KOOP Mimarlık, "Konya Alaeddin Tepesi, II. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı Mimari Fikir Projesi Yarışması"nda İkincilik Ödülü'ne layık görüldü.
Şehrin Ruhu
Tepenin Ruhu
«Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar.» Tanpınar
Bir mekânın ‘yer’ olması belirli süreçlerden geçmesi; katmanların artarak, silikleşerek, çoğalarak, yok edilerek, elenerek birikmesi ile zenginleşiyor. Katmanlardan oluşan bu hafıza her ne kadar tamamen görünür/bilinir olmasa da ‘yerin ruhu’nda zamandan ve mekândan azade yaşamaya devam ediyor. Hafızanın görünürlüğü yeniden canlanabilir, evrimleşebilir, onarılabilir veya tamamen yok olabilir.
Yer olma sürecini çok yoğun katmanlardan geçerek yaşamış, kimliğinin uzamı çoğalarak gelmiş olan Alaeddin Tepesi, son yüz yılda hafızasının çoğunu görsel olarak yitirdi, kimlik değiştirdi, farklı bir hafıza üretti, üretmeye devam ediyor.
Yerin ruhunu, kimliğini oluşturan hafıza çeşitli katmanlardan oluşuyor. Milyarlarca yıllık doğa tarihi, binlerce yıllık insanlık tarihi, somut ve soyut kültürel miras, bunların mekân ve sosyal yaşamla ilişki biçimleri bu katmanları oluşturuyor. Bugün var olan ve bizim yapmakta olduğumuz her şey büyük oranda bu katmanların devamı.
Alaeddin Tepesi’nin geleceği aslında bugünde ve geçmişinde, hafızasında kayıtlı.
Yaptığımız müdahaleyle büyük oranda bu hafızayı eşelemek, onarmak istiyoruz. Onarımı salt var olanı dondurmak, ‘eksik’lerini tamamlamak değil, kimliğini anlamak, katmanlarını görünür kılmak ve geleceği bu bilgiyle kurmak olarak anlıyoruz.
Bu yolla, yeri iyi anlayabilirsek, bu ‘kayıp’ hafıza tasarımı yönlendiriyor, zenginleştiriyor. Bir diğer katmanlı ve karmaşık görünen ama zenginleştirici unsur da yerdeki tezatlar ve eşikler. Tarihi ve yeni şehrin ortasındaki konumu, çeşitli sosyal grupların karşılaşma noktası oluşu, şehrin orta çağdaki en kaotik ortamında en huzurlu ritüelleri geliştirmiş olması, tarihte Orta Asya’dan Akdeniz’e uzanan etkileşim sahasının imkân verdiği karşılaşmalar, dümdüz şehirde aniden yükselen topoğrafya ve nice tezat/eşik barındırması burada çalışmayı zorlaştırsa da, bunları iyi anlayabilirsek geleceği de iyi yönlendirebiliriz.
Bugün büyük yeşil bir park içinde tekil birkaç nitelikli yapı ve arkeolojik alanlardan oluşan Alaeddin Tepesi’nin kültürel katmanlarının arkeolojik özelliği yerin ruhunun görülebilir bir parçası olma potansiyeline sahip. Bununla birlikte fiziksel olarak yok olmuş, belge, fotoğraf ve kişilerin hafızalarında kayıtlı çok katmanlı bir miras var. Bunları ortaya çıkarmak üzere yapıların özgün kotlarına inerek kentsel arkeolojik peyzaj alanları yaratmak, yok olan izleri de işlevselleştirerek canlandırmak ya da başka araçlarla hatırlatmak tasarım yaklaşımımızın ana ilkelerinden oldu. Arkeolojiye mesafe alan, yabancılaştıran, sadece bilimsel veya turistik bir imge haline getiren, dokunulmaz kılan bir şehir değil, arkeolojisiyle yaşayan bir Konya hayal ettik.
Yer’in ruhunun olumlu yönde evrilmesi için önemli bir diğer husus da insanlar. Katılımcı, insanların ‘yer’e ait hissettiği, yerin bilgisiyle ürettiği, geleceği birlikte tasarladığı bir gelecek inşası da projenin sosyal kurgusunu oluşturacak.
Kentsel Yaklaşım
Tepeye Yakından/Uzaktan Bakmak
Konya’da ulaşımın, tarihin ve en önemli odakların kesişiminde yer alan Alaeddin Tepesi kentin kurulduğu yer olması dolayısıyla adeta bir sıfır noktası. Kentle ilgili her şey bu noktada başladı ve günümüzde de bu tepe yine kenti bir araya getirebilecek durumda.
Merkezler Arası Eşik
Alaeddin Tepesi kentin eski ve yeni merkezinin kesişim noktasında bulunuyor. Kent bu tepenin etrafında şekillendiği için ilk günden beri gerçekleşen en önemli değişikliklerin hem tanığı olmuş hem de bu değişimlerden payına düşeni almış. Tarihi ticaret merkezini, Mevlâna Müzesi’ni, Hükümet Konağı’nı; batıya doğru genişleyen yeni kent merkezine bağlayan tepe Konya şehrinin bilinen en eski tarihi buluntularına sahip.
Zafer Meydanı’ndan başlayarak eski şehri yeni merkeze bağlayan tepe, geçmişine rağmen merkezin tam olarak bir parçası olamıyor. Araç yoğunluğu, tarihinin yeteri kadar bilinmemesi, günün her saati kullanılamaması Alaeddin Bulvarı ve dış çeperlerini tepeden daha önemli ve yoğun bir hale getiriyor. Önemli kutlamalar ve törenler bulvarda ve Kılıçarslan Meydanı’nda gerçekleşiyor ve tepe yola yakın kafeleri dışında çevresi ile çok bağlantı kuramayıp bir ara bölge olarak kalıyor.
Şekil 1: Alaeddin Tepesinin Kent Merkezleri Arasındaki Konumu
Kentin Odak Noktaları
Konya’nın kent kimliği kazandığı ilk yer Alaeddin Tepesi ve bu yüzden de bellekte yeri olan, bilinen en önemli tarihi ve güncel fotoğraflar ya tepeye ait ya da oradan çekilmiş. Yani tepenin yakın çevresinde şehrin en önemli odak noktaları buluyor.
Kılıçarslan Meydanı önemli günler ve etkinlikler dışında şu an etkin kullanılmıyor olsa da planlanan Payitaht Müzesi ve çevresindeki açık alanla bir değişim öngörülüyor. Meydanın daha tanımlayıcı bir tasarım yaklaşımı ve Alaeddin Tepesi ile daha direkt bir iletişimi olmalı.
Eski Fuar, şimdiki Kültürpark, Karatay Medresesi ile belli bir yaşın üstündeki Konyalılar için çocukluklarını geçirdikleri bir yer. İnce Minareli Medrese ise dünyaca ünlü taç kapısı ile Selçuklu döneminin en önemli eserleri arasında.
Kentin şu an en önemli turistik ve kültürel bölgesi ise Mevlâna Müzesi ve çevresi. Mevlâna Caddesi üzerindeki Kayalı Park ve Hükümet Meydanı, karşıda Şems Türbesi ile birleşerek tarihin farklı noktalarını ve mimari dönemleri bir araya getiriyor. Bedesten’de tarihi ticaret merkezinin hala hayatta olduğunu, Mevlâna Müzesi ve otellerle bağlı olduğunu görüyoruz.
Şekil 2: Konya Kent Odakları
Ulaşım ve Bağlantılar
Hazırlanan imar planlarında etrafından geçen yolların oluşturduğu çemberin arasında kalan Alaeddin Tepesi kamusal bir alandan çok bir kavşak gibi var olabiliyor. Yapılan çalışmalarda tepenin kentin gündelik yaşamında uzun süre kullanılan, vakit geçirilen bir alan olmadığı, aksine Zafer Meydanı ve yeni kent merkezi ile Mevlâna Camii’ne gitmek üzere bir buluşma noktası olduğu görülmüş.
Gelen her turistin ilk gittiği yer olan Mevlâna Müzesi’nin Konya halkı için neden önemli olduğu sorusuna verilen cevap ‘tarihi önemi’ ve ‘açık alanları’ oluyor. Oysa ki tarihi olarak Konya’nın en önemli noktası olan tepe kentin diğer kısımlarına daha dengeli bir ulaşım planlamasıyla bağlanabilirse gerçekten vakit geçirilen bir ana çekim merkezi olacak değerde. Bu yüzden tepenin çevresindeki Alaeddin Bulvarı kesitinin kullanım ve malzeme seçimleriyle birlikte yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Tepe çevresinde araç kullanımı kısıtlanır ve Mevlâna Caddesi yaya yoğun bir kullanıma geçerse, önerilen tasarım ile birlikte hak ettiği görünürlüğe ve kullanıma erişebilir.
Şekil 3: Trafik kavşağı olarak çalışan tepe
Yaya Erişimi
Kentin buluşma noktası olmanın en önemli göstergesi gün içinde yaya yoğunluğudur denebilir. Bu yüzden yaya odaklı (ve engelsiz) erişimin güçlendirilmesi tepede önerilecek her kullanımın ve Alaeddin Tepesi Arkeolojik Parkı’nın kentle bir bütün olması sağlanabilir.
Yaya erişiminin en rahat sağlanabildiği, araçlar tarafından en az bölündüğü 4 ana bağlantı noktası belirlendi. Zafer Park çevresinde oluşturulan bağlantı ile özellikle gençler ve yeni kent merkezinden gelenlerin erişimini kolaylaştırmak amaçlandı. Mevlâna Caddesi’nin mevcut kullanımı yaya ve toplu taşıma ile sınırlandırılarak tepeye bağlantısı güçlendirilebilir.
Kuzeyde Alaeddin Tepesi Arkeolojik Parkı ve Kılıçarslan Meydanı arası yaya erişiminin de güçlendirilmesi ve meydana tüm Konya için kullanılmak üzere bir Turist Bilgi Merkezi yapılması önerilir. Bu bağlantıya Kültürpark da eklenerek mevcut yaya kullanımının tepeyi beslemesi amaçlandı.
Şekil 4: Yaya kavşağı olarak çalışan tepe
Ayrıca kentte tanımlı bisiklet yollarının artırılması ve bisiklet parkı noktalarının artırılması da halihazırda bisikletin yoğun olarak kullanıldığı Konya’da bu kullanımın merkeze yönlenmesi önerilir.
Tepenin çevresindeki geniş taşıt yolları, alanın yaya erişimine ve kamusal alan hissine zarar verdiği için kullanımı kısıtlayan en önemli konu. Dolayısıyla tepeyi kente bağlamanın ilk adımı yaya ulaşımını sağlamak. Bunu sağlamak için Alaeddin Bulvarı’nın kesiti güncellendi. Ayrıca Mevlâna Caddesi’nin yalnızca yaya ve toplu ulaşıma açık olacak şekilde özel taşıt erişimine kapatılması önerilir. Alaeddin Bulvarı’nda taşıtlar 2 şeride indirildi ve yaya öncelikli zemin kaplamasıyla geçiş alanları ön plana çıkarıldı. Önerilen yeşil akslar ve yoğun bisiklet yolları da yaya ulaşımının artırılması için alınan kararlar arasında.
Mevlâna Müzesi ve çevresinde yoğunlaşan oteller ve turist hareketi, Bedesten’deki yaya trafiği ve Kayalı Park ile Hükümet Meydanı’nın odak noktası etkisinin Alaeddin Tepesi’ne doğru yönelmesi amaçlandı. Böylece kentin tarihi merkezi bir bütün olarak çalışacak ve tepe kentin merkezinde olması istenen kullanım yoğunluğuna ulaşacak. Bunu sağlamak için tarihi merkezin dışında da müdahaleler planlanmalı.
Şekil 5: Ulaşım Stratejisi Aksonometrik Kesiti
Tarihi Katmanlar
Tepenin İzleri
Tasarıma başlamadan önce tepenin tüm katmanlarını anlamaya çalıştık. Yaptığımız araştırmalara göre tepenin izlerini günümüz de dahil olmak üzere beş zaman aralığında görselleştirdik.
Son dönemde yapılan arkeolojik kazı çalışmaları ve araştırmalar sonucunda elde edilen bulgularla sur ve burç hattı tanımlandı. O dönemde varlığı kazı çalışmaları ve/veya erişilen bulgu ve belgelerle kesinleştirilen yapılar somon rengi ile ifade edildi. Kaynaklarda adı geçen ancak hakkında çok fazla veriye ulaşılamayan ve analoji çalışmaları sonucunda çizilen yapılar krem rengi ile ifade edildi.
Şüphesiz ki bu hafıza arayışı uygulama aşamasında daha detaylı araştırmalar, bilimsel çalışmalar ve sözlü tarih çalışmalarıyla derinleştirilmeli.
Selçuklu Dönemi (1116-1248)
Alaeddin tepesinde Selçuklu Dönemi’nde (1116-1248) iç kale sur ve burçları, Alaeddin Camii, Eflatun Mescidi, Lala Ruzbe Medresesi ve iç kale surları içinde yer alan konutlar yer alıyordu. Surların etrafı bir hendekle çevriliydi.
Eflatun Mescidi’nin, Konya’nın Selçuklu hakimiyetine geçmesinden önce, IX-XI yüzyıllar arasında yapılmış bir kilise olduğu biliniyor. Yapı Amphilokios Kilisesi, Eflâtun Rasathânesi, Saat Kulesi ve Saathâne olarak da adlandırılmış.
Şekil 6: Selçuklu Dönemi (1116-1248) 3 Boyutlu Restitüsyon Modeli
Geç Osmanlı Dönemi (1850-1918)
Bu dönemde iç kale sur ve burçları II. Kılıçarslan Köşkü de dahil olmak üzere büyük oranda yıkıldı. Alaeddin Camii’nin kuzeydoğusunda Sungur Hamam kalıntılarının yer aldığı biliniyor. Erişilen eski fotoğraflarda camii, köşk kalıntısı, Eflatun Mescidi ve tepenin güney yamacında yer alan kilise yapıları görülebiliyor. 1872 yılında Eflatun Mescidi’ne saat kulesi eklendi. Tepenin güney yamacında Rum ve Ermeni Kiliseleri bulunuyordu. Tepenin eteklerinde konutlar yer alıyordu. 1902 yılında tepenin güneyine Rum Okulu yaptırıldı. Rum Okulu yanında Tatbikat Sahnesi yapısı da yer alıyordu.
1904 yılında caminin güneydoğusuna günümüze de ulaşan Ferit Paşa Su Deposu yaptırıldı. 1917 yılında tepenin doğusunda Elektrik Fabrikası yaptırıldı.
Tepenin güneydoğu eteklerine Rum Mektebi (1854) ve Fransız Mektebi (1892) yapıldı. Fransız Mektebi bahçesinde günümüze de ulaşan Aziz Pavlus Kilisesi (1910) yaptırıldı.
Şekil 7: Geç Osmanlı Dönemi (1850-1918) 3 Boyutlu Restitüsyon Modeli
20.yy. Başı (1918-1931)
1923-24 yılları arasında tepenin batısında ağaçlandırma çalışması yapıldı. Hendek bu dönemde dolduruldu. 1919 yılında Eflatun Medresesi yıkıldı. Rum Okulu 1932 yılında Halkevine dönüştürüldü. 1907 yılında inşa edilen Tatbikat Sahnesi ise 1923’ten sonra Belediye Sineması olarak kullanılmaya başlandı. 1955 yılında bina yandığı için kullanım dışı kaldı. Eski kilise arsası üzerine 1927 yılında askeri kütüphane olarak inşa edilen yapı orduevi olarak kullanıldı.
Tepeyi çevreleyen yol da bu dönemde açıldı ve iç kale bütünlüğünü kaybetti.
Şekil 8: 20. Yüzyıl Başı Dönemi (1918-1931) 3 Boyutlu Restitüsyon Modeli
Yakın Dönem (1931-1982)
1936 yılında İstiklal Şehitleri Anıtı, diğer adıyla Tayyare Şehitleri Anıtı açıldı.
1941 yılında bölgede üç farklı noktadan sondaj kazıları yapıldı. Alanın kesin olarak höyük olduğu sonucuna ulaşıldı, Frig, Bizans ve Selçuklu dönemleine dayanan kalıntıların varlığı tespit edildi.
1954 yılında Torrance Belediye Gazinosu açıldı. Yapı 1970 yılında tadilat geçirerek, Alaeddin Keykubad Düğün Salonu olarak hizmet vermeye başladı.
İlk orduevi binası 1960 yılında yıkılarak yerine yeni bir orduevi yapıldı.
II. Kılıçarslan Köşkü kalıntılarını korumak amacıyla 1961 yılında beton şemsiye inşa edildi.
Şekil 9: Yakın Dönem (1931-1982) 3 Boyutlu Restitüsyon Modeli
Günümüz
Günümüzde bütün bu katmanlardan geriye Alaeddin Camii, Şehitler Anıtı ve çevre düzenlemesi, Torrance Binası, Kılıçarslan Köşkü ve yakın zamanda yapılan kazılarda ortaya çıkan sur ve saray kalıntıları ulaştı. Kılıçarslan Köşkü üzerine yapılan tamamlama/örtü kamuoyunda oldukça tartışıldı ve kalıntıları koruma işlevi görmemekte.
Şekil 10: Günümüz 3 Boyutlu Modeli
Gelecek
Konyalılar ve ziyaretçilerin büyük bir kısmı buranın bir iç kale, şehrin tarihi merkezi olduğunu bilmiyor ve barındırdığı derin tarihsel hafıza görünür durumda değil. Tepenin geleceği bütün tarihsel katmanların ve bugünün hafızasıyla, burayı yaşayanların katkılarıyla kurulmalı.
Şekil 11: Tasarlanmış 3 Boyutlu Modeli
Mimari Tasarım
Tepenin Geleceği
Alaeddin Tepesi’nin geleceği aslında bugünde ve geçmişinde, hafızasında kayıtlı. Yaptığımız müdahaleyle büyük oranda bu hafızayı eşelemek, onarmak istiyoruz. Onarımı salt var olanı dondurmak, ‘eksik’lerini tamamlamak değil, kimliğini anlamak, katmanlarını görünür kılmak ve geleceği bu bilgiyle kurmak olarak anlıyoruz.
Bu amaçla mevcut yapıları ve kalıntıları önceleyen, koruyan, tarihi katmanların hafızasını anan, yer yer mekânsal olarak da kullanan bir tasarım yaptık.
Anma - Hatırlatma - Canlandırma Araçları
Tarihi katmanları çeşitli araçlarla fiziksel olarak görünür kılmak üzere araçlar tasarladık. Bunlar zeminde yatay bir şerit, eğimli peyzaj alanlarında köşe veren yapı izleri, arkeolojik alanlarda kayıp kısımları tamamlayıcı elemanlar ve yapı siluetlerini bize hissettiren dikey şeritler gibi araçlarla tasarlandı.
Zeminde Yapı İzleri
İç kale surları, ön sur ve konumu tespit edilebilen yapıların izleri zeminde beyaz bir şeritle tanımlandı. Beyaz boyalı paslanmaz çelik bu şeritler üzerinde yapı adı, dönemi gibi bilgilere yer verilecek.
Şekil 12: Zeminde Yapı İzlerinin Aksonometrik Gösterimi/Şekil 13: Peyzajda Yapı İzlerinin Aksonometrik Gösterimi/Şekil 14: Peyzajda Yapı İzleri Detayı Aksonometrik Gösterimi /Şekil 15: Tamamlayıcı Elemanların Aksonometrik Gösterimi/Şekil 16: Yükselen Yapı İzlerinin Aksonometrik Gösterimi
Peyzajda Yapı İzleri
Özellikle güney-güneydoğu yamacındaki çok katmanlı bölgede eğimden de faydalanarak yapı izleri araziden çıkan köşe biçimleriyle tanımlandı. Katmanpark’ta uygulanan bu yöntem kaybolmuş sur-burç izlerinde, ileride keşfedilecek tarihi yapı izlerinde de kullanılabilir. Ortaya çıkan duvar üzerinde yapıya ait bilgilere yer verildi.
Tamamlayıcı Elemanlar
Arkeolojik kalıntıların bulunduğu bölgelerde kazıyla oluşan kot faklarını tutmak, kalıntıların stabilitesini desteklemek ve kayıp parçaların bütünlüğünü algılatabilmek için yine beyaz renkli tamamlama duvarları yapıldı.
Yükselen Yapı Siluetleri
Tarihi katmanların silüet etkisini de hatırlatmak üzere, hakkında bilgi bulunan ve imkân veren yerlerde beyaz dikey çubuklarla yer yer, yarı saydam silüetler oluşturuldu.
Alaeddin Tepesi Arkeoloji Parkı
Kazı alanlarında yapılan tasarımla Kılıçarslan Köşkü, Saray Kalıntıları ve Sur Kalıntılarının iklimsel koşullardan korunması, konforlu bir şekilde ziyaret edilebilmesi ve şehir hayatına katılabilmesi amaçlandı.
Kılıçarslan Köşkü eski beton saçakla da günümüzdeki örtü/tamamlama ile de tam olarak korunamamış. Konya tarihinin en önemli eserlerinden olan, orta çağın en önemli başkentlerinden birinin sultan köşkü olan bu eserin artık tamamıyla koruma altına alınması gerekli. Bunun için köşk cam bir koruma yapısı içine alındı.
İç kale surları ve saray kalıntıları da saçaklarla örtüldü. Sur siluetinin ve kütlesinin algılanabilmesi için kısmi çağdaş canlandırma yüzeyleri oluşturuldu. Saçak tasarımı kale burçlarını merkeze alan bir strüktürle tasarlandı. Saçaklar burç üzerinde aydınlık bir kule oluşturan merkezin dışında, kalıntılara denk gelmeyecek şekilde ayaklar üzerine yerleştirildi. Yaklaşık kare biçime sahip bu saçaklar, ihtiyaç duyulan yerlerde genişletildi.
Kılıçarslan Köşkü dışında bütün arkeolojik alanlar her zaman ulaşabilir bir düzenlemeyle tepe peyzajına ve şehir hayatına dahil edildi. Kılıçarslan Köşkü için, Arkeoloji Parkı girişindeki ziyaretçi merkezinden erişilen kontrollü bir güzergâh oluşturuldu.
Şekil 17: Arkeoloji Parkı Sirkülasyon Şeması
Koruma Yaklaşımı
Arkeolojik kalıntılar uzmanların yönlendirmeleri doğrultusunda olduğu gibi korunmalı, bütünlemelerden kaçınılmalı. Strüktürel olarak zorunlu olan kısmi alanlar dışında, restitüsyonist tamamlamalardan kaçınılarak günümüze ulaşan parçalar dondurularak korunmalı. Eğim, sağlamlaştırma, anlaşılabilir bir plan-kütle algısı oluşturmak amacıyla Anma-Hatırlatma-Canlandırma Araçları kullanılmalı. Korumanın salt fiziksel boyutuna değil, hafıza boyutuna da yoğunlaşarak çağdaş yöntemler kurgulanmalı. Hem mevcut kazı alanları hem de ileride yapılacak kazılarda ortaya çıkacak kalıntılar için bu yönde, tepeye özgü bir ‘Koruma Protokolü’ oluşturulmalı.
Köşk Muhafazası
Şehrin ve orta çağ yakın coğrafyasının en önemli kalıntılarından biri olan Alaeddin Köşkü’nün günümüze ulaşan parçalarını daha fazla bozulmadan koruyabilmek için bir muhafaza içine almamız gerekiyor. Bugüne kadar yapılan koruma örtülerinin yapıyı koruyamadığı aşikâr. Bu amaçla dev bir müze vitrini diyebileceğimiz bir muhafaza tasarladık.
Köşkün mevcut taş bazası tarihiymiş gibi bir algı yaratsa da aslında beton şemsiye döneminden kalan betonarme temeller kaplanarak oluşturulmuş. Köşkün geometrisiyle asimetrik oluşu da bu sebepten. Tarihiymiş gibi görünen bu bazanın, köşke zarar vermeyecek kadar kısmını sökmek, dışına sağlam temelli bir destek yapmak, bu desteğin de çağdaş bir tasarım olduğunu belli etmek gerekiyor.
Şekil 18: Köşk Koruma Şemsiyesi/Şekil 19: Kılıçaslan Köşkü, 1941
Şekil 20: Köşk Koruma Örtüsü Oluşum Diyagramı
Tasarladığımız bu yeni destek bazası üzerinde, köşkün görünürlüğünü engellememek, tepe ve Ulu Cami silüetini baskılamamak için strüktürel cam ile taşınan bir üst örtü tasarladık. Bu ‘müze vitrini’nin erişilemez, yaklaşılamaz olmaması adına kontrollü şekilde içine girilen, köşkü çok yakından görmeye imkân veren bir yürüyüş yolu oluşturduk.
Köşkün, özellikle kerpiç kısımların ısı ve nem dengesini sağlamak ve içinde bulunduğu havayı temiz tutmak için aktif ve pasif iklimlendirme sistemleri tasarlandı. Pasif sistemde baza içindeki menfezlerden, filtreler ile içeri giren havanın, üst örtüdeki menfezlerden dışarı çıkması hedeflendi. Pasif sistemin yeterli olmadığı durumlarda bazadaki pasif sisteme paralel aktif bir sistemle dış mekân havasının koşullandırılarak içeri alınması ve üst örtüdeki egzoz fanlarıyla dışarı atılması amaçlandı. Ziyaretçi Merkezi’ndeki İzleme Odası’nda bu yapı içindeki ısı ve nem dengesinin sürekli izlenmesi, gerekli hallerde otomasyon veya manuel olarak aktif sistemlerin devreye girmesi sağlanmalı.
Şekil 21: Köşk İklimlendirme Detayı Şeması/Şekil 22: Köşk Baza Detayı Aksonometriği/Şekil 23: Köşk Çatı Aksonometriği
Koruma Örtüleri
Son yıllardaki kazılarla ortaya çıkan sur ve burç kalıntılarının dış etkenlerden korunması, konforlu bir şekilde alanı gezebilmeleri ve hafızayı algılayabilmeleri için üst örtüler tasarlandı. Örtüler burçları merkeze alan, ölçüleri değişebilen, ihtiyaç duyulan yerlerde genişleyebilen modüller olarak kurgulandı.
Üst örtü tasarımının merkezini oluşturan burç ve sur hattı boyunca bir yandan beyaz çubuklarla siluet etkisi canlandırılırken, bir yandan da bu hatların üzeri şeffaf bırakılarak kalıntılar üzerinde, saçakların oluşturacağı gölgenin ortasında, etkileyici bir aydınlık oluşturması hedeflendi.
Şekil 24: Koruma Örtüsü Oluşum Diyagramı
Ulu Cami Meydanı
Cami mevcut haliyle bir meydandan yoksun. Buradaki niteliksiz düzenlemeler arındırılarak, kot farklarından da faydalanan, çevreden gelen küçük aksları kendinde toplayan, engelsiz küçük bir cami meydanı oluşturuldu.
Şekil 25: Ulu Cami Meydanı Aksonometrik Gösterimi
Depo Sanat (Ferit Paşa Su Deposu)
Günümüzde kamusal tuvalet olarak kullanılan Ferit Paşa Su Deposu’un niteliksiz eklerinden arındırılarak restore edilmesi ve bir sanat galerisine dönüştürülmesi önerildi. Deponun plan izleri üzerinde, açık ve kapalı alanlara sahip mekanlar tasarlandı. Mevlana Caddesi’ne bakan bu terasın kent hafızasında önemli bir yeri var.
Şekil 26: Ferit Paşa Su Deposu Sanat Merkezi Aksonometrik Gösterimi
Torrance Konser Salonu, Konservatuarı ve Kültür Meydanı
Torrance Binası’nın niteliksiz eklerinden arındırılarak engelli erişimini sağlayacak şekilde restore edilmesi planlanıyor. Binanın yanında tanımlanan açık hava etkinlik alanının Kır Meydanı’ndan da doğrudan erişilebilir bir festival alanı olarak çalışması hedeflendi.
Şekil 27: Torrence Meydanı Aksonometrik Gösterimi
Katman Park
Farklı dönemlerde tepede yer almış binaların planları, kot farkı kullanılarak ortaya çıkarıldı. Mevcutta alanın tek ağaçsız bölgesi olan yamacın bu özelliği korunarak topografya üzerinden tarih okuması yapılması hedeflendi. Her bir yapı ile ilgili bilgi alınan parktaki yapılar: Rum Okulu/Halkevi, Eski Orduevi, Yeni Orduevi, Rum Kilisesi ve Ermeni Kilisesi.
Şekil 28: Katman Park Aksonometrik Gösterimi
Eflatun Mescidi Seyir Platformu
Eflatun Mescidi’nin temeli, duvarları ve belki de zeminin altında kalan mekanlarını ortaya çıkarmak için arkeolojik kazı yapılması önerildi. Mescidin planı üzerinde yükselecek seyir platformunun tasarımı bulunan kalıntılara göre revize edilmeli. Kalıntı ortaya çıkmaması durumunda tarihi belgelerdeki konuma göre oluşturulacak platform ve tasarlanan siluet tepenin tarihi ile ilgili bir diğer katmanı ortaya çıkarıyor.
Şekil 29: Eflatun Mescidi Seyir Platformu Aksonometrik Gösterimi
Tepe Sineması (Tatbikat Sahnesi)
Geçmişte Alaeddin Tepesi çevresinde bulunan Ferah Sineması, Şahin Sineması, Saray Sineması ve Açıkhava Sineması’nın kent hafızasındaki yerini canlandırmak üzere, eski Tatbikat Sahnesi’nin izleri üzerinde bir açık hava sineması, temsil/buluşma mekanı tasarlandı.
Şekil 30: Tepe Sineması Aksonometrik Gösterimi
Anıt Çay Bahçesi
Kentin yakın geçmişteki hafızasında önemli bir yeri olan çay bahçesi, mevcut konumunda, anıttan ve aksi yönde engelsiz olarak erişilebilir şekilde, ihtiyaç duyulan yarı açık mekanlarla yeniden kurgulandı.
Şekil 31: Anıt Çay Bahçesi Aksonometrik Gösterimi
Kır Meydanı, Buz Pisti/Göl
Hem tepedeki eski havuzlu gazinoya bir atıf, hem de tepenin her mevsim aktif olmasını sağlamak amacıyla tepenin ortalarındaki düzlükte buz pisti/göl tasarlandı. Kır Meydanı’nın merkezini de oluşturan pistin her yaş grubuna uygun bir odak noktası olması hedeflendi.
Şekil 32: Kır Meydanı, Buz Pisti Aksonometrik Gösterimi
Kır Kafe
Tepenin en yüksek noktasındaki kır alanı içinde yarı açık mekan ihtiyacını karşılamak üzere Kır Kafe tasarlandı. Torrance Kültür Meydanı ve Kır Meydanı’nı birbirine bağlayan alan istenildiğinde açık ve yarı açık olarak kullanılabilir.
Şekil 33: Kır Meydanı, Buz Pisti Aksonometrik Gösterimi
Çim Amfi
Konser, söyleşi, tiyatro gibi etkinlikler, toplantılar, temsiller için tepenin doğal eğiminden faydalanılarak oluşturulan Çim Amfi tepenin Zafer Meydanı ile en yoğun ilişki kuran noktasında konumlandırıldı.
Şekil 34: Çim Amfi Aksonometrik Gösterimi
Peyzaj ve Sürdürülebilirlik Yaklaşımı
Alaeddin Tepesi günümüzde ağaçlık, yeşil bir tepe olarak algılansa da 100 yıl öncesine kadar ağaçsız, bozkır bitki dokusuna sahip, kültürel peyzaj öğelerinin baskın olduğu bir tepeydi. 1920’lerden 1970’lere kadar yapılan peyzaj çalışmalarında tepenin kültürel zenginliği göz ardı edildi, çok yoğun ve bozkır peyzajı ile uyumsuz bitkiler kullanıldı.
Tepenin peyzaj hafızası, mevcut kentsel yeşil alan işlevi ve arkeolojik alanlar her ne kadar bir çatışma zemini yaratıyor gibi görünse de çok zengin bir peyzaj tasarımı yapılmasına da imkân sağladı. Alanın katmanlarını hatırlatan, çok işlevli alanlar yaratan, mevsim ve gün döngülerinde kullanılabilir bir peyzaj tasarımı yapıldı. Tasarım herkes için erişilebilirlik ve sürdürülebilirlik ilkeleriyle geliştirildi.
SERT ZEMİNLER
Temel olarak iki tip sert zemin önerildi. Alan içinde tepenin eski peyzajını hatırlatan ve en sürdürülebilir seçeneklerden olan solüsyonlu toprak kullanıldı. Tepe çevresini dolaşan yaya hattı, şehre bağlanan yollar, cami meydanı gibi yoğun kullanımlı ve özellikli meydanlar ile yaya yollarının kesişiminde oluşan küçük meydanlarda doğal taş kullanıldı. Toprak ve taş geçişleri degrade biçimde tasarlandı. Bunlar dışında bazı özel alanlarda ahşap ve metal ızgara döşemeler de kullanıldı.
Şekil 35,36: Taş Kaplama ve Solüsyonlu Toprak Aksonometrik Gösterimi
KENTSEL DONATILAR
Çeşitli oturma birimleri (bank, mini tribün, yamaç oturakları, vs.), aydınlatma direği, bollard, çöp kovası, bisiklet park elemanı, bilgi panoları, yönlendirme panoları, vb. elemanlar bütünlüklü bir tasarımla belirlendi.
Şekil 37, 38: Yönlendirme ve Sergileme Elemanları Aksonometrik Gösterimi/Şekil 39, 40: Bank, Çöp Kutusu, Bisiklet Parkı ve Aydınlatma Elemanları Aksonometrik Gösterimi
BİTKİLER
Tepenin geçmiş bozkır peyzajını geri getirmek mümkün olmasa da bitki seçimleri yere göre yapılmalı. Alanda mevcut ağaçlar dışında ağaç dikiminden mümkün olduğunca kaçınılması gerekir. Yeni tasarlanan yaya yolları, dinlenme noktaları gibi yerlerde yeni ağaç dikimi yapılabilir. Bunun dışında suni görünümlü ve sürdürülebilir olmayan çim dokularından kaçınılmalı, yerel ot türleri ile yapılacak karışımlarla çayır dokusu kazandırılmalı. Bu doku bodur bitkilerle desteklenmeli.
Alanda önceki dönemlerde dikilen ağaçlar Akasya, Çam, Karaağaç ve Tropikal Kül ağırlıklı. Bunları destekleyecek, yere uygun bodur bitkiler Kekik, Havlu Püskülü, Mahonya, Adaçayı, Kartopu ve Sepet Otu olabilir.
Şekil 41: Alaeddin Tepesinde Kullanılacak Bitkiler
YAĞMUR HASADI
Proje, yağmur suyunun kirli şehir suyu ile karışması yerine, peyzajda kullanılması için biriktirilmesini hedefler. Eğim ile sert ve yumuşak zeminlerden gelecek yağmur suyunun doğal yollar ile toplanması ve yeniden kullanılması için tepede bir, yamaçlarda üç yerde yağmur bahçeleri önerildi. Doğal yollarla arıtılan sular önce depolara sonra da sulama sistemine aktarılır.
ATIK YÖNETİMİ
Alandaki tüm faaliyetlerin Sıfır Atık ilkeleri ile yürütülmesi için bir protokol oluşturulmalı. İnşaat faaliyetlerinden başlayarak bu protokole göre yol alınmalı. Alanın yeniden üretiminde ortaya çıkacak molozun kırılarak zemin altı imalatlarda kullanılmasından, ayrıştırılmış çöp kutularına kadar bütün aşamalar bu ilkeyle tasarlanmalı.
YEŞİL ULAŞIM
Alana ulaşımda öncelik karbonsuz ulaşıma verildi. Alana yaya erişimi güçlendirildi, şehirle bağlantısı güçlendirilmiş bisiklet yolları ve parkları önerildi. İkincil olarak düşük karbonlu ulaşım araçlarına erişim güçlendirildi. Otobüs ve tramvay duraklarının alana ve birbirine erişimi güçlendirildi. Alana karbon yoğun ulaşım engellendi. Yollar servis ve acil durum dışında alana araç girişi yapılmayacak şekilde tasarlandı. Yalnızca engelliler için kısa süreli erişim cepleri tasarlandı.