"Ben milletvekili adayı olmuyorum, siyaset yapmaya gelmiyorum, halka hizmet için aday oluyorum" sözleri ile DSP'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yarışa giren şehir plancı Ahmet Vefik Alp, bu sene dördüncü "adaylık heyecanı"nı yaşıyor. Alp, "Bu bir genel seçim değil, yerel yönetimleri seçiyoruz. Gerçek bir belediye başkanının siyasi hırsı olmamalıdır. Herkesin başkanıdır ve herkese eşit biçimde hizmet götürmelidir" diyerek belediye başkanlığı nosyonunu özetliyor.
İstanbul için 25 yıldır projeler hazırldığını ve dünyanın dört bir yanını sürekli gezip İstanbul gibi sorunlu, hormonlanmış kentlerde neler yapıldığını gözlemlediğini belirten Alp, "İstanbul kanserli bir tümör gibi. Kontrol edilemez ölçekte büyütüldüğünden, geri dönülmez noktaya yaklaştığımızdan ufuklu projeler ortaya koymak zorundayım ve bunu büyük bir şevkle yapıyorum" diyor.
Başkan seçilmesi durumunda "doğal olarak" temsil ettiği partinin ideolojilerinin proje ve uygulamalarına bir ölçüde etki edeceğini, ancak bu durumun ikincil öncelikte kalacağını ifade eden Alp, şöyle devam ediyor: "Ancak, bugün benim esas siyasi partim İstanbul projelerim, şehircilik stratejilerim, sosyal kurgularımdır. Benim derdim İstanbul'dur."
"Düzensizliğin düzeni"ne son vermek için aday olan Alp "her gün trafikte 3-4 saat tesbih çekmeyi, ambulansta sıkışıp ölmeyi, ilkel bir mahallede yaşamayı, 5 kişi bir odada sürünmeyi, kentin rantının belli odaklara kaymasını, kaynakların günübirlik projelere savrulmasını; şehrin tarihinin, yeşilinin, suyunun yitirilmesini; Istanbul'un bir korku şehri haline gelmesini, muhtemel bir depremde betonlar arasında sandviç olmayı istemiyorsanız" diyerek "olmayacaklar"ı özetliyor. Peki ama hangi yöntem ve kurumsallaşmalarla?