“Akışa Karşı, Akıntıyla Beraber” adlı video çalışmasını odağına alan Pera Müzesi “29,9 km Söyleşileri”nde, kıyılardan çepere yayılan hafriyat politikalarının kente etkisi, Boğaz’da yüzen yaban domuzları gibi beklenmedik karşılaşmalar üzerinden 8 Temmuz Perşembe günü tartışmaya açılıyor.
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Pera Müzesi’nin düzenlediği “Istanbul Unbound: Environmental Approaches to the City” (Bendine Sığmayan İstanbul: Kente Çevresel Yaklaşımlar) konferansı, “29,9 km Söyleşileri” ile devam ediyor. Ekoloji ve sanat kolektifi birbuçuk’un aynı adlı video programından yola çıkan söyleşi serisinin beşinci etkinliği, “Akışa Karşı, Akıntıyla Beraber” videosunda işaret edilen konuları tartışmaya açıyor.
Kuzey Ormanları’ndan Bebek yalılarına; İstanbul’un insan olmayan sakinleri
Kent çeperindeki hafriyat alanlarının giderek genişlemesi sonucunda İstanbullular, geçtiğimiz yıllarda, Kuzey Ormanları’ndan kent merkezine indiği tahmin edilen domuzların Boğaz’dan yüzerek geçişine şahit oldu. Çevre ormanlardan inen yaban domuzları ile karşılaşmaya alışık olduklarını söyleyen Rumeli Kavağı sakinleri, Boğaz’da yüzen domuzları ise ilk kez gördüklerini belirttiler. Yine yüzerek kıyıya çıktığı bilinen bir domuz Bebek’teki bir yalının bahçesinde, bir başkasıysa inşaat çalışmaları sebebiyle bir kıyısı dahi olmayan Tophane sahilinde görüldü.
Bahar Topçu ve Hilal Şenel’in ortak üretimi olan “Akışa Karşı, Akıntıyla Beraber” başlıklı video, domuzların en önemli yaşam alanlarından Kuzey Ormanları’nda başlıyor. Hayvanların yüzerek vardıkları Rumeli Kavağı, Bebek, Tophane gibi, birbirinden farklı sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel dinamiklere sahip semtlerdeki karşılaşmalar, kıyılardan çepere yayılmış hafriyat politikalarının kentsel dokuya etkisini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Aynı zamanda, İstanbul’un insan olmayan varlıklarının, kentin rutin akışındaki karşılaşmalarını görünür kılıyor.
Videonun işaret ettiği konuları tartışmaya açan söyleşide Topçu ve Şenel’e, şiddetle afetin görsel ve mekânsal politikasına dair disiplinlerarası çalışmalar yürüten Eray Çaylı eşlik edecek. Etkinlik, 8 Temmuz Perşembe günü saat 17.00’de Zoom uygulaması üzerinden ücretsiz izlenebilir.
Rezervasyon için tıklayın
*
Konuşmacılar Hakkında
Eray Çaylı
Şiddet ve afetin mekânsal ve görsel politikasını, antropoloji, coğrafya, mimarlık ve sanat alanlarıyla temas halinde çalışan akademisyen, Victims of Commemoration: The Architecture and Violence of Confronting the Past in Turkey ile İklimin Estetiği: Antroposen Sanatı ve Mimarlığı Üzerine Denemeler adlı monografiler ve eş-derleyiciliğini yaptığı Architectures of Emergency in Turkey: Heritage, Displacement and Catastrophe adlı kitapta da bu konuları ele alıyor. Bartlett School of Architecture, University College London’da mimarlık tarihi ve kuramı alanında doktora yapmak üzere gittiği Londra’da yaşamaya ve çalışmaya devam eden Çaylı, 2018'den beri London School of Economics and Political Science’ta şiddetin estetize edilme biçimleri ve ırkçılık üzerine yüksek lisans dersleri veriyor.
Bahar Topçu
2010’da İstanbul Bilgi Üniversitesi Avrupa Birliği İlişkileri Bölümü’nden mezun olduktan sonra çalışma hayatına özel sektörde başladı. 2012’de Türkiye Yeşilleri ile tanıştıktan sonra hayatında pek çok şeyi değiştirmeye karar verdi. Yaşamına bale/dans öğretmeni ve iklim aktivizminin performatif estetiği üzerine çalışan bir yüksek lisans öğrencisi olarak devam eden Topçu, feminist bir iklim aktivisti olarak farklı arayışlarını Yeşil Gazete’deki yazılarıyla paylaşıyor.
Hilal Şenel
2012’de Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği Bölümü’nde başladığı lisans eğitimine, Sosyoloji anadalı, Medya ve Görsel Sanatlar yandalı, Film ve Video Track programı ile devam etti. 2018 yılında çektiği ilk deneysel kısa filminden bu yana yapımcılık ve yönetmenliğin yanı sıra çeşitli video işleri üretiyor. Aynı zamanda havada akrobasi performansçısı, iklim, çevre, kadın hakları aktivisti ve köşe yazarı olan Şenel, sosyoloji, sosyal antropoloji, felsefe, edebiyat gibi disiplinlerden kazandığı lensleri kullanarak hayata dair dertleri(ni) işaret etmeyi ve şeyler arasındaki ilişkileri görünür kılmayı amaçlıyor.