Öneri, İzmir Büyükşehir Belediyesi Bir Uygarlık Odağı Olarak Başkanlık ve Şehir Meclisleri Fikir Projesi Yarışması

mimarizm.com / 30 Ekim 2023
2x1 Architects, İzmir Büyükşehir Belediyesi Bir Uygarlık Odağı Olarak Başkanlık ve Şehir Meclisleri Fikir Projesi Yarışması'na "Kromlek" isimli projesiyle katıldı.

Kavramsal Yaklaşım:

Meclis yapıları antik dönemden beri birçok coğrafyada örneklerini gördüğümüz hatta gelişimine ait paternleri oluşturabildiğimiz yapılardır. Demokratik toplumların çağdaşlık seviyelerini meclis yapıları ve bu yapılar ile toplum ilişkisinin nitelikleri ile bağdaştırılmaktadır. Bu durumun temelinde demokrasi hatta eşitlik kavramı ile geliştiğini, katılımcılık ilkesinin ise bu bağlamda bir vazgeçilmez olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Bir uygarlık odağı yaratma fikri ile açılmış olan yarışmanın "odak" fikrini meclis fonksiyonu olarak ortaya koyması; bazı önemli perspektiflerden kentsel kamusal mekanın sorgulanması ve odak kavramının eşitlikçilik üzerine vurgusuna ilişkin ihtimaller yaratmıştır. Bu açıdan bakıldığında, bağlamın üretimini sınır ve mekan anlayışını evrensel kaidelere taşımak gereklidir. Bu anlayış insandan, mekandan ve zamandan bağımsızdır. Bu bağlam, şartnamede vurgusu defalarca yapılmış olan "eşitlikçilik" kavramının siyasi yansıması olan demokrasiye ait izler ve bu izlere ait sayısız anlamların araştırılması ihtiyacı doğurmuştur.

Antik dönemdeki neredeyse hiç değişmemiş olmasına rağmen binlerce yıl tartışılan kavramların izleri bu kaidelerde yorumlanması gerektiği sonucu kaçınılmazdır. Bu izlerin neredeyse tamamı sonuçta aynı şeyi yani eşitlik kavramının yönetim sürecindeki yorumunu anlatmaktadır. Bu kavramın ortaya çıktığı zamana ait Platon ve Eflatun gibi önemli düşünürlerin eleştirdiği bu sistemin bir yandan aksayan ve çelişen yanlarının olmasına rağmen sonuçta vazgeçilememe ve yüceliğini korumasına neden ise yine bu "eşitlikçilik" (egaliteryanizm) kavramının gücü ve zamansızlığıdır.

Tarihin en eski buluntuları olan ve neredeyse 12.000 yıl öncesine kadar uzanan geçmişi megalitik yapıların topluma ait bir araya gelme eylemlerini üstlenmektedir. Bu bağlamda kromlek, menhir, megalit vb gibi kütlesel yapılar tapınaklar gibi ritüellerin yanında halk meclisi ve mahkemeler gibi toplumsal işleyişin de bir parçası olarak üretilmiştir. Bu durum iki şekilde yorumlanabilir;

Birincisi, bu yapılar her dönemde yapımı zor ve kütlesel yapıları nedeni ile kendi klimatik ve dramatik mekanlarını üretebilme gücüne sahip yapılardır. Kilimatik kütleden gelen bir sonuç iken dramatik olma durumu bu mono blok kütlelerin milyonlarca yıldır durdukları pozisyonun değişmiş olmasıdır. Bu, insana kendinden daha büyük olan ritüelistik varlıkların ya da kendinden daha güçlü olan toplumsal kabullerin hatırlatılmasıdır. Bir yandan tahakküm üzerine kurulu olan bu mekansal kurgu diğer yandan kişinin derinlerindeki ilkel duyguların ortaya çıkarılmasını sağlar.

İkincisi ise sipiretiel bir bakış ile içinde bulunduğumuz dünyaya ait parçaların yeniden yorumlanması üzerine bir bakış olabilir. Bu durum kaya yapılar gibi silisyum bazlı oluşumlar ile ilgilidir. Bu yapıların morfolojisi incelendiğinde oluşumun milyonlarca yıl sürdüğü görülmektedir. Bu durumda gezegenin bu bileşimleri ile oluşturulmuş olan düzenler her ne kadar bir geometri varlığı gösterse de neticede binlerce insan ömrünün üretimi izlenimi vermektedir. Bu, insana inanma ihtiyacını hatırlatır.

Bu açıdan bakıldığında bağlam üretirken sınır ve mekan anlayışını evrensel kaidelere taşımak, antik dönemdeki tanımları neredeyse hiç değişmemiş olmasına rağmen binlerce yıldır tartışılan uygarlığa ait tüm tanımların bu kaidelerde yorumlanması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Bu tanımlar ve yorumunun damıtılması ile bağlam üretilmelidir.

Bu bağlam, şartnamede vurgusu defalarca yapılmış olan "eşitlikçilik" kavramının siyasi yansıması olan demokrasiye ait izler ve bu izlere ait sayısız anlamların araştırılması ihtiyacı doğurmuştur. Bu izlerin neredeyse tamamı sonuçta aynı şeyi yani eşitlik kavramının yönetim sürecindeki yorumunu anlatmaktadır. Bu kavramın ortaya çıktığı zamana ait Platon ve Eflatun gibi önemli düşünürlerin eleştirdiği bu sistemin bir yandan aksayan ve çelişen yanlarının olmasına rağmen sonuçta vazgeçilememe ve yüceliğini korumasına neden ise yine bu "eşitlikçilik" (egaliteryanizm) kavramının gücü ve zamansızlığıdır. Bu zamansızlık ve toplumsal sistem arasındaki sorunlar her dönem yaşanmıştır. "Eşitlik" ilkesine bağlı "özgürlük" kalıbı çok basit bir şey söylemesine rağmen sınırların çoğunlukla muğlaklaştığı sonuçlar oluşturmuştur.

Bu sorunsalı çözme adına yapılan araştırmalarda, sayısız tanım ve bu tanımları yapmaya çalışmış sayısız düşünürün temelinde çok basit gibi görünen bir kavramı defalarca yeniden üretmeye çalışmasının temel nedeni; sonuçta çok basit görünen bu kelimenin tüm varlıklar üzerinde aynı şekilde sonuçlanmasından kaynaklanmaktadır. Bu kelime "eşitlik" tir. Bu kadar basit bir anlamın her şey için aynı sonucu verme kaygısı beraberinde birçok problemin üremesine neden olmakta ve bu problemler içinden çıkılmaz bir sarmala dönüşmektedir. Bu durum aslında özün kaybolmasına ve bu özü hatırlamak yerine sonuçlarının tartışılmasına neden olmuştur. Bu "öz" aslında herkes ve her şey için aynı tanımı yapmaktadır.

"Herkes kendilikten gelen tüm özelliklerine bakılmaksızın eşittir"

Kendilik ve eşitlik bu bağlamda çelişen ve tartışan kavramlardır. Ve çözümsüzlüğü sayısız denemelerde anlaşılmıştır. Kendilik sınırlarını tanımlamaya çalışırken, eşitlik herkese ait sınırları tanımlamak gibi zor bir rolü üstlenmiştir. Kimilerine göre imkansız görünen bu eşitlik kavramı insan olmanın da ötesinde olan "var olma" eyleminin en önemli elementidir.

Yarışma Konusu:

Başlı başına bir zorluk olan kentsel odak yaratmanın tarih kadar eski bir kavram ile üretilmesi ise yine bu bağlamın zorluğunun ifadesidir. Bu durumun ışığında anlaşılan beklenti ise şu şekilde yorumlanmıştır.

"Bir uygarlık odağı, insanlık tarihinin binlerce yıldır ürettiği cevaplardan daha güçlü olan sorularla beraber araştırılmalı; sözüm ona eşitlikçi olan yönetime ait mekanların eleştirileri ile beraber yeniden üretilmelidir"

Bir uygarlık odağı olarak eşitlikçi meclislerin kente katılması, kamuya aidiyetlik ilkesi gereği olmalıdır. Sosyal eşitlik ilkesi ise topluma ait kararların alınmasında yetki sahibi olan organlarda toplumun yer alması ya da denetlemesi şeklinde uygulanmaktadır. Bu uygulama esasen tüm meclisleri toplumun izlemesi ve dahil olması gücünü açıklamasına rağmen halihazırda çoğu mekan bu durumu katılımcığı rahatlatacak şekilde değil bilakis ayrıştıracak şekilde tasarlanmıştır. Bunun nedeni daha önce bahsedilen sayısız problemden uzak durmak ve sistemin işleyişini sağlamaktır.

İçinde bulunduğumuz zaman bize şunu gösterdi, bu ayrışma sistemin ilerlemesini sağlamakla beraber topluma ait kararları, toplumdan uzak ve onun organik yapısına zarara verecek şekilde aldı. Eşitlikçilik ise kendine başka mecralarda alan açmaya çalışsa da bu çabanın fiziki olarak var olmadığı ortamlarda yeniden ve hızla buharlaşacağı gerçeği defalarca toplumun yüzüne vuruldu.

Tasarım Kararları:

Üst Ölçek;

Şartnameden anlaşılan ve tanımı yapılan bu gerçekler ile beraber meclisin nasıl olması gerektiği, biçimi, odak olarak yorumu, işleyişi, aidiyet problemi, eşitlikçilik ilkesi ve benzerleri olan kavramların bu sürece katılımı ile beraber "bir arada olmak" ve "bir" olmak kavramları kromlek düzenlerine ait kodlarla beraber mekana ve biçime dönüştürülmüştür. Amaç en ilkel hislerimizi, inanmak eylemi üzerinde bulundukları kaygan zeminden alarak mimariye ait sağlam bir yüzeyde yorumlamaktır. Bu bağlamda daha önce bahsedilen tarihin en eski odak yapılarına ait çıkarımlar yeniden ve bu zamana ait bir fikir ile yorumlanmıştır.

Bu amaç beraberinde önemli bir soruyu üretir. Kentsel odak ve kamusal kullanım etkileşimi nasıl yorumlanmalıdır?

Bu soruya cevap vermek için hiyerarşik olarak öncelikle kentsel kamusal zeminin bir odak mekanının hazırlayıcısı olarak yeniden ele alınması gereklidir. Öncelikle meydan özelliklerinin sorgulanması ve kamusal düzenin işleyişinin yeniden yorumlanması şeklinde kararlar alınması kaçınılmazdır. Bu bağlamda özellikle kuzey güney yönündeki Cumhuriyet Bulvarı yaya akışı ve doğu batı aksındaki Anafartalar Caddesi yaya akışının vurgusu ve sürekliliği önemsenmiştir.

Yakın çevre incelendiğinde ise kamusal kullanımın kentin bu bölümünü tıpkı bir organizmadaki kan hücreleri gibi beslediği açıkça görülmektedir. Konak İskele ile Konak Pier arasındaki yoğun rekreatif kullanım ile meydanın ağırlık merkezine yakın konumlandırılmış metro hattının sosyal ulaşım desteğinin beslediği günlük kullanım dinamikleri çoğunlukla birbirine karışan yeni kesişimler üretmektedir. Raslantısal zenginlikler ile beslenen kesişimler ise kentsel kamusal üretim için verimli bir ortam olma potansiyeline sahiptir.

Tüm bu kamusal potansiyellere rağmen alanın genelinde tanımlı yüzeylerin olmaması ya da belirginleşen yüzeylerin meydan ile ilişkisi bu alandaki kamusal kullanımın, değişen nesille beraber azalma ihtimalini doğurmaktadır. Çok fazla dinamik içeren bu tür kent dokularının küçük hatalarla bile bozulduğunu çoğu şehirde defalarca deneyimlenmiştir. Bunun başlıca nedeni ise kararların her birisinin bulunduğu zamana ait olmasıdır. Bu durum her ne kadar kaçınılmaz olsa da tüm iyi örnekler bize, kamuyu etkileyen tüm üretimlerin değişken zamanlarda dahi olsa bir takım izlerle belirginleşmesi gerektiğini öğretmiştir.

Bu bağlamda bu yüzeyin bir bütün olarak değerlendirilmeli ve geleceğe ait gelişim kodları belirlenmelidir.

Halihazırda yer alan bu hareket dinamikleri göz önünde bulundurularak bu hareketleri geliştirerek daha tanımlı bir kent  dokusu arayışı bahsedilen kodlardan birisi olarak üretilmiştir. Bu kodun taşıdığı potansiyel kesişimlerin zenginleştirilmesi ve duraklamaların bir arada olması ihtimallerini güçlendirdiği için önemli bir karardır.

Neredeyse deniz seviyesinde olan meydan ve yakın çevrede bulunan izler hem tarihi hem de sosyal açıdan önemli buluşma noktaları ve arterler olarak kent düzlemini şekillendirmiştir. Bu durum, kamu hareketine ait belirgin izler barındıran ve önemsenmesi gereken çizgiler olarak üst ölçek kararlarını etkilemiştir. Örneğin Konak İskelesi yönündeki akış kendi çizgilerini ve izlerini oluşturmuştur. Buna benzer şekilde Cumhuriyet Meydanı, Konak Pier, Konak Sahili, Kemeraltı Çarşısı, Arkeoloji Parkı vb. yakın veya uzak tarihe ait birçok imge ve izlekler ile belirginleşmiş bu çizgiler meydan tasarım sürecine dahil edilmiştir. Bu belirgin çizgilerden bazılarında bununla da yetinilmemiş yapının biçimindeki etki yüzeyi olarak kullanılmıştır.

Bağlam:

Bağlam olarak belirlenmiş antik döneme ait imgeleme dönüşmüş olan "kromlek", binlerce yıl öncesine dayanan ve dünyanın farklı kültürlerinin ürettiği monolitik taşların mekânsal etkilerini içeren bir kavramdır. Bu kavram, toplumsal bir imge olarak "bir araya gelme" eylemini vurgulama potansiyelinden kaynaklı bulunduğu dönemden ödünç alınarak kütle üretiminde yeniden yorumlanmıştır.

Kromlek ile ilgili bazı örnekler;

Göbekli Tepe: Türkiye'nin Şanlıurfa ilinde yer alan Göbekli Tepe, kromlek yapısının en eski bilinen örneğidir. M.Ö. 9600-9500 yıllarında inşa edilen bu yapı, dairesel düzenlemeler ve büyük taş sütunlardan oluşur. Göbekli Tepe, avcı-toplayıcı toplulukların sosyal ve dini amaçlarla bir araya gelme merkezi olarak kullanılmış olabilir. Yaklaşık 12.000 yıl öncesinden olan bu kalıntılar ile insanlık tarihine ait bilgilerimizi değiştirdi.

Stonehenge: İngiltere'nin Wiltshire bölgesinde bulunan Stonehenge, kromlek kavramının en ünlü örneklerinden biridir. Milattan önce 3000-2000 yıllarında inşa edilen bu yapı, büyük monolitik taşların yerleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Stonehenge, güneşin doğuşu ve batışı gibi astronomik olayların izlenmesi, dini ve törensel amaçlar için kullanılmış olabilir.

Avebury: İngiltere'nin Wiltshire bölgesinde bulunan Avebury, Stonehenge'den sonra en büyük kromlek kompleksidir. M.Ö. 2600-2200 yıllarında inşa edilen bu yapı, büyük taş halkalarından ve hendeklerden oluşur. Avebury, toplulukların bir araya gelmesi, dini ritüeller ve toplumsal etkinlikler için bir merkez oluşturmuş olabilir.

Bu ve buna benzer onlarca tarihi bulgu bize megalitlerin dairesel bir mekanı simgelemek için kullanıldığını gösteriyor. Bu aslında toplumsal olarak bir araya gelme mekanı kaygısının, dünyanın farklı yerlerinde, aralarında binlerce yıl olan, birbirlerini hiç görmemiş toplumlar için nasıl yakın biçimsel sonuçlandığı sorusunu yaratır. Bu sorunun cevabı daha önce bahsedilen nedenlerle, "bir arada olmak" eyleminin; zaman, mekan ve ırktan güçlü olduğu ve gezegenin milyon yıllık parçalarının kadim varlığının bu ortama katkısıdır.

Dairesel Düzen:

Daha yakın bir tarihe baktığımızda, demokrasi, eşitlik, adalet vb. kavramları üreten filozofların yaşadığı antik Yunan Yarımadasında özellikle dairesel amfi toplumsal bir arada olma durumunun simgesi gibiydi. Bu alanlar, insanların toplumsal kararlar ile ilgili tartışmaları yürüttükleri mekanlar olarak yarımadada yüzlerce kez denenmiştir. Hatta daha önce bahsedildiği gibi özellikle antik dönemde bu yapıların yoğunluğu ile aynı şehrin çağdaşlık seviyesi bir tutuluyordu. Nadiren kare olan bu yapılar, çoğunlukla dairesel bir geometride üretilmiştir. Delfi, Efes, Delos, Olimpia, Patara ve Paestum bu yapılara bazı örnekler olarak günümüze gelmiş antik dönem yapılarıdır.

Dairesel şema düzgün geometrinin en belirgin örneklerinden biridir. Diğer geometrik formların tamamından sonsuz nokta sayısı ve değişmeyen bir unsuru olan merkezileştirme eğilimi ile ayrılmaktadır. Yönsüz yüzey özelliği ve üzerindeki tüm noktaların merkez ile kurduğu ilişki açısından özellikle toplanma ve tartışma unsurları açısından en iyi şemalardan birisi olmanın yanında, her ne açı ile kesilirse kesilsin merkezileştirme eğilimini sürdürdüğü için birçok kez tercih edilmiş bir formdur. Dairesellik neredeyse ilkeselleşmiş bir eşitlik unsuru olarak tarih boyu simgeselleşmiştir. Tıpkı her biri eşit haklara sahip olan yuvarlak masa şövalyeleri gibi, antik dönemin eşitlik vurgusuna dönüşmüş olan toplanma mekanları da çoğunlukla dairesel şemaya sahiptir.

"Buleuterion" adı verilen 500'ler olarak da adlandırılmış olan halk meclisinin toplanma mekanları da dairesel formda merkezi bir amfi oturumu ile olmakta idi. Bu yapı, konumuz olan uygarlık odağına dönüşmeye aday bir meclis yapısı için binlerce yıl önce eşitlik vurgusunun en belirgin biçimdir.

Bu meclis üyeleri halkı temsilen bulundukları ortamda kamuya ait tartışmaları yöneterek önemli kararları almakta ve bu kararları merkezi yönetime ulaştırmaktaydı. Hatta kentsel kararların çoğu bu meclislerin güdümünde gerçekleşiyordu. "Toplumsal bilgelik" denilen istatiksel kavram gereği de çoğunluğun aldığı kararlar genellikle yerinde ve kamuya hizmet edecek biçimde oluyordu.

Binlerce yıl önce oluşturulmuş bu yapı, Atina gibi büyük kentlerin dışında Paestum gibi küçük yerleşkelerde de etkiliydi. Paestum antik toplanma alanı tam dairesel formda hümanist ölçek ve oranda şu anda bile ulaşmakta zorlandığımız bir açık alan unsuru olarak zamanı aşarak günümüze gelmiştir.

Tarihi gelişimi bu kadar sağlıklı olan meclis yapılarının günümüzde dönüştüğü durum trajiktir. Çoğu durumda kamusal yüzeyden koparılmış olan belediye meclisleri, bir yapının içinde paketlenmiş kutulara indirgenmiştir.

Kararlar

Üst Ölçek:

Alan, Büyükşehir Belediyesine ait olan ve bir dönem yapısı olan mimarisi Ersen Gürsel'e ait olan yapı hasarlı olması nedeni ile yıkılmıştır. Yeri boşalan bu yapı meydana hakim bir noktada kamusal kullanım açısından dönemin önemli bir yapısı olarak görülen bir mimari miras olmasına rağmen strüktürel hasarlar nedeni ile yıkım kararı çıkmıştır.  Bu boşluk gerek bir mimari mirası barındırmış olması gerekse kamusal hafızası nedeni ile bir odak mekan olmaya aday bir boşluktur.

Genel Durum

1. Alan, Büyükşehir Belediyesine ait olan ve bir dönem yapısı olan mimarisi Ersen Gürsel'e ait olan yapı hasarlı olması nedeni ile yıkılmıştır. Yeri boşalan bu yapı meydana hakim bir noktada kamusal kullanım açısından dönemin önemli bir yapısı olarak görülen bir mimari miras olmasına rağmen strüktürel hasarlar nedeni ile yıkım kararı çıkmıştır.  Bu boşluk gerek bir mimari mirası barındırmış olması gerekse kamusal hafızası nedeni ile bir odak mekan olmaya aday bir boşluktur. Atatürk Meydanı ile beraber kentsel boşlukları bir arada düşündüğümüzde üst ölçekte bile etkili bir boşluğa dönüştürmek mümkündür. Fraktal boşlukların bütünleşik bir tavırla yeniden ele alınması, bu alanın boşluk etkisini güçlendirmekle beraber Konak İskele bağlantısı, Kent Tarih Parkı bağlantısı, Anafartalar Caddesinin sürekli bir akışla devamı ve yarışma alanı ile beraber Konak Saat Kulesini de kapsayan Konak Meydanı tüm bu birleşik duruma katılmasını sağlama potansiyeli üretmektedir.

Boşluk Etkisi

2. Cumhuriyet Bulvarı, Konak Pier dahil olmak üzere Cumhuriyet Meydanına kadar uzanan önemli bir yaya aksı ve yoğun akış barındıran bir arterdir. Bu arter, devamlılığında Konak Tramvay İstasyonu ile beraber Atatürk Meydanı batı yüzeyinde süreklilik halinde olmalıdır. Bu nedenle bu aks yarışma konusuna dahil edilerek sürece katılmıştır. Bu bağlamda yine özellikle Kemer Altı olarak bilinen ticari yoğunluğun kente ait diğer yoğunluklar ile birleşerek yayılımında Anafartalar Caddesi önemli bir rol alır. Bu rol, kamusal akışı tramvay ve iskele ile buluşturan Kent Tarih Parkı bağlantısı ve Atatürk Meydanının iskele yönündeki eklentisi üzerindeki yükü üzerinden değerlendirilmelidir. Bu alanın neredeyse ağırlık merkezinde olan saat kulesi yapısı ise yine bu aksların önemli bir bileşeni olarak değerlendirilebilir.

3. Bu arter ve akışların kesişim noktaları yeniden üretildiğinde, yarışma alanında bu kesişimeden üretilmiş bir odak kurgulanmıştır. Bu odak bir bütüne dönüştürülmüş olan kent boşluğu üzerinde yeniden yorumlanarak yapının kamusal etkileşim yüzeyi olan amfiye dönüştürülmüş ve bu kurgu bağlamın bir parçası olarak yeniden üretimini üstlenmektedir.

Akış Sürekliliği

Odak Üretimi

Yapısal Kararlar:

1. Odak alanın üretimi üst ölçekte belirtilen izlerin kesişim noktasının yarışma alanı sınırları içerisinde en rafine hale getirilmesi ile üretilmiştir. Bu bağlamda tüm alanda belirginleşmiş olan çizgilere ait kesişimler belirlenmiş ve bu alanda "odak" oluşturulmuştur.

2. Odak alanın içinde daha önce tarihsel betimleri ile anlatılmış ve simgesel olarak alanda yeniden üretilmesi üzerine yoğunlaşılmış olan dairesel amfi meydan ile etkileşimi maksimumda yapabilmek adına göçertilerek meydan yüzeyinin bir parçası olarak tasarlanmıştır.

3. Meydan yüzeyinin bir parçası olarak üretilmiş olan dairesel amfi ile kurulacak olan kütle ilişkisinin sınırları bu alanda izin verilen imar sınırı ve imar yasaları ile sınırlıdır. Bu bağlam da izin verilecek yapı izinin, istenilen programatik öğelerle oluşturacağı büyüklük belirlenmiştir.

4. Odak figürünü oluşturan alanın hafıza izleri bu kez kütlenin oluşumunda rollendirilmiş hatta bu izlerin sürekliliğini sağlamak üzere kütle reforme edilmiştir. Bu bağlamda izler "odak" olarak üretilmiş olan amfi ile ilişkilenerek, bu odak kente ait bir unsur olarak belirginleşmesi beklenmektedir.

5. Bu parçalar, meydan yüzeyi ile etkileşim kabiliyeti en yüksek olan yüzeyde kamusal kullanımın en yoğun olması beklenen meclis ve HİM fonksiyonları yer alacak şekilde planlanmıştır. Bu parçalanma -4.00 kotunda bir bütüne dönüşebilecek şekilde üretilmiş olup, meclis üyelerinin ve başkanlığın kullanımı için üretilmiş olan parçalar hiyerarşik olarak kuzey yönü ile ilişkili tasarlanmıştır.

6. Bu 4 parçanın bun aşamadan sonra yapı üzerindeki asıl fonksiyonları tıpkı kromleklerdeki megalitler gibi dairesel amfinin mekansal etkisini güçlendirmek ve bir arada tek bir bütüne hizmet edecek şekilde var olmaktır. Kütle edilgen olarak yalnızca fonksiyonları yerine getiren halinin dışında yapısal ağırlığı ile bu bağlamın bir öğesi olarak kurgulanmıştır. Bu aşamadan sonra ilişkili cepheler kullanım yüzeylerinin yoğunluğuna ve kamusal ilişkilerin güçlendirilmesi adına şeffaflaştırılmalıdır.


2x1 Architects, İzmir Şehir Meclisleri - Resim Galerisi

2x1 Architects, İzmir Şehir Meclisleri - Çizim - Resim Galerisi

Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :