Eren Bayrak: İkinizin işleri de kamusal alan kavramı üzerinden yorumlanabilir, sizin bu konuya bakış açınız nedir?
Hatice Akyüz: Kamusal alan kavramı literatürde kamuoyunu oluşturan alan olarak tanımlanır özetle. Sosyal ilişkiler kurduğumuz, toplumsal etkinlik alanları, tabi aynı zamanda siyasal düzenle de karşılıklı olarak hizmet halinde. Kamusal alan ve kamusal mekan ayrımını da göz ardı etmemek gerek. Kamusal mekan ise toplumsal ilişkiler kurma mekanı olarak tanımlanmakta. Hatta bu ayrımı Uğur Tanyeli ‘’Kamusal mekana çıkabilmek, başkalarıyla paylaşılan bir ortamda bulunabilmek, kamusal alana çıkabilmekse, orada kendisi olarak temsil edilebilmek demek.’’ olarak yorumlar. Aslında günümüzde de tam anlamıyla tanımlanamayan kavramlar olarak görüyorum . Dünya düzeni her geçen gün değişirken toplumun yapısı ve işleyişi de kavramlara yansıyor ve eklemleniyor.
Benim sanat üretimim mahremiyeti en fazla olan mekanları temsil ediyor. Tabi artık hangi mahremiyet sorusu da akla gelmiyor değil. Özel alan olan ev mekanının, siyasal düzen içerisinde yeniden yapılmak için yıkıldığı ve bu süreçte çeşitli nedenlerle de düzene hizmet eden olma durumu söz konusudur. Bu yönüyle mahremiyetini kaybetmeye yüz tutmuş bu ev mekanları hem kamusal alana açık ve bunun üzerinden de bir söylem oluşturmakta hem de kamusal mekana dönüşüp rastgele bir başkasına yani ötekine de açık hale gelmektedir.
Sırma Şiir Okan: Kamusal alan benim için gözlem yeridir. Burada insanlar tıpkı mikrokozmostaki canlılar gibi görünürler, kimileri çalışırken kimileri bir kenarda otururlar ya da bir yerlere yetişmeye çalışırlar. Kamusal alanda herkes apaçık ortadadır, bu ortamda insanların toplum içindeki ilişkileri hakkında kolayca fikir sahibi olunabilir.
Sergiden fotoğraf.
EB: Her ikiniz de birbirinden farklı teknikler kullanarak sanat yapıyorsunuz, sizi bu sergide buluşturan ortak nokta nedir?
HA: Açıkçası üretim biçimlerimiz farklı olsa da göstermek istediğimiz kavramların ortak noktaları var. Bunlardan biri boşluk ve doluluk kavramları. Bu zıtlıkla kurulan diyalektik, benim üretimimde fotoğrafın da diliyle birleşerek izleyiciyle buluşuyor, Sırma’da ise geleneksel resim yüzeyine sahip kalarak kullanılan teknikle ortaya konuluyor. Ev mekanlarını fotoğraflarken hep insanların ardında bıraktıklarına yani bırakmak da zorunda olduklarına bakarım. Göç zorunlu da olsa gönüllü de olsa hep bir şeyi geride bırakmaya dayalıdır, bu nedenle gittiğim mekanlarla farklı bağlar kuruyorum. İkimizin de işlerinde irdelenen kavramlar yüzeysel ya da derinden farketmeksizin ortak paydada yer buluyor. Birliktelik içinde toplumu temsil eden figürler ve toplumu oluşturan en küçük yapının izleri, tüm bunlarla gördüğümüz doluluk ama aynı zamanda da tüm bunlarla da göremediğimiz boşluk...
SO: Hatice ile işlerimiz arasındaki en önemli ortak nokta kullandığımız zıtlık. İşlerimize bakıldığında edinilen ilk izlenim şüphesiz boşluk doluluk zıtlığıdır. Benim işlerimdeki dinamizm ve mekansızlık algısı, Hatice’nin işlerindeki dinginlik ve mekan algısı birbirini tamamlar niteliktedir.
EB: Sizce işlerinizin birbirleriyle oluşturduğu ilişki ortaya nasıl bir diyalog çıkarıyor?
HA: Biz bu sergi sürecine ele aldığımız belli kavramlarla yola çıktık. Spesifik olarak tek bir şeye bağlı kalamayız çünkü sanat eserinin her zaman birden fazla söylemi ve dokunduğu kavramlar vardır. İşlerimizin birleşimiyle ortaya konan iç ve dış, boşluk ve doluluk, bu boşluk ve doluluğun temsil ettiği kamusal alan ve mekanlarda yer bulan olma durumu, toplumun en küçük yapısı ve topluluk kavramları bize yol gösterdi. Her biri üzerinden yüzeysel de olsa bir söylem oluşturma alanı açmayı hedefledik. Benim işlerim üzerinden, fotoğraflarına baktığınız mekanlarda aslında göremediğimizin daha fazlası var ve bu durum zaten
zihnimizde de eksik olanı tamamlamaya dair düşünceleri oluşturur ya da nelerin olmuş olabileceğine dair senaryolar kurdurur. Sırma’nın işlerinde ise, boşlukla bütünleşen temsil imgeleri zihnimizde mekansal bir dolulukla betimlemeye ve resmi yeniden yorumlamaya da açık hale getirir.
SO: İşlerimizde baskın olan zıtlık, birbirlerini dengelerler. İşlediğimiz konulardan çok izleyenin kütle- boşluk ilişkisini kavramasını sağlar ve bu sayede farklı algı ve bakış açıları tecrübe edilir.