Yasemin Keskin Enginöz, Manço Mimarlık'tan Ali Manço ile Akplaza İş Merkezi'nin yaklaşık yedi yıl süren proje süreci üzerine bir röportaj gerçekleştirdi.
Zemin nasıl burada?
Zemin çok zorlayıcı. 7 metreden sonra su var, sıvılaşma başlıyor. Yaklaşık 3.500 metrekare bir alan, 6 kat derine indik. Beş bodrum kat toprak altında, birinci bodrum kat yüzeye çıkıyor. Çevredeki yapılaşma da çok kötü, bazı binaların temelleri bile yok. Arsanın ortasından geçen İSKİ kanalının yeri değiştirildi, yolun altına alındı.
Binanın kütlesini en çok belirleyen girdi imar durumu oldu. Terkler ile küçülmüş bir parselde ciddi bir bir yapılaşma alanı hakkı verilmesine karşın kat adedi sınırlandırılmıştı. Dolayısıyla çekme sınırları içine neredeyse tümüyle oturan geniş bir kütle ortaya çıktı.
Doğal ışığın girmediği bir ortamda belli işlevleri çözemiyorsunuz. Örneğin bu plan düzeninde yapı otel olamazdı çünkü katlar çok geniş olduğu için günışığı, 8 metreden sonra katların orta kısmına kadar gelmiyor. Hastane ise işletmecisiyle geliştirilecek bir proje. Küçük bürolara da uygun değil, avlu yaptığınızda çok ciddi alan kaybı yaşıyorsunuz. Ortaya çıkan mimari ancak bütün kat alanını bir arada kullanabilecek yaygın büyük bürolara uygun.
Projenin taşıyıcı sistemi betonarme mi çelik mi?
Betonarme ağırlıklı karma bir sistem. Binanın taşıyıcısı betonarme ama cephesinde işlevsel çelik elemanlar var. Bunları mimari tasarımın geneli ile birlikte açıklamam daha doğru olacak:
Kat karşılığı geliştirilmiş bir proje, arsa sahipleri ve geliştirici-yüklenici arasında belli oranda alan paylaşımı söz konusu. Mimari şema da buna uygun olarak geliştirildi. Yapı kütlesi yüzde 60 geliştiriciye ait olan blok, yüzde 40 arsa sahibine ait olan bir blok ve ortasında asansörlerin, merdivenlerin, tuvaletlerin, servis alanlarının, şaftlarının olduğu bir orta bloktan oluşuyor. Merkezden beslenen iki bloğu -eğer malsahibi ve geliştirici anlaşamazlarsa- tümüyle ayırıp farklı firmalara kiralayabilirler.
Yapı kabuğu, günışığı ve manzara bakımından farklılıkları malzeme, değişik doku ve geçirgenlikler ile ayrışarak vurgulayan yüzeyler ile oluşturuldu. Bu anlamda var olan yoğun yapılaşmaya bakan ve sert günışığı alan batı cephesi, bant pencere boşluklarının açıldığı dolu bir yüzey; Haliç manzarası ve Yeni Yol Sokak’a bakan güney ve doğu cepheleri ile süzülmüş günışığı alan kuzey cephesi ise saydam yüzeyler olarak tasarlandı.
Kat planlarını, farklı kullanıcıların mekân gereksinimlerini karşılayabilmek amacıyla olabildiğince esnek tuttuk. Orta bloğu olabildiğince saydam bırakmak istedik, 40 metre yüksekliğinde bir galeri boşluğu ve onun çevresinde ortak dolaşım holü bulunuyor. Bu hollerden de her katta çıkılan balkonlar var (sigara kullanımı için düşündük). İnsanlar binanın dışına ya da çatısına çıkmak zorunda kalmasınlar, açık havada nefes alsın geri dönsünler... Bir de içerideki dolaşım dışarıdaki sokaktan görünür olsun istedik saydamlaştırırken: Dışarıdan içerideki hareket görülsün, içerden dışarıdaki sokak algılansın. Cephenin cam yüzeyi 40 metre, bunu çelik bir destek olmadan taşıtmanın olanağı yok. Galeri boşluğu üzerinde de cam ışıklığı taşıyan ciddi bir makas sistemi var.
Bir de cephe tasarımında bakım kolaylığını ön plana alarak giydirme cephelerin önünde, günışığının yönüne göre yoğunluğu artıp azalarak yapıyı saran, böylelikle yaz aylarında iç mekânlarda istenmeyen aşırı ısınma ve parlamayı önlerken aynı zamanda vinç, hareketli iskele gibi sistemlere gerek olmadan cephe bakımına olanak sağlayan bir güneş kırıcı katman oluşturduk. Giydirme cephedeki düşey kayıtların sürekliliğini sağlamak adına kedi yolu taşıyıcılarını özel ayrıntılarla çözdük. Ayrıca çeliği binanın hemen yanındaki üçgen formlu satış bürosu yapısında taşıyıcı sistem olarak kullandık.
Binayı BREEAM sertifikalı yapmak kimin fikriydi?
Yeşil binayı yatırımcıya biz önerdik. Bunu konuştuğumuz 2007-2008 yıllarında çok fazla örnek yoktu Türkiye’de. Yatırımcı da doğal olarak bir fikir sahibi değildi. Sunumlar hazırladık, yatırımcının görüştüğü pazarlama firmaları da destek oldular bu çabamıza. Yapının proje yönetimini üstlenen firmanın birlikte çalıştığı ekip nedeniyle işveren BREEAM sertifikası almayı tercih etti. Bu yaz tasarım aşaması belgesi alındı, yakında bina performansı ölçümü yapılarak yapım sertifikası süreci tamamlanacak. Bizim amacımız sürdürülebilir bir bina tasarlamaktı, yönlenişi doğru olan, doğal iklimlenen, günışığından yararlanan vb... Öte yandan bina zaten enerji kimlik belgesi de almak zorunda. Hem teknik özellikleriyle hem mimari özellikleriyle bu standartları aşan bir proje olsun istedik, yatırımcı da ikna olup destek verdi.
Şu an yalnızca İBB mi kullanıyor bu binayı?
Binayı tümüyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi kiraladı, çeşitli binalara dağılmış 4-5 tane bölüm buraya taşınacak.
Bu noktada binayı engelli dostu tasarladığımızı vurgulamak istiyorum. O konuyu yapının kullanıcısı belli değilken çok önemsedik, sonunda bir kamu binası olunca da iyice anlamlı oldu.
Yapının çevresini de duvarlarla çevirmedik, tam tersine yol kenarı çiçeklikler gibi elemanlar üstüne oturulabilir kotta tasarlandı. Binanın hem görsel olarak hem de giriş çıkış anlamında sokakla ilişkisi olmasını arzuladık. Bizden sonraki projeler de sokakla olan ilişkiyi, yapı adalarının arasındaki ilişkiyi göz önüne alan projeler olur diye ümit ediyoruz. Çünkü burası parsel parsel dönüşüyor, bütüncül bir yaklaşım yok. Daha karma işlevlerin de buraya gelmesi gerekli. Yalnızca işyeri olarak kalırsa gündüz çalışan gece bomboş ıssız bir bölgeye dönüşmeye mahkûm. Oysa semt Haliç’e yürünebilir, kent merkezine yürünebilir bir konumda, canlanmak için potansiyeli çok yüksek.
Ancak kamusal alan, yeşil alan gibi araçlarla bütünleşecek bir planlamaya gereksinim duyuyor. Piyalepaşa’dan Dolapdere’ye yönlenen yol bölgeyi bölüyor; iki tarafa da bağlayacak bir yaklaşım gerekli.
Aslında belediyenin bu konuda kentsel tasarım çalışmaları oldu. Örneğin projenin karşısındaki viyadüğün iptal edilip yolun yeraltına alınması ve caddenin iki tarafının bir meydan ile birleştirilmesi konusunda etütler yapıldı. Ancak bunun gerçekleşmesi için gereken TEİAŞ tesisinin taşınması, kamulaştırmalar gibi konuların maliyetleri çok yüksek olduğu için yakın vadede uygulanmasından vazgeçildi.
*Proje, Türkiye Ofis Geliştirme kategorisinde 2015 Avrupa Gayrimenkul Ödülü’ne değer görülmüştür.
** Bu proje YAPI Dergisi'nin 409. sayısında yayımlanmıştır.