Kuruluşunun 40. yılı dolayısıyla, Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonundan bir seçki, 1 Ağustos 2021 tarihine kadar Meşher’de ziyarete açıldı.
Meşher’in üçüncü sergisi olan “Mâziyi Korumak: Sadberk Hanım Müzesi’nden Bir Seçki”, 19.000’i aşkın eserin bulunduğu müzenin Arkeoloji ve Türk-İslam Sanatı koleksiyonlarından seçilen 210 nadide eserle ziyaretçileri Anadolu’nun uygarlıklar tarihinde bir yolculuğa çıkarıyor.
Vehbi Koç Vakfı (VKV) kurumlarından biri olan Sadberk Hanım Müzesi’nin yarım asıra yakın bir süre içerisinde oluşan kültürel birikiminin geniş kitleler ile buluşturulması hedeflenerek, koleksiyondan seçilen 210 eser, Meşher’in İstiklal Caddesi’ndeki mekânında sergileniyor. Her bir eser ait olduğu döneme ışık tutarak, MÖ 6. binyıldan 20. yüzyıla uzanan geniş bir zaman diliminin öyküsünü geleceğe taşıyor.
Serginin küratörlüğünü üstlenen Sadberk Hanım Müzesi Müdürü Hülya Bilgi, “Mâziyi Korumak: Sadberk Hanım Müzesi’nden Bir Seçki” sergisi için şunları söylüyor: “Sadberk Hanım Müzesi, Türkiye’de özel müzeciliğin öncüsüdür. Müze, ziyarete açılış tarihi olan 1980 tarihinden bu yana koleksiyonunu belli bir disiplin içinde bilinçli bir şekilde zenginleştirme, sergileme, bilimsel yayınlarla tanıtma ve eserleri iyi koşullarda muhafaza ederek gelecek kuşaklara aktarma konusunda gerekli özeni göstermektedir. Kırkıncı kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde İstanbul’un kalbi sayılabilecek bir mekânda, Meşher’de düzenlenen ve ziyaretçileri binlerce yıllık bir zaman yolculuğuna çıkaran sergi, Anadolu uygarlıklarını çarpıcı örneklerle göstermenin yanı sıra Osmanlı sanatını en seçkin örneklerle gözler önüne sererek müze koleksiyonunun çeşitliliği ve zenginliğini ortaya koyuyor”.
Sergi süresince, Meşher ve Sadberk Hanım Müzesi’nin ortaklaşa hazırlayacağı çevrimiçi bir etkinlik programı planlanıyor. Pandemi sebebiyle alınan sağlık tedbirleri gereği, seminer, atölye ve çocuk etkinlikleri Meşher’in dijital platformlarında gerçekleştirilecek. Etkinlik takvimi, Meşher’in ebülteni ve sosyal medya kanallarından takip edilebilir.
Sadberk Hanım Müzesi’nden zengin bir seçkiye ev sahipliği yapan Meşher, 16 Aralık’ta açılan sergi ile ziyaretçilerini binlerce yıllık bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Sadberk Koç, 1920'lerin sonu
Tutkulu bir koleksiyoner: Sadberk Koç
Sadberk Koç, elişlerine ve el sanatına duyduğu tutku ile bir araya getirdiği koleksiyonunun, kendi adını taşıyacak bir müzede sergilenmesini arzular. Vefatının ardından bir müze kurmak isteğini yerine getirmek üzere, başta eşi Vehbi Koç ve çocukları bu konuda yoğun gayret göstermişlerdir. Özellikle Sevgi Gönül, Koç Ailesi adına annesinin müze hayalini gerçekleştirme görevini üstlenmiş ve müzenin kuruluş çalışmalarının ardından icra komitesi başkanlığını 2003 yılındaki vefatına kadar sürdürmüştür. Sadberk Hanım’ın büyük bir özveri ile toplayıp sakladığı el sanatları eserleri, 1980’de kurulan müzenin çekirdeğini oluşturur. Onun eski sanat eserlerine olan merakı zaman içinde bir koleksiyoncu titizliği ve seçiciliğine dönüşmüş; sonrasında ailesine de sirayet etmiştir.
Sarıyer’de bir kültür deryası
Koç Ailesinin 1950’de yazlık olarak aldığı, Sarıyer’in Büyükdere semtindeki Azaryan Yalısı, ailenin kararıyla 1978–1980 yılları arasında Sedat Hakkı Eldem’in hazırladığı restorasyon projesi kapsamında Sadberk Koç’un anısına, onun kişisel koleksiyonunu sergilemek üzere bir müzeye dönüştürülür ve 14 Ekim 1980 tarihinde Sadberk Hanım Müzesi adıyla ziyarete açılır. Sadberk Hanım Müzesi, aynı zamanda Türkiye’nin ilk özel müzesi olma özelliğini taşır.
Özellikle İznik çini ve seramikleri, Osmanlı dönemi kadın kıyafetleri ile işleme koleksiyonu niteliği bakımından dünya koleksiyonları içerisinde hatırı sayılır bir yere sahiptir. Sadberk Hanım Müzesi, arkeoloji ve erken İslam dönemi eserleri yanında hat sanatından ipekli dokumalara kadar Osmanlı sanatının en seçkin örneklerini toplayarak kültürel bir mirası gelecek kuşaklara aktarıyor.
Sergi yayını
Sadberk Hanım Müzesi Müdürü ve sanat tarihçisi Hülya Bilgi ile arkeolog G. Senem Özden Gerçeker’in metinlerini kaleme aldığı sergi kitabı Türkçe ve İngilizce olarak iki ayrı edisyon halinde yayımlandı.