Gezgin yazarımız Ömer Kokal, bu kez fazlasıyla hoyrat davranılan ve her geçen gün yıpratılan İstanbul’u, gelecekteki sahiplerine daha iyi anlatmak için yola çıktı ve çocuklarla yaptığı gezilerden derlediği notların ilk bölümünü eşsiz fotoğraflarıyla birlikte bizimle paylaştı.
Fazlasıyla hoyrat davranılan ve her geçen gün yıpratılan İstanbul’u, gelecekteki sahiplerine daha iyi anlatmalıyız. İnsan anladıkça sever ve sahip çıkar.
İstanbul’u yıllarca yetişkinlere anlattım. Son bir yıldır ise çocuklara anlatıyorum. Ayasofya Müzesi ve Süleymaniye Camisi gibi anıtsal yapıların yanında, kentin hafızası sayılan Arkeoloji Müzesi’ni çocuklara gezdirip İstanbul’un değerini anlamaları yolunda farkındalık yaratmaya çabalıyoruz.
Bilgisayar oyunlarından başlarını kaldırıp Ayasofya’nın kubbesine bakmaları ufuklarını genişletiyor, AVM’ler dışında bir gezme biçiminin varlığını keşfediyorlar. Emin olun bu geziler, çocuklar kadar anne babalara da keyif veriyor.
Dilerseniz anne baba olarak sizler de çocuklarınızla kenti keşfe çıkabilir, onlara İstanbul’u anlatabilirsiniz. Çocukların ilgisini çekecek, onları motive edecek her şeyi İstanbul zaten sunuyor. Sizin yapmanız gereken tek şey ise hangi tarihi yapının bir çocuğa ne söyleyebileceğini kestirmek. Unutmayın bu kentte hiçbir tarihi yapı sadece bir yapı değildir. Her birinin söyleyecek sözü, anlatacak öyküsü vardır.
Dilerseniz çocuklara ilginç gelen pek çok şeyin bulunduğu Sultanahmet Bölgesi’ni birlikte gezelim. Onların ilgisini en çok nelerin çektiği konusunda vereceğim ipuçları eminim işinizi kolaylaştıracaktır.
Sultanahmet’e gitmeden önce çocuklara, “Doğu Romalıların, tüm yolların başlangıç noktası olarak kabul ettiği yeri görmek ister misin?” diye sormak, geziye başlamak için iyi bir neden olacaktır. Söz konusu yerde yükselen taşın ismi Million Taşı. Ayasofya’nın karşısında yer alan taşın yanındaki ahşap platforma dünyanın pek çok kentine olan mesafeler yazılmış. Burada yazan kentler ve uzaklıkları hakkında konuşmak bile çocukların ilgisini yüksek tutabiliyor.
Million Taşı
Ardından çocukların favori mekanı Ayasofya Müzesi’ni ziyaret ediyoruz. Çocuklar burayı çok seviyorlar. Çünkü Ayasofya’da onlara ilginç gelen pek çok şey var. Ayasofya’yı yapan iki kişiden birinin matematikçi olduğunu söylemeniz belki de, çocukların sıkça sorduğu “Matematik ne işime yarayacak ki?” sorusuna bir cevap olur.
Ana kubbenin altında alkışla yapacağınız yankı testi ve buna sebep olan şeyin kubbe yapısı olduğunu anlatmak ise eğlenceli bir derse dönüşebilir. Dilekleri kabul ettiğine inanılan Terleyen Sütun’un hikâyesi kadar, ellerini 360 derece çevirmeye çalışmakta ilgilerini fazlasıyla çekiyor. Ama üst katlara çıkan dehlizler kadar değil. Ayasofya’da çocukları en çok heyecanlandıran yer, çıkış ve iniş için kullanılan iki ayrı dehliz. Üst katta ise günümüzden neredeyse bin yıl önce İstanbul’a gelen bir Viking askerinin mermere kazıdığı ismini görmek şaşırtıcı geliyor.
Ayasofya’dan sonra çocuklara yerin altına yolculuk yapmak ister misiniz? Diye sorduktan sonra Yerebatan Sarnıcı’na doğru yola çıkmak onları meraklandırıyor.
Sarnıçta bulunan Medusa’nın devasa mermer başlar çok hoşlarına gidiyor. Hele bu mitoloji kahramanın hikayesini duyunca ilgileri daha da artıyor. Çocuk gözüyle zaten yeterince gizemli olan sarnıç renkli aydınlatmalar ve yankılanan müzikle daha da gizemli görünüyor. Sarnıcın ilgi çeken bir diğer parçası Ağlayan Sütun. Üzerinin sürekli ıslak olması nedeniyle sütuna bu isim verilmiş. Tavanlardan damlayan sular ise yağmurun nasıl oluştuğunu anlatmak için iyi bir deney görevi görüyor.
Artık yeryüzüne çıkma zamanı. Sırada Guiness Rekorlar Kitabı’na girmiş bir dikilitaş var. Bu dikilitaşla birlikte iki anıtın daha bulunduğu, eskiden Hipodrom alanı olan meydana gidiyoruz. Günümüzde insanların stadyumlarda maç izledikleri gibi Bizanslılar da at arabası yarışlarını burada izlermiş.
Çocuklar için Mısır, piramitler, hiyeroglif, mumyalar en çok ilgi çeken konuların başında gelir. Neredeyse 3500 yaşında olan ve yaklaşık 1600 yıl önce Mısır’dan getirilen obeliksi görünce hayranlıkları yüzlerine yansıyor. Taşın dört yanına kazınmış hiyeroglifleri, çocuklarla birlikte okumaya çalışmak keyifli bir oyuna dönüşüyor. Taşın mermer kaidesinin bir yüzüne yarışları izleyen Bizans İmparatoru ve halk betimlenmiş. Başka bir yüzünde ise obeliskin 31 günde nasıl dikildiği anlatılmış.
Meydanı süsleyen diğer ilginç anıt olan Yılanlı Sütun’un tılsımlı olduğuna inanılırmış. Kenti haşerat istilasından koruması için buraya konmuş. Birbirine dolanan üç yılan, başları üzerinde altın bir kazan taşırmış. Zaman içinde kazan kaybolmuş, yılanların başları da kırılmış. Geriye kalan tek yılanbaşı, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Meydandaki son anıt olan Örme Dikilitaş ise 32 metre yüksekliği ile meydanın en yüksek anıtı. Anıtın yüksekliği ve Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” adlı eserinde anıt hakkında yazdıkları çocukları oldukça şaşırtıyor. Evliya Çelebi, bu anıtın içinde kocaman bir mıknatıs olduğunu, bu sayede anıtın İstanbul’u depremlerden koruduğunu yazıyor.
Bu anıtlar ve hikayeleri ile geziyi bitirmek, kelimenin tam anlamıyla gezinin tadının çocukların damağında kalmasını, en önemlisi de kente bakışlarında olumlu yönde değişim yaşamalarını sağlıyor.
Çcuklarla İstanbul Gezileri Düzenleyen Acentalar
“Anne Çocuk İstanbul Gezileri” Sacred7 Travel. www.sacred7travel.com
“İstanbul’un Muhafızları Gezisi” Ben Kaçtım Travel www.benkactim.com