yapısı itibariyle kurutmak da oldukça zor. Bu sebeple çok az sayıda ürettik.
Bunun yanı sıra her seriden yeni modellerimiz olacak. Tablo formatı dışında da birtakım denemelerimiz var. Aslında çok heyecan verici fikirlerimiz var. Çok da dağılmadan adım adım bazılarını hayata geçirmek istiyoruz. Yakın zamanda yurtdışına daha çok gönderi yapabilir hale gelmek gibi hedeflerimiz var. Avustralya’dan Amerika’dan bile müşterilerimiz var. Bunun için daha çok çalışıp dünya çapında tanınır olmak en büyük isteğimiz.