Bir Ulusal Operanın Bilançosu: Sekiz Hükümet, 16 Bakan ve Yarısı Kapalı Geçmiş 60 Sene

mimarizm.com / E. Seda KAYIM / 07 Ağustos 2009
Atatürk Kültür Merkezi ile ilgili çalışan mimarlar inisiyatifi tarafından 5 Ağustos 2009 Çarşamba günü Pera Müzesi'nde düzenlenen panelde genel vurgu, yapının yenilenmesinin ardından kamusal bir buluşma / karşılaşma mekanı olarak daha çok faaliyet göstermesi gerektiği üzerineydi.

Atatürk Kültür Merkezi'nin geleceği için çalışma grubu oluşturuldu. Yapının özgün yapısına sadık kalınarak korunması, elektromekanik sistemlerinin güncellenmesi ve kullanım performansının geliştirilmesi çalışmalarına dair uygulama sürecini ve gelişmeleri değerlendirmeye çalışacak inisiyatifin ilk toplantısı ise, 5 Ağustos 2009 Çarşamba günü Pera Müzesi'de gerçekleştirildi. Düzenlenen panelin konuşmacıları Murat Tabanlıoğlu, Mete Tapan, Doğan Tekeli, Tansel Korkmaz, Serhat Ada ve oturum başkanı İhsan Bilgin, AKM'nin geleceğini yurtdışından örnekler ile karşılaştırmalı olarak tartışmaya açtılar.



Bir makyaj değil, okşama

İhsan Bilgin'in katılımcıları tanıttığı ve AKM – Taksim dönüşüm tarihine değindiği ön konuşmasının ardından ilk sözü, İstanbul 2010 Ajansı desteği ile yapının yenilenmesi projesinde görevlendirilen Tabanlıoğlu Mimarlık'tan Murat Tabanlıoğlu aldı. Konuşmasının başında Oslo Operası, Kopenhag Operası ve Royal Opera gibi örneklere yer veren Tabanlıoğlu, çevre ile bütünleşmenin bu gibi yeni ve yenilenmiş yapılarda taşıdığı önemin altını çizdi. Tabanlıoğlu, kamuoyuna sunulan cephe ve perspektif görsellerinin ötesinde yapı ve planlama detaylarını paylaştığı konuşmasında, AKM'nin şu anki durumuna yönelik kritik eleştirilerde de bulundu. Girişlerin ortak hale getirileceğini, prova salonlarının yenileneceğini, sanat galerisinin güncellenmesinin söz konusu olduğunu dile getiren Tabanlıoğlu, yapının restorasyonunun "bir makyaj değil, okşama" olacağını, günümüz teknolojisinin uzun ömürlülük odaklı olarak kullanılacağını söyledi. Tabanlıoğlu buna bağlı olarak üç kritik noktaya, yangın korunumu, iklimlendirme ve ısı korunumu ile akustik şartlara vurgu yaptı.



Parası, yasası, uzmanı var; ama hareket yok

Panelin ikinci konuşmacısı Mete Tapan, koruma kurullarında yıllardır sürdürdüğü görevinden hareketle AKM'nin yıkılması, yenilenmesi ve yenilenmesinin durdurulması kararlarına bir bakış attı. Bugün yapının hala ayakta olmasını sivil toplum kuruluşlarına borçlu olduğumuzu belirten Tapan, bu süreçten en çok İstanbul ve İstanbulluların zarar gördüğünü, kentin iki senedir operasız kaldığını dile getirdi. Tabanlıoğlu Mimarlık'ın projesinde yapılan işin –kimileri badana boyadan ibaret sansa da- bilimsel ve doğru olduğunun altını çizen Tapan, parası, yasası, işin uzmanı sorumluluları olan bir projede bir adım ileri gidilememesinin vahim olduğunu ekledi.


Metropolitan Opera House (Lincoln Center), New York, ABD

Türkiye: Bir mimari dram ülkesi

AKM'nin başından bugüne tanıklık ettiği hikayesini esprili bir dil ile paylaşan Doğan Tekeli, Tabanlıoğlu'nun açılışına dek 20 sene uğraştığı yapının akıbetinin ve aynı açıklamayı yaparak, aynı raporları vererek geçirdiği sürecin Türkiye'nin "bir mimari dram ülkesi" olduğuna işaret ettiğini belirtti. Tekeli, Hayati Tabanlıoğlu'nun yıllar süren uğraşılarına dair anekdotlar da aktaran Tekeli, mimarın "yakarsınız" diyerek raporlar sunmasına rağmen gerekli önlemlerin alınmadığını, sonuç olarak 1970 yılında yapının yandığını ve yine Tabanlıoğlu'nun sorumlu tutulduğunu hatırlattı. Tekeli, bir buçuk sene davalarla uğraşan ve neticede aklanan Tabanlıoğlu'na binayı yeniden gerçekleştirme teklifi geldiğinde mimarın kendisi ile konuşarak "Sen olsan ne yapardın?" diye sorduğunu paylaştı.

Doğan Tekeli, 63 milyon TL'ye mal edilmesi beklenen yenilenmenin, yurtdışındaki benzerlerine kıyasla ne denli kısıtlı bir bütçeye sahip olduğunun da altını çizdi.


Oslo Ulusal Opera Binası, Norveç

"Fildişi kule" AKM'ye müdahale daha cesur olmalıydı

AKM çalışma grubunun düzenlediği paneldeki bir diğer konuşmacı, Tansel Korkmaz da sunumunu yapının çevresi ve kamu ile ilişkisi üzerine kurdu. Karşılaşma mekanlarının küresel kentlerdeki önemine dikkat çeken Korkmaz, Taksim'in bu anlamda önemli, AKM'nin ise şanslı olduğunu dile getirdi. Yıllarca kentsel hareketliliğe mesafeli duruşu nedeniyle kentsel ölçekte ulaşılmaz bir duvar gibi algılanan AKM'yi "fildişi kule"ye benzeten Korkmaz, yeni düzenlemede yapının, kamusal mekanın tüm akıcılığını davet ve kabul etmesi gerektiğini belirtti. Korkmaz bunun, yapı kesitlerine müdahale edilerek mümkün kılınabileceğini söyleyerek yalnızca mevcut yapı kurgusunu değil, Tabanlıoğlu'nun yenileme projesini de eleştirdi. Korkmaz, projenin söz konusu müdahalelerde az bile kaldığını, daha cesur olmasının beklendiğini açıkladı.


Royal Opera House, Londra, İngiltere.

AKM = Ulusal Opera

Panelin son konuşmacısı olan Serhan Ada, "23 yıl geçti ve nihayet açılıyor" şeklindeki Hayati Tabanlıoğlu alıntısı ile başladığı sunuşunda Tabanlıoğlu'nun AKM'ye ilişkin notlarını aktardı. Sekiz hükümet, 16 Bayındırlık Bakanı görmüş, 30 sene kapalı 30 sene açık kalmış bir yapının ülkenin mimarlık ve siyaset ortamı hakkında pek çok şey söylediğini vurgulayan Ada, AKM'nin adının koymamız ve bu binanın "ulusal opera"mız olduğu gerçeğini göz önüne almamız gerektiğini ekledi. Kamuya ait olması gereken AKM'ye dair tüm sorunların da ülkenin kültür politikası ile ilgili olduğunu belirten Ada, Avrupa'da bu gibi sorunların hep krizlerin aşılması ile bertaraf edildiğini hatırlatarak "Umarım biz de bunu sağlayabiliriz" temennisinde bulundu.
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :