Gelen konukları geniş cephesinin baktığı yoldan sağlam bir duruşla karşılayan yapı -arsanın eğiminden de yararlanarak- teraslanan bir kamusal yaşam alanı oluşturacak biçimde bir kolunu açarak TEM’e uzanıyor.
Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgelerinin kümelendiği Gebze ve Tuzla’nın tam kalbinde, TOSB Otomotiv Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan “Workinn Hotel”, 162 oda, 251 yatak kapasiteli. Otelin inşaat alanı, kapalı-açık alanlar ve otoparklarla toplam yaklaşık 22 bin metrekare. Sanayi bölgesinde açılan ilk “HIP-Business” oteli olan Workinn mimari olarak iki bölümden oluşuyor; sosyal mekânları içeren (lobi, bar- restoran, çokamaçlı toplantı odaları, havuz ve çevresi vb.) zemin ve bodrum kotlarında bitkilerin üzerinde yetişmesine olanak tanıyan bir cephe karkası ile sarılmış iki kat yüksekliğinde bir “baza”; ve üzerinde üç değişik oda tipini barındıran (standart, executive ve apart) dış kabuğu modüler prekast beton plaklarla karakterize edilen L- planlı beyaz bir “uyku kutusu”. Bu uyku kutusu içinde sayısal ağırlık, asıl hedef kitleye seslenen küçük standart odalarda. Otel, bunun dışında daha uzun dönem konaklamalar için düşünülmüş daha büyük, konforlu odaların yanısıra 1 odalı dairelerden oluşan “konaklama birimleri” de barındırıyor. Proje, çatı katında yer alan bir kral dairesi ile birlikte konaklamanın çeşitli türlerini barındıran, kompozit bir otel olarak planlanmış.
Bulunduğu bölgenin sanayi bölgesi olması nedeniyle çevre dokusundan belirgin biçimde farklılaşan yapı konumlandığı arsanın ana ulaşım aksına bağlanan kavşak kenarında olmasından ötürü de kolaylıkla seçiliyor. Gelen konukları geniş cephesinin baktığı yoldan sağlam bir duruşla karşılıyor. Burada baza tek kat yüksekliğine iniyor ve girişi LED ışıklı ince uzun bir saçak vurguluyor. Yapı -arsanın eğiminden de yararlanarak- teraslanan bir kamusal yaşam alanı oluşturacak biçimde bir kolunu açarak TEM’e uzanıyor. Otelin yatırımcısı Sedat Uyar, danışman Oğuz Ünver’in yönlendirmesiyle, sanayi bölgesindeki üretim ve montaj tesislerine tek kereliğine ya da düzenli gelen işadamlarının konaklayabileceği, gerektiğinde fabrika dışında toplantı ve iş görüşmelerini yapabilecekleri, sosyalleşip dinlenebilecekleri, firmaların oto lansmanlarını düzenleyebilecekleri hattâ bölge kullanıcılarının da sosyal etkinliklerine -gerektiğinde düğün vb.- evsahipliği yapabilecek donanımlı sosyal mekânları, kısa ve uzun dönem konaklama olanakları barındıran, çevreye duyarlı bir otel talebiyle gelmiş mimar Can Çinici’ye. Can Çinici, özellikle konusunda yetkin kişilerce, baştan net ve akıllıca düşünülmüş program çerçevesinin, TEM kenarında konumlanan arsanın; görünürlüğünün yüksek, erişiminin rahat olmasının mimari tasarımı kolaylaştıran hem de ortaya çıkan tasarımın değerini artıran en önemli veriler olduğunu belirtiyor.
Otelin, şehir içi iş otellerinden ayrılan en önemli özelliği yol kenarı otelleri ile benzer bir ruha sahip olması. Kent içi otellerin kolayca, yürüyerek erişilebilen “konut” benzeri konumuna karşılık bu otele seyahat sonrası ulaşılıyor. Uzak mesafeden ya da yakındaki sanayi sitelerinden ulaşılmak istense de varlığını araç erişimi tanımlıyor. Böyle olunca ister istemez yol kenarı otellerinden belleklere kazınan bazı ayrıntıların otelde izini sürmek de mümkün oluyor. Can Çinici de tasarım sırasında “sezgisel” olarak alınan bazı tasarım kararlarının otel bittiğinde daha net ve anlaşılır biçimde okunabildiğine işaret ediyor.
Örneğin giriş saçağının eni boyu benzinci normlarına neredeyse uyuyor, hattâ ışık bandı formunda tasarımıyla özellikle geceleri bu imge güçleniyor. Otelin otoparktan ön bahçeye çıkan merdiven kovaları, yoldan yaklaşırken geceleri, birer ışık küpü gibi görünerek bu “benzin istasyonu çağrışımı”nı artırıyor. Otelin en üst katında, yaklaşık 3 metre yüksekliğinde yine kalın ışık bandından otelin adı yazıyor. Bilgisayarla 256 renge bağlanan, böylece zamanla rengi değişen bu yazı istendiğinde evsahipliği yapılan etkinlik sahibi kurumun renklerine de bir süreliğine sabitlenebiliyor. Otelin TEM’e uzanan kolunda, bu yol ekseninden geçenlerin görebileceği şekilde düşey bir “HOTEL” yazısı takılmış. Bazayı oluşturan kafes gibi örülmüş karkas, binayla arasında belirli bir mesafe bırakıyor ve ara geçiş mekânları yaratarak ikinci bir katman oluşturuyor. Bu katman üzerine tırmanan yaseminler, zemin kotunda, bodrum kat düzeyinde ve ara teras kotunda yer alan uzun saksılardan besleniyor. Böylece bu karkas mevsimlere göre farklılaşan bir görüntüye bürünürken içeriye, sosyal alanlara alınan ışığın denetiminde önemli bir rol üstleniyor. Bu baza üzerinden konsol biçimde iki kola ayrılan beyaz kütlenin yani “uyku kutusu”nun ağırlığını da ortadan kaldırıyor. Bina uzaklaştıkça sanki uçmaya hazırlanan kanatlarıyla hafifliyor, erişmek için yakınlaştığınızda sağlam duruşuyla belirginleşiyor.
Otele giren ziyaretçiyi önce bekleme - buluşma mekânı karşılıyor. Otelin bekleme bankosu ve concierge hizmetleri girişin karşısına değil her iki yanına alındığı için aslında “klüp” havasında sosyal bir mekâna girilmiş duygusu veriyor. Bu lobi ile alt kata ışık alan orta avlunun cam zemini ve bu avluyu saran cam yüzeyler, ilerledikçe oturma-dinlenme, atıştırma-yeme/içme işlevli alanları yansıtarak çoğaltıyor, zemin katını bir buluşma ve sosyalleşme alanına dönüştürüyor. Aşağı katta (bodrum katta) ise açık yüzme havuzuna erişen bir fuayeye takılı balo salonu ve toplantı odaları ile bağlı hizmetler bulunuyor. Eğimden dolayı toprak üstüne çıkan bu balo salonu üçe bölünebiliyor, lansmanlarda gerektiğinde içeriye otomobil girişine olanak veren geniş pencerelere sahip ve 450 masa alacak şekilde düzenlenerek düğün gibi organizasyonlara uygun hale gelebiliyor. Böylece otel bölge için bir sosyal buluşma ve nirengi noktası da oluyor. Otelin bir sanayi sitesinde olması dolayısıyla endüstriyel yöntemlerden olabildiğince yararlanmak amaçlanmış. Hem yapı hassasiyetini artırmak, hem de yapım süresinden tasarruf etmek için cephede prefabrike beton paneller kullanılmış. Özellikle L-planlı beyaz kısımda hiç tuğla duvar örülmeyerek, 18 cm kalınlığında kendinden (püskürtme yoluyla manto sıvadan) yalıtımlı bir sistem uygulanmış. Panelin dışında 2 cm’ye varan beyaz çimentolu beton bir katman bulunuyor. Can Çinici geçmişten beri özellikle cephe panellerinin ortasına pencere açarak paneli zedelemek fikrinden hoşlanmadığını, o nedenle burada da, panelleri zedelemeden basit, hızlı uygulanabilecek pencere panel dizilimi ile giriş cephesini oluşturduklarını belirtiyor.
Böylece her cephede (yan cephe panelleri ile bu cephede kullanılan paneller arasında 5-10 cm’lik farkla) tek bir cephe modülü kullanılarak standardizasyonun gereklerine de uyulmuş. Odaların çoğunun net eni 2,90 m olduğundan, bu kısıt içinde kalacak biçimde dizilen pencereler birleşim yerlerinden yatayda ve düşeyde ucuca eklenmiş. İfadeyi güçlendirmek için panellerin üst ve bir yan cidarında derin fugalar bırakılmış. Cepheye bakarken optik bir illüzyonun, bir göz yanılgısının varlığını fark ediyorsunuz. Ancak bu durum cepheye sanki seyircisiyle konuşuyormuşçasına bir mimik kazandırıyor, ister istemez gördüğünüzde göz teması kurmanıza yol açıyor. Can Çinici malzeme kararlarıyla ilgili olarak “çokça uygulandığı şekliyle ülkemizde otellerde bir malzeme karmaşası mevcut; bundan kaçınmak ve daha tarafsız, ‘sessiz’ bir etki elde etmek amacıyla beyaz renk ve prefabrikasyon yönüne gittik. Altta, bazada ise öyle bir şey seçelim ki konvansiyonel cephe malzemelerinin ‘sertliğini’ taşımasın istedik ve oldukça ekonomik bir sıva uygulaması üzerine yeşil cephe karkasını uyguladık” diyor. Otelin yapımında, yağmur sularının toplanarak kullanıma sokulmasından gri su geri dönüşümüne, çıkan atıkların geri dönüşüme kazandırılmasından günışığından en üst düzeyde yararlanılmasına kadar her alanda sürdürülebilir çözümler benimsenmiş. Yapı malzemelerinde genel olarak doğaltaş, ahşap gibi tümüyle doğal ürünler tercih edilmiş. Aydınlatmada LED ürünlerin kullanıldığı otelin aydınlatma otomasyonu sayesinde lobideki aydınlatmalar ayrıca müdahale edilmediği sürece, içeriye giren günışığı değerine göre kendi düzeyini ayarlıyor. Otelin orta avlusunun cam zemini de, alt kattaki fuayenin günışığından yararlanmasını sağlıyor.
Güneş enerjisinden su ısıtmada yararlanılacak olan otelde, sistem henüz devreye alınmasa da hazırlıkları tamamlanmış. Otel, suyu da en verimli şekilde kullanıyor. Yağmur suları toplanarak sulamada yararlanıldığı gibi gri sular da arıtılarak klozetlerde kullanılıyor. Ayrıca oteldeki bütün armatür ve duş başlıkları da yapılan araştırmalar doğrultusunda en az su tüketen ürünlerden seçilmiş. Yapı, LEED Gold sertifikası almış.
*Bu proje YAPI Dergisi'nin 387.sayısında yayımlanmıştır.