Özge Çağlayan’ın Ahşap ile Yolculuğu

Berhan Abay / 17 Şubat 2021
Antrepo ve Ozge Caglayan Studio markalarının kurucusu Özge Çağlayan ile; ağacın hikâyesi ve ellerinde şekillenen tasarım süreci üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşi bu ay İş Dışı'nda.

Sizi Antrepo ve Ozge Caglayan Studio'ya götüren süreç ile markalarınızı anlatır mısınız?

Tasarım dünyasının içinde bulunan biri olarak ahşap malzemeler hakkında halihazırda teknik bilgim olmasına rağmen, malzemeyle gerçek anlamda tanışmam 5 yıl öncesine dayanıyor. Uzun yıllar proje ofislerinde calışmış bir mimarım. Ozge Caglayan Studio olarak mimari tasarım projelerinin üretim süreçlerinde yer almaya devam ediyorum. Yani aslında mesleki olarak çok fazla bilgiye sahip olduğum bu malzemeye, kişisel olarak çok da yakın olmadığımı farkettim. Benim için bu markaları kurmak çok emek harcadığım, heyecan verici ve bir o kadar da tatmin edici bir süreç oldu.

Teknoloji hızla ilerliyor ve bizler de müşterilerimizin ihtiyaç duyduğu hızda proje üretiyor, malzeme seçimlerimizi de bu hıza ayak uyduracak şekliyle seçiyoruz. Oysa “ahşap” doğası itibariyle tamamen bu hıza karşı duran bir malzeme. Aksine, sabır gerektiren ve yeterli zamanı verirseniz her bir parçanın kendine ait hikayesini duymaya başlayabileceğiniz bir serüven. Her bir ahşap parçası, yüzeyinde yıllar boyunca geçirdiği tüm süreci anlatır. Sanırım, ben de bu hikayeyi duymaya başladığımda Ozge Caglayan Studio sürecine başladım diyebilirim.

Özge Çağlayan Studio, tamamen el yapımı ile ve sınırlı sayılarda üretimin yapıldığı atölyem. Farklı malzemelerin de eklendiği, sadece üretmenin dışına çıkıp sıklıkla hayal ederek, tasarlayarak vakit geçirdiğim ve bir zanaatkarın onları forma getirdiği platform ise Antrepo. Eş zamanlı olarak Stüdyo’dan bağımsız, kollektif işlerin yürüdüğü tam da adından anlaşıldığı gibi Antrepo’da toplandığı bir alan oluşturmak niyetiyle ortaya çıktı.

Doğal malzemelerle, minimalist ürünler tasarlıyorsunuz. Koleksiyonunuzu oluşturmanızda neler etkili oluyor?

Genellikle ağacı işleyebilme süreciniz ortalama 2 yılınızı hatta ağacın cinsine göre daha uzun zamanınızı bile alabiliyor. Ağaçları babam benim için Amasya’da (bu işe başlamaya karar verdiğim yerde) biriktiriyor ve atölyede 1 yıl kadar dinlenmeye alıyoruz. Bir yıl veya daha uzun süre kullanmadan atölyede ahşabı tutmak gerçekten sabır istiyor. Ancak bu ağacın desenlerinin oturması ve üretim sürecinde tasarladığınızın formunu koruyabilmesi için gerekli olan bir süre. Sonrasında ise tasarım süreci başlıyor.

Ahşap malzemeden üretilmiş olan her türlü eşya ve dekoratif tasarım objesinin benzer ürünler olduğunu farkettim. Bense, standart üretim olanaklarının dışına çıkarak ahşabın yapısına bağlı kalmadan, aksine ahşabın yapısal özelliklerini tasarımımın içine entegre etmeyecek bir yola girmek istedim. Bu nedenle tasarım yönüne daha çok odaklandım. Makinaların yapamayacağı işlemleri üstlenerek, kendimi sınırlandırmadan elimdeki malzemenin bana sunabileceği bütün olanaklara kendimi açıyorum. Elimle, sabırla, ahşabın desenlerini ortaya çıkarmayı seviyorum. Emeğin bu sabır sonrasında nelere dönüştüğünü görebilmek, bana mesleki olarak da çok şey öğretiyor. Bunu hayatımın her evresine katmaya çalışıyorum.

Doğal malzeme ile tasarlamanın sizde yarattığı his nedir? El emeği işler yaptığınız için yarattığınız yeni bir form oluşturmak, malzemeye dokunmak çerçevesinde değerlendirir misiniz?

Yapılmış olan her şeyi ahşabın doğasına, şekline ve damar desenine göre yapıyorum. İfadeleri oluşturmak için, kolaymış gibi görünse de, hesaplamanız gereken birçok veri oluyor. Dolayısıyla tasarladığım bir objenin, aynı formda olsa dahi bir yenisini yapmam mümkün olmuyor.

Genelde yuvarlak formlarda çalışmanızın bir sebebi var mı?

Kendilerine ait bir “kişiliğe” sahip objeler üretmeyi seviyorum. Bilinçli bir yönelim değil, ne tasarlayacağıma ahşabı elime aldığımda karar veriyorum diyebilirim. Yapılmış olan her şeyi ahşabın doğasına, şekline ve damar desenine göre yapıyorum. Çoğunlukla bunu yapacağım diye başladığım bir fikrin, her seferinde ahşap ne olmak istiyorsa ona dönüştüğünü gözlemledim. Dolayısıyla bir plan üzerinden yürümüyorum. Malzemem neye dönüşmek istiyorsa usta bir aracı olmayı tercih ediyorum.

Ağacın organik formuyla akışına ve düzensiz hareketine uyum sağlayarak ürettiğim için yumuşak eğriler ortaya çıkıyor. Ancak ben de malzeme ile birlikte öğrenmeye devam ediyorum. Öğrenim sürecimin önemli bir bölümünü de emektar ustaların talaş uçuşan marangozhanelerinde geçirdiğim süreye borçluyum. Bir yandan soba yanarken, torna başında ustayla kavga eder belki kaçıncı çayımı soğuturdum. İstanbul’un eski sokaklarında öyle üreticelere rastlar, öyle dostluklar kazanırsınız ki, sırf bunun için bile yaşadığınız zorluklara değdiğini düşünürsünüz.

Landscape|Hill

Bir tasarımınız BIG SEE WOOD AWARDS 2019 kazananlarından. Yarışmayı anlatabilir misiniz, katılım süreci ve sonrası nasıl gelişti?

BIG SEE WOOD AWARS için bireysel bir başvuruda bulunmamıştım ama yarışmayı düzenleyen ekip benimle iletişime geçerek Landscape|Hill ürünüm ile seçmelere katılmamı talep etti. Sonrasında kendimi tasarımımla ilgili sunum yaparken Lübliyana’da buldum. Avrupa’dan birçok tasarımcının katıldığı bu platformda onların tasarım süreçlerini dinlemek ve aynı kaygılar ile ürettiğinizin farkına varmak güzel bir deneyim oldu benim için.

Birkaçı ile hala iletişim halindeyiz. Tasarımınızın ülkenizin adı altında sergileniyor olması ise ayrı bir deneyimdi benim için. Bu sürece başlarken böyle bir imkana sahip olacağımı düşünmem mümkün bile değildi. Tabii sonrasında özellikle Avrupa’da markamın bilinirliği konusunda güzel gelişmeler oldu, pandemi öncesi Londra’daki tasarım mağazalarıyla ürün temsili için görüşmelere başlamıştık.

Ürün görsel çekimlerini siz mi yapıyorsunuz?

Evet, ürün çekimlerini çoğunlukla kendim yapıyorum. Aslında markalaşmak fikri ile yola çıkmadım ve üretim sürecine ait tasarımından başlayarak lojistik-paketleme dahil düşünebileceğiniz her şeyi kendim hallediyordum. Fotoğraf çekimleri de böyle başladı, Arada üretim sürecine ait görseller de kullanmayı seviyorum ve genellikle çekimlerimle ilgili olumlu geri dönüşler alıyorum. Tabii bu süreçte arkadaşlarımın desteğini de unutmamam lazım.  

Landscape water

Ürün satış kanallarınızı paylaşır mısınız?

Ürünlere online tasarım ürünlerin buluştuğu platformlardan ulaşabiliyorsunuz. Kişiye özel üretim yapmıyorum. Yakın bir zamanda ozgecaglayanstudio.com üzerinden satışlara başlayacağım. Onun dışında sosyal medya platformlarında @ozgecaglayan.studio hesabından doğrudan mesajla iletişim kurarak ürünlerime ulaşabilirsiniz.

 

*

Özge Çağlayan Hakkında

Mimarlık eğitimimi 2006 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünde tamamladıktan sonra İtalya’da Seconda Universita di Napoli Üniversitesi'nde Acoustics and Noise Control in Mediterranean Countries programında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. İstanbul’da mimarlık ofislerinde büyük ölçekli birçok projede yer aldıktan sonra 2013 yılında Antrepo | Özge Çağlayan Studio’yu  kurdum. Mimarlık ve ürün tasarımlarını gerçekleştirdiğim Studio’da; üretim sürecinde geleneksel, tasarım sürecinde çağdaş yaklaşımı bir araya getirerek, günümüz yaşam tarzlarına minimalist, doğal, geri dönüşümü destekleyen, işlevsel tasarımların hayat bulmasını sağlıyorum.


Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
  • Zühal Can 4 yıl önce Merhaba, Çok etkileyici biçimler, malzemeye saygılı yaklaşımlar. Teşekkür ediyorum sizlere bizi @ozgecaglayan.studio ile tanıştırdığınız için. Sevgiler
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :