Mimarlığa Doymayan Adamın Mütevazı Hikâyesi

Amber Eroyan / 03 Nisan 2017
Mimarlık belgeselleri arşivimize yeni bir çalışma eklendi geçtiğimiz haftalarda. Sakarya Hükmet Konağı, SSK Okmeydanı Hastanesi, Levent Kaleseramik Binası gibi modern mimarlık örneklerinde imzası bulunan usta mimar Nişan Yaubyan'ı konu alan "Mimarlığa Doymayan Adam" belgeselinin yapım sürecini, mimar Serli Hobikoğlu, içmimar İren Bıçakçı ve yönetmen Atom Şaşkal'dan dinledik.

Belgesel ekibi Nişan Yaubyan'ın ofisinde. (soldan: İren Bıçakçı, Serli Hobikoğlu, Atom Şaşkal)


İTÜ'deki eğitiminin ardından yüksek lisansını ABD'de tamamlayan ve sonrasında Eero Saarinen, Minoru Yamasaki gibi ünlü mimarların ofisinde çalışma imkanı bulan Nişan Yaubyan, İkiz Kuleler projesinde de bilfiil çalışmış başarılı bir meslek insanı. Ailesel nedenlerle uluslararası kariyerini geride bırakıp Türkiye'ye dönen Yaubyan, bugün 89. yaşında ve mimarlığa en az öğrencilik yıllarındaki kadar tutkuyla bağlı. HAYCAR Mimar ve Mühendisler Derneği tarafından hayata geçirilen "Mimarlığa Doymayan Adam - Nişan Yaubyan" belgeseli, meslektaşları ve modern mimarlığa meraklı çevreler dışında yeterince tanınmayan usta mimara saygı duruşunda bulunurken, "katı olan her şeyin buharlaştığı" günümüz Türkiye'sinde, bu tür arşiv ve sözlü tarih çalışmalarına ne denli ihtiyaç olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Geçtiğimiz haftalarda Notre Dame de Sion Fransız Lisesi Gösteri Salonu'nda gerçekleşen prömiyerin ardından, belgeselin yapımını üstlenen mimar Serli Hobikoğlu, içmimar İren Bıçakçı ve yönetmen Atom Şaşkal ile bir araya gelerek, HAYCAR "Ustalara Saygı" dizisinin ilk çalışması olan belgesel projesine ilişkin bilgi aldık. Belgesel ekibini en çok etkileyen, oldukça başarılı bir kariyere sahip Nişan Yaubyan'ın hayata bakışı ve mütevazı kişiliği olmuş...

Serli Hobikoğlu, Nişan Yaubyan, Atom Şaşkal, İren BıçakçıBelgesel gösterimi sonrası Serli Hobikoğlu, Nişan Yaubyan, Atom Şaşkal, İren Bıçakçı.

"En önemli işlevimiz bir bilgi ağı oluşturmak" 

Merhabalar, Mimarlığa Doymayan Adam belgeseline geçmeden önce, sizler ve üyesi olduğunuz HAYCAR Mimar ve Mühendisler Derneği hakkında bilgi almak isteriz. 

Atom Şaşkal: 1996 İstanbul doğumluyum. Koç Üniversitesi’nde Medya ve Görsel Sanatlar bölümünde okuyorum. HAYCAR Derneği’ne üye değilim ancak belgesel projesi vesilesiyle bu dönem kendileriyle oldukça haşır neşir olduğumu söyleyebilirim.

İren Bıçakçı: 2015 yılında Kadir Has Üniversitesi, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünden mezun oldum. Daha çok restorasyon işleri yapan bir ofiste çalışıyorum. İki senedir de Serli ile birlikte HAYCAR yönetim kurulundayız.

Bundan on yıl önce Ermeni mimar ve mühendislerin bir araya gelmesiyle kurulan HAYCAR, sahip olduğumuz kültürel varlıkların önemi ile ilgili bilinci artırmaya yönelik çalışmalar yürüten bir dernek. Eski eser restorasyonlarına danışmanlık yapmak, çeşitli konferanslar ve geziler düzenleyerek hem toplumumuzu bilinçlendirmeye hem de onlara destek olmaya çalışıyoruz.

Serli Hobikoğlu: Ben de 2016'da İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık bölümünden mezun oldum. Son bir senedir bir mimarlık ofisinde çalışıyorum. Hem kişilerin meslek hayatlarına hem de topluma katkısı olduğunu düşündüğüm HAYCAR Derneği'nde iki senedir yönetim kurulu üyesiyim. Dernek olarak mesleki konferanslar ve çeşitli etkinlikler düzenlemenin yanında, en önemli işlevimiz, bir bilgi ağı oluşturmak. İren'in dediği gibi, eski bir eser restore edileceği zaman yeterli kaynağa ulaşılamıyorsa, projeyi yapacak kişi bizimle iletişime geçiyor, biz de kendisine danışmanlar kurulumuz ve üyelerimiz aracılığıyla destek veriyoruz. 

Şimdi yeni bir etkinlik dizisiyle bu farkındalık çalışmalarını başka bir boyuta taşıyorsunuz. "Ustalara Saygı" projesi nasıl doğdu? 

İren: Mesleklerinde değerli işler yapmış ama adlarını çok da duymadığımız birçok kişi var. Bunlar kendi aramızda hep konuştuğumuz şeyler aslında; onu şu kişi yapmış vs. Bir noktada artık bu isimleri başkalarına da tanıtma, anlatma ihtiyacı duyuyorsunuz. Biz de bu doğrultuda bir şeyler yapmak istedik ve "Ustalara Saygı" projesi oluştu.

Serli: Zaten teknik ve mesleki konferanslar düzenliyorduk. Bu toplantılarımızdan birinde, sonraki projemizin ne olacağını tartışırken, alanında çok önemli işler başarmış ancak bugün meslek çevresi dışında, özellikle gençler tarafından tanınmayan çok sayıda ustamız olduğundan konu açıldı. Onların hikayelerini anlatarak, hem hatırlanmalarını ve anlaşılmalarını sağlamak, hem de kendilerine teşekkür etme imkanı yaratmak istedik.

Mimarlığa Doymayan Adam, Nişan Yaubyan

"İki genç mimar olarak Yaubyan'la tanışıp deneyimlerini dinleme fikri bizi heyecanlandırdı"

İlk proje için Nişan Yaubyan’ın seçilmesindeki etken neydi? 

İren: Tesadüfler üst üste geldi aslında (gülüyor). Aynı gün içinde çok farklı kişilerden Nişan Yaubyan ismini duyunca ilgimizi çekti ve araştırmaya başladık.

Serli: Yaubyan'ın başardığı işleri görüp buna rağmen kendisiyle ilgili ne kadar az kaynak olduğunu fark edince, onun hakkında çalışmaya karar verip bu eksiliği gidermek istedik. 

Belgeselin yapım ekibi olarak sürece nasıl dahil oldunuz?

Serli: Proje fikri tartışıldığı sırada, İren ve ben Yaubyan hakkında biraz araştırma yaptık ve mesleki hayatından çok etkilendik. İki genç mimar olarak böyle bir projeyi yürütme ve kendisi ile tanışıp deneyimlerini dinleme fikri bizi heyecanlandırdı, böylece projeyi üstlendik.

Atom: HAYCAR derneğinin belgesel projesinden yazın haberdar oldum. Ancak o zaman projeye dahil olmam söz konusu değildi. Daha sonraları, Ekim ayında İren bana belgeseli çekmeyi isteyip istemediğimi sorunca çok sevindim ve hemen kabul ettim. Böylece ekibe dahil olmuş oldum.

Yaubyan ile ilk röportajYaubyan ile ilk röportaj, Kadıköy

"Belge ve fotoğraf eksikliğini başarıyla kapattığımıza inanıyorum"

Daha önce benzer bir deneyiminiz var mıydı? Bu belgeseli hazırlarken nasıl bir yol izlediniz? Çalışmanın etaplarından, zorlandığınız/keyif aldığınız kısımlarından bahsedebilir misiniz?

Atom: Bu projeden önce küçük çaplı birkaç deneyimim olmuştu ancak bir belgesel çekecek kadar tecrübe sahibi değildim. Belgesel benim için de çok yeni bir alandı ve kendi becerilerimi kanıtlamam adına çok güzel bir fırsattı. Çekimlere başlamadan ekipmanlarımı hazırladım ve röportajları nasıl çekeceğime karar verdim. Görüşülecek kişilerin seçimini ve sorulacak soruları İren ve Serli üstlendi. İlk belgesel deneyimim olduğu için elbette görsel ve teknik anlamda sorunlar yaşadım ancak her çekim gayet keyifli ve başarılı geçti. Beni zorlayan kısım filmin kurgusu oldu. Röportajların taranıp ayıklanması bir yana, Nişan Yaubyan’ın geçmişine ait belge ve fotoğraf bulmakta biraz sıkıntı yaşadık. Bu sorunu başka kaynaklardan beslenerek çözmeye çalıştık ve bu eksikliği başarıyla kapattığımıza inanıyorum. 

"Mimari bakış açısının yanı sıra hayata dair her konuda onunla sohbet etmeyi seviyorum, baktığı perspektiften bakmak ufkumu açıyor"

İren: Benim de böyle bir deneyimim olmamıştı. Zaten yola belgesel diye çıkmadık, süreç bizi belgesele yönlendirdi. Önce ulaşabildiğimiz kaynaklardan Nişan Yaubyan’ı araştırdık ama bu araştırma, derece aldığı yarışma projelerinin ötesine çok da geçmiyordu. O yüzden canlı kaynaklara ihtiyacımız vardı. Nişan Yaubyan’ın eşi, çocuğu veya hayatta olan bir akrabası olmadığını biliyorduk. Çok fazla seçeneğimiz olmamasına rağmen, görüşeceğimiz kişilere bize nasıl katkı sağlayacaklarını değerlendirerek hep birlikte karar verdik. Bu projenin gelişmesinde Atom’un da fikirleri bize çok katkı sağladı. Sadece yönetmenliğini ve kurgusunu yaptı demek eksik bir ifade olur. Zaten bu projenin beni en mutlu eden tarafı, hepimizin gönül verdiği bir iş olması.

Projeye başlarken, yaptığımız röportajların bize direkt kullanılabilir, net ve doğru veriler sunacağını düşünüyordum fakat projenin gidişatı planladığımız gibi olmadı. Nişan Yaubyan kendisini anlatmaktan çok hoşlanmadığı için arkadaşlarından öğrendiklerimizi ona yeniden sorarak doğrulamaya, boşlukları doldurmaya çalıştık. Yani aslında birbirini tamamlayan hikâyeler şeklinde ilerledik diyebilirim. Tabii bu bilgiye ulaşmamızı zorlaştırsa da sohbetlerimiz çok keyifliydi. Mimari bakış açısının yanı sıra hayata dair her konuda onunla sohbet etmeyi seviyorum, baktığı perspektiften bakmak ufkumu açıyor. 

Aynı şekilde arkadaşlarıyla ve öğrencileriyle tanışmak, onların deneyimlerini dinlemek de bu işin keyifli yanlarından biriydi. Nişan Yaubyan’ı daha çabuk ve daha iyi tanımamıza yardımcı olurlarken, biz de birbirinden değerli mimarlarla sohbet etmiş olduk. Bu bizim için değerli bir deneyimdi.

Serli: Bende belgeselle alakalı sıfır deneyim, Atom bizimle çalıştığı için çok şanslıyız. Önce Nişan Yaubyan hakkında bulabildiğimiz tüm yazılı kaynaklara ulaşmaya çalıştık, ardından ilk etapta kendisini tanıyan ve bizim de kolayca ulaşabildiğimiz iki kişi ile, lise arkadaşı Berç Çalıkman'la ve eski öğrencisi Evin Eriş'le görüştük. Onların yönlendirmeleri ile de birlikte sonraki görüşmeleri kimlerle yapacağımızı kararlaştırıp yolumuza devam ettik. Kaynak kısıtlılığının bizi zorlayacağını düşünmüştük projeye ilk başladığımızda ancak fark ettik ki aslında en değerli kaynak Yaubyan'ı kişisel olarak tanıyıp onunla anılar biriktirmiş olan kişiler ve biz de onlara ulaşabildik. Kendi adıma projenin en keyifli yanı da zaten hem Nişan Yaubyan'ı hem de görüşme yaptığımız diğer kişileri birebir tanımak ve kendileriyle sohbet etmekti.

Yaşar MarulyalıYaubyan'ın sınıf arkadaşı, Yüksek mühendis-mimar Yaşar Marulyalı'nın ofisinde, İstanbul

Enis KortanYaubyan'ın sınıf arkadaşı, mimar-yazar Enis Kortan'ın ofisinde, Ankara

Elif GündoğduYaubyan'ın Yeditepe Üniversitesi'nden öğrencisi Elif Gündoğdu ile

"O mimarın neden önemli bir mimar olduğunu net bir şekilde anlatabilmelisiniz"

Bir mimarlık belgeselini diğer belgesellerden ayıran özellikler, mutlaka olması gereken unsurlar neler sizce? 

Atom: Özellikle bir mimarın yaşamı ve yapıtları üzerinden bir belgesel yapıyorsanız, o mimarın diğer mimarlardan farkını ve üslubunu iyi anlatmanız lazım. Bunun için doğru insanlarla konuşmalı ve mimarın yapıtlarını olabilecek en iyi şekilde sunmalısınız. Şöyle ki, izleyicinin belgeseli izledikten sonra söz konusu mimarın neden önemli bir mimar olduğunu soranlara anlatabilmesi lazım. Bu sadece mimari anlayışıyla alakalı bir durum değil. Sonuçta orada bir insanı tanıtıyorsunuz. O insanın kişiliği ve çevresinde yarattığı saygınlık da çok önemli. Bu unsurları uyumlu bir biçimde ortaya koyduğunuz zaman o mimarın neden önemli bir mimar olduğu daha net anlaşılacaktır.

Serli: Söz konusu mimarın mesleki gelişimini, kaynağından son dönemlerine kadarki ilerleyişini adım adım takip etmek ve bunu yansıtabilmek geliyor benim aklıma. Tabii bir de mümkün olduğu kadar bunu görsellerle destekleyebilmek... 

"Bizi en çok etkileyen, Yaubyan'ın hayata bakışı oldu"

Proje öncesinde Nişan Yaubyan'ı tanıyor muydunuz? İlk bir araya geldiğinizde ve şu anda proje tamamlandıktan sonraki izlenimleriniz neler? Mimarı yakından tanıma fırsatı bulmuş kişiler olarak, Yaubyan'ın karakteri ile ilgili dikkatinizi çeken özellikler neler? Nişan Yaubyan mimarlığı hakkında neler söylersiniz?

Serli: Nişan Yaubyan ve arkadaşlarının Türkiye modern mimarisine olan katkıları çok büyük. Ülkede yeterli teknolojinin olmadığı bir dönemde, hem fikri taşımak hem buna gerekli zemini hazırlamak hem de tüm bunları başarıyla uygulamak saygı uyandırıyor gerçekten. Bunun yanında sadece mesleki bağlamda geçmedi konuşmalarımız. Bizi çok etkileyen şeylerden biri, Yaubyan'ın hayata bakış açısı oldu. Şeylere gereken önemi fazlasıyla verirken, bunu mizahi bir tonda yapabiliyor oluşuna, hayatla çok barışık oluşuna tanık olmak ve bunları örnek almak benim için çok değerliydi.

"Tıpkı kendisi gibi yapıları da duruşlarıyla konuşuyor"

İren: Gösterim günü konuşmamda bundan bahsetmiştim. Hayat bizi yaklaşık 7 sene önce karşılaştırmış ama farkında değilim. Mezunu olduğumuz Getronagan Lisesi’nin bir geleneği olan mezunlar gününde en küçük mezun ile en büyük mezun sahnede kadeh kaldırır. Ben de mezun olduğum sene en küçük mezun olarak kadehimi kendisiyle kaldırmışım. Bunu kendisi hakkında araştırma yaparken karşıma çıkan fotoğraflardan siması tanıdık gelince hatırladım. 

Nişan Yaubyan’ın sakin, ağırbaşlı bir duruşu var ve bu samimiyetinizin her aşamasında aynı şekilde karşıya geçiyor. Serli’nin söylediklerine katılıyorum, bizi en çok etkileyen noktalar, hayata karşı duruşu ve mütevazılığı oldu. Ben Nişan Yaubyan’ın mimarlığını da kendisine benzetiyorum aslında. Tıpkı kendisi gibi yapıları da duruşlarıyla konuşuyor; fazla süse ihtiyaçları olmayan yalın, çağdaş ve karakterli binalar.

Atom: Projeye dahil olmadan önce Nişan Yaubyan’ı tanımıyordum ancak onun çok mütevazı ve arkadaş canlısı bir karakterinin olduğu bize arkadaşları ve öğrencileri tarafından defalarca söylenmişti. İlk buluştuğumuz gün bunu hemen hissettik. Röportajdan sonra beraber yemek yedik, hatta daha sonra bizi evinde de ağırladı. Söyleyeceklerim İren ve Serli’den farklı olmayacak ancak kendisi son derece uyumlu ve yardımsever biri. Böyle bir insanın belgeselini yaptığımız için çok şanslıyız.

Yaubyan'ın gerçekleştirdiği projeler arasında en çok beğendiğiniz yapı hangisi? 

Atom: Nişan Yuabyan’ın her yapısı birbirinden özel. Her birinde mükemmele ve yeniye ulaşma gayesini hissedebiliyorsunuz. Ancak, bizzat görmediğim ve varlığından maalesef yıllar sonra haberdar olduğum; Enis Kortan, Harutyun Vapurcuyan ve Avyerinos Andonyadis ile beraber yaptıkları Sakarya Hükümet Konağı’na ayrı bir hayranlık besliyorum. Dönemin mimarlık anlayışına moderniteyi ve estetiği getiren Türkiye’nin en önemli binalarından birisi kesinlikle. Bunu o dönem çekilmiş fotoğraflardan anlamak bile mümkün. Özellikle Türkiye’de ilk örneklerinden olan teras çatısı nedeniyle inşaatının geç başlaması bile bu yapının neden büyük bir saygıyı hak ettiğini gösteriyor. Yapının yakın bir geçmişte yıkılmış olması ise ayrıca üzüntü verici.

Serli: Sanırım benim en çok beğendiğim, Levent'teki Kaleseramik Binası oldu. Yaubyan ile ofisinde buluştuğumuz bir gün, 1980'lerin başında yaptığı bu projenin çizimlerini bize göstermiş ve plan çözümlerini anlatmıştı. Binanın projesini çizmenin yanında, iç tasarımının en küçük noktasına, kaplamalarından avize tasarımına kadar her detayın kendi elinden çıkmış olması hayranlık uyandırıcı. Ancak beni en az binanın kendisi kadar etkileyen bir diğer şey, oraya gittiğimde binayı bugün kullanan kişilerin, hatta yaşça genç çalışanların dahi, Nişan Bey'i tanıyıp ondan sevgiyle ve önemle bahsetmeleri oldu. Bir mimarın sadece yaptığı bina ile değil, o binayı kullananlarla da bağ kurması ve bunu böyle uzun yıllar sürdürebilmesini çok etkileyici buldum.

İren: Atom’un ve Serli’nin söylediklerine katılıyorum ama ben en çok Kadıköy’deki Surp Haç Ermeni Kilisesi'ne yaptığı çan kulesi ile birlikte ele aldığı giriş ekini seviyorum. Aslında bu yapı, Nişan Yaubyan’ın yaptığı diğer işlerden farklı bir iş. Kilisenin bahçesinde bulunan ve yapıdan kopuk halde konumlanmış çan kulesini ince bir dokunuşla kiliseye bağladığı çağdaş bir ek yapı. Orijinal ahşap çan kulesini korumuş ve kırık çatılı, çelik strüktürden şeffaf bir geçiş mekânı sağlamış. Mimari yaklaşımındaki hassasiyetini ve tarihi bir yapıyla kurduğu ilişkiyi burada görebiliyoruz. Nişan Yaubyan’la ilk buluşmamızı orada gerçekleştirmiştik, hâlâ da hep kilisenin önünde buluşuruz. O nedenle biraz duygusal bir anlamı da var benim için.

Atom Şaşkal, Yaubyan'ın ofisindeAtom Şaşkal, Yaubyan'ın ofisinde çekim yaparken

"Nişan Yaubyan’ı ofisinde çalışırken çekmek inanılmaz bir gelişmeydi"

Aranızda geçen özel bir anekdotu paylaşır mısınız?

Atom: Röportajları bitirmiştik ve aslında belgesel neredeyse hazır gibiydi. Ancak Nişan Yaubyan’a ait röportaj dışı çekimlere çok ihtiyacımız vardı. Bu sebeple kendisini ofisinde çekmeyi çok istiyorduk. Nişan Bey’in ofisi de oturduğu apartmanın giriş katında olduğu için, bir pazar günü ekipmanlarımızla birlikte kendisini ziyarete gittik. Geçmişiyle yaşayan bir insan olmadığı için ofisini bize açacağından şüpheliydik ancak sorumuza sevecenlikle “Tabii ki, hadi gidelim” diye cevap verince oldukça sevindik. Ne yazık ki sevincimiz çok uzun sürmedi çünkü ofisin kapısını bir türlü açamadık. Çilingiri çağırdık ancak uzun süre gelen giden olmadı. O gün çekim yapmadan gitmek ve özellikle ofisini göremeden dönmek bizim için oldukça kötü bir senaryoydu. Ancak geç gelen çilingirin bir dakikada kapıyı açmasıyla içi yığın yığın el çizimi planlarla dolu bir oda karşıladı bizi. Çok sevinmiştik. Özellikle Nişan Yaubyan’ı ofisinde çalışırken çekmek belgesel adına inanılmaz bir gelişmeydi. Bu çekimler kurguda işimize çok yaradı ve belgeseli monotonluktan kurtardı. O gün Nişan Bey’in apartmanından mutlu ve heyecanla ayrıldığımı hatırlıyorum. Bizim için oldukça maceralı bir gün olmuştu.

Ustalara Saygı projesi kapsamında mercek altına alınacak bir sonraki figür/konu belirlendi mi? 

Serli: Aklımızda birkaç isim var ama henüz bir karara varamadık. Kaynak taraması yaparken kısıtlı kaynaklar bizi biraz zorluyor bu süreçte.


Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :