"Bu Nesil, Kendi Şehirlerini İnşa Etmek Zorunda Kalacak"

mimarizm.com / E. Seda KAYIM / 28 Mart 2012
AA Visiting School programı çerçevesinde İstanbul'a davet edilen konuşmacılardan Michael Weinstock, mühendislik, mimarlık ve malzeme bilimlerinin kesişim alanına odaklanan "Sistem ve Kent" başlıklı konuşması ile bu akşam (28 Mart 2012, Çarşamba) Yapı-Endüstri Merkezi'ne konuk oldu. Weinstock, 20. yüzyıl mimarlık düşüncesinin makine-kent hayaline giderek yakınlaşan günümüz kentsel sistemlerini irdelerken, yakın gelecekte şehirleşme dinamiklerinin yüzünün dönmesi gereken rotayı, biyoloji epistemesi üzerinden çizen bir yol haritası ortaya koydu.



"Karınca tepecikleri kadar iyi çalışan insan-yapımı bir mühendislik sistemi mevcut değil"

Weinstock kısaca "kentler üzerine konuşmak" olarak tanımladığı sunumuna "biraz biyoloji, kimseyi sıkmayacak kadar matematik ve bolca algoritma" özeti ile başladı. Doğada rahatlıkla rastlanan arı kovanı, karınca tepecikleri gibi çeşitli biyolojik sistemler üzerinden ‘metabolizm'i açıklayan Weinstock, mimarlığın da "sosyal ve kolektif bir organizasyon" olarak metabolizmin ilk olarak dış kabuğunu keşfe çıktığına değindi.



Weinstock insanın da, diğer tüm biyolojik canlılar ile aynı motivasyon ile, kısaca ısınmak ve yemek stoklamak için, "mimarlık" yaptığını ekledi. "Karınca tepecikleri kadar iyi çalışan insan-yapımı bir mühendislik sistemi mevcut değil" diyen araştırmacı, günümüz mimarlık üretimine neden biyomimetiği ve metoblizmi reçete olarak sunduğu konusuna, kentleşme tarihinin yaygın eğilimleri üzerinden yürüttüğü eleştiri ile açıklık getirdi.



Tekil mekandan organize mekanlara ve oradan da kentsel sistemlere evrilen geleneksel şehirleşme şemalarını izleyicilere sunan Michael Weinstock, "Kentler tekil nesneler değillerdir, her daim bağıntılıdırlar" sözleri ile de biyolojik sistemler ile kentsel sistemleri kıyasladı. Weinstock, Hilberseimer'in "1 milyon kişi için düşey şehir" konseptinden Le Corbusier'nin Voisin planına, Camillo Sitte'in ‘bahçe şehir' yaklaşımından Frank Lloyd Wright'ın "Broadacre City"sine, 20. yüzyılın önemli ancak bir o kadar da problematik gelecek kent imgesini detaylandırdı. "Bu nesil kendi şehirlerini inşa etmek zorunda kalacak" diyen araştırmacı, erken 20. yüzyılın bahçe şehir hayalinin bir sonraki jenerasyon tarafından ‘terkedilmiş şehir' şeklinde nesneleştirildiğini ve terk edilmiş şehirlerin bugünkü metropollere dönüştüğünü ifade etti.



"Nüfusun 9 milyara ulaştığını hepimiz göreceğiz"

"Kuleler, süper yüksek strüktürler –mimarların kurdukları hayalin aksine- insanların arzu ettikleri mekanlar değil" diyen Weinstock, bugün kabul gören ve halihazırda gerçekleşmekte olan küresel bir kriz olarak ‘iklim değişimi'nin kentleşme pratiklerimizi değiştirmemiz için de önemli bir çağrı olduğuna değindi. Birleşmiş Milletler'in 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun 9 milyara çıkmış olacağı ve bu tarihe kadar 2 bin yeni şehir inşa etmemiz gerektiğine ilişkin tespitini vurgulayan Weinstock, direktörü olduğu AA Emergent Technologies Laboratuarı'nda yürüttükleri araştırma projelerini detaylandırdı. Büyük mevsimsel sellerin yaşandığı bölgeler için tasarlanmış 'hydroville'lerin algoritmik morfolojileri, çöller için düşünülmüş kentler ve ‘dağınık tarımsal kentler' için yeni modeller şeklinde çeşitlenen bu önerilerin en önemli bileşenini ise, günümüz mimarlığında büyük bir eksik olarak gördüğü "veri madenciliği" olarak tanımladı.



Michael Weinstock sunumunu, "Şehri yeniden canlandırabilir miyiz? Ütopik metropol hayallerini kendi içinde yeniden ilişkilendirip, bağlayabilir miyiz? Kamusal mekanları entegre etmek üzere akıllı altyapı strüktürleri icat edebilir miyiz? Biz mi kente hizmet edeceğiz, kent mi bize?" şeklindeki açık sorular ile tamamladı.


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :