Marco Polo'nun Adası, Korçula

Ömer KOKAL / 01 Ekim 2014
Turizm anlamında son yılların gözde destinasyonu Hırvatistan kıyıları; Dubrovnik, Split gibi çok bilinen ünlü yerleşimlerin yanında, az bilinen pek çok sürpriz yerleşime de sahip.

Turizm anlamında son yılların gözde destinasyonu Hırvatistan kıyıları; Dubrovnik, Split gibi çok bilinen ünlü yerleşimlerin yanında, az bilinen pek çok sürpriz yerleşime de sahip. Marco Polo'nun doğduğu ada olarak ünlenen Korçula da bu sürpriz mekanlardan biri...


Korçula Adası, Dalmaçya olarak bilinen Hırvatistan'ın güney sahillerinde yer alıyor. Dalmaçya sahillerinin merkezi sayılan Dubrovnik'e çok yakın olması Korçula'yı turist rotalarının önemli bir durağı haline getirmiş. Ancak adayı ünlü kılan tek neden bu değil. Kesin olmamakla birlikte burası Marco Polo'nun doğduğu ada olarak kabul ediliyor. Hatta Polo ailesine ait olduğu söylenen bir ev, Marco Polo Müzesi haline getirilmiş.


*

Korçula'nın ünlü beyaz şarapları ve Ortaçağ izleri taşıyan tarihi sokakları adanın ziyaretçi çeken diğer önemli özellikleri. Ana karaya sadece 1,5 kilometre mesafede olan Korçula Adası, 45 kilometre uzunluğa, 6 kilometre genişliğe sahip. Ölçülerinden de anlaşılacağı gibi burası ince uzun bir ada.



*

Adanın orta bölümüne yayılan dağların yüksekliği bazı yerlerde 600 metreyi buluyor. Korçula'nın girintili çıkıntılı kıyılarına gizlenmiş, kara yoluyla ulaşılması oldukça güç olan çok sayıda koy, adayı yatçılar için bir cennet haline getiriyor.





*

Korçula Adası'nda insan yerleşiminin tarihi oldukça eski. Neolitik Çağ 'dan beri adada yerleşim olduğu biliniyor. Korçula M.Ö. 6. yüzyılda Yunanlı denizciler tarafından kolonize edilmiş. M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren ise ada Roma hakimiyetine geçmiş. Ancak korsanlara yataklık ettikleri gerekçesiyle Roma'nın hışmına uğrayan adalıların neredeyse tamamı o yıllarda ya öldürülmüş ya da sürgün edilmiş.

Korçula ancak Ortaçağ'da tekrar kendine gelebilmiş. Adriyatik'te uzun yıllar süren Venedik, Ceneviz ve Türkler arasındaki mücadeleden fazlasıyla etkilenen kent, özellikle 15. ve 16. yüzyıllarda adeta küllerinden doğmuş.



Surlarla çevrili tarihi bölümde görülen yapıların neredeyse tamamı işte o yıllardan kalma. Denize uzanan dar sokaklarında dolaşırken kendinizi, Ortaçağ'da geçen bir filmin setinde gibi hissediyorsunuz.



Akdeniz ve Ege'ye özgü deniz kıyısına inen dar sokaklar sayesinde, yaz aylarının hafif esintileri kentin merkezine kadar ulaşıyor. Doğu-Batı ekseninde denize uzanan bu sokaklar sayesinde Korçula kış aylarının kuzeyli rüzgarlarından kendini koruyabiliyor.

*

Bugün olduğu gibi geçmişte de önemli bir şarap üretim merkezi olan Korçula Adası'nın o yıllardan kalma şarap kilerleri liman boyunca sıralanmış. Üretilen şarapların fıçılarla limandaki bu kilerlere kolaylıkla indirilebilmesi için sokaklar hafif eğimli planlanmış.


*

15. yüzyıl Gotik tarzıyla, 16. yüzyıl Rönesans etkileri Korçula'nın birbirine sokulmuş binalarında ustaca harmanlanmış. Surların önemli bir bölümü ayakta olmasa da kentin savunma kuleleri yaklaşık 500 yıldır sapasağlam yerinde duruyor.



Revelin Kulesi ve yanı başındaki kente giriş kapısı hala kente girilen en belirgin nokta. Kapının önüne 1907 yılında eklenen merdivenler sadece kente girişe olanak vermekle kalmıyor, yorulan turistlerin dinlenerek çevreyi izlemelerini de sağlıyor.



Yine 15. yüzyılda inşa edilmiş bir başka yapı olan St. Mark Katedrali, Eski Korçula'nın merkezini oluşturuyor. Katedralin ana kapısı önünde bulunan St. Mark heykeli ve onun iki yanındaki Venedik aslan heykelleri 15. yüzyılda İtalyan heykeltıraş Bonino tarafından yapılmış.



Korçula taş işçiliğindeki ustalarıyla ünlü. Bu nedenle kentin pek çok yerine taş heykeller konmuş. Frano Krsnic, Ivan Mestroviç gibi ülkenin ünlü heykeltıraşlarına ait heykeller tarihi kentin etkileyici atmosferini daha da güzelleştiriyor.



Geçmişte Korçula Piskoposu'nun sarayı olan yapı ise bugün müze olarak hizmet veriyor. Müzede antika mutfak gereçlerinden tutun da çağdaş sanat örneklerine kadar pek çok eser sergileniyor. Piskopos Sarayı'nın hemen karşısında bulunan çok katlı tarihi bina ise Şehir Müzesi. Burada Korçula'nın tarihini anlatan eşyalar, fotoğraflar ve çeşitli belgeler sergileniyor.

Adanın simge mekanı olan Marco Polo Müze Evi ise St. Mark Katedrali'nin arka sokağında yer alıyor. Kuleyi andıran evin en üst katı Korçula'yı yukarıdan izlemeye olanak veriyor. Seyahat yazarlığının babası olarak bilinen Marco Polo için her yıl Mayıs ve Eylül aylarında Korçula'da çeşitli etkinlikler yapılıyor.



Marco Polo Evi


Tüm bunların dışında İkona Galerisi ve All Saints Kilisesi, Korçula'da ziyaret edilebilecek diğer yerler. Dalmaçya'nın muhteşem denizinin tadını Korçula şehir surlarının denizle buluştuğu küçük kumsallarda çıkarabileceğiniz gibi, Vrnik ve Badija Adaları 'na da gidebilirsiniz.

Korçula'ya neredeyse eklemlenmiş bu küçük adacıklar doğayla baş başa masmavi suların tadını çıkarmanıza olanak verecek güzellikteler.




Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :