Ford Otosan Ar-Ge Merkezi

Ömer Kanıpak / 05 Mayıs 2016
TeCe Mimarlık tarafından tasarlanan, İstanbul Sancaktepe’de TEM otoyolunun hemen yanındaki Ford Otosan’a ait AR-GE yapısını, Ömer Kanıpak kaleme aldı.

Fotoğraf: Murat Germen

Birbirlerinden oldukça farklı zaman ve yerlerde yaşayan, hattâ ayrı meslekleri olan Le Corbusier ile Richard Sennett’i aynı anda heyecanlandıracak bir yapı olabilir mi?

Söz konusu bina TeCe Mimarlık tarafından tasarlanan, İstanbul Sancaktepe’de TEM otoyolunun hemen yanındaki Ford Otosan’a ait AR-GE yapısı. Bu yapının Le Corbusier’i ve Sennett’i neden ilgilendireceğine birlikte bakalım. Ama önce biraz binayı inceleyelim.

ford ar-geFotoğraf: Murat Germen

ford ar-ge2Fotoğraf: Murat Germen

Gizemli Kutular

Aslında basit bir büro projesi olan Ford Ar-Ge binası motorlu araç tasarımlarını yapan ve geliştiren, büyük oranda mühendisler tarafından kullanılan ilginç bir yapı. Dışarıdan iri beyaz bir gemi gibi durmakta. Otoyol ile dolaylı ilişki kuran doğrusal hatları ve deforme edilmiş prizmatik kütlesi ile hızla hareket ederken fotoğrafı çekilmiş bir nesne gibi tasarlanmış. Aslında alttan birbirine bağlı iki ayrı bloktan oluşan bir proje bu. Bloklar yamuk arazinin uzun kenarlarına paralel şekilde yerleştirilmiş ve iki farklı köprü üst katlardan bloklar arası ilişkiyi sağlıyor. Aralarında yeşil bir çatı ve yemekhanenin önünde ise güzel bir çukur avlu var. Bloklar yer yer bant şeklinde pencerelerle delinmiş olsa da masif ve katı görünüyorlar. Kolay tanımlanamayan ama yalın, birbirine benzer cepheleri var blokların. Birbirlerine bakan yüzeyleri saydam ama dışarıdan masif cepheler.

ford arge 3Fotoğraf: Murat Germen

for arge4Fotoğraf: Murat Germen

Mimarlıkta cephe en fazla anlam yüklenen elemanlardan biri. Son zamanlarda Türkiye’de siyasi bir araç haline gelen cephenin çağdaş dünya mimarlığında 20. yy başından başlayarak ayrıntılarla dolu bir zenginlikten yalınlığa doğru evrildiğini izledik. Silikon ve klima sayesinde yaygınlaşıp 80’lerde iyice sıradanlaşan giydirme cephe teknolojisindeki yansıtıcı ve modüler yüzeyler günümüzde yerini daha emici ve yekpare yüzeylere bıraktı. Bu tarihsel yolculukta cephenin strüktür ve işlevle ilişkisinin tümüyle koptuğunu, figüratif ya da lirik bir anlatıdan çok soyut bir ifadeye dönüştüğünü,  zanaatkârlık ürünü yerine mekanik ve endüstrileşmiş çözümlerle üretildiğini, hattâ mimarlardansa cephe firmalarının mühendisleri tarafından tasarlandığını izledik, izliyoruz.

ford arge 6Fotoğraf: Murat Germen

Bu değişim içinde örülmüş, perfore edilmiş ya da genleştirilmiş metal yüzeyler son zamanlarda mimarlar tarafından fazlası ile itibar görmekte. Bu malzemeler ile kolay bir şekilde plandan ve strüktürden bağımsız olarak doku ve ışık ile sıra dışı formlar elde etmek yaygınlaştı. Fakat bu yaygın kullanımın, giydirme cepheler gibi tekdüze bir çözüm haline gelmeye başladığını da kabul etmek gerek. 

for arge9Fotoğraf: Murat Germen

Ford Ar-Ge yapısında da perfore metal, başlı başına bağımsız bir mimari eleman olarak oldukça güçlü bir form yaratmak üzere kullanılmış. Mimarların da ifadesi ile içeriden bir tül etkisi yaratan bu malzeme, dışarıdan bakıldığında içeride kaç kat olduğunu bile saklayan bir gizem yaratıyor. Adeta bir otomobilin karoserini saran kaporta gibi bu cephe de bloklara giydirilmiş. Endüstriyel bir yapı malzemesi olsa da kullanılan perfore delikli metaller aslında bir terzi zanaatkârlığı ile binaya kaplanmış. Yine de bu zanaatkârlık hassasiyetinden, malzemenin modülasyonu için gerekli olan dikey dikişlerinin yatay kıvrımların etkisini azaltmayacak şekilde tasarlanması beklenirdi.

ford arge 7Fotoğraf: Cemal Emden

Bu gizemli kütlelerin ne barındırdığını anlamak için tek yol içine girmek. Güvenlik binası ve kartlı turnikelerden sonra bir kaç basamakla yükselen geniş bir platform arkasında yapı, iki kolunu açmış bir şekilde sizi bekliyor. Ortadaki çukur bahçe daha cazip bir hedef olarak sizi çekerken asıl girişin sağdaki bloğun konsol çıkan kütlesi altında yer aldığını fark ediyorsunuz.

Ortasında asansör, merdiven, ıslak hacimler ve dar bir atriyumun olduğu bloklar iki dar dikdörtgen prizmadan oluşuyor. Cepheye yaslı açık büro düzenindeki masalarında bireysel olarak çalışanlarla bu projeyi herhangi bir bürodan farklılaştıran tek şey kenarlarda duran tek tük motor ve makina parçaları.

ford arge 9Fotoğraf: Cemal Emden

Binanın içerik olarak belki de en önemli ve ilginç noktası ise yeni araçların tasarlandığı ve modellerinin üretildiği, ek güvenlik önlemleri ile girilen tasarım stüdyosu. Ancak öneminin aksine, bu mekân batıdaki iki bloğun birleştiği noktada ve yer altında gizli ve uzak bir köşede konumlanmış; büro katları ile ne görsel ne de fiziksel ilişki kuruyor. Buradaki mühendisler loş ve mekânsal olarak pek de özenilmemiş bir ortamda çalışırken, yanlarındaki yüksek tavanlı ve geniş hacim ise yeni araçların kil modellerinin üretilmesi için ayrılmış.

Tasarım stüdyosu yerine projenin kalbini aslında yalnızca öğlenleri aktif olarak kullanılan yemekhane işgal ediyor. Mimari açıdan en önemli karar, çalışanları bir araya getirecek tek mekân olan bu yemekhanenin bir avluya açılmasını sağlamak ve bunu iki bloğun ortasında konumlandırmak olmuş. Son yıllarda Türkiye’de, şehirlerin sunamadığı toplumsal mekânların mimarlar tarafından yaratılmaya çalışması takdir edilmesi gereken bir çaba. Ancak bu mekânların istenilen yoğunlukta bir toplumsal deneyim yaratamadığını görmek ise üzücü ve Ford Ar-Ge binası da bir istisna değil. Davetkâr ve konforlu çukur avlu ve çatı bahçeleri pek rağbet görmezken, bina sınırı dışındaki tanımsız alanların sigara içenlerce yoğun şekilde kullanılması dikkat çekici. Buna yönetimin kararları da yol açmış olabilir ama öyle görünüyor ki mimarların toplumsal karşılaşma mekânları yaratma istekleri, toplumun alışkanlıkları ile pek uyuşmuyor.

yemekhaneFotoğraf: Cemal Emden

Fotoğraf: Cemal Emden

Makina Estetiği ve Karakter Aşınması

Gelelim neden bu yapının Le Corbusier ve Richard Sennett’i ilgilendirdiğine: Parthenon ile otomobilleri karşılaştırdığı “Yeni bir Mimarlığa Doğru” kitabında Le Corbusier, standardizasyon ile gelen mühendislik estetiğini coşku ile savunuyordu. Herhalde otomobil tasarımlarının yapıldığı bir bina onu fazlası ile heyecanlandırırdı. Yine de Le Corbusier’in Ford Ar-Ge yapısında yaşayacağı heyecanın yerini kısa sürede hayal kırıklığına bırakacağını tahmin etmek zor değil. Otomobil tasarlayan mühendislerin otoyol kenarındaki bu yapıda neden otomobilden bu şekilde kopartıldığını anlaması acı bir deneyim olurdu herhalde. Öte yandan ömrü boyunca propagandasını yaptığı mimarlığın beş ilkesinin 100 yıl sonra bile bu yapıda uygulanabildiğini görse sevinçten gözleri yaşarırdı: Yerden kopartılmaya çalışılmış masif iki kütle, strüktür sisteminden bağımsız bölücü duvarlar, istenilen oranda açılabilmiş pencere boşlukları, bağımsız cephe ve hattâ çatı bahçelerinin varlığı bu ilkelerin evrenselliği ve zamansızlığının bir ispatı olurdu Le Corbusier için.

Öte yandan Richard Sennett’i de sanırım binanın mekânsal organizasyonu heyecanlandırırdı. “Karakter Aşınması” kitabında Sennett, kompartmanlara ayrılmış neo-liberal üretim düzeni içinde çalışanların ürettikleri şeyin bütününden kopmasının, bireylerin karakterlerini aşındıran, toplumun çözülmesine neden olan en önemli etkenlerden biri olduğunu savunur. Sennett’e göre, ister mavi ister beyaz yakalı olsun pek çok insan aslında ne için çalıştığının, neyi ürettiğinin tam farkında değil. Bu da toplumsal olaylara kayıtsızlığın ve bireylerin tatminsizliğinin esas nedenlerinden biri.

Masasında otomobil gibi karmaşık bir makinanın tek bir parçasının tasarımını geliştiren mühendisin, parçaların bir araya geldiği tasarım stüdyosuna erişemiyor olması, işin kalbinin gözden uzak tutulması, hattâ otomobil kültürü ile şekillenen kentsel çevreden ısrarla yalıtan bir binada otomobil üretmek üzere çalışması, Sennett’in kitabında iddia ettiği argümanın ispatı adeta.

Bütün bunların yanında, işverenin gereksinimlerini giderirken, düz bir arazide yapay bir topografya ile huzurlu bir toplumsal mekân oluşturduğu ve neredeyse tek bir malzeme ile oldukça dikkat çekici bir form yarattığı için TeCe’nin çaba ve yetenekleri takdir edilmeli. 

Öte yandan, Ford Ar-Ge binası, otoyol kenarında beyaz masif kütlesi ve çizgisel hatları ile dikkat çekici ve sıra dışı olma rolünü fazlası ile yerine getirirken, ne yazık ki dışarıdan vaat ettiği bu heyecanı içeride yansıtamıyor. Sıradan bir açık büro düzenine sahip katlar, dar ve derin atriyumlar ve olağan doğrama modülasyonu yüzünden dış cephenin dinamizmi içeride kendini sıkıcı, dışarıdan yalıtılmış ve oryantasyonu da zorlayan bir atmosfere bırakıyor.

Bütün bunların ötesinde, Ford Ar-Ge yapısının, otomobil endüstrisi ile şekillenen kentleşme ya da neo-liberal kapitalist çalışma düzeninin mekânsal yansımaları ile ilgili pek çok kavramsal iddiayı üretme şansını ıskaladığını hissediyorum.


Ford Otosan Ar-Ge Merkezi Çizimleri - Resim Galerisi

Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :