Nemrut'un insan üzerinde yarattığı etkinin sebebi, heykellerin büyüklüğü ya da üzerlerindeki ince işçilik değil. Bana göre böylesi bir etkinin nedeni, bulundukları yer...
Prusya Kraliyet Bilimler Akademisi, 1881 yılında Osmanlı topraklarından bir alır. Mektup, Anadolu'da yol yapımında çalışan Alman vatandaşı Karl Sester 'den gelmektedir. Sester, Anadolu'nun güneydoğusundaki bir zirvede gördüğü oldukça büyük heykellerden bahsetmektedir.
Nemrut Dağı'nın zirvesine çıkan Sester, o güne kadar gözlerden uzak kalmış ve tarihin derinliklerinde kaybolmuş bir krallığa ait olan bu heykelleri, Asur kalıntıları zanneder. Oysa bu heykeller, Roma İmparatorluğu ile Pers Krallığı arasında küçük bir devletçik olan Kommagene Krallığı'na aittir.
MÖ. 162 yılında bağımsızlığını kazanan Kommagene, tarih sahnesinde sadece 234 yıl kalmış olmasına rağmen geriye son derece etkileyici bir miras bırakmıştır. Kommagene'nin efsanevi kralı I. Antiokhus, Nemrut Dağı'nın 2150 metre yüksekliğindeki zirvesine, gizemini hala koruyan bir tümülüs yaptırmış, bu tümülüsün doğu ve batı teraslarını da yükseklikleri dokuz metreye yaklaşan devasa heykellerle donatmıştır.
Anne tarafından Büyük İskender'in, baba tarafından ise Pers Kralı Dareios'un soyundan gelen I. Antiokhus, Nemrut Dağı'nın zirvesindeki tanrı heykellerini, her iki uygarlığın mitolojik tanrılarından esinlenerek yaptırır. Ayrıca, halka hitaben yazdığı metinlerden oluşan yazıtlar diktirir. Ancak, Kommagene halkı okuma yazma bilmemektedir. Zaten Antiokhus'un amacı kendini anlatmak değil, tam tersine anlaşılmaz olmaktır. Kendisini tanrı-insan olarak göstermek isteyen Antiokhus'un, Nemrut'un zirvesine mezar yaptırıp, etrafını da tanrı heykelleriyle donatması bu ruh halinin sonucudur.
*
Antiokhus, taş bloklara Grek harfleriyle yazılmış 237 satırlık vasiyetnamesinde bu durumu anlatırken, mezarının Nemrut'un zirvesinde olduğunu işaret eder:
"Ata hükümdarlığını devraldığım zaman tahtıma bağlı krallığı, tüm tanrıların ortak yurdu yaptım. Onları, şekillerini kendi soyumun geldiği Pers ve Helenlerin eski usullerine göre yaparak, kurbanlar keserek ve şölenler düzenleyerek, eskiden beri insanlar arasında adet olduğu üzere onurlandırdım. Zamanın tahribine dirençli bu tapınaksal mezarın temellerini göksel tahtların yakınında atmaya karar verdiğimde, bu kutsal mekan, Zeus-Oromasdes'in göksel tahtlarına yolcu olduktan sonra, ebedi bir istirahatgah olsun istemedim, buranın aynı zamanda bütün tanrıların ortak tahtları olmasını da kararlaştırdım."
Yıllarca süren çabalara rağmen Antiokhus'un tümülüsün altındaki mezarına ulaşmak mümkün olmamış. Son yıllarda yapılan çalışmalar mezar odasının sanıldığı gibi tümülüsün altında değil, ana kayaya oyulmuş olduğunu göstermiş. Yüksekliği 50 metreye yaklaşan tümülüsü oluşturan yumruk büyüklüğündeki taşların akışkan olması, tümülüsü kazmayı imkansız hale getiriyor. Antiokhus'un yetenekli mühendisleri kullandıkları bu teknik sayesinde mezarı bugüne kadar koruyabilmişler.
Yüksekliği 9 metreyi bulan heykeller batı ve doğuya bakan teraslara yerleştirilmiş. Tahtlarında oturur vaziyette betimlenen tanrıların başları devrilerek çevreye yayılmış.
*
Bölgede Kommagene Krallığı'na ait görülmesi gereken mekanlar tabi ki Nemrut'un zirvesiyle sınırlı değil. Antiokhus'un ailesinin kadınları için yapılan "Karakuş Tümülüsü" ismini önündeki kartallı sütundan alıyor. O dönemde kartal ve aslan heykellerinin tapınak, mezar gibi yerleri koruduğuna inanılırdı. Ancak, o dönemde inanılan koruyucu etkisi mezar hırsızlarını pek etkilememiş olacak ki Karakuş Tümülüsü daha antikçağda soyulmuş.
Karakuş Tümülüsü
*
MS. 198-200 yılları arasında bölgede üslenen Roma lejyonu tarafından yapılan Cendere Köprüsü, Roma'nın mühendislik gücünü yansıtacak niteliktedir. Ayrıca, Antihokus'un babası Mithradates için Eski Kahta (Arsemia) yakınlarındaki Eski Kale'de yaptırdığı kutsal alanda yer alan, yazıtlar da görülmeye değer.
*
*
Dünyanın en güzel günbatımı ve gündoğumunun izlenebildiği, yeryüzünün en özel noktalarından biri olan Nemrut Dağı'nın daha önce fotoğraflarını görmüş, methini duymuş olabilirsiniz. Ancak hiçbir fotoğraf ya da anlatım orada olmanın yerini tutamaz.
Nemrut'un insan üzerinde yarattığı etkinin sebebi, heykellerin büyüklüğü ya da üzerlerindeki ince işçilik değil. Bana göre böylesi bir etkinin nedeni, bulundukları yer... Heykellere bir süre baktıktan sonra yüzünüzü heykellerin baktığı coğrafyaya döner ve rüzgarın sesi eşliğinde sonsuzluk izlenimi veren manzarayı izlerseniz. Hayatın ve zamanın sizin için ne anlama geldiğini değil, hayat ve zaman için sizin ne ifade ettiğinizi düşünmeye başlarsınız.
Fırat'tan Nemrut