“Ne yaparsanız yapın, ama iyi niyetli, vicdanlı bir mimarlık yapın”

02 Haziran 2011


Ataköy Residence

Kreatif Mimarlık 1995 yılının sonunda kuruldu, siz ise –sözünü ettiğiniz gibi- 1996 yılında katıldınız. Bu tarih, yeni nesil Türk mimarlık pratiği için erken sayılabilir: Henüz dijital tasarım teknolojilerinin hakim olmadığı, Tekeli-Sisa ortaklığı dışında modern bir ofis kurgusuna rastlanmadığı bir aralıktan söz ediyoruz. Böylesi bir ortamda genç ve taze bir ekip olarak iş bulmak, nasıl bir mücadele idi?

Tanınmış uluslararası mimarlık figürlerinin hayatlarını incelediğimizde varabileceğimiz bir sonuç var: Hep bir takım tanıdıklarınızın işleri ile mesleğe atılıyorsunuz. Örneğin Wright da teyzesinin evini yaparak başlıyor. Böyle hikayeler var ve bizimkisi de öyle… O tarihlerde Kreatif Mimarlık'ı kimse bilmiyordu, Selim ve Aydan'ı biliyorlardı ve işi de Selim ile Aydan'a veriyorlardı. Bu şekilde ufak iç mekan düzenlemelerine, küçük ölçekli uygulamalara başladık. Bir gün Nişantaşı Rumeli Caddesi'nde çok katlı bir mağazanın mimari projesini aldık ve heyecanlandık. Aynı dönemde de Türk Ekonomi Bankası'nın İzmir'deki tarihi binası ile ilgili uluslararası bir yarışma açıldı. Bizim Nişantaşı'ndaki binamızı gören TEB yetkilileri bu yarışmaya bizi de davet ettiler. O kadar genciz ki! O sıralarda ben 28 yaşındayım, Selim ise 26. Ve yarışmayı biz kazandık! Çok gurur vericiydi… Bina bittikten sonra da çok sayıda övgü aldık. Hatta İsviçreli bir bankacı, binanın içindeki projelendirme şekline bakarak, Türkiye'de eğitim almış olduğumuza inanamayacağını söyledi ve "Bu, Paris'te Boulevard Hausmann'daki banka yapılarına benziyor. Çok hoş!" dedi. İltifat mı ediyordu, hakaret mi bilemiyorum tabi… (gülüyor) O yarışmaya davet edilmek bir ivme idi. Dolayısıyla Türk Ekonomi Bankası'ndaki yetkililere teşekkürü her zaman borç bilirim. Yarışmada hem Türkiye'den hem yurtdışından çok daha deneyimli insanlar vardı ve ben o yetkililerin yerinde olsaydım ne yapardım, bilemiyorum. Onlar çok büyük bir iyi niyet ve cesaret gösterdiler, bize inandılar ve bu, Kreatif'in ilk kırılma noktası oldu.



Ataköy Residence

Aslında biraz göz önünde bulunan bir proje yapmış olmak, size yeni fırsatlar açtı. Kentsel müdahale anlamında görünür bir yerde iş yapabilmek, insanların kamusal hayatlarında buluştukları bir proje örneği verebilmek ne denli önemlidir sizce?

Bu belki bir kriter, ama önemsenmesi gereken tek başına bu değil sanıyorum. Ofisteki çocuklara da söylüyorum: Ne yaparsanız yapın, ama iyi niyetli, vicdanlı bir mimarlık yapın.

"Vicdanlı mimarlık"ı biraz açar mısınız?

Çok küçük bir şey de tasarlayabilirsiniz, çok büyük de… Ama işin içinde mimari tasarım varsa, o mimarlık ürününü tasarlayanlar olarak kullanıcısının insan olduğunu asla unutmamamız gerekir. İnsan faktörünü ortaya koyduğunuz zaman –ister bir konut, ister banka, isterse çok işlevli çok büyük ölçekli işler yapın- sonuç pek değişmiyor. Gidilen yol hep aynı: Kullanıcısı mutlu olan, tasarımcısını da mutlu eden iyi tasarım. Her ölçekte iyi tasarım yaptığınız sürece, bir şekilde fark ediliyorsunuz. Yani insan, Kreatif'te yapılan işlerin en başat faktörü.



Az önce Wright'tan bahsettik ve benim aklıma Le Corbusier'nin, konut tasarlayacağı aile ile üç ay boyunca yaşadığı ve ailenin tüm alışkanlıklarını gözledikten sonra projeye giriştiği gerçeği geldi.

Biz de müstakil evler yaparken, Corbusier'nin bu bahsettiğiniz faaliyeti ile karşılaşıyoruz. Örneğin şu anda Çengelköy'de, Türkiye'de yaşayan bir Rus oligark için ev tasarlıyoruz. Ailenin çok özellikli bir durumu var: Uzakdoğu felsefesine çok yakınlar ve bunu, yaşamlarının içine sokmak istiyorlar. Bize Feng Shui ile ilgili çok güzel kitaplar getiriyorlar. Biraz bildiğimiz ama çok hakim olmadığımız bir konuda, biz de işveren ile birlikte öğreniyoruz. Yani sürekli gelişen interaktif bir ilişki var. Bu gibi birebir ilişkilerde söylediğiniz elbette çok mümkün…



Peki karşınızdaki kurumsal bir firma olduğunda, müşteri ihtiyaçlarını ne oranda ve ne gibi yordamlarla içselleştirebiliyorsunuz?

Kurumsal bir firma ile çalışıyorsanız, böyle bir ilişkiyi kurmak elbette çok mümkün değil. O kurumun profesyonelleri karşınıza bir ihtiyaç programı ile geliyorlar ve istediklerini bildiriyorlar. Hele ki biliyorsunuz, yaptığınız işlerde satış argümanları var: "Ne kadara üretmeliyim ve ne kadara satmalıyım?" hedefleri hep önünüzde… Ki bunu olumsuzluk anlamında söylemiyorum; o ölçeğin hakkı da bu! Bu bilgiler geldiğinde biz de somut tasarımlar yapabiliyoruz.


Kreatif'in Kuruluş Hikayesi
Ofisin Üretim Dinamikleri
İşveren ile Mimar İlişkisine Dair
Kreatif'in Mimarları ile Ofisin Sunduğu Olanaklar Üzerine...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :