22. Uluslararası Yapı ve Yaşam Kongresi Sonuç Bildirgesi Yayımlandı
mimarizm.com
/ 14 Nisan 2010
Mimarlar Odası Bursa Şubesi tarafından, 26 - 27 Mart 2010 tarihlerinde, Bursa Uluslararası Fuar Merkezi'nde gerçekleştirilen 22. Uluslararası Yapı Yaşam Kongresi'nin sonuç bildirgesi yayımlandı.
'Mimarlık ve Değişim' temasının işlendiği kongrede 100'e yakın bildiri sunulmuş; yerli ve yabancı çok sayıda mimarın katılımıyla toplam 8 oturum gerçekleştirilmişti.
22. Uluslararası Yapı ve Yaşam Kongresi Sonuç Bildirgesi
Mimarlar, sürdürülebilir bir çevreyi biçimlendirmek istiyorlarsa her şeyden önce insan boyutunu dikkate almak zorundadır. Çünkü ekolojik duyarlılık, insan boyutunda ele alınıp içselleştirilmedikçe, yapılan araştırmalar ve harcanan çabalardan sonuç alınamayacak ve mimarlar bu doğrultuda daha bütüncül ve kapsamlı bir rol üstlenme şansını kaybedecektir.
Çağdaş mimarlık, teknolojik gelişmeleri izlerken, bölgesel yerleşim ve konut kültüründen ders almayı ihmal etmemelidir. Bu bağlamda, ileri teknoloji ile desteklenerek ekolojik performansı arttırılmış, özünde ekolojik duyarlılıkla tasarlanmamış binaların "ekolojik bina" olarak değerlendirilmesine kuşku ile bakılması kaçınılmazdır.
Türkiye'de mimarlık ürünlerinin toplumsal kırılma noktalarından bağımsız olarak ele alınması son derece zordur ve mimarlık ürünlerindeki değişimi, doğu-batı etkilenmelerini ele alarak basitleştirebilmek olanaklıdır. Değişim, gerekirci (deterministik) bir bakış açısı ile "etkilenme" bağlamında özetlenebilmektedir. Birçok akademik analizin temelinde doğu-batı dünya etkilenmesinin olduğu kadar doğu-batı öykünmesi de vardır.
Toplumun maddi kültür yapısında bu taban ele alınarak birçok analiz yapılabilir. Bu klasik analiz ve söylemin dışında toplum, kent ve mimarlık ürünlerini ne denli benimsemektedir? Geçmişten gelen mimari değerler ne denli geçerlidir? Bu sorulara karşılık olarak, bu yılki Kongre bu konuda bazı ipuçlarını ortaya çıkarmıştır. Özellikle kentin son derece önemli odak noktaları olan park, yeşil alanlar veya kentsel boşlukların etkin bir şekilde kullanılmadığı durumlarda, kent insanı tarafından kent kültürü kapsamının dışında kalmasına neden olmaktadır.
Burada dikkate alınması gereken konu ise kent için kültürel bağlamda imgesel elemanların işlevselliğinin sürekli olmasıdır. Kültür zaman içinde şekillenmekte, mekânsal kurgu gerek makro, gerekse mikro ölçekte değişmektedir. Kullanılmayan odak noktaları, kesişim alanları, bölgeler ve çizgisel elemanlar zamanla kentsel belleğin dışına çıkmakta, kentli de tarihi ve kültürel birikimi algılayamamaktadır.
Kentsel bellekteki yok oluşlar, aynı zamanda bir politik strateji olarak da kabul edilmektedir. Arsa spekülatörleri ya da gayrimenkul geliştirme girişimcileri kentsel bellekteki boşlukları yeni finansal atılım projeleri ile kapatmak istemektedir. Kent yönetimi ve kentin sahibi olan sivil toplum kuruluşları kentsel bellek ile ilgili stratejileri ortaya koymak zorundadır. Türkiye'de paydaşlar arasında bu anlamda çelişkiler mevcuttur. Kentsel bellek genelde bu uyumsuzluk yüzünden farklı şekillenmelere uğramıştır. Kongrede beliren en önemli çelişkilerden birisi de halen ürünün imgesel etkileri ile ürünün mimar tarafından ele alınışıdır.
Dönemin sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapısı, teknoloji, eğitim ve deneyimlerle birlikte değişimi oluşturmakta ve bu süreç kentsel doku, mimari, iç mimari ve endüstriyel ürün tasarımına yansımaktadır. Dünya, yerel değerlerin yok olduğu bir dönem geçirmekte ve bu dönemde görülmemiş değişimlere sahne olmaktadır. Şu anda gelinen noktada sürdürülebilirliğe ve buna bağlı olarak geleneksel mimari ve yerel değerlere verilen önem artmıştır.
Sağlıklı fiziksel çevrelerin oluşabilmesi için mimarların teknolojideki gelişmeleri ve fiziksel çevrenin niteliklerini olduğu kadar, sosyal, kültürel ve ekonomik faktörleri de değerlendirmesi gerekmektedir. Geleneksel fiziksel çevrelerde bu tür bir yaklaşım genelde benimsenirken, günümüz kentlerinin pek çok bölgesinde mevcut dokular yok edilerek birbirinin tekrarı olan yapılanmalar önerilmektedir. Bu olgu tekdüze, kimliksiz fiziksel çevrelerin oluşumuna yol açmaktadır. Kimi kez de binaların ömrü, işlevlerinin ömründen daha uzun olabilmekte, kentsel kimliği oluşturan bazı binalar yeni işlevlerle yaşantılarına devam etmektedir. Bu süreçte önemli olan, değişimin sorgusuz bir şekilde gerçekleştirilmesi değil, özellikle kentsel imge haline gelmiş binaların bu niteliklerinin kaybolmasına yol açacak değişimlerin engellenmesidir. Değişim kavramı, sürdürülebilirlik bağlamında ele alınmalı, ekolojik, ekonomik ve sosyal boyutta sürdürülebilir değişimler desteklenmelidir.
Kongre'deki en önemli kazanımlardan biri de eğitim alanındaki değişimlerin mesleki yaşamdaki değişimlerle paralellik göstermesinin vurgulanmasıdır. Bu bağlamda ‘Mimarlık Temel Alanı'nın bağımsız hale gelmesi, Cumhuriyet tarihinin meslek alanımızla ilgili en önemli gelişmelerinden birisidir. Bugüne kadar mimarlık temel alanının eğitim boyutunun bağımsız olarak düzenlenememesi meslek pratiğimizi olumsuz şekilde etkilemiştir. Bunun için Türkiye'deki tüm mimarlık okullarının bağımsız mimarlık fakültelerine dönüştürülmesi için ivedilikle çalışmalara başlatılmasının desteklenmesi gerekmektedir.
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın