Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) işbirliğiyle düzenlediği 'I. Ulusal Cami Mimarisi Sempozyumu' İstanbul Hilton Convention Center'da başladı.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, günümüzde büyük emekler ve şaşırtıcı şekilde büyük bütçelerle inşa edilen camilerin, yüzyıllar önce yapılan camilerdeki atmosferi yansıtmaktan uzak olduğunu söyledi.
"Camilerimizin mevcut hallerini sorgulama konusunda sorumluluk almak istiyoruz"
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın camiler üzerinde hukuki açıdan hiçbir tasarrufu bulunmadığını dile getiren Başkan Görmez, gelişigüzel, çalakalem, özensiz ve savruk ilgilerle dini hayatın estetik dünyasını daraltan, hatta yer yer de yok eden girişimler karşısında vicdan azabı çektiklerini belirterek; "Yanlış bilindiğinin aksine, kurumsal sorumluluğumuz bu mekânlara din görevlisi atamakla sınırlıdır. Dini hayatın beşeri tecrübeyle buluştuğu camilerimizin mevcut hallerini sorgulama konusunda bir sorumluluk almak istiyoruz." diye konuştu.
"Bizim için son derece önemli bir gün"
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yalçın Karayağız da Mimar Sinan'ın torunları ve 130 yıllık bir kurum olarak sempozyuma katkı sunmaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi.
Karayağız, şöyle konuştu:
"Bugün bizim için son derece önemli bir gün. Binlerce yıllık Anadolu coğrafyasının geçmişini düşünürsek ve bin yıllık bir kültür inşa etmiş bir medeniyetin, uygarlığın torunları olarak bizler, dünya mimarlık tarihinin büyük ustalarından Mimar Sinan'ın adını taşıyan kurum olarak burada bulunmaktan hiç şüphesiz büyük bir mutluluk ve övünç duyuyoruz. Şayet bizler Mimar Sinan'ın torunları olarak, böyle bir sempozyumda geçmişten geleceğe evrilecek bir yolda burada olmasaydık o zaman bir eksiklik olurdu.
Osmanlı Türk mimarisinin en büyük dehasının yetiştirdiği ve adını taşıyan kurumun mensupları olan bizler, 130 yıllık geçmişi olan kurumumuzun Türkiye'de mimarlık tarihini başlatan kurumun mensubu olan bizler, zorunlu olarak böyle bir meselede bulunmak, katkı sağlamak, eğer yapabilirsek bir nebze rehberlik etmek, eğer varsa aksaklıkların giderilmesinde yol gösterici olmak görevini ve misyonunu da hiç şüphesiz üstlenmek durumundaydık. Ve bugün buradayız. Sayın Diyanet İşleri Başkanımıza da bize bu kapıyı araladığı için çok teşekkür ediyoruz."
İlk oturumda Kuban, Kirazoğlu, Ortaylı söz aldı
Sempozyumun açılış gününde, öğleden sonra yapılan oturumun konuşmacıları ise Prof. Doğan Kuban, mimar Mahmut Sami Kirazoğlu ve Prof. Dr. İlber Ortaylı oldu. Programa göre oturuma başkanlık edecek olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş mazeret bildirerek oturuma katılmazken, konuşmacılar arasında yer alması planlanan Prof. Dr. Semavi Eyice de sağlık sorunları nedeniyle sempozyumda hazır bulunamadı. Oturuma, Başkan Topbaş'ın yerine MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Suphi Saatçi başkanlık yaptı.
Kuban: "Cami simgesel bir yapıdır ama yenisini yaratmak da gerekir"
Konuşmasına, Türkiye'de Cumhuriyet döneminde yapılmış yaklaşık 100 bin caminin hemen hepsinde bir hastalık bulunduğunu, bunun da taklit olduğunu belirterek başlayan Prof. Doğan Kuban, caminin biçiminin ya da kendisinin İslam'da sünnet olmadığına, dolayısıyla tarih boyunca sürekli değişime uğradığına dikkat çekti.
"İlk minareler, Hristiyan kiliseleri ile yarışmak için yapılmış ve onlardan esinlenmiştir" diyen Kuban, camilerin Ortadoğu'da, Asya'da, Hindistan'da kültüre göre büyük farklılıklar gösterdiğini dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"İstanbul'u, Ankara'yı, İzmir'i yıkıp apartmanlar yaptık. Öyleyse camide neden yüzlerce yıl öncesini taklit etmeye devam ediyoruz? Cami çok önemlidir, simgesel bir yapıdır ama bunu yeniden yaratabilmek de gerekir. Bu bir kültür sorunudur."
Kirazoğlu: "Camilerde mimarlardan istifade edilmeli"
Kuban'ın ardından konuşan mimar Mahmut Sami Kirazoğlu, cami mimarisinde dikkat edilmesi gereken konulara ve mevcut eksikliklere dikkat çekti. Kirazoğlu, Türkiye'de cami mimarisi konusunda eğitim eksikliğinin, uygulamada ise mimarın katkısına ve emeğine önem verilmemesinin ortaya bir "mimarsız imar" çıkarttığını belirtti. Mimar deneyimlerinden yola çıkarak, gönüllü yardımlar ile yapılan camilerde, yardımda bulunanların iyi niyetli olmakla birlikte kendilerinde yapım ve tasarıma karışma hakkı gördüğünü; uygulama sürecindeki yanlışların ise bağışlarla inşa edilen bu yapıların maliyetini birkaç kat artırdığını dile getirdi ve cami yapımında mimardan mutlaka istifade edilmesi gerektiğini belirtti.
Ortaylı: "Başkanlık, cami yapımında aktif rol üstlenmeli"
Oturumda son olarak söz alan Prof. Dr. İlber Ortaylı ise, cami olgusunun tarihsel boyutuna değindiği konuşmasında, bugün taklit camilerin çevrelerindeki modern doku ile çelişki içinde olduğunu belirtti. Tarihi camilerin çevrelerinin buna göre korunması ve yapılaşması gerektiğine dikkat çeken Ortaylı; "Cami ve kiliselerin çevresinin korunamaması bakımından İstanbul ve Selanik birbirine çok benziyor. Demek ki mimarlıkta küstahlık dine bağlı değil" dedi. Diyanet İşleri Başkanlığının yapılan kötü camilere karşı neden pasif kaldığı sorusunu yönelten Ortaylı, Başkanlığın en azından tavsiye kurumu olarak işlev görmesi gerektiğini belirtti.
Sempozyumun ilk günü, sergi açılışı ve Boğaz gezisi ile sone erdi.
5 Ekim Cuma gününe dek sürecek 'I. Ulusal Cami Mimarisi Sempozyumu'na ilişkin ayrıntılı bilgi için tıklayınız.