Şehir plancısı yazarımız Gizem Kıygı, brütalist mimarlığın görkemli örneklerini barındıran Belgrad'ın, “mutlaka gezilmesi gereken yerler” listesini sürprizli mekanlar ile genişleterek Kentin Tozu'na özel bir şehir profili derledi.
Novo Grad, Sava nehri kıyısı
Belgrad’ı kış zamanı, yılbaşı tatili için ziyaret ettim. Gündüzleri güneşi ve nehirleri parlak, dokusu biraz gri bir kent karşıladı beni. Gece olduğunda ise Yugoslav mimarisinin ihtişamı ile ışıkların buluşması büyüleyiciydi.
Belgrad’a ilişkin gezi içeriklerinde kentin gece hayatı oldukça vurguludur. Bu vurgu da genellikle eğlence mekanlarını, hareketli partileri, ucuz yeme-içme seçeneklerini içerir. Benim Belgrad’da bulunduğum zaman, belki de yılbaşının etkisiyle, gece meydanlara ve sokaklara yayılmıştı. Işıkların altında akan kalabalığa karışmak iyileştiriciydi. Tarihi mekanların günün her saatinde güncel kamusallıkla kurduğu ilişki özel olarak değerlendirilmeli. Ancak öncelikle nehrin öteki yanına yani Nova Grad’ı (yeni şehir) ve sürprizlerini anlatacağım.
Nova Grad, yeni kentin tarihi
Belgrad, Sava ve Tuna nehirlerinin kesişiminde kurulan bir kent. Nehirler kentin imgesinde de oldukça güçlü öğeler. Kentin iki önemli merkezi (tarihi çekirdek ile Yeni Belgrad olarak geçen merkez) Sava nehri ile bölünüyor. Eski Belgrad’dan Nova Grad’a köprülerden yürüyerek ya da bisikletle geçilebiliyor. Eski Belgrad’dan Nova Grad’a geçişte köprünün sunduğu manzara, Sava nehri kıyısı boyunca devam eden rekreasyon alanıyla buluşuyor.
Nehir boyunca floating hostel (yüzen hostel) denilen yani nehrin üzerine kurulu oteller ve eğlence mekanları bulunuyor. Bu mekanlar hem Belgradlıların hem turistlerin vakit geçirmekten keyif aldığı yerler.
Nova Grad, gezi bloglarında ballandıra ballandıra anlatılan ya da “Belgrad’ta gezilmesi gereken yerler” başlığında gösterilen bölgelerden biri değil. Ancak yeni bir kentte umarsızca yürümeyi, bisiklet sürmeyi, parklarda oturmayı ve sosyalist mimariyi sevenlerdenseniz mutlaka bir gününüzü ayırmanızı öneririm.
Dahası bugün büyük inşaat faaliyetlerine evsahipliği yapan Nova Grad’ın oldukça kuvvetli bir tarihsel katmanı var. İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkan sosyalist Yugoslavya’nın kent anlayışının merkezi burası. Tam da o tarihlerde, eski Belgrad’ın karşısına sosyalist rejimin kentsel simgesi olarak kurulmuş. Bu nedenle brütalist mimarlığın görkemli örnekleriyle dolu.
Sosyalist kent planlaması ve brütalist mimarlığa ilginiz varsa, Nova Grad yaklaşımını size büyük bir açıklıkla anlatacaktır. Yarışmalara ve döneminin önemli tartışmalarına konu olan Nova Grad’ın planlama süreci hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz, linkteki makaleye de göz atabilirsiniz.
Nova Grad kent planı, 1948
Nova Grad, günümüzde Belgrad’ın en hızlı büyüyen yerleşim alanlarının başında geliyor. Bu nedenle alışveriş merkezleri ve inşaat faaliyetlerinin mesken tuttuğu yerlerden biri. Sosyalist mimarlığın kolektif mekanlar ile büyük sosyal konutlara yaptığı vurgunun neoliberal kentleşmeyle (ölçekleri örtüşen) çatışmasına da bu kent parçasında açıklıkla tanıklık ediliyor.
Belgrad Çağdaş Sanat Müzesi
Belgrad’ın bana en güzel sürprizi, içinde büyük bir keyifle 3 saat geçirdiğim Çağdaş Sanat Müzesi oldu. Nova Grad’tan Stari Grad’a (eski kent) geçerken izlediğim kıyı bandının sonunda, köprüden önce, çimlere dağılmış heykelleri, ekmek kırıntıları izler misali, izleye izleye konuk oldum müzeye.
1958 yılında Avrupa’nın ilk çağdaş sanat müzesi olarak kurulmuş yapı, Nova Grad’ın kıyısından eski kente ve Kale Meydan’a bakıyor. Yapının çağdaş olanla kentin tarihini bağlayışı öyle kuvvetli ki bazı işlerin içinden eski kenti görüyorsunuz. Ayrışmış, birbirine karşıt tariflenmiş iki kent parçasını da anlamını kurduğu izleme/bakma edimiyle bağlıyor.
Müze, 10 yıllık restorasyon sürecinin ardından Sequences: Art of Yugoslavia and Serbia from the Collection of the Museum of Contemporary Art sergisiyle yeniden açılmış. Sergi, 20. yüzyıldan günümüze Yugoslavya ve Sırbistan çağdaş sanat üretiminin akımlarla tasniflenmiş tarihi. Coğrafyanın 100 yıllık gündemine dönemlerine göre cevap veren işler, müzeyi bir hafıza mekanına dönüştürüyor.
Cumhuriyet Meydanı, Knez Mihailova Caddesi, Kale Meydan, Savamala ve Skadarlija
Başlıkta saydıklarım Belgrad deyince ilk akla gelen, “mutlaka gezilmesi gereken yerler” listelerinde gösterilen ve eski kenti tanımlayan yerler. Hepsi birbiriyle bağlantılı, bu nedenle gezilmesi kolay ve oldukça keyifli.
Skardarlija, sokak yönlendirmelerinde Bohem Meydanı olarak geçiyor. Arnavut kaldırımlı küçük sokak gerçekten bu tabire hakkını veriyor, vintage merakının kentsel mekan hali. Burada “kafana” adı verilen, yerel lezzetleri şık bir şekilde sunan restoranlar bulunuyor. Akşam yemekleri ve canlı müzikler için oldukça keyifli bir yer.
Bohem Meydanı
Republic Square yani Cumhuriyet Meydanı, meydan bileşenin hakkını verecek kamusallıkta bir buluşma noktası. Meydan görkemli yapılarla çevrili. Kentin iki büyük tiyatrosu bu meydanda. Ulusal tiyatronun aydınlatması bence meydana gece karakterini kazandıran ve Belgrad’ı "ışık kenti" yapan en önemli unsurlardan biri. Önceden rezervasyon yapmadığım için burada bir temsil izleme fırsatım olamadı ancak dünyaca ünlü birçok opera ve müzikal bu tiyatrolarda oynanıyor.
Cumhuriyet Meydanı
Meydan, çoğu yerde İstiklal Caddesi’yle özdeşleştirilen Knez Mihailova Caddesi ile birleşiyor. Benim de ilk izlenimim bu benzerlik olmuştu. Formal benzerliğin yanısıra insan akışkanlığı açısından da kardeşler. Ancak Knez Mihailova’nın İstiklal Caddesi’ne göre kesinlikle daha iyi korunan bir dokusu var. Ara sokaklarında vakit geçirilebilecek çok sayıda kafe, irili ufaklı eğlenceli dükkan ve kitapçı bulunuyor. Cadde, Kale Meydan’a varıyor.
Knez Mihailova Caddesi
Kale Meydan, adı üstünde Belgrad’ın surlarla çevrili kalesini içinde bulunduran büyük bir park. Kentin en işlek caddelerinden biriyle olan bağı parkın kamusallığını pekiştiriyor. Kale, Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği yere bakıyor. Buradan nehirlerin ve Nova Grad’ın ihtişamını izleyebiliyorsunuz. Ziyaretim kışa denk gelmesine ve havanın oldukça soğuk olmasına rağmen burada oldukça fazla vakit geçirdim.
Kale Meydan’ın içine kurulan pazar da tıpkı Knez Mihailova Caddesi’yle kurduğu bağ gibi mekanın kamusallığını pekiştiriyor. Üstelik pazar gece de devam ediyor. Savamala yani Sava mahallesi, Kale Meydan’ın hemen dibinde Sava’nın kıyısına kurulu. Burası Belgrad’ın ilk yerleşimlerinden biri.
Eski kentin içerisinde St. Sava Ortodoks Kilisesi başta olmak üzere birçok simgesel yapı ve müze bulunuyor. Sokaklarında kaybolması eğlenceli, üstelik güvenli bir kent. Tarihi mekanları gündelik yaşamından kopmamış, aydınlık Belgrad, tatili "yürümek" olarak tarifleyenleri güzel sürprizleriyle karşılıyor.
St. Sava Ortodoks Kilisesi