Şu anda İstanbul'da sergilenen "Hiperarkaik Tektonik" adlı projenizin daha önce Londra Tasarım Festivali (London Design Festival) kapsamında izleyiciyle buluştuğunu biliyorum. Hiperarkaik Tektonik, festivalin ana teması ile nasıl bir ilişki kurmuştu?
Evet, projeyi ilk olarak 2014 Eylül ayında Londra Tasarım Festivali'nde sergiledik. Batı Türkiye'yi nasıl algılıyor? Türkiye'den ne tür şeyler talep ediyor? Açıkçası biraz oryantalist bir tavırları var. Burada yıllardır kullanılan mermer mozaikler daha doğuvari görünüme sahip. Londra Tasarım Festivali'nde bunun daha çağdaş versiyonlarını ürettik.
Bildikleri, doğuyu temsil eden mermer mozaik ile onları anlayacağı çağdaş dünyayı temsil eden bir sentezdi.
"Hiperarkaik Tektonik" tanımı da buradan türedi. Hiper, ileri hesaplama tasarımına işaret ediyor; arkaik ise geçmişe bakıyor. İkisini terminolojik anlamda birleştirmeye çalıştık. Tektonik de bunun 3 boyutlu olması ile ilişkili. Silkar Madencilik - Akdo, mermer mozaik konusunda İngiliz piyasasına ciddi oranda ürün satabiliyor. Türkiye'de üretip Londra gönderiyor.
Lojistik açıdan pek de kolay olmasa gerek...
Kolay değil ama istenen bir ürün çünkü el işçiliği yüksek, farklı ve doğal bir malzeme...
El işçiliği dediniz, zanaatkârlar da proje sürecine dahil oldu mu?
Bu da çok önemli bir soru. Zanaatkârlar yıllardır kare formlu, daha figüratif ve görselli mozaikler yapıyorlardı. Desen varsa da karolar, geometrik yani periyodik bir desen sistemine göre yan yana gelecek şeklinde üretiliyordu. Biz matematik hesaplardan yola çıkarak aperiyodik (düzensiz) tasarımlar yarattık. Ki bu Ortaçağ İslam mimarisinde olan bir şey, Peter Lu'nun araştırmaları da bize bunu gösterdi. 13.-15. yüzyıl Ortaçağ İslam mimarisinde ciddi geometrik ve matematik hesaplar kullanılarak daha Doğu'ya yakın, kartezyen olmayan bir mimarlık ve tasarım üslubu yaratılıyor. Biz bunu tekrar canlandırmayı istedik çünkü bu, bu bölgenin önemli yerel bilgi ve birikimlerinden biri.
"Penrose karoları 30 yıllık, İslam mimarisi ise aynısını 700 yıl önce yapmış"
Peki tasarımlarınızda referans aldığınız ya da esinlendiğiniz dokular oldu mu?
Evet, Ortaçağ'da özellikle Sivas, Kayseri gibi taş tezyinatının öne çıktığı şehirlerde bu dokuları görüyorsunuz. Mesela ben Tokat, Niksarlıyım. Niksar'a baktığımda bu konunun neden bu kadar ilginç geldiğini görüyorum, çünkü bu tür bir mimarlığın içinde büyüdüm. O türbeler, ulu camiler, o döneme ait desenler beni galiba etkiledi.
Peter Lu'nun Özbekistan ve Türkmenistan'da yaptığı araştırmalarda, Moğollar, Selçuklular ve İlhanlılar'a ait binalarda da bunu görüyoruz. Lu'nun orada karşılaştığı aperiyodik (düzensiz) desenlere Batı'da ancak 30 yıl evvel Penrose karolarında rastlıyoruz. Ortaçağ İslam mimarisi bunun aynısı 700 yıl önce yaratmış. Buna şekil olarak değil detaylı baktığınız vakit, İslam'ın ürettiği bilgi birikimi net olarak karşınıza çıkıyor. Ama bilgiye saygı duymanız lazım çünkü bunlar detaylı ve zor işler. Ben bu işi yapmak için Harvard'a gittim, Londra'ya gittim, buradaki yerel inisiyatiflerle görüştüm. Sonuçta bunun üzerine yazılar yazdım, seminer verdim, internette yaydım ama baktım ki çok da anlaşılamadı. Çünkü biraz zor konular açıkçası. Ben de insanlara anlatırken zorlanıyorum bazen.
Emedya Design ve Adams Kara Talyor II'nin "Hiperarkaik Tektonik" sergisindeki çalışmalarından...
Aslında hem zor hem de son dönemde revaçta olan konular. Bu konulara 2007'de başladığınızı söylediniz. Şu anda üniversitelerde hesaplamalı tasarım konusunda dersler okutuluyor. Bu konuda atölye çalımaları düzenleniyor. AA Visiting School gibi uluslararası atölyeler İstanbul'da projeler yapıyor...
Evet ama bunları neden ve nasıl yapacağınız da çok önemli. Biz bu akımı Türkiye'de 7-10 yıl sonra uygulamaya çalışıyoruz. Ama bunu kopyala-yapıştır şeklinde mi yapıyoruz, tekrarlıyor muyuz, buna bakmamız lazım...