21. yüzyılın yaratıcı mekanikleriyle beslenen bir pratik olarak; sanat, mimarlık ve grafik alanlarının sınırları içinde akrobasi yapmayı amaçlayan Piknik Works bu ay İş Dışı bölümümüzün konuğu…
Aşağıdan Yukarıya: Oğul Öztunç, Atıl Aggündüz, Melodi Gülbaba
Markanızın isminin neden “Piknik” olduğu ile başlayalım. Sonrasında da sizi tanıyalım. Ayrıca Piknik Works dışında yaptığınız başka işler de var mı?
Bir üretim fikri olarak Piknik'in temelleri biz henüz İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde öğrenciyken, büyük bir arkadaş grubuyla açık havada güzel vakit geçirdiğimiz sıralarda atıldı. O zamanlar, 2013 yılının Mayıs ayları, ve sonrasında gelen uzun, güzel yaz, üretim enerjisiyle doluyduk. Piknik'i bundan iki üç sene sonra kurduk. Ama enerjisinin o zamanlar yaptığımız sayısız piknikten geldiğini biliyorduk. İlham verici günleri hatırlatması için pratiğimize Piknik ismini verdik. Bu tını eğlenen tarafımızı çok iyi yansıtmasına rağmen, çalışkan tarafımızı tam yansıtmıyordu. Kısa süre içinde sonuna Works ekledik. Piknik kurulduğundan beri, bir yandan da başka işlerde çalışıyoruz. Oğul, Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde çalışıyordu. Sonra bir süre Teğet Mimarlık'la çalıştı. Şimdi sadece Piknik'e odaklanmış durumda. Atıl, SO Mimarlık ile çalışıyordu. Şu an Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi'nde Öğretim Görevlisi olarak çalışıyor. Melodi, İKSV bünyesinde, bienallerde çeşitli görevler alıyordu, şimdi İstanbul Modern Müzesi'nde Asistan Küratör olarak çalışıyor. Ara sıra ilgimiz olan başka alanlarda da üretim yapıyoruz. Örneğin Atıl'ın dövme stüdyosu kiralayıp, bir süre dövme yapmışlığı bile var.
Böyle bir oluşumu hayata geçirmeye nasıl karar verdiniz? Kuruluş hikâyesini anlatır mısınız?
Piknik, başlangıçta, bir üretim biçimi olarak merkezine 'çizim' meselesini alan bir pratik olarak, çizim yapmayı seven iki arkadaş tarafından kuruldu. Henüz yeni mezun olmuşken, 2015 yılında Atıl, Tokyo'da bir ofiste staj yapmaya gitmişti. Sonra stajı bırakıp kalan vaktini şehri gezerek değerlendirmeye karar verdi. Oğul da aynı zamanlarda bitirme projesi ile kazandığı bir seyahat bursunun karşılığını Japonya'yı gezerek almaya karar vermişti.
Bu maceraların bir kısmı Tokyo'da kesişti ve bir gün turistlerin pek uğramadığı tuhaf bir adada kendimizi bir kostüm partisinde bulduk. Partinin ardından, yaklaşık iki saatlik bol sohbetli bir yürüyüş sırasında birlikte üretim yapmaya karar verdik. Kısa süre sonra bu üretimin adı Piknik oldu. Zamanla yaptığımız işlerin ekseninde sanat terazisi ağırlık kazandıkça, 2019 yılında ekibe Melodi katıldı.
Çizmek sizin için ne ifade ediyor? Web sitenizde ilk çıkan görseli anlatır mısınız? Bir halı, üçünüz, masanın üstündekilerin bir anlamı var mı? Hem çok fazla nesne var hem çok fazla detay belirtilmiş.
Hep birinin bunu sormasını istemişizdir. Öncelikle, web sitemizi açan çizim, bizim hayalimizdeki ofisimiz. Her şeyin üstüne yayıldığı, her şeyin üstünde gerçekleştiği dev bir masa. Tek bir masa. Basit ve kolay. Ama üstü dopdolu. Üzerindeki nesneler ve detaylar da bizim hikâyelerimize, işlerimize, fikirlerimize göndermeler yapıyor. İşlerimizin neredeyse hepsinde, çizimler, dikkatlice bakıldığında görülebilecek birtakım hikâyeleri örtüyor. Bu hikâyeler bazen gündelik hayata dair detaylar, bazen bizi etkileyen güçlü fikirlere dair ipuçları barındırıyor. O masanın üstünde Notre Dame'in Kamburu da var, Abidin Dino'nun elleri de. Atıl'ın köpeği Pagi bile bir yerlerde gizli. Yıllar içinde bu basit ama detaylı masanın etrafına gelen yeni kişiler ve yeni nesneler ile büyüyeceğini hayal ediyoruz.
Çizmek, bizim için sadece bir sonuç ürün olan 'temsil'e değil, bakmaya, görmeye, anlamaya, hikaye anlatmaya, tasarlamaya, araştırmaya, açığa çıkarmaya, zihni kurcalamaya, oyun oynamaya, sorular sormaya, ve daha birçok şeye hizmet eden bir araç. Tabiri caizse, bir ortam. Onu ne küçümsemek istiyoruz, ne de romantize etmek. Çizmek eylemi, bizim aracımız. Farklı yönlerde nasıl kullanabileceğimizi görmeye çalışıyoruz. Piknik'in altında yatan temel fikir bu.
Web sitenizdeki info’yu okuduğumda, çocukken söylediğimiz, “Bu tutmuş, bu pişirmiş, bu yemiş” tekerlemesi aklıma geldi. Sizdeki iş bölümü nedir? Hayal eden, çizen, oynayan...
Biz pek iş bölümü yapmıyoruz. Bir oyun gibi, farklı senaryolarda işin farklı taraflarını oynuyoruz. Bu yüzden çocukluğa atıfta bulunmanız ilginç oldu.
Performative Drawing #2, Living Ground Floors
Mimarlıkta her çizginin bir anlamı olduğundan yola çıkarsak; Piknik Works işlerinde de çizdiğiniz her şeyin bir anlamı var mı, yoksa rastlantısallığa ya da doğaçlamaya mı yer veriyorsunuz?
Duruma göre değişiyor. Rastlantısallık ve doğaçlamanın, özellikle sanatsal üretim sürecimizde varolduğunu düşünüyoruz. Öte yandan ne kadar geniş çapta kültürel gelişim sağlayan bir eğitim olursa olsun, aldığımız tasarım eğitiminin ve pratiğinin getirdiği faydacı bir bakış açısı da var. Dolayısıyla bizim çizgilerimiz genelde duygusal dışavurumdan çok, her çizgiyle anlattığı hikâyeyi güçlendirmeyi hedefliyor. Tabi ilerde aksini keşfetmemizin önünde de hiçbir engel olmadığını belirtmemiz gerekir.
Elektrik mavisi sizin için neden önemli? Bir de tulumlarınız var. Her işte giyiyor musunuz?
Elektrik mavisi kuvvetli bir renk ve çoğunlukla yaptığımız monokrom çizimlere karakter kazandırdığını düşünüyoruz. Başka renkler de kullanıyoruz. Örneğin bu kış, Stockholm'de yaptığımız performans ve sonrasında açılan sergide, şehrin karanlığının karşısında daha kuvvetli bir renk olarak neon sarı kullandık. Mavi atmosferi oluşturmak için ise, ışıklandırmanın gücünden faydalandık. Bu rengi kullanmamızın alt sebepleri arasında çok ilham aldığımız sanatçı Yves Klein'a ufak bir selam da var. Tulumları ise performatif çizim adını verdiğimiz proje kapsamında yaptığımız işlerde giyiyoruz. Giymezsek üstümüz başımız boya olur. Bir de tulumları seviyoruz.
Farklı sektörlerden birçok firma ile işbirlikleri yaptınız. Piknik Works’te iş süreçleri nasıl ilerliyor?
Bu konuda kendimizi epey şanslı addediyoruz. Piknik kurulduğundan beri birçok markayla, birçok keyifli işbirliği yapma imkanı bulduk. Markalarla birlikte genellikle iletişim stratejileri ve içerikleri geliştiriyoruz. Bu işler sırasında çizginin hikâye anlatıcı gücünü keşfediyoruz ve kendimiz geliştirdiğimiz diğer projelerimize kaynak oluşturuyoruz.
Blok x Keyif Haritası, Yemek Karavanı
İş seçiminizde etkili kriterler var mı; şu olursa hiç düşünmeden yer alırız ya da tam tersi için ne dersiniz?
İşlerimiz bir pizza dükkânının kimliğini oluşturmaktan, eğlence mekânları içinde yerleştirmeler yapmaya; markaların sosyal medya iletişimleri için içerik oluşturmaktan, büyük festivallerin tüm görsel kimliğini tasarlama ölçeğine kadar değişiyor. Mekânsal tasarım ve mimarlık işleri de yapıyoruz. Zamanla, mimarlık ve yaptığımız diğer tüm işlerin arasını kapayan bir alanda, mekân tasarımına özgün bir yaklaşım geliştirebileceğimizi düşünüyoruz. Dolayısıyla bu alanı keşfedebileceğimiz işlerin artması dileğindeyiz.
Tasarımcıların Yorumlarıyla Saatleri Ayarlama Enstitüsü Sergisi, 2018
Yer aldığınız işlerde mimari, sanat, edebiyat da ön planda, günlük hayattan da izler var; Saatleri Ayarlama Enstitüsü çiziminiz, Sinan’a Yakından Bakmak sergisinde yer alan işiniz ve Şişli’de bir berber dükkanındaki çiziminiz. Biraz bu karmayı anlatabilir misiniz?
Aslına bakarsanız, iş tanımlarının muğlaklaştığı bir çağda üretim yapıyor olmaktan epey memnunuz. Saydıklarınız dışında çok farklı maharetler gerektiren video yerleştirme, animasyon gibi işler dahi yaptık. Hep bir nişte uzmanlaşmak övülüp durulur. Biz bu 'niş'i sadece bir üretim alanına kısıtlamak yerine, bir bakış açısında bulmak niyetindeyiz. Günlük hayatın detaylarına dikkat eden, titiz, oyuncu, özgün ve mizahla beslenen bir noktada durup, 21. yüzyıl insanına ve yaşayış şekillerine bakan bir açı geliştirmeye çalışıyoruz. Üretim araçlarına mahir olmanın geçmiştekine kıyasla görece daha kolay olduğu bir zamandayız. Bu tutum tabi ki disiplin, yer yer aşırıya kaçan bir çalışma dozu ve uykusuz gecelerle birlikte geliyor. Ama sanıyoruz imkânsız değil. Farklı alanlarda, daha büyük ölçekte işler yaptığımız günler de gelecektir. Yanılmamayı umuyoruz.
Sinan'a Yakından Bakmak Sergisi, 2017
Performative Drawing de enteresan bir işti. Neden 72 saat? Neden şapel? Ayrıca, ortaya çıkardığınız sonucu anlatır mısınız? Bir ayağını Stocholm’de gerçekleştirme fikri nasıl ortaya çıktı?
Performatif Çizim, uzun süredir hayalini kurduğumuz, 2018 yılında geliştirmeye başladığımız, birçok ayağı olan ve devam eden bir proje. Mekân, beden, zihin ve performatif yönüyle çizim arasındaki gizli bağlantıları, çeşitli mekânları kullanarak yaptığımız, performans olarak isimlendirdiğimiz süreçler aracılığıyla keşfetmeyi amaçlıyor. Mekânın hikâye anlatıcı yönü ve çizim / temsil ile ilişkisi, insanlar mağara duvarlarına çizimler yapmaya başladığından beri varolan bir konu. Tarih boyunca da farklı farklı şekillerde bu meselenin izini sürmek mümkün. Biz bu konunun bilinen yönünün üzerine, bedeni ve zihni sürükleyen bir süreç olarak performatif bir unsuru ekleyerek deneyler yapmayı amaçlıyoruz. 72 Saat bu açıdan tecrübeyi yoğunlaştıran, odaklayan bir kısıtlamaydı. Bunu bir deney olarak görürsek, daha uzun ve daha kısa versiyonlarının da olacağını söyleyebiliriz.
2018 yılında, İsveç Enstitüsü'nün davetiyle katıldığımız başka bir uluslararası sanat projesinin ardından, aklımızdaki bu projeye İsveç Enstitüsü'nün desteği ile başlama şansı bulduk. Projenin ilk ayağı için Konsolosluk bünyesinde bulunan küçük bir şapeli bize tahsis ettiler. Kendimizi bu şapele kilitleyip üç gün içinde yaşadık ve tüm iç yüzeylerini çizimler yaparak doldurduk. Tüm süreci kaydettik ve yayınladık. Bir de açılışı oldu tabi. İstiklal Caddesi'nin üzerinde, şehrin hareket yoğunluğunun tepe noktasında, ironik biçimde tüm şehirden izole edilmiş bu küçük mekân projenin başlangıcı için tesadüfen ilginç bir isabet oldu. Ne çizeceğimizi özellikle önceden düşünmediğimiz için, içerikte mekânın yönlendirici bir rolü olduğu söylenebilir. Bu işi detaylı inceleyen biri, mekân / çizim ilişkisinin doğasına ve sanat tarihindeki karşılıklarına ve bu temaların 21. yüzyıl kültürü ile yorumlarına dair birçok hikâye bulabilir.
Bir sonraki adım ise, Stockholm'de, işlek bir caddeye doğrudan bakan ve dışarısıyla görsel iletişime girme potansiyeli barındıran bir zemin katta gerçekleşti. Bu sefer performansı gerçekleştireceğimiz mekânı tasarlama imkânımız oldu. Biz de daha önce de ziyaret ettiğimiz bu şehirdeki vitrin mekânları ve iç / dış mekân ilişkilerini ilginç bulduğumuz için bunu irdeleyen bir iş yapma niyetiyle kendimize bir 'vitrin' mekânı kurduk. Aynı süreyi bu sefer bir akvaryumu andıran bu camekânın içinde geçirdik. Ortaya çağımızın değişen kent yaşamı, şehrin gündelik hayatı, sokak ve içi ayıran, genelde bakmalık ve yaşamsız bir ara yer olarak görülen 'Vitrin'in mekansâllığına dair sorular soran bir içerik çıktı. Stockholm'de kışın hava çok erken kararıyor. Performansın sokaktan izlenebilir olmasını sağlamak istediğimiz için siyah ışık denilen ve sadece neon malzemeyi aydınlatan bir ışık düzeneği ve bu ışıkta görünür olma özelliğine sahip sarı bir boya kullandık. Gerçekten de sokaktan geçen binlerce insan performansın izleyicisi oldu ve yaptığımız işi kayıt altına aldı.
Performatif Çizim devam eden bir proje. İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinden dolayı bu sıralar İstanbul'da Büyük Londra Oteli'nde gerçekleşmesi ve yine bu sıralar Milano Tasarım Haftası'nda gerçekleşmesi planlanan iki ayağı ertelendi. Önümüzdeki süreçte başka şehirlerde yapacağımız performanslar var. Şu sıralar izleğimiz bu sürecin zihinsel ve bilinçdışı süreçlerini ortaya çıkaracak şekilde odaklandı.
Son olarak yaşadığımız süreç içindeki, dijital ortama kayan platformları yaptığınız işler özelinde değerlendirir misiniz? Bir “challenge” başlattınız ve online bir sergide yer alıyorsunuz.
İçinde bulunduğumuz sürecin olağandışı durumları tetiklediği ve üretimleri hem görünür olduğu platform hem de içeriği açısından etkilediği kuşkusuz. Bu süreçte normalde olduğumuzdan daha üretken olmak için kendimizi zorlamamayı tercih ediyoruz. Günlük hayatımızdaki değişimleri ve psikolojimize etkilerini takip etmekle birlikte bu durumu ne bir fırsat ne de bir yıkım olarak görmek eğilimindeyiz.
Birkaç işbirliğimiz oldu. Partmag ile birlikte, sosyal medya üzerinde paylaşılan bir altlık hazırladık. Bu, günlük hayatımızda olan değişimleri eğlenceli bir şekilde sormayı amaçlayan bir sosyal medya oyunuydu. Afterwork'ün davetiyle, onların tasarladığı dijital bir ortamdaki 'Temas' isimli sergide, yine bu sürece dair sorular soran bir üç boyutlu yerleştirme yaptık. Bir de sürekli çalıştığımız Birlikte Güzel ile, yine bu sürecin günlük hayatımıza olan etkilerini konu alan haftalık içerikler üretiyoruz. Bunların dışında herkes gibi okumaya, izlemeye, beslenmeye ve biraz da dinlenmeye vakit ayırıyoruz.